1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Pandeminin iki toplumlu temaslar üzerindeki etkisi ve bundan sonrası” tartışıldı...
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Pandeminin iki toplumlu temaslar üzerindeki etkisi ve bundan sonrası” tartışıldı...

A+A-

AKEL Yeniden Yakınlaşma Bürosu tarafından internet üzerinden düzenlenen panelde, “Pandeminin iki toplumlu temaslar üzerindeki etkisi ve bundan sonrası” tartışıldı. Biz de panele katılarak bir araştırmacı gazeteci ve bir barış aktivisti olarak görüşlerimizi paylaştık.

Barikatların koronavirüs gerekçesiyle kapatılmasının ve iki taraf arasında geçişlerin iyice zorlaştırılmasının birinci yıldönümünde düzenlenen webinar’da, simultane olarak Türkçe ve Rumca çeviri de yapıldı.  Halkın katılımına açık olarak gerçekleştirilen Zoom toplantısına, dıştan katılanlar da ikinci bölümde soru sorma ve görüşlerini paylaşma olanağı buldular...

1 Mart 2021 Pazartesi akşamı saat 17.00 ile 19.30 arasında “Zoom” aracılığıyla gerçekleştirilen panele konuşmacı olarak PEO’dan Örgütlenme Sekreteri Hristos Tombazos,  Kıbrıs İkidillilik Derneği Başkanı Duriye Gkkçebağ, Birleşmiş Milletler adına Therabula Kalatha, YENİDÜZEN ve POLİTİS’te araştırmacı gazeteci olarak çalışan ve bir barış aktivisti olarak barış çabalarımızı sürdüren biz, Kıbrıs Diyalog Forumu’ndan Erbay Akansoy, İki Toplumlu Barış Korosu’ndan Andromahi Pieridu, Lefkoşa’da ara bölgede yıllardır yürütülen “Buffer Fringe Festivali” sorumlularından Ellada Eva, PEO-SİDİKEK Sendikası’nda iki toplumlu etkinliklerin sorumlusu Andri Dimitriu, Unite Cyprus Now sivil toplum örgütünden Kemal Baykallı, “Cypriot with sign” başlıklı barış eylemleri başlatan aktivist Chris Rotsakis, Voice of the Island ve Alpha Cyprus’tan gazeteci Hatice Kerlo katıldı. Zoom webinar’ı AKEL Yeniden Yakınlaşma Bürosu’ndan İlias Dimitriu yönetti.

 

GERİYE GİDİŞ VAR...

Koronavirüs gerekçe yapılarak her iki tarafın da barikatları kapatmış olduklarına dikkat çekilen konuşmalarda, iki toplumlu temaslarda geriye gidiş olmakla birlikte, bu süreçte temaslar için teknolojinin kullanılmakta olduğu belirtildi.

Biz de konuşmamızda şözetle şöyle dedik:

***  İki tarafın derin devletleri ve onların buradaki maşaları ve işbirlikçileri, bizleri 90'lı yıllara geri götürmeye çalışıyorlar ve gönüllerinde yatan şey ise, barikatları tamamen kapatmaktır...

***  Biz bir zamanlar Dışişleri ve askeri makamlardan barikatları geçmek için “izin almak” zorunda bırkaılıyorduk. Şimdi, ondan da geri bir ortam yaratıldı. Bir belirsizlik ortamı yaratıldı ve iki tarafta da aşırı milliyetçi sesler güçlendirildi böylece...

***  Son derece tehlikeli bir ortam yaratıldı... Böylesi bir belirsizlik ortamında kimin ne provokasyon tezgahlayacağı, kimin ne tür manipülasyonlara başvuracağı belli değildir. Çünkü temasın olmadığı her ortam, çok büyük bir tehlike taşır.

***  En az 20-30 sene geriye götürüldük. Koronavirüs gerekçesiyle temasların kesilerek barikatların her iki tarafça kapanma noktasına varan bir noktaya getirilmesi, bizi çok gerilere götürdü.

***  Ben 62 yaşındayım ve son 40 senemi, barış için, yurdumuzun yeniden birleştirilmesi için mücadele içerisinde geçirdim. Hayatımın üçte ikisini bir barış atkivisti olarak Kıbrıs’ta yaşayan toplumlarımız arasında barış ve anlayış oluşturabilmesi için mücadele içinde geçirdim. İğneyle kuyu kazarak elde ettiğimiz kazanımlar, son bir senede çok geriletildi.

 

BARİKATLARIN AÇILMASI İÇİN ÇOK AZ SES ÇIKTI...

***  Barikatların yeniden açılması için çok az ses çıktı... Yeni Kıbrıs Partisi her zaman barikatların açılması ve temasların kolaylaştırılması için çağrıda bulunuyor, o ve benzer barış yanlısı partiler... Ancak “mainstream” yani “ana akım”dan siyasi partiler bu süreçte sindiler ve barikatların açılması için seslerini yükseltmediler. Bu süreçte son olarak Unite Cyprus Now sivil toplum örgütü 10 maddelik bir paket sunarak barikatların bir an önce açılmasını talep etti... Fakat muhalif siyasi partiler genel olarak bu ortamdan etkilenip ürktüler ve sessiz kaldılar...

 

KORONAYLA MÜCADELE ORTAK OLACAĞINA AYRI YAPILDI...

***  Ta başından “koronavirüs” (COVID 19) konusu bir bütün olarak ele alınmadı – oysa Kıbrıs adası bir bütündür ve bu virüsle mücadele de ortak olabilirdi. Bundan kaçınıldı. Koronavirüsle mücadele ortak olacağına, ayrı ayrı yürütülmeye çalışıldı. Bu ortam siyasi partileri de etkiledi ve ortamdan ürktüler... İki Toplumlu Teknik Sağlık Komitesi, adeta düşmanca bir ortamda iş yapmaya çalışır duruma getirildi... Aşılar konusunda, AB’den COVID 19’a yönelik yardımlar konusunda sürekli itirazlar yapılarak, iki toplumlu ortak sağlık komitesinin işi yokuşa sürülmeye çalışıldı. İki taraf arasında geçişler zorlaştırılarak, barikatların tümüyle kapatılması hedefi güdüldü... Ve tüm bunlara direniş pek azdı... Çünkü insanlar ve partiler yaratılan bu ortamdan çok kötü biçimde etkilendi... “Aman bulaşmayalım!” diye korkulara kapıldılar... Oysa Kıbrıs tek bir adadır, virüsle mücadele de ortak olmalıydı...

***  Bu webinar’a katılanlar olarak burada konuşulanlar ortak bir metne dönüştürülmeli ve gerek Birleşmiş Milletler, gerekse Avrupa Birliği nezdinde girişimler yapılmalı, barikatların yeniden açılması ve temasların normalleştirilmesi için ortak mücadele yürütülmelidir. Bu benim önerimdir buradaki panele katılanlara...

***  Tüm bu süreçte teknolojiyi daha fazla kullanmak durumunda kaldık. Yüzyüze görüşemediğimiz için, çalışmalarımızı telefonla ve internet aracılığıyla yürütmek zorunda kaldık. Araştırmacı bir gazeteci olarak okurlarımla temasım devam etti bu şekilde, yine olası gömü yerleri üzerinde çalıştık ancak bunları Kayıplar Komitesi’ne gidip bizzat gösteremedik henüz...

 

“ORTAK MÜCADELEYİ HATIRLAYALIM...”

Cyprus Dialogue Forum (Kıbrıs Diyalog Forumu) yöneticisi, barış aktivisti Erbay Akansoy da konuşmasında işgücünün en az yüzde 30’unun çalışamaz durumda olduğunu, bir felaketle karşı karşıya olduğumuzu ancak yönetsel açıdan da “Bir şey olmamış gibi” bir tavrın sözkonusu olduğunu kaydetti. Erbay Akansoy, “Birbirimize nasıl destek olabiliriz? Nasıl diyalog kurabiliriz? Şimdi ortak mücadeleyi hatırlama zamanıdır” dedi.

İki Toplumlu Kıbrıs Barış Korosu’nun 1997’de kuruluşundan bu yana geçen 24 sene boyunca ilk kez korunun yüzyüze gelerek bir arada ortak çalışma yapamadığını, teknoloji aracılığıyla temaslarını yürüttüklerini anlatan koro yetkilisi Andromahi Pieridu ise iki toplumlu koronun barış mesajları vermek ve bunu AB, BM yetkililerine ve dünyaya ulaştırmak için teknolojiyi kullanarak bir video yaptıklarını aktardı.

24 sene boyunca ziyaretler, geziler, sosyal etkinlikler düzenleyen İki Toplumlu Kıbrıs Barış Korosu yetkilisi Pieridu, şöyle dedi:

“Aniden kendimizi tecrit edilmiş ve çıkmazda bulduk. Teknolojiyi kullandık, internet üzerinden prova yapmaya çalıştık ancak bu zordu, ses kalitesinin düşüklüğü nedeniyle zordu. Bunun üzerine BM, AB ve dünyaya hitap edecek, bu bölünmenin zaten zor ve yıpratıcı olduğunu, durumun daha da zorlaştığını anlatacak bir video hazırladık.”

 

“GENÇLİK HAREKETLERİNDEN UMUTLUYUM...”

Unite Cyprus Now barış hareketinin liderlerinden Kemal Baykallı da yaptığı konuşmada, son dönemde her iki tarafta yapılan eylemlerde gençlerin ön saflarda olduğuna dikkat çekerek “Gençlik hareketlerinden umutluyum” diye konuştu. Baykallı, “Her iki taraftan gençler taksimci statüyle uzlaşmıyorlar, bunu gösteriyorlar” diyerek barikatların açılmasına yönelik sunmuş oldukları on maddelik paketten de söz etti.

 

“OKULDA BİZE KIBRISLITÜRKLER’İN ADAYA 74 SONRASINDA GELDİĞİ ÖĞRETİLDİ...”

Yakın geçmişte tek kişilik barış eylemleriyle büyük dikkat çeken aktivist Chris Rotsakis, “Cypriot with sign” (“Tabellayla bir Kıbrıslı”) diye bir hareket başlatmış – ABD’den bir aktivistin yaptıklarından esinlenen Rotsakis, webinar’daki konuşmasında şöyle dedi:

***  Ben beş sene önce bir devlet okulundan mezun oldum. Çeşitli durumlarla karşı karşıya kalıyor, bu durumları anlamakta zorluk çekiyordum. Kıbrıslıtürkler hakkında ilgisizlik görüyordum. Okulda bize Kıbrıslıtürkler’in 1974’ten sonra adaya gelen Türkler olduğu öğretiliyordu. Tüm bu durumu bize nasıl sunuyorlardı, ona değinmek istiyorum. Askerlik yaptım, askerlikte de Kıbrıs sorunuyla ilgili değildim.

***  Ardından, Kıbrıs’taki durum neden böyle diye araştırma yapmaya başladım. Bugün varolan durumdan sorumlu olanlar kim diye araştırma yapmaya başladım ve bir genç olarak bu durumda sorumluluk üstlenmeliyim diye düşündüm. Kıbrıslıtürkler ve Kıbrıs sorununa ilişkin milliyetçi sayfaların yaptığı propagandaların aksine bir şey yapmaya çalıştım. Bir Amerikalı basit bir mesaj veriyordu, bir kartona yazıp, çıkıp caddede bir yerde duruyordu. Ondan esinlendim. Ve “Cypriot with sign” sayfasını yarattım.

***  Çok basit, çok sade, çok kolay bir yöntem. Bunu yaptım. Bir kartona düşündüğüm bir şeyi yazıp bir yerde fotoğraf çekip bu sayfaya koydum. Bu kadar başarılı olacağını beklemiyordum. 

***  Gençliği duyarlı hale getirmek gerekiyor. Varolan yolsuzluk, trafik, çevre vs. Gibi sorunların tümünün de Kıbrıs sorunundan kaynaklandığını görmeliler... 

***  40 yaşında insanlar bana mesaj göndererek “Gelecek için bize umut veriyorsun” diyor. Gençlerden çok sayıda mesaj alıyorum.

 

“KIBRIS’IN İKİ RESMİ DİLİ VARDIR: TÜRKÇE VE RUMCA...”

***  Örnek vermem gerekirse, Kıbrıs’ın iki resmi dili vardır, ben bunu bilmiyordum. Okula giderken de Anayasa’da Kıbrıs’ın iki dilinin olduğunun yazdığını bilmiyordum, bunu öğretmiyorlardı bize. Bir gün havaalanındaydım, uçak rötar yapmıştı. Pasaportuma bakıyordum, hem Rumca, hem Türkçe yazdığını gördüm. Sonra hatırladım, eskiden Kıbrıs Liraları’nın üstünde de Türkçe de, Rumca da yazılar vardı. Kıbrıs’ta tam bir kimlik krizi yaşadığımızı anladım... Bunun için bir kartona yazdığım bir sloganla bir eylem yaptım, bunu paylaştım. Kıbrıs’ın iki dilli olduğunu, Kıbrıs’ın resmi dillerinin Türkçe ve Rumca olduğunu anlatan eylemler yaptım. Kıbrıslılar olarak kimliğimiz ne olmalı? Etnik köken bazında bakacak olursanız, o zaman otomatik olarak toplumları ayırıyorsunuz... Ben, Türkçe konuşan Kıbrıslı, Rumca konuşan Kıbrıslı gibi bir niteleme, daha doğru bir tabir olarak görüyorum...

***  Sayfama, olumlu ve olumsuz mesajlar geldi çok, küfürler, aşağılamalar... Ben “Eğer Kıbrıslırumlar veya Kıbrıslıtürkler için kin ve nefret duyuyorsan, sorularına cevap vermeyeceğim” dedim kendilerine. Nefret sağlıklı bir şey değildir çünkü. Farklı düşünen gençler olabilir, kin ve nefret içermediği sürece, onlarla diyaloğa girip cevap veriyorum sorularına.

 

“SORUNLARIN KAYNAĞI KİLİSE VE EĞİTİM BAKANLIĞI...”

***  Sorunların kaynağından birisi Eğitim Bakanlığı, öteki de Başpiskobosluk’tur. Beyin yıkama Başpiskobosluktan başlıyor. Kilisede başlatılan bu propaganda, okullarda devam ettiriliyor. Başpiskobosluk bir tür eş Eğitim Bakanı gibi davranıyor. Böylece aşırı sağcı örgütler de faaliyetleri için zemin buluyor. Bu yüzden ben Başpiskobosluk önünde de, Eğitim Bakanlığı önünde de eylem yaptım...

***  Ben hiçbir şey istemem. Sayfamda beni ilgilendiren konuları gündeme getirip gençleri duyarlı hale getiriyorum. Kıbrıs sorununun çözümünün de, çözümün sadece başlangıcı olacağının bilincindeyim.

 

“ANAYASA’DA KIBRISLI SÖZCÜĞÜ YOKTUR...”

Üç dilde yayın yapan Voice of the Island web sitesinde ve Alpha televizyonunda iki dilde gazetecilik yürüten Hatice Kerlo da konuşmasında, Kıbrıs’ın kuzeyinden Kıbrıs’ın güneyine yaşamaya gittiklerinde 13 yaşında bir çocuk olduğunu, Akdoğan’dan (Lisi) ailesiyle birlikte Larnaka’ya geldiklerinde, neler yaşadığını özetle aktardı. Kıbrıs Anayasası’nda “Kıbrıslı” sözcüğünün bulunmadığına dikkati çeken Hatice Kerlo, “Ta başından bize tabelalar takıldı ve bunlar altında ezilmiş olduk” dedi.

 

“KİLİSE 200 YILDIR EĞİTİMDE ETKİLİ...”

Eğitimci ve barış aktivisti Hristina Valanidu da, webinar’a katılarak görüşlerini aktardı. Valanidu, özetle şöyle dedi:

***  Barikatların kapalı kalmasının sonuçlarının çok olumsuz olacağını, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guetteres son raporlarında belirterek iki lidere barikatları açmaları için çağrıda bulundu. Korona gerekçesiyle alınan önlemlerin aşırı olmaması gerektiği üzerinde durdu Genel Sekreter...

***  Okullar, bazı öğretmenleri istisna tutarsak, özünde nefret anlayışının geliştirildiği bir yer oldu, özellikle güneydeki okullardan söz ediyorum. ELAM’ın okullarda neler yaptığını tahayyül edemezsiniz.

***  İki Toplumlu Eğitim Teknik Komitesi ise sadece etkinlikler yaptı oysa görevi bu değildir. Imagine programı güzel ve normal bir program ancak bunun ötesine geçmeliydi teknik komite, okullarda ders kitaplarının değiştirilmesi olmalıydı görevi.

***  İki Toplumlu Eğitim Teknik Komitesi, bu konuları ele almayı düşününce, kendilerine “Hassas konulara girilmeyecek” deniliyor. Adamızdaki kayıplara, cinayetlere değinilmeden bu konuda ne yapacaksınız ki? Kilise son 200 yıldır eğitimde, okullarda etkili ve nüfuzlu... Oysa milliyeti duvarı aşmalıyız...

***  Benim de içinde bulunduğum Barış İnsiyatifi, bir Yurttaşlar Konseyi kurulması önerisi yaptı – böylesi bir konseyde şahsiyetler, partiler, bütün toplumdan sivil toplum örgütleri yer alabilir.

 

“AŞIRI SAĞA MEDYA GENİŞ YER VERİYOR...”

Derinya’da oluşturulan ve iki toplumlu etkinliklere alan yaratan “Garage” adına panele katılan Andreas Panayoti ise özetle şöyle dedi:

***  Aşırı sağ örgütlerin yaptıklarına medyada çok geniş yer veriliyor oysa gerçek durum öyle değildir. Okullarda örgütlü olan Kıbrıs Öğrenci Koordinasyonu, ilerici öğrencilerden oluşuyor. Bu öğrenciler çözüm ve barış yanlısı mesajlar veriyorlar fakat anaakım medya bunlara yer vermiyor, istediğini yansıtıyor...

***  Bizim yerimiz olan “Garage” Derinya’da ve bu süreçten olumsuz etkilendi... Ancak yüzyüze temasla, kalıplar kırılır, önyargılar yıkılır çünkü...

(YENİDÜZEN – 2.3.2021)

akel-yeniden-yakinlasma-burosunun-duzenledigi-zoom-webinara-katilan-konusmacilar.jpg

DEVAM EDECEK

Bu yazı toplam 1112 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar