YENİ YASAMA YILI BAŞLADI

"Yeniden yapılanma için her şeyden önce yeni bir Anayasaya ihtiyacımız vardır"

Cumhuriyet Meclisi’nin Sekizinci Dönem Beşinci Yasama Yılı, bugün başladı. Yeni dönem için Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu’nda törensel bir toplantı yapılıyor.

Genel Kurul, Cumhuriyet Meclisi Başkanı Sibel Siber başkanlığında saat 10.20’de toplandı.

Törensel toplantıya, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Ferdi Şefik, 2’nci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, 3’üncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Başsavcı Aşkan İlgen, Sayıştay Başkanı Osman Korahan, Ombudsman Emine Dizdarlı, üst düzey yetkililer, eski parlamenterler ve vatandaşlar katılıyor.

Toplantıda ilk konuşmayı Meclis Başkanı Sibel Siber yaptı.

 

Konuşmanın tam metni şöyle:

 

Sayın Cumhurbaşkanı,

Sayın Milletvekilleri,

Değerli Konuklar;

Yeni yasama yılının ülkemiz, halkımız ve tüm Meclis çalışanları için verimli, başarılı ve hayırlı bir yıl olması dileklerimle Meclisimizin 8.dönem 5. yasama yılının ilk birleşimini açıyorum.

Demokratik hukuk devletlerinin bir gereği olarak halkımızın iradesini temsil eden Meclisimizde yeni yasama yılına başlarken öncelikle demokrasinin önemine vurgu yapmak istiyorum. Ülkemizde çözülmeyi bekleyen birçok iç sorun nedeniyle zaman zaman karamsarlığa sürüklensek de, tüm bu olumsuzluklara çözüm üretebilecek güçlü bir demokrasiye sahip olduğumuz gerçeğini unutmamalıyız. Demokrasi olan yerde daha iyiye daha güzele ulaşma umudu her zaman vardır. Bunun dışındaki rejimlerde insan hak ve özgürlüklerinin nasıl kısıtlandığını, ülkelerin nasıl kaos, göç ve savaş ortamlarına sürüklendiğini yakın coğrafyamızda gözlemliyoruz, yaşanan insanlık dışı olayların acısını içimizde hissediyoruz.

Geçtiğimiz Temmuz ayında Türkiye’de demokrasiye karşı yapılan darbe girişimine karşı halkın, tüm siyasi farklılıklarını bir yana bırakarak, canları pahasına birlik ve beraberlik içinde gösterdiği direniş, dünya demokrasi tarihinde unutulmayacak bir yer tutmuştur.

İstikrarlı, huzurlu, birlik, beraberlik ve barış içinde yaşayan güçlü bir Türkiye sadece bizler için değil, bölge coğrafyası ve dünya için de çok önemlidir.

ORTAK DEKLARASYON

Meclisimizde temsil edilen tüm siyasi partiler tarafından bugün yayınlanan ortak deklarasyonu okumak istiyorum.

“Türkiye Cumhuriyeti’nde 15 Temmuz 2016 tarihinde; anayasal düzene, hukukun üstünlüğü ilkesine ve demokratik iradeye karşı düzenlenen darbe girişimini ve TBMM ‘ne yapılan menfur saldırıyı
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanlığı ve Meclis’te temsil edilen tüm siyasi partiler olarak yeni yasama yılının açılış gününde bir kez daha kınadığımızı ve her zaman her koşulda demokratik iradenin yanında olduğumuzu deklare ederiz. Cumhuriyetçi Türk Partisi, Ulusal Birlik Partisi, Demokrat Parti, Toplumcu Demokrasi Partisi.”

BİRİKMİŞ YASA TASARILARI

8’NCİ Dönem ile ilgili genel bir değerlendirme yapacak olursa birçok önemli yasanın Meclisimizden geçtiğini görürüz. Özellikle yıllardır

Meclis Başkanlarının açılış konuşmalarında dile getirdikleri en önemli yasalardan olan Siyasi Partiler Yasası, Seçim ve Halk oylaması yasası ve Meclis iç tüzüğü yasasının bu dönemde geçmiştir. Yine Gıda Güvenliği Yasası, Doku ve Organ Nakli Yasası, Merkezi İhale Yasası ve yaşam kalitesine olumlu yansıyacak birçok AB uyum yasasının geçtiğini memnuniyetle ifade edebilirim.

Ancak komitelerin önünde birikmiş, görüşülüp yasalaşmayı bekleyen onlarca önemli yasa tasarısı, yasa önerisi olduğu gerçeği ortada. Çok arzuladığımız reformların gerçekleşmesi, bu yasaların hazırlanma ve yasalaşma hızına bağlıdır. Devlet kadrolarının yetersiz sayıda uzman personeli ile bu yasaların ve tüzüklerin istenilen hız ve zamanda hazırlanması mümkün değildir. Kısacası reform yapma konusundaki siyasi irade ne kadar güçlü olursa olsun bu hızla yol almak çok zordur.

Meclisimizden örnek verecek olursam, Meclis’te görevli olan bir hukukçunun üçlü kararname ile bir bakanlıkta görevlendirilmesinden sonra şimdi sadece 2 hukukçu ile yasa çalışmalarını yürütüyoruz. Bu açığı gidermek için Kamu Hizmeti Komisyonu’nda açtığımız hukukçu ve yasama görevlisi münhalinin üzerinden 1 yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen henüz sınav yapılmadığını üzülerek paylaşmak isterim. Bu da bize gösteriyor ki Kamu Hizmeti Komisyonu’nda da diğer birçok kurumumuzda olduğu gibi hızlı bir performans gösterilemiyor. Bunun adına ister hantal yapı, ister kurumsallaşmama, isterse bürokrasi diyelim, neticede kurumlarımızla ilgili çok büyük sorunlarımız var. Çalışma motivasyonunu ve çalışma barışını gözeten performans değerlendirmesini liyakata dayalı bir sistemi geçen bunca yılda kuramadık, kurumsallaşamadık, komitede yıllardır bekleyen Kamu Görevlileri Yasası’nı maalesef geçiremedik.

Adli Yılın açılışında Yüksek Mahkeme Başkanı yaptığı konuşmada kendi yasalarıyla ilgili sıkıntıyı örnek vererek devlette yasa hazırlanmasındaki güçlükleri dile getirmiştir. Bunun için de çare olarak birçok ülkede var olan ayrı bir “Hukuk Komitesi” kurulmasını önermiştir. Yüksek Mahkeme Başkanı’nın bu önerisine içtenlikle katıldığımı ve buna benzer bir öneriyi daha önce paylaştığımı belirtmek isterim. Kurumlarımızın daha çağdaş ve verimli yapıya kavuşması ve gerekli yasalarının hazırlanması için yasama konusunda uzman değerli hukukçulardan oluşan bir komiteye ihtiyaç vardır.

Reform yasalarını yapmak ve geçirmek arzusundaysak, öncelikle bir “hukuk komitesi” oluşturmak yönünde ortak irade ortaya koymalıyız.

Böyle bir bağımsız komitenin hem bakanlıklar hem yasama hem de yargı ile yani devletin tüm kurumlarıyla çalışarak, yasaların hem hızlı hem de nitelikli hazırlanmasını sağlayacağı inancındayım.

ÇEVRE

Ülkemizde bireyin yaşam kalitesine birinci derecede olumsuz yansıyan sorunların iç sorunlarımız olduğunu bir kez daha tekrarlıyorum. Örneğin hepimizi mutsuz eden çevre kirliliğinin nedeni biziz, kirleten bizleriz. Çevre bilinci gelişmemiş kişiler ve kurumlarca, çevre acımasızca kirletiliyor, katlediliyor çünkü yasalarımız eksik, bu yönde etkin denetim ve ceza uygulaması zayıf. Çevre yasamız 2012’de geçti tüzükleri henüz tamamlanmadı. Çevreyi koruyan, eğlence yerleri ile yerleşim yerlerini ayıran, ülke turizmine katkı koyan sağlıklı şehirlere mevcut emirnamelerle ulaşmamız mümkün değildir. Bunun için imar planları lazım. Bir dünya mirası olan dünyanın en güzel beldelerinden olan Girne’nin imar yasasının geçen bunca yılda hazırlanmamasının suçlusu yine bizleriz.

Yasal boşluğun olduğu yerde maalesef partizanlık, popülizm ve rant hırsı o boşluğu dolduruyor. Yasa dışılıklara karşı denetim yetersizliği, yargı kararlarında gecikme ve mahkeme kararlarının uygulanmasındaki zafiyet devlet otoritesini zayıflatıyor; hak ve adalete olan güvensizlik artıyor. Yaşam kalitesi düşüyor.

SAĞLIK

Özellikle devlet politikası olması gereken ve Meclis iradesi gerektiren sağlık yasaları bu dönemde de aciliyetini koruyor. Sağlıkta yasasızlık devam ettikçe sorunlar büyüyor, sorunlar yamalama şeklinde günlük kararlarla çözülmeye çalışıldıkça, kaos daha da derinleşiyor. Hatırlayacağınız üzere geçen yıl Meclis Başkanı olarak bu konuda inisiyatif almış, meclisteki hekimlerimizin desteği ve katılımıyla tüm sağlık yasalarının ele alınacağı bir komite oluşturmaya çalışmıştık; fakat maalesef yasanın talihsizlik sonucu çökmesine neden olmuştu. Meclis Başkanı ve de bir hekim olarak, sağlıkla ilgili tüm yasa tasarısı ve önerilerinin, ilgili bakanlığın da görüşü doğrultusunda, paydaşların da katılımıyla oluşturulacak bir komitede görüşülmesinin önemini bir kez daha yinelemek isterim.

Sağlık gibi hassas ve kutsal bir alanda ülkemiz şartlarına en uygun sistemi yaratma konusunda hepimize büyük görev düşmektedir.

Unutmayalım ki en modern hastaneleri inşa etseniz bile yasa ve sistem yoksa yine de arzulanan sağlık hizmetini veremezsiniz.

YENİDEN YAPILANMA

Halkımıza, kendi çocuklarımıza ve geleceğimize olan sorumluluklarımız büyüktür. Halkımız iyi yönetim istemektedir. Bu sıralarda oturan milletvekilleri olarak bizler belki de bir daha böyle yüce bir görevde olmayabiliriz; o nedenle iyi işler yapmak için önümüzdeki zamanı iyi değerlendirmeliyiz. Yeniden yapılanmaya ihtiyacımız var. Mevcut yapının sürdürülemez olduğu ortadayken, yeniden yapılanma konusunda adım atma cesaretini ve kararlılığını gösteremeyip statükoya yenildikçe; hükümetler, muhalefetler, siyasiler değişiyor; değişmeyen tek şey ise halkımızdaki hoşnutsuzluk ve kötü yönetildiğine dair olan inançtır. Yasama ve denetim çalışmalarında yapabileceğimizin fazlasını yapmak için gayret göstermeliyiz. Bazen ne yaparsanız yapın takdir almayabilirsiniz hatta eleştirilebilirsiniz ama gayret etmenin çalışmanın verdiği vicdani rahatlık önemlidir. Yasalarımızın bir an önce geçmesi, tüzüklerimizin hazırlanması ve özellikle denetim görevini yapan kurumların bu görevlerini laikiyle yapması ve yargının işleyişiyle ilgili sıkıntıların giderilmesiyle başarabiliriz.

Devletin3 ana organı olan yasama yürütme ve yargının kuvvetler ayrılığı prensibine saygı önemlidir, bu demokratik hukuk devletinin de gereğidir. Meclis iradesi gerektiren kararlarda bu iradeyi yok saymak, ya da hükümet kararlarının hukuk dışılık yönünden yargıda sorgulanıyor olmasının bizi getireceği nokta halkımızda oluşacak kendi kurumlarına karşı derin güvensizliktir, hak ve adalet duygusunun sarsılması ve neticede birlik beraberliğimizin zarar görmesidir. Konuyla ilgili olarak Yüksek Mahkeme Başkanı ve Başbakan ile yakın bir tarihte bu konuları görüşüp değerlendirmek üzere toplantı kararı aldık. Ümit ediyorum ki önemli adımların atılacağı yararlı bir toplantı gerçekleştiririz.

YENİ BİR ANAYASA

Yeniden yapılanma için her şeyden önce yeni bir Anayasaya ihtiyacımız vardır. Geçmişte hazırladığımız Anayasa değişikliklerinin halkımız tarafından şu veya bu nedenle kabul edilmemesi, yeni Anayasa çalışmaları ile ilgili motivasyon eksikliği yaratmış olabilir.

Ama bu yapı sürdürülemez diyorsak, yeniden yapılanmayı hedefliyorsak bunun birinci şartı yeni bir Anayasa’dır. Kamu vicdanını rahatsız eden Meclis tatilinin uzun olması da ilgili Anayasa maddesinden kaynaklanmaktadır. Hepimizin bildiği gibi Anayasa’nın birçok maddesi, çağdaş yasaların yapılmasının önünde engel oluşturuyor. Önümüzdeki genel seçimlere kadar Anayasa değişikliklerini hazırlamak hedefimiz olmalı. Yukarıda sözünü ettiğim hukuk komitesi oluşumunu gerçekleştirir, yasalaştırır ve komitenin de katkısıyla Anayasa değişikliklerini hazırlayabilisek, önemli bir görevi yerine getirmiş olacağız.

Gelişmiş ülkelerde uzun yıllardır mevcut olan vergi mükellefi bilincinin ülkemizde de yerleşiyor olması sevindiricidir. Yani bir bakıma vergi ödeyenin, ödediği paranın kamu yararı için harcanıp harcanmadığını denetlemesi. Bugün idarece alınan bazı kararları, yapılan bazı harcamaları vatandaşın sorguluyor olması, daha şeffaf ve hesap verilebilir bir siyasi anlayışın egemen olmasını sağlayacaktır.

Bu da siyasete olan güveni artıracaktır. Demokratik hukuk devletlerinde, devlet bütçesinden harcanan her kuruşun denetime açık olması gerekir. Devletin güvenliği için gizlilik prensibi gerektiren bazı harcamalar da, devletin gizlilik kuralları çerçevesinde yine denetime açık olmalıdır. Devlet bütçesindeki bir ödeneğin hangi maksatla nereye harcandığını, harcamayı yapan dışında kimsenin bilmemesi hem şaibe yaratır hem de demokratik hukuk devleti kurallarıyla bağdaşmaz. Bu yasama döneminde “örtülü ödenek” diye adlandırılan bu tarz ödeneklerin çağdaş hukuk devleti kurallarına göre yeniden düzenleneceğini ümit etmekteyim. Unutmayalım, dünün yanlışını örnek almazsak, bugünün doğrusu yarına örnek olur.

KIBRIS SORUNU

Tüm bu iç sorunlarımızın yanında Kıbrıs sorunu gibi yarım asrı aşkındır devam eden bir sorunla yüz yüzeyiz. İç sorunlarımızla Kıbrıs sorunu arasındaki fark, birini çözme iradesi bizdeyken, diğeri maalesef yalnızca bizim irademizle çözülecek bir sorun değil.

Halkımızın kendi kimliğine, varlığına, uluslararası alanda saygı duyulması ve dünyadaki yerini alma mücadelesi uzun bir mücadeledir ve halen devam etmektedir. Hepimizin ortak arzusu, iki toplumun bu adada barış içinde yaşayacağı adil bir çözüme ulaşmaktır. Toplumların kendilerini güven içinde hissedeceği, kendi varlığına tehdit oluşturmayacağı, siyasi eşitliğine saygı temelinde bir çözüm modelini arzuluyoruz. Yönetim ve güç paylaşımında sayısal çoğunluğun hakimiyetine değil, siyasi eşitliğe dayalı, iki toplumlu ve iki bölgeli bir çözümü destekliyoruz. İleride mahkemelerle veya başka kararlarla bozulması mümkün olmayan iki toplumlu ve iki kesimli bir çözüme ulaşmak hedefimizdir.

Çözüm başka barış başkadır; bu nedenle bulunacak çözüm, yeni çatışmalara değil barışa kucak açmalı, yaşayabilir olmalı. Müzakereler devam ederken bir taraftan da, güven artırıcı adımlarla birlikte halklarda karşılıklı güvenin artması barışa hizmet etmesi yönünden önemliydi. Ama ne yazık ki telefon gibi iki halk arasındaki iletişimi sağlama kolaylaştırma konusunu bile Rum tarafınca çeşitli gerekçelerle engellenmiştir. Kıbrıslı Türklere karşı ırkçı örgütler tarafından yapılan saldırılardan çok, daha da endişe vereni Rum yönetimin failleri bulma konusundaki isteksizliği ve Güney’deki medya ve sivil toplum örgütlerinin bu saldırılar karşısındaki sessizliğidir. New York’ta müzakere sürecinin hız kazanması için takvim önerisine karşı çıkışlarıdır ve bunu Güney’de zafer diye ilan etmeleridir. Liderler tarafından verilmeye çalışılan olumlu ve iyimser hava çözüm konusunda umutları artırsa da tüm bu yaşananlar maalesef karşılıklı güvene ve barışa olumsuz yansımaktadır. Çözümü gerçekleştirecek olan liderlerdir ama barışı halklar yapar sözümü

Meclis kürsüsünden de bir kez daha tekrarlamak istiyorum. Kıbrıslı Türklerin çözümden sonra kendilerini güven içinde hissedeceği bir güvenlik garantisinin, yaşanan tecrübeler ışığında ne AB, ne uluslararası güç, ne de BM olmadığı açıktır. Meclisimizin iradesi

Türkiye’nin garantisinin devamından yanadır. Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı geçtiğimiz günlerde verdiği bir mülakatta “Türkiye sığınılacak tek liman” demiştir; Bizim arzumuz halkımızın; tekrar sığınacak liman arayışına girmeyeceği, geçmişin acılarının yaşanmayacağı adil, yaşayabilir bir çözüme ulaşmaktır. Halkımızı temsil eden Meclisin iradesi de bu yöndedir.

ENGELSİZ MECLİS

Meclisimiz artık Engelsizdir. Meclis binamızın her yerine engelli yurttaşlarımızın ulaşabildiğini görmekten mutluk duyuyoruz. Tüm kamu binalarında engellerin kaldırılması için çalışmalara hız verileceğine inanıyorum.

Meclis ve Devlet arşivindeki Türkçe gazetelerin digital ortama ve Meclis web sayfamıza aktarılma çalışmaları sürüyor. Birçok araştırmacımızın, yazarların, gazetecilerin Meclis web sayfasından yararlandığını görmek ve aldığımız geri dönüşümler sevindiricidir.

Meclis Başkanlığı projelerinden olan Dr. Fazıl Küçük Müzesi’nin halkımıza çağdaş müzecilik anlayışı ile kazandırılması ve müzenin ayda ortalama bin ziyaretçi tarafından ziyaret edilmesi de yeni müze projeleri için motivasyonumuzu artırdı. Meclisimizin sekizinci dönem dördüncü yasama yılı ile ilgili yapılan tüm faaliyetler, daha çok vaktinizi almamak için sizlere rapor halinde sunulmuştur.

Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Milletvekilleri, Değerli Konuklar;

Geçtiğimiz açılış konuşmasındaki dileğimi aynen tekrarlayarak sözlerimi bitiriyorum. Bu dönemin son yasama yılı olan bu yılda yapacağımız çalışmalarla siyasi tarihimize olumlu bir sayfa bırakabilme dileğiyle hepinize saygılar sunarım.

Haberler Haberleri