Mine Balman yüzleşme, farkındalık ve umut filmleri çekerek mücadeleye devam ediyor

Mine Balman, Asi Production çatısı altında yaptıkları son iki belgesel olan “Olivia” ve “Beyond History Education/Tarih Eğitiminin Ötesinde” adlı yapımları Yenidüzen’e anlattı.

MURAT OBENLER

Mine Balman, Asi Production çatısı altında yaptıkları son iki belgesel olan “Olivia” ve “Beyond History Education/Tarih Eğitiminin Ötesinde” adlı yapımları Yenidüzen’e anlattı.

Gerçekten farkındalık yaratıcı,çarpıcı,eğitici,öğretici,ufuk açıcı olduğu kadar çeşitli travmalarla hayatlarını sürdüren son 3 kuşak adalıların farklı hikayelerini anlatması açısından hem bir yüzleşme hem de bir nevi hasıra altı edilen, konuşulmayanları konuşan,tartışan, “Pandora’nın Kutusunu Aralayan” bakış açısıyla belgesellere imza atan Balman olumsuzluklar adası Kıbrıs’ta Barış mücadelesine katkı amacıyla umut filmleri üretmeyi sürdürüyor.

“Kendi mücadelemizi bu kanaldan da yürütmek için bu belgeselleri çekiyoruz. Amaç Kıbrıs’ta birikmiş hafızayı kayıt altına almak, kollektif hafıza oluşturmak ve sözlü tarih çalışmaları yapmak”

Asi Production bizim bildiğimiz anlamda bir sinema yapım şirketi değil. Kuruluş amaçlarını ve geçmişte yaptığı çalışmaları biraz sizden dinlemek isterim.

Mine Balman: Biz bugüne kadar farklı çatılar altında 2005’ten itibaren görsel-işitsel araçları kullanarak çeşitli üretimlerde bulunuyorduk. 2014’ten itibaren Asi Production çatısı altında Kıbrıs’ta birikmiş hafızayı kayıt altına almak ve kollektif hafıza oluşturmak ve sözlü tarih çalışmaları yapmak için görsel-işitsel çalışmalar üretmenin iyi bir araç olduğundan yola çıkarak üretmeye devam ettik. Biz profesyonel anlamda sinemacı değiliz ve profesyonel anlamda (set,ışık,renk,oyunculuk,kamera açısı vs) sinema filmi çekmiyoruz. Biz amatör ruhu korumaya özen göstererek ve minimum ekipmanla istediğimiz mesajı insanlara aktarma yolunu seçtik. Bu bizi çok motive ediyor. Biz kendi mücadelemizi bu kanaldan da yürütmek için bu belgeselleri çekiyoruz. Asi çatısı altındasırasıyla Bir Parça Çaput ve Yanan Bir Mum (kısa film), (2014), Kadının Soyadı Yok (2015), Barış İçin Yüzleş (2016) , Together/Birlikte (2017)  (“Yedinci Uluslararası Genç Kadınlar Barış ve İnsan Hakları Ödülünü kazandı”) , Beyond History Education/Tarih Eğitiminin Ötesinde (2021) ve Olivia (2022) çektik.

“Barış, adanın yeniden birleşmesi gibi hedefler doğrultusunda filmler çekiyoruz”

Siz sektör sinemacılarının pek girmedikleri,bizlerin mayınlı bölge dediğimiz bölgelere giriyorsunuz bir nevi. Film çekme amaçlarınızdan biri de bu alanları insanlara daha fazla göstermek,farkındalık yaratmak ve sorgulatmak gibi anladım.

 Barış, adanın yeniden birleşmesi gibi hedefler doğrultusunda filmler çekiyoruz. Ayrıca başka coğrafyalara da bu filmler vasıtasıyla adada verilen mücadeleleri de aktarmayı hedefliyoruz. Beyond History Education filmine kadar festivallere katılma konusunu değerlendirmemiştik. O filmi izleyen bir çok sevdiğimiz bir Kıbrıslı Rum arkadaş bir gün bize bir festivale başvuru linki gönderdi ve başvurmamızı önerdi. Sonra da arkası geldi.  Festivallere katılma süreci bu şekilde başladı. Biz de Kıbrıs’ın güneyi ile Yunanistan’daki bazı festivallere filmimizi gönderdik. Şu anda Olivia ile Beyond History Education fimlerimiz paralel olarak gösterimlerini sürdürüyor. Kasım ayında her iki film için toplam 8 gösterim yapacağız.

“Hep görmezden gelinen veya bastırılan şeyleri insanların karşısına çıkarmayı hedefliyor ve geçmişle yüzleşme yaratmaya çalışıyoruz”

Genelde filmleri çekme süreciniz nasıldır? Siz bir program çerçevesinde hikaye/konu odaklı çalışma yapıp sonra çekim mi yapıyorsunuz, belli konuları o günün şartlarında çekmeye karar verip mi ilerliyorsunuz yoksa bir talep ile mi ilerliyorsunuz?

Doğal olarak ilerliyoruz. Barış ve Kıbrıs’ta yaşayan toplumların birbirine yakınlaşması,aradaki negatif durumların,engellerin kaldırılması motivasyonu ile konuları belirliyoruz. Kıbrıs’ta yaşayan toplumların çözülememiş travmaları, geçmişten bugüne aktarılan travmalar (kuşaklar arası travma), güvensizlikler, her türlü ayrımcılık, emek sömürüsü, insan hakları gibi temalar ilgimizi çekiyor. Aslında hep görmezden gelinen veya bastırılan şeyleri insanların karşısına çıkarmayı hedefliyor ve geçmişle yüzleşme yaratmaya çalışıyoruz.İnsanın  hayata bakışına  paralel filmler ortaya çıkıyor. Ben masallar dinleyerek büyüdüm ve insanların anlattığı hikayeleri dinlemeyi severim. 15 yıla yakın bir süre Kayıp Şahıslar Komitesi’nde görev yaptım. Orası da benim için klasik iş gibi değildi ve orada da hikayeleri dinliyor ve insanlara yardımcı olmaya, üstü örtülmeye çalışılan bilgileri ortaya çıkarmaya çalışyorduk.

“Katie ve Olivia aralarında birçok farklılıklar olmasına rağmen birbirlerine iyi geliyorlar, birbirlerini iyileştiriyor.”

İlk olarak Olivia’dan başlamak isterim. Burada da hikayeler var hem de 3 kuşaktan kadının(biri küçük kız çocuğu). Nasıl oluştu bu hikaye sizde?

Ben de Oliva, Deniz ve Katie’nin hikayesini biliyordum.  Bir gün Güney Lefkoşa’da bir fırında karşılaştığım Katie ile Olivia’nın iletişimini(uyumları ve heyecanla alışveriş yapmaları) gözlemledim ve o gün onları başka bir gözle izledim. Katie’nin eşi, anne,baba ve kızkardeşini kaybetmiş, hala onları bulamamış ve ziyaret edecek bir mezar verememiş, evini yurdunu kaybetmiş birisidir ve Katie bu acıları ve deneyimleri yaşamıştır. Diğer taraftan Olivia bunların hiçbirini yaşamamış, geçmişi bilmeyen, saf minik bir çocuktur. Birisi Kıbrıs’ın eski nesillerini, diğeri de yeni nesillerini temsil etmektedir. Birisi Kıbrıslı Türk ve diğeri Kıbrıslı Rumdur. Aralarında birçok farklılıklar olmasına rağmen birbirlerine iyi geliyorlar, birbirlerini iyileştiriyor. Bu hiç alışılagelmiş bir durum değil ama olumlu anlamda sıradışı ve çok güzel bir karşılaşma,tanışma,ortak yaşam deneyimi.

İkisinin hikayesine benim de içinde bulunduğum ara nesilden Olivia’nın annesi Deniz Birinci’yi de ekledim. Böylece 3 kuşaktan kadınlardan oluşan bu hikaye Kıbrıs sorunu ile bağlantılı bir anlatı yaratılmış oldu. Deniz de 1974 sonrası doğan, bölünmüş adada büyüyen, yaşayan,o sıkışmışlık hali içerisinde hayatını sürdürmeye çalışan ve barış için mücadele eden bir kimliğe sahip.

“Olivia filmi geçmiş ile geleceğin,olumsuz deneyimler ile barış içindeki bir geleceğin köprüsü.”

Birçok farklılıklarına rağmen bu üç kadını birleştiren bazı şeyler var ve siz de bu ortak konuları ön plana çıkarıyorsunuz.Adeta ortak özelliklerimiz üzerinden okuduğumuz Kıbrıs sorununa bakışımız gibi bu film de onun bir küçük örneği olmuş. Olivia küçük bir çocuğun ismi olmaktan fazlası sanki de...

Evet. O yüzden filmin adını “Olivia” diye kullandık. “Olivia” film tamamlandıktan sonra benim için bir köprü gibi oldu. Geçmiş ile geleceğin,olumsuz deneyimler ile barış içindeki bir geleceğin köprüsü.

“Karşılıklı dokunuşları öylesine iyileştirici ve güçlü ki gerçekten umutlanmamak elde değil”

Cemal Yıldırım’ın “Süt Babam” filmi de bu hedeflerle çekilen iyi,güzel insanların hikayesi. Senin filmin de gerçekten az bulunan ama çoğlmasını arzuladığımız bir hikayeyi anlatıyor.

Süt Babam’da anlatılan hikaye çok değerli. Bunlar resmi anlatıları bozan hikayeler ve böylelerine fazlasıyla ihtiyacımız var. Katie’nin Olivia’nın hayatına dokunuşu ve Olivia’nın Katie’ye ve  ailesine dokunuşu öylesine iyileştirici ve güçlü ki gerçekten umutlanmamak elde değil. Geçmişin kayıplarını ve acılarını da bir nevi yaşamla örtüyor.

“Kadınlar olarak barışı istemek ve onun için emek harcamaktan başka şansımız yok.

Üç kadının birbirine desteği,dayanışması, emeği ve barışı inşaası üzerinden hikayeyi okumaya ve yansıtmaya özen gösterdim”

Yönetmenin de kadın olduğunu düşündüğümüzde bu film tamamen bir kadın filmi oldu diyebilir miyiz? Bu 3 kadının hikayesi ile bir nevi son 50 yılın Kıbrısında dolanıyoruz bana göre.

Bir açıdan öyle diyebiliriz.Benim Kayıp Şahıslar Komitesi’deki uzun çalışma deneyimim de bunun oluşmasında sebeptir. Kıbrıs’ın geçmişindeki bütün olumsuz deneyimler erkeklerin eliyle çıkmıştır.  Politikacılar, onların kararları,savaşlar,savaşanlar, öldürenler hep  erkektir.Kadınlar olarak barışı istemek ve onun için emek harcamaktan başka şansımız yok. O yüzden Deniz’in ve Katie’nin mücadelesine ve iki kadının dayanışmasınaçok saygı duyuyorum.

Tabi ki Katie filmde bir nene kimliğindedir ama ben daha çok annelik,nenelik, torun vs. ilişkisi üzerinden değil de üç kadının birbirine desteği,dayanışması, emeği ve barışı inşaası üzerinden hikayeyi okumaya ve yansıtmaya özen gösterdim. Ben Katie ile Olivia’nın ilişkisinin bir nene-torun ilişkisinin ötesinde olduğunu düşünüyorum.

“Olivia’nın hikayesi yenidir. Biraz da bugün yeni bir hikayenin ve umudun filizlenebileceğini göstermek istedim.”

İki kuşak veya  tek kuşaktan iki toplumlu hikayelere şahit oldum ama 3 kuşak ve kadınlararası bir hikayeye ilk kez şahit oluyorum.

Umarım başka örnekler vardır ve biz bilmiyoruzdur. Güneyde eğitim alan çok fazla Kıbrıslı Türk  çocuk var,onların da Kıbrıslı Rum çocuklarla birlikte zaman geçirmesinden güzel hikayeler çıkabilir ama bu 3 kadının yollarının kesişmesinden doğan dayanışma hikayesi beni çok etkiledi ve anlıyorum ki izleyenleri de etkiliyor.

Bugüne kadar daha yoğunluklu olarak çatışma dönemlerinde veya 1974’te birbirine yardım eden, dayanışan kişilerin ezber bozan arkadaşlık hikayeleri anlatılmaktaydı. Ya da birlikte ekmeğini kazanmaya çalışanların hikayeleri. Bu hikayelerin hepsi de ezber bozan,resmi tarihin anlatılarının dışında örneklerin olduğunu gösteren hikayelerdir ve çok değerlidir. Beni de barışa dair motive eden konular bunlardır.Ancak Olivia’nın hikayesi yeni bir hikayedir. Olivia’nın dünyaya geldiği 2017’den sonra bu başlayan bir hikayedir.Biraz da bugün yeni bir hikayenin ve umudun filizlenebileceğini göstermek istedim.

“İnsanlar filmi hem ağlayarak hem gülerek izlediler.Filmin insanlara umut vermesi beni çok mutlu etti.”

Goethe Enstitüsü’ndeki gala gösterimi nasıl geçti? Senin için insanlarla filmin buluşması nasıl etkiler bıraktı?

Katılım çok iyiydi, tüm sandalyeler doldu ve birçok insan ayakta  izlemek durumunda kaldı. İnsanlar filmi hem ağlayarak hem gülerek izlediler. Çok güzeldi. Filmin insanlara umut vermesi beni çok mutlu etti. Olivia orada filmi ilk kez izledi ve bittikten sonra gelip bana sarıldı.Bu beni çok duygulandırdı.

Filmin sonunda çocuklarına da teşekkür ettin. Onlar da mı yapımda yer aldılar?

İkisi de filmde bizzat yer almadılar ancak Olivia’nın tüm süreçlerine dahildiler. Deniz sahnelerinin deneme çekimlerinde rol aldılar(bir nevi figüranlık yaptılar) ve montajın her anına şahit oldular. Çocukların Olivia’nın hikayesini görmeleri de onlarda bir farkındalık yaratıyor.

“5 yaşındaki bir Kıbrıslı Rum çocuğun çizdiği savaş resmini görmem üzerine günlerce düşündüm ve bu süreç filme kadar gitti”

Beyond History Education/Tarih Eğitiminin Ötesinde de son bir yılın ürünü. Neydi seni bu belgeseli çekmeye iten ana neden?

1974 sonrasında hayata gelen nesil olarak okul ve çocukluk anılarımız savaş hikayeleri, şehitler, ölü kişilerin fotoğrafları ve korkular ile doludur. Bizlere bir düşmanımızın olduğu anlatıldı. Ben ve benim gibi bu dönemde eğitim gören herkes bu anlatıları sırtımızda bir yük olarak taşıyarak büyüdük. Mart 2021’de 5 yaşındaki bir Kıbrıslı Rum çocuğun çizdiği savaş resmini görmem üzerine (resimde bir tarafta mavi boya ile çizilmiş ve mavi haçlı bayrak tutan insanlar, diğer tarafta  da kırmızı boya ile çizilmiş ve kırmızı ay yıldız bayrak taşıyan insanlar vardı ve hepsi de üzerinden kan damlayan büyük kılıçlar tutmaktaydılar)  günlerce düşündüm. 5 yaşında bir çocuğa neler anlatılmış olabilirdi ki böylesi bir resmi çizmek istemişti. Ben de benzer deneyimlerden geçmiştim. İlkokulu bitirmemin üzerinden bugüne 30 yıl geçmiş ama eğitim anlamında Kıbrıs’ın ne güneyinde ne de kuzeyinde hiçbirşey değişmemişti! O çocuğa üzüldüm, kendi çocukluğuma üzüldüm ve Kıbrıs’ta doğup büyüyen tüm çocuklara üzüldüm. Bu düşüncelerle 2021’in Nisan ayında bu belgesele başladım.

“Herkes aslında kendi yaşadığı eğitim sürecini biliyor ancak Kıbrıs’ın her iki tarafındaki sistemi karşılaştırmalı bir şekilde izlemek bizlere başka bir tartışma zemini sunuyor”

Biraz da herkesin kendi etnik/dini/idari vs.penceresinden baktıkları için ve ortak bir bakış açısı üretememenin sonucu değil midir bu tür hikayeler?

Evet. Birbirinin hikayelerini bilme, deneyimlerini anlama ve empati konusunda her iki tarafta da büyük sıkıntılar vardır. Benim de içinde bulunduğum nesil ile bir sözlü tarih çalışması yapmaya ve kokeltif hafızayı kayıt altına almaya ve gelecek nesillere aktarmaya karar verdim.Belgeselde iki taraftaki egemen sistemin araçlarını kullanmaya karar verdim. Bu araçlar, bugün okullarda öğretilen şarkılar, şiirler, çizdirilen resimleri ,oynatılan tiyatrolar, düzenlenen okul gezileri, törenler, resmi geçitlerin görünütüleri kullanılmasıydı. Yani bir yanda 1975-1990 arası doğan neslin anlatımları akarken, bir yandan da bugünkü gerçek örnekler gösterilmekteydi. Bu yöntemle aslında eğitimde hiç bir şeyin iyileştirilmediğini gösterme fırsatı yakaladım. Herkes aslında kendi yaşadığı eğitim sürecini biliyor ancak Kıbrıs’ın her iki tarafındaki sistemi karşılaştırmalı bir şekilde izlemek bizlere başka bir tartışma zemini sunmaktadır.

“Eğer bu adada kalıcı bir barış istiyorsak, eğitimin nasıl kurgulandığına dikkat etmemiz ve gerekirse bu konuda iki toplum liderine baskı kurmamız ve mücadele vermemiz gerekmektedir.”

Anlatıcıları nasıl seçtin ve kaç kişilik bir film oldu?

Belgeselde Tarih Öğretmeni Ahmet Billuroğlu ve Sosyoloji Profesörü Nikos Trimikliniotis tarihsel olarak İngiliz idaresinden itibaren eğitimin cemaatlere yani dini kurumların idaresine bırakılarak iki toplumu ayrıştırmak için nasıl bir araç olarak kullanıldığını açıklıyorlar. Kıbrıs Cumhuriyeti de yine bu zemin üzerinden inşaa edildi. Son müzakere sürecinde de eğitimin yine parça devletlere bırakılması konuşulmaktaydı. Eğitimin her iki tarafta da milli kimlik inşaası için kullanıldığını da göz önünde bulundurarak, bizler eğer bu adada kalıcı bir barış istiyorsak, eğitimin nasıl kurgulandığına dikkat etmemiz ve gerekirse bu konuda iki toplum liderine baskı kurmamız ve mücadele vermemiz gerekmektedir. Barışın iki imzayla bu adaya gelmeyeceğini biliyoruz.Ancak imzalanan politik çözüm metinlerinin bağlayıcılığı olacağından ve ilerde verilecek mücadele zeminini şekillendireceğinden, metnin içeriğinin şeffaf bir şekilde tartışılması önemlidir. Bu adada kalıcı birbarış isteyenlerin nasıl bir metnin imzalandığını takip etme sorumlulukları vardır.

Bu filmdeki anlatıcılar benim çevremde olan ve filmdeki anlatılarını daha önceki sohbetlerimizde dinleme fırsatı bulduğum insanlardı. Meral Birinci-Sonan, Evgenia Nikiforou, Çağrı Yalkın, Maria Siakalli, Besim Baysal, Gregoris Ioannou, Orhan Erönen ve Andreas Charalambous ile röportajları gerçekleştirdim. Bu seçilen 8 kişi, özellikle bugünkü barış mücadelesinin içinde olan kişilerden seçilmiştirler. Bunun sebebi ise nasıl bir eğitim siteminden geçilirse geçilsin, aile/arkadaş anlatıları, diğer toplum ile kurulan arkadaşlık ilişkileri, kitaplar, belgeseller vs. ile insanların değişebileğini de vurgulamak istedim. Aksi takdirde bu bir umut filmi olmazdı. Travmalara,korkutma ve ötekileştirme hikayelerine rağmen anlatıcı insanların barış mücadelesini seçtiklerini göstermek istedim.

Filmin içerisinde anlatıcıların barikatlar açılmadan önce yurtdışına üniversite eğitimine gitmesi ve diğer toplumdan kişilerle ilk kez yurtdışında karşılaşması deneyimlerini de ekledim. Bunun sebebi ise içinden geçilen eğitim sisteminin etkilerini en büyük çıplaklığıyla o deneyimler üzerinden anlatılabilmesiydi.

 

“Bu film insanlara dokunuyor ve olumlu bir etkileşim yaratıyor.”

Bu filmi yaparken seni en çok ne zorladı?

Benim için çok eğitici bir süreç oldu. Filmi bir Kıbrıslı Rum partner ile Türkçe ve Yunanca dillerinde çekebilmeyi isterdim ancak böylesi gönüllü bir partner bulamadım. Film için görsel-işitsel materyal toplamak için çok uzun bir araştırma süreci geçirdim. Yunanca araştırmalarımı çeviri programı vasıtasıyla yürüttüm. Şu ana kadar 18 gösterim gerekleştirdik. Gösterimler oldukça heyecan verici geçiyor çünkü film izleyiciler için bir yüzleşme fırsatı yaratıyor. Filmin ardından, izleyiciler kendi deneyimlerini paylaşıyorlar, duygulanıyorlar. İzleyicilerin içerisinden politik tartışma yapmak isteyen de çıkıyor, geleceğe dönük mücadele hattını tartışmak isteyen de çıkıyor. Filmin süresinden uzun, 90 dakika süren tartışma kısımları deneyimledik. Sonuçta gördük ki bu film insanlara dokunuyor ve olumlu bir etkileşim yaratıyor.

 

GÖSTERİM PROGRAMI

BEYOND HISTORY EDUCATION

 

4 Kasım 2022 Cuma ,Saat 19.00

Famagusta Avenue Garage (Derinya)

"Common Culture Common Future" project kapsamında gösterim

 

6 Kasım 2022 Pazar,Saat 11.30

Kıbrıs Üniversitesi "Ceremony Hall"

5. Kıbrıs Arkeoloji, Etnografi ve Tarih Filmleri Festivali gösterimi

 

12 Kasım 2022 Cumartesi,Saat 17.00

Lefkoşa Universitesi (UNIC) "Cine Studio"

17. Kıbrıs Altın Afrodit Uluslararası Film Festivali gösterimi

 

19 Kasım 22 Cumartesi

The CLASSIC Hotel - Nicosia

WIFTCY Industry meeting

10:00 - 12:00

“Visions and Voices for Change - Peace through the Seventh Art" -  Discussion panel

Participants: Petra Terzi – President WIFTCY - Greece/Cyprus, the Indian athlete multi award winner and influencer Ms Garima Avtar, Lia Beltrami (Women of Faith for Peace), filmmaker - Italy,  Nuha Farran (Women of Faith for Peace) – advocate-Israel, Nadya Gorshkova – producer-Russia/Cyprus, Julia Vertova - filmmaker-Ukraine/Cyprus, Anna Tsiarta - filmmaker, educator-Cyprus, Mine Balman – filmmaker-Cyprus, Saia Tsaousidou- President of the Association of European Journalists and Nikos Galanis – filmmaker, educator-Greece.

 

OLIVIA

8 Kasım 2022, KTÖS, 19:00

1 Aralık 2022, CVAR, 19:00

Kültür & Sanat Haberleri