• Prometeus Think Thank ile Kıbrıs Üniversitesi Türkçe Çalışmalar Bölümü 10 Eylül 2016’da Kıbrıs Üniversitesi’nde bir konferans düzenledi.
• Konferansta “Kritik on yıllar 1940-1950: İki toplum arasındaki ilişki nasıl gelişti & evrildi” konusu masaya yatırıldı.
Prometeus Think Thank ile Kıbrıs Üniversitesi Türkçe Çalışmalar Bölümü 10 Eylül 2016’da Kıbrıs Üniversitesi’nde bir konferans düzenledi.
Konferansta “Kritik on yıllar 1940-1950: İki toplum arasındaki ilişki nasıl gelişti & evrildi” konusu masaya yatırıldı.
Konferansta CTP PM üyesi, DEV-İş eski Başkanı Ali Gülle bir konuşma yaptı.
Ali Gülle “1940 – 1950 Yıllarındaki Kıbrıs’taki Sendikal Mücadelede Kıbrıslıtürklerin Konumu” konunu konuşmasında 1940-1950 yıllarında yaşanan, Kıbrıs işçi sınıfının o günkü koşullarını ve özelde de bu süreçte Kıbrıslı Türk işçilerinin sınıf mücadelesi içindeki yerini irdeledi.
1900’lü yıllarda adada küçük atölyeler, orta ölçekte fabrikalar kurulduğuna işaret eden Gülle “Kıbrıs’ın yeraltı zenginlikleri madenler yoğun olarak çalıştırılmaya başlanır, 1905 yılında demiryolu tren işletmeleri kurulur, bu gelişmeler ışığında sayıları binlerle ifade edilen işçi, emekçi kesimler, çok ağır koşullarda, sigortasız günde 14-15 saat çok düşük yevmiyelerle çalışmaya başlarlar” dedi.
İşte Ali Gülle’nin konuşmasından satır başları:
“Tabii bu çalışma koşulları, işçi ve emekçilerin arasında, sınıf bilincinin daha kolay gelişmesine neden olur. 15 Ağustos 1926 tarihinde Kıbrıs Komünist Partisinin kurulması ile birlikte, örgütlenme ve sendikalaşma çabaları ortaya çıkar. Kıbrıs Komünist Partisi’nin kurulması ile birlikte milliyetçi ve dinsel temel dışında, sınıfsal bir temelde ortak örgütlenme çabaları ortaya konur. Yıllardır köylülük temelinde yarı aç şartlarda yaşayan toplumlar, 1900’lü yılların ilk çeyreğinde, olumsuz çalışma koşulları altında, işçi ve emekçi olarak kader birlikteliği yaparlar. Sınıfsal temelde bir mücadele ile Kıbrıslılık bilincini geliştirmeye çalışırlar”
MADEN DİRENİŞİ
“11 Mayıs 1932’de Sömürge Yönetimi Sendika Kurma Yasasını yürürlüğe koyar. Sıkı Yönetim koşullarında bu yasanın geçmesi ile birlikte ilk olarak kunduracılar, 3 Eylül 1933’de ilk toplantılarını gerçekleştirdiler. Kunduracılar, 15 Haziran 1935’de grev ortaya koyarak haklı talepleri için kavgayı başlatırlar. Sendika Kurma Yasası geçmesine rağmen, işverenlerin sendikaları tanıma ve muhatap alma mecburiyetleri yoktu. Bu koşullarda Maden Ocaklarında çalışanlarda ki çok ağır ve gayri insani koşullarda çalışıyorlardı. 18 Ağustos 1936’da, Fugasa Maden Ocağında bine yakın Türk ve Rum madenci bir araya gelip sendika heyetini seçerler. Taleplerini CMC Maden Şirketine iletirler. Yine 1936’da Lefke Karadağ Maden Ocağında çalışan 2000 Kıbrıslı Türk ve Rum CMC’nin keyfi kararı ile işçilerin maaşlarından yapılan kesintiler üzerine bir araya gelerek ortak sendika heyetlerini oluşturdular. 1936’da gerçekleşen grevler sömürge yönetiminin baskısı CMC Şirketinin tehdit ve işten atmalarla, başarısızlığa uğrar, her iki Maden Ocağında işçiler eski koşullarda hatta daha kötü şartlarda çalışmaya zorlanır. Bütün bunlar yaşanırken işçiler yılmadan korkmadan, dil, din, ırk ayırımı yapmadan birlik ve beraberlik içinde sendikalaşmaya devam ederler.
30 Mart 1939 yılına gelindiğinde işçilerin sendikalaşma mücadelesi Sömürge yönetiminin ve işverenlerin her türlü baskı ve tehdidine rağmen, çeşitli mesleklere ait 46 sendika ve bu sendikalara üye 2544 işçi bulunmaktaydı.
İngiliz Sömürge valiliği 1931 yılında koyduğu sıkıyönetim kurallarını ve aynı zamanda örgütlenme önündeki yasal engelleri 14 Nisan 1941 yılında kaldırarak, siyasi partilerin ve sendikaların kurulmasına olanak tanıdı. Bu olanaktan yararlanan farklı işkollarından birçok sendika komitesi, bir araya gelerek PSE Sendikalarını kurdu. PSE (Kıbrıs İşçi Sendikaları)na bağlı 62 sendika 3389 da üyesi bulunmaktaydı.
PSE’nin kurulması ile birlikte Kıbrıslı işçilerin haklarının kazanılması konusunda güçlü ve örgütlü bir mücadele sürdürüldü. İyi bir program hazırlanarak, işçilerin ve maden ocaklarında çalışan madencilerin hakları güçlü bir şekilde gündeme getirdi. Limni Maden Ocağında çalışan iki yüzden fazla Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum madenci günde sekiz saat çalışma, maaşlara zam ve dehlizlerin ışıklandırma masraflarının karşılanması talebi ile greve gittiler, 93 gün süren grev sonunda madenciler tüm isteklerini kazandılar.1941 yılında Demiryolunda çalışan 240 Kıbrıslı Türk, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Ermeni, daha iyi maaş ve daha iyi şartlarda çalışma talebi ile greve gittiler. Grevi yasa dışı ilan eden sömürgeciler 8 demiryolu işçisi ki ikisi Kıbrıslı Türk 6’sı Kıbrıslı Rum, 3 aydan başlayarak bir yıla kadar hapis ve aynı zamanda 20 lira para cezasına çarptırıldılar. PSE Sendikası örgütlenme çalışmalarını sürdürerek birçok iş yerini sendikaya bağlar, Mart 1944’de devlet işçileri hayat pahalılığı eşel mobil için Lefkoşa ve Mağusa’da 23 gün grev yaparlar, bu grevin sonunda da tüm talepleri kabul edilir.
PSE sendikasında verilen bu mücadelelerde, Kıbrıslı Türk işçiler de sendikanın her kademesinde Dükkan heyetlerinde, işyeri temsilcisi ve PSE Yönetim Kurullarında görev aldılar.
1943-1944 yıllarında Kıbrıslı Rumların Enosis mücadelelerini yükseltmeleri ve Türk toplumu içinde yavaş yavaş yükselen milliyetçi hareketler, PSE Sendikasında sınıf temelli yürütülen işçi mücadelesine zarar vermeye başlar.
1947 1 MAYIS’I
“1947 1 Mayıs’ı işçi sınıfı mücadelesinde önemli bir yer tutar. 1 Mayıs’ın kutlanmasına karşı çıkan CMC Müdürü de işçileri, Maden Ocağını üç gün kapatarak, üç gün yevmiye ödememekle cezalandırır.
1947 ile 1948 yılları Türk İşçi Birlikleri ile PEO el ele vererek sıkı bir sınıf dayanışması göstererek bir çok kazanımlar elde ederler. 13 Ocak 1948’de başlayıp 16 Mayıs 1948’de sonlanan 4 ay 4 gün süren Büyük Maden direnişi Kıbrıs İşçi Sınıfı hareketine altın harflerle yazılan önemli bir mücadele tarihidir. Kıbrıs işçi sınıfı tarihinin en yığınsal ve en uzun süreli grevi olan maden direnişine 700’ü Türk 1300 Rum 2000 işçi katıldı. 1948 Maden Grevi tüm milliyetçi ve şoven baskılara rağmen işçilerin etnik ayrılıklarını bir yere bırakarak, işçilerin sınıfsal çıkarlar doğrultusunda, sömürgecilere ve sermaye sınıfına karşı birlikte başkaldırdıkları önemli bir mücadele tarihidir.
Kıbrıs işçi sınıfının daha iyi yaşam, daha iyi bir gelecek için birlikte verdikleri ortak mücadele 1958 yılının kanlı 1 Mayısına kadar devam etti. 1940 – 1950 periyodunu değerlendirdiğimizde, sonuç olarak şunu söyleyebiliriz, etnik ve dinsel kimliklerini bir tarafa bırakarak en yoğun sınıf temelli mücadelenin yürütüldüğü, Kıbrıslı Türk, Rum, Maronit ve Latin işçilerin, birçok haklar kazandığı bir periyod olmuştur…
…Hala daha Kıbrıslılar olarak, 1958, 1963, 1964 ve 1974’de kaybettiğimiz insanların kemiklerini aramaktayız. Acılar ve utançlarla dolu yakın tarihimizden dersler çıkararak, geleceğimizi birlikte yaratmalıyız. Her iki toplumda yalanla ve ötekileştirmeyle yazılmış resmi tarih yerine Kıbrıslıların gerçek tarihini toplumlarımıza anlatmalıyız”