Festivaller biter ama hikayeler sürer

Bu yıl 21-29 Nisan arasında gerçekleşen ve Kıbrıs’ın en büyük sinema buluşması niteliğinde olan Kıbrıs Sinema Günleri Uluslararası Festivali (CFD IFF) 2023 boyunca onlarca film Limasol ve Lefkoşa'da sinemaseverlerle buluştu.

Murat OBENLER

Bu yıl 21-29 Nisan arasında gerçekleşen ve Kıbrıs’ın en büyük sinema buluşması niteliğinde olan Kıbrıs Sinema Günleri Uluslararası Festivali (CFD IFF) 2023 boyunca onlarca film Limasol ve Lefkoşa'da sinemaseverlerle buluştu.

Her gün 3 filmin seyirciyle buluştuğu Festivalde gösterilen bazı filmleri değerlendirmek istiyorum.

Kıbrıs’ın da Reservuar Köpekleri oldu
Andreas Kyriacou’in yönettiği 2023 yapımı ‘Au revoir, Slumdogz!’ sinemaseverleri gerçekle kurgunun içiçe geçtiği bir tiyatro topluluğunun Kıbrısta 2013’te yaşanan mali kriz ortamındaki son performanslarına götürüyor. Özgüveni yüksek 6 arkadaş provasız bir şekilde bu oyuna girerler ama kaotik bir zamana denk gelen oyun gerçek hayatla da temas eder. Tarantino’nun ‘Rezervuar Köpekleri’ ile Kubrick’in ‘Otomatik Portakal’ filmleri arasında bir tartışmayı da filmin senaryosuna başarıyla yerleştirmiş yönetmen böylece bizleri hem gerçek hayatın acımasızlıkları hem de adeta film içinde filmlerle başbaşa bırakıyor. Eski kasetlerde aranan nostaljik bozulmamış gerçeklik,dizi ve sinema sektörü ile tiyatro sahnesinde tiyatro yapabilmek arasındaki tartışmaları da (tiyatro lehine) filme aktaran yönetmen açılıştaki yanmış bir sinemada iki oyuncunun ünlü yönetmenler,filmler ve ünlü olabilme hayalleri muhabbetini de yansıtarak seyirciyi gerçeklik ve hayal kurma arasındaki ilişkiyi düşünmeye sevkediyor.Oyunu yönetecek Franky karakteri üzerinden sistemle ilgili de sözünü esirgemeyen filmin sonunda da kadın oyuncuların sahneye koyacağı aynı oyun için rol paylaşımı ve farklı tartışmalar başlar.

İki kadının savaşın ortasındaki duyarlık ve anlayışa dayalı ortak araba yolculuğu

Cyprus Collaborates bölümünde Fransız-İsrailli yönetmen Michale Boganim’in Fransa-Almanya-Kıbrıs ortak yapımı ‘Tel Aviv-Beirut’ filmi 1982 ve 2006 arasında süren İsrail-Lübnan çatışmasının zemininde geçiyor ve sınırın her iki tarafında, Lübnan'daki şiddetli savaş nedeniyle kaderleri iç içe geçen iki ailenin yolculuğunu anlatıyor.Tarihi dramada hem milliyetlerin insanları nasıl ayırdığı meselesi ele alınırken kadın duyarlılığı ile hayata bakmanın çoğunlukla barışçıl çözümlemelerle sonlanacağı gösteriliyor. Fuad ve Lübnanlı Tanya(kızı) ile Yossi ve İsrailli Myriam çiftinin bu savaş sırasındaki duruşlarına ve kesişen hikayelerine yoğunlaşan film Myriam’ın babası gibi asker olan oğlu Gil’i ve Tanya’nın sevgilisi Kemal’ı arayışlarının ortaklaşması ile başka bir arkdaşlığa evrilen film özellikle savaş,göç,sınırlar, bölünmüşlük ve özgürlükten muzdarip adalılara duygusal olarak da yoğun duygular yaşatıyor.
Viewfinder bölümünde ise yönetmen Saim Sadiq’in Pakistan yapımı ‘Joyland’ ile Iva Radivojević tarafından yönetilen ‘Aleph’  dikkat çekiyor.
Klasik bir ailede büyük erkek evlat olarak yaşayan nazik ve çekingen Haider’in para kazanmak için bir Bollywood tarzı bir burlesquede (dans şovu yapan yer) işe başlaması sonrasında orada tanıştığı ve yakınlaşmaya başladığı şovu yöneten güçlü iradeli trans kadın Biba'nın paralel gelişen hikayelerini anlatan Joyland bir yandan fakir insanların hayatını bir yandan şov dünyasının farklı yüzlerini bir yandan da LGBTQI+ topluluğunun zorlu mücadelesine kamerasını yakınlaştırıyor.
Iva Radivojević tarafından yönetilen ‘Aleph’  filminde yönetmen bizi Arjantinli yazar Jorge Luis Borges'in "hayal edilemez evren" dediği şeye götüren bir bulmacanın parçaları gibi beş kıtaya yayılan on ülkedeki kahramanların düşünceleri, fikirleri ve hayalleri eşliğinde sohbet, etkinlik ve düşünüş yoluyla ortaya çıkan kolektif hikayeleri sunuyor. Evren içinde insanın yeri üzerine dil, coğrafya ve deneyim düzlemi boyunca iletişim, netlik ve anlayış bağlantısını bulmaya yönelik ilginç bir deneyim sunan film bir seyahat günlüğü tadında akıyor.

İnsanları bölen çatıştıran milliyetçilik ve din meselesine bakış

Glocal İmages bölümünde ise Corinna Avraamidou ve Kyriacos Tofarides tarafından yönetilen İMAN farklı milletlere mensup karakterlerin hikayeleri üzerinden milliyetçilik konusuna parmak basarken farklı dinlerin aşırı uygulamalarının da insanın hayatını ne kadar tehlikeye atabileceğini sinemaya aktarıyor.  Filmde Arap Müslüman bir inşaat mühendisi olan ve Kıbrıslı Rum İrene ile evli olan Abdullah, (bir Arap mülteci yerleşiminde yedi kişinin ölümüne neden olan bir binanın çökmesiyle kendi sorumluluğuyla yüzleşmek zorunda kalır) radikalleşen islam örgütü kontrolüne giren ve gizli bir görev için Kıbrısa gönderilen Arap kökenli iki genç olan İman ve Leila, gizli bir görevle Kıbrıs'a gönderilir. Otoriter ve rockcu Angelosa aşık olan 17 yaşında yalnız bir kız olan Michelle’nin hikayeleri beklenmedik bir şekilde üst üste gelir ve film beklenmedik bir sona doğru ilerler.

Hayatın bir anlamı kalmamışsa kara kara düşünmeye başlarsınız

Maha Haj’ın yönettiği Almanya-Fransa-Filistin-Kıbrıs ortak yapımı Akdeniz Ateşi-Mediterranean Fever, eşi ve çocuklarıyla Hayfa'da yaşayan, kronik depresyondan muzdaripken bir yandan da yazarlık kariyeri hayal eden 40 yaşındaki Filistinli Waleed’in apartmana yeni taşınan, ufak tefek dolandırıcılık işleriyle de uğraşan maharetli Jalal ile tanışması sonrasındaki beklenmedik gelişmeleri anlatıyor. Waleed’in hayatına hem konuşacak birisinin katılması hem de hiç kimseye söylemediği sırrını paylaşması sonrasında gelişen ilginç olayları anlatan film Kudüs’ün tüm politik,sosyolojik tartışmalarını da senaryoya yerleştiriyor. Geçen yıl Cannes Belirli Bir Bakış bölümünde aldığı ödülle de dikkat çeken film Kıbrıslı yapımcılarına da birçok festivalin kapısını açmıştı.

Kültür & Sanat Haberleri