“Ben bir hikaye anlatıcısıyım”

Zanaatkarlıkla yoğrulan, Madrid’te bir Kıbrıslı modacı olan İlkan Koral, “Ben bir hikaye anlatıcısıyım” dedi.

Murat OBENLER

Kendini moda ve tekstil tasarımcılığı ile en iyi şekilde ifade edebileceğine inanarak zorlu süreçlerden geçerek şu anda yaşadığı Madrid’de çok başarılı işlere imza atan, kendi markasını yaratan ve yavaş-sürdürülebilir üretim süreçleriyle çevreye saygılı duruşunu sürdüren Kıbrıslı hikaye anlatıcısı İlkan Koral ile Lefkoşa’da buluşarak çok renkli bir sohbet gerçekleştirdik. 

“Benim hikayem çok renklidir. Sevgi nenemle olan ilişkim benim sanatsal yönümü çok etkiledi”

Sohbetimize Kıbrıs’ta geçen çocukluk ve gençlik yıllarına dönerek başlamak isterim. Bu yıllarda oluşan kişilik özelliklerinin yetişkinlikte yaşamın her alanına etki yaptığını düşünürüm.

İlkan Koral: Benim hikayem çok renklidir. 1991’de Lefkoşa’da doğdum ve orada büyüdüm. Nenemlerin köyü olan Vadili ile de çok büyük bağlarım var. Her hafta sonu annem beni otobüse bindirir ve nenemlerin yanına gönderirdi. Benim en güzel, nostaljik, mutlu anılarım köyde nenemlerle olanlardır. Sevgi nenemlerle olan zamanlarda hayvanlara olan sevgim, köy yaşamına, doğaya olan sevgim gelişti, büyüdü ve ben de o zamanlarda veterinerliğe yönlendim. Benim içimde de resme, sanata olan yatkınlık hep vardı sanırım çünkü o yıllarda nenem bize resim çizmeyi öğretirdi. Ailemde çok fazla öğretmen var ama sanatla ilgilenen kişiler de var. Sevgi nenemle olan ilişkim benin sanatsal yönümü çok etkiledi. Nenemin elinden her iş gelirdi. El işleri, şarkı söyleme, örgü, dikiş ustasıydı. Ben de gizliden gizliye çizimlere başlamıştım. 14-15 yaşında manken çizimleri yapıyordum. Bir tek yakın arkadaşlarımın bildiği kapalı devre çizimler yapıyordum. 

“Severek veterinerlik okudum ama hep yarım hissediyordum. Bir sürü çizim kitabım oluştu ve onlar bana birer rehber oldu”

Karşımızda veterinerlik okumuş bir modacı mı oturuyor? İlginç bir hikaye gerçekten. 

Koral: Evet. Veterinerlik kazanarak Ankara’ya gittim. Severek de her sınıfı geçerek mezun oldum ama benim içimde eksik kalan bir şey olduğunu da hep hissediyordum. Yarım hissediyordum. O dönemde Erasmus programı ile Avrupa’ya gittim ve uluslararası platformlarla ilk temaslarım da o zamanlara dayanır. Tabi ben programı bitirerek, mezun da olarak Kıbrıs’a dönerek, işe de başladım. Burada klasik bakış açısıyla her şeyim de var, keyfim yerinde ama yine eksik olan bir şey var. Sanatsal ilgi içimde oldukça her an bir şeyler üretiyordum. Bir sürü çizim kitabım oluştu ve onlar bana birer rehber oldu. Bütün anılarım, hissettiklerim de oradaydı.

“Süreçler daha çok kurduğum bağlantılarımla ilerledi. Bir yıl süren gezilerden sonra veterinerlik diplomalı bir Kıbrıslı olarak Madrid’de moda masteri yaptım ve olmak istediğim dünyaya adım attım”

Bu kendi içindeki işlerini, çalışmalarını paylaştığın biri(leri) yok muydu? Ya da sana bu süreçte yol gösterecek birisi? 

Koral: Bu süreç daha çok benim bağlantılarımla ilerledi. Gezdiğim yerlerde tanıştığım insanlardan oluşan çevre bana çok yardımcı oldu. Kıbrıs’ta çalıştığım dönemde adaya gelen bir İspanyol arkadaşım bana “Biraz ara ver ve başını alarak git,bol bol gez,toz, rahatla. Ben İtalya’ya gittim ve öyle yaptım” dedi. Ben de buradan çıkarak 2025’te Napoli’ye gittim ve hostelde iş bularak orada yaşadım. Orada sayısız insanla tanıştım ve Napoli’den aldığım motivasyonla iki haftalığına Fas’a gittim (orada çölde kendi başına kalmak çok iyi geldi) döndüm 3 aylığına Brezilya’ya gittim. Yine hostelde ve at çiftliğinde çalıştım. Bu bir yıl boyunca kim olduğum, neler istediğim (ve istemediğim) ve nasıl bir yol izlemem gerektiği üstüne bol bol düşündüm, hayatta kalabileceğimi de test ettim. 

Bu kadar tecrübeden sonra hayatta bana akıl veren insanların hayatına baktığımda kesinlikle onların olduğu gibi olmak istemezdim. Benim için istedikleri iyilik (iyi yaşam) benim kafamdaki iyilik değildir.

Üzerimdeki yükleri de attım ve moda ile ilgilenme kararı alarak sosyal hakların, özgürlüklerin iyi olduğu İspanya’ya taşındım. Hiçbir dil okuluna gitmeden İspanyolcayı da öğrenince dil konusunu da çözmüş oldum. İspanya’da hayatım iyi giderken Madrid’teki moda masterine yazıldım. Veteriner diplomasıyla moda öğrencileriyle mastere yazıldım. Bu çok zorlu süreci temelden başlayarak ve çok öğrenerek aştım. 

Kısaca Türkiye,Slovakya, Brezilya, İtalya, İspanya’da(orta vadeli) yaşadım. Buralarda yaşarken oranın kültürleriyle çok yakınlaştım. Özellikle İspanya ile Kıbrıs’ın kültürü, havası, atmosferi benzeştiği için hızlıca adapte oldum ve hala daha Madrid’de yaşıyorum. Bizler büyük Akdeniz ağacının dalları gibiyiz.

“Birçok deneyimden sonra kendi yaratım süreçlerimi kendi yavaş/sakin tempomda yaratmak için işten ayrılarak evimde oluşturduğum stüdyoda çalışmaya başladım”

Elinde Moda Master diploması olan bir Kıbrıslı olarak teoriden uygulamaya geçişi nasıl yaptın?

Koral: Elinde diploma var ama sektörde iş bulmak kolay olmadı. Madrid’de bir işletmede müşteri temsilcisi olarak çalıştım. Covid yaşandı ve sonrasında moda sektöründe yine en alttan (satış elemanı) başlasam da iş bularak bu dünyaya adım attım. Şirkette görsel dizayn işinde çalıştım, mağazadaki ürünlerin tasarımı vs. ile ilgilendim, bu süreçte algım genişledi, kendi tasarımlarım da devam etti. Yine bir an geldi ki 4 saat orada yaptığım şeyin hem vakit kaybı hem de kapitalist sistemin sömürü düzenindeki tüketim kültürünün bir uygulaması olduğu düşüncesi kafama dank edince hem bu sistem içinde yer almak istemediğim hem de kendi yaratım süreçlerimi kendi yavaş/sakin tempomda yaratmak için oradan ayrılarak evimde oluşturduğum stüdyoda çalışmaya başladım. Özel sektördeki bu zamanda Madrid yaşamına, kültürüne, kozmopolit insan yapısına, kültür- sanat ortamlarına çok fazla adapte oldum. İlkan olarak kendimi Madrid’e ait hissediyordum, mutluydum ve istediğim işi yapmanın mutfağına girmiştim. 

“Ben bir hikaye anlatıcısıyım”

Giyim malzemelerini araç olarak kullanarak insanlara kıyafetlerle hikayelerini anlatmayı seçen hikaye anlatıcısına ne gibi hikayeler anlatmak istediğini sormak isterim? 

Koral: Ben bir hikaye anlatıcısıyım. İnsan ilişkileri bana inanılmaz ilginç gelir. Benim duygularım başkalarıyla yaşadığım ilişkilerle veya kendimle yaşadıklarımdan/hissettiklerimden ortaya çıktı ve bu başka kişilerle yaşadığımız ilişkiler bu hikayelere çok yansır. Videolar çekerek, konuşarak, çizerek, yazarak bu hikayeyi zenginleştiririm. Bu bir hikaye zinciridir. Benim anlattığım hikayelerde başkalarının da benzerlikler bulması ve bunu işlerimde yaşaması/hissetmesi beni oldukça tatmin eder. Modayla hisleri aktarmak, o insanlardaki o duyguların uyanması ve geri dönmesi beni çok tatmin ediyor. Estetik algıya küçüklükten beri çok önem vermişimdir ve hoşuma gitmiştir. Mesleğimi de sorduklarında modacıyım derim ama daha birçok şey de yaptığım için ben sabit bir meslek tanımını yapmamayı tercih ederim. Dokular ile, hareket ile, renk ile, ses ile, hacim ile tüm bunları sentezleyebilmeyi başardığımı düşünüyorum. Defileler sonrasında sanki de birisi benimle ilgili kitabın sayfalarını açarak beni okuyormuş gibi hissediyorum ve heyecan duyuyorum. 

“Camino bir yas hissiydi. Bu bir şekilde de köklerime geri dönüş çalışmasıydı”

İlk hikayenden başlayalım mı?

Koral: İlk hikayem Camino idi. Camino bir yas hissiydi çünkü dedemin (Muhittin Tüzel) kaybının iki yıl sonrasıydı. Anneannemin (Sevgi Tüzel) unutmayla ilgili sağlık sorunları da başladı ve benim dengelerim çok kaçtı. Bunu bir şekilde köklerime geri dönüş çalışması olarak da değerlendirebiliriz. Kıbrıstan uzak kalma hissi bana acı veriyordu ve bu çalışmayla bir şekilde Kıbrıs’a da temas ettim. Makrome yapmaya başladım, örgü işine girdim (Nenemin örgülerine bir saygı duruşu niteliğinde), siyah reni kullandım ve isbahoları (Dedem topladığı isbahoları geri kazanım şeklinde kullanırdı-Saman Balalarını bağladığı ipler) düşündüm. 

“Camino çocuk İlkan ile Madrid’de yaşayan İlkan’ın bir harmanlamasıydı”

Senin bahsettiğin yavaş hayat, sakin, telaşsız üretim süreci aslında köydeki geçmişinde gördüğün deneyimlediğin yaşama bir özlem(veya onun Madrid’de tekrarlanması gibi) değil miydi?

Koral: Kesinlikle. Camino kreasyonu ile çocukluğuma döndüm. Çocuk İlkan ile Madrid’de yaşayan İlkan’ın bir harmanlamasını bu işlerde görebilirsiniz. Bu benim için ayrı bir tatmindi. 

İçinde ölüm,acı,hüzün, ayrılık ve gidişlerle dolu karanlık enerjiyi sen pozitif enerjiye dönüştürdün.

Dediğin gibi karanlık enerjiyi pozitife dönüştürdüm. Benim için de bir meditasyon, bir saygı duruşu ve köklerime bağ kurma çalışması oldu. Ben kendimi buldum (Kıbrıstaki İlkan ile yurtdışındaki İlkan bu hikayede birleşti). Bu da benim ilk defilem idi. Çok duygusal bir deneyim oldu. Annem de gelip bu ilk defileyi izledi. 

“Allongé büyüknenemin hamamından ilham aldığım, Mesaryalı birbirlerini seven, koruyan kadınların hikayeleridir”

Sonrasında Allongé ortaya çıktı. Orada karanlıklar dağılıyor gibi oluyor, farklı renkler de görüyoruz. 

Koral: Allongé’yi ilk kez Cyprus Fashion Film Festivali’nde moda severlerle buluşturduk. Burada Erdoğan Kavaz’la bir film yaptık ve iki parça ile de defileye katıldık. Mimarlık temalı çalışmalardı. Büyüknenemin hamamından ilham alarak, Mesarya kadınlarının dayanışması, yardımlaşması ve birbirlerine desteğini işlere yansıttım. Nenemin bana anlattığı hikayeleri de bu işlerle kendi hikayeme aktardım. Birbirlerini seven, koruyan kadınların hikayeleri aslında Allongé.

Femininity (Kadınsılık) senin kreasyonlarında öne çıkan unsurlardan birisi oluyor. 

Koral: Feminen yapı çok fazla görünür (Çok fazla düşünerek de yaptığım bir dokunuş değil doğalında çıkan bir yaratım). Hamam, büyüknenem ve benim bale ile bağlantımdan çıktı Allongé (balede bir pozisyonun iyileştirilmiş hali) kreasyonu. Benim için de daha oturaklı, daha derinden hissederek yaptığım bir iş olarak adı oradan geldi. 

“Kıbrıslıyım ve buradan besleniyorum ama çalışmalarımı evrensel bir bakışla yaratıyorum. Gırmızı annemden öğrendiğim en saf sevgiyi yansıtır”  

Sonraki “Gırmızı Koleksiyonu” ise hem ateşli hem de adından da anlaşılacağı gibi Kıbrıs’a doğrudan atıfta bulunan işin. Bu hikaye nasıl oluştu?

Koral: Bu da duygusal oldu. Sırf Kıbrıslıyım diye Kıbrıslılığı çağrıştıracak bir şey kullanmak zorunda hissetmiyorum ve o şartla da bakmıyorum hiçbir çalışmaya. Tabi ki Kıbrıslıyım ve buradan besleniyorum ama çalışmalarımı evrensel bir bakışla yaratıyorum. Gırmızı da böyle oldu. İşlerde çok Kıbrısı çağrıştıran bir şey yoktur ama bu tema ile benim Kıbrıslı kimliğime vurgu var. Onunla ilgili hazırladığım videoda sevmeyi de sevilmeyi de Kıbrıs’ta ve ailemden (özellikle annemden) öğrendiğimi söylerim ve Gırmızı da onun en saf ve değiştirilmemiş, bozulmamış halidir.  Orada da kastettiğim aşk romantik bir insan ilişkisi değildir. Çalışmalarda kırılganlık, şeffaflık yansır. İlişkilerdeki kırılganlık olabilir. Kendi özel ilişkilerde yaşadıklarımın sentezlerini de kreasyonlarımda görebilirisiniz. İlkinden bile karanlık bir dönemdi ama bunu renkli bir şeye dönüşürdüm. 

“A Summer Feast in Lapithos Koleksiyonu, Laptalı Nezire Teyzeme atıfla yarattığım tam da bir kutlama halidir”

Son olarak Milano’da da sergilediğin “A Summer Feast in Lapithos” Koleksiyonu var. O ise her şeyiyle aydınlık, neşe, kutlama tütüyor.

Koral: Benim küçükken Lapta’ya gitmen ve annemin çok yakın arkadaşı olan Nezire teyzem (Nezire Kombaycı) tarafından yapılan Lapta işlerine olan hayranlığım, orada kurulan müthiş sofralara olan hayranlığım, bana küçüklüğümden beri resim öğretme gayretine olan sonsuz teşekkürüm ve biriktirdiğim anılar bu koleksiyona yansıdı. Bu farklı karakterlerin bir masa etrafında oturması gibi farklı hislerin Madrid’de yaşayan bir gencin hayal dünyasında kıyafete dönüştürülmesidir. Hepsi birbirine bağlanan (İspanya’dan arkadaşımın annesinin verdiği dantelleri de kullanıyorum, Kıbrıs’tan gelen ve benim yaptığım Lapta işleri de var) bir uyum halini görüyorsunuz. Estetik olarak günümüzde hem beni yansıtan hem de uyumlu(ne tam folklorik ne de ütopik) olsun istedim. Tam da bir kutlama halidir. 

Yaptığın çalışmaların literatürde hangi kategoriye oturduğuyla ilgili görüşün nedir?

Koral: Çağdaş ve Kopenhagen tarzı diyenler oluyor ama bana göre kendine özgü bir tarzdır. Kategorize etmeyi de sevmiyorum. Uçuşan şeyler, bol şeyler, transparanlık, feminen şeyler çok fazla var.

Sen zanaatkarlık kavramını da ifadelerinde kullanıyorsun. Bu da herhalde geçmişinde bir şekilde nenenden, dedenden öğrendiklerine (bir nevi usta-çırak ilişkisi) kendi başına öğrendiklerine dayanan bir sürece karşılık gelir. 

Koral: Söylediğin gibi olabilir. Buna çok saygı duyarım ve çok etkilenirim.

“FHNC platformunda Türk, Rum gibi kısır tartışmalarının olmadığı bütünleştirici bir yapımız var. Gençler etkinliklere ilgisi gelecek açısından çok umut verici”

Fashion Heritage Network Cyprus (FHNC)-Kıbrıs Moda ve Miras Ağı’nın da bir üyesi olarak Kıbrıs’ın modacılarını birleştiren bir çatı/platform olması hasebiyle çok önemsediğim bu ağ hakkındaki düşüncelerini de sormak isterim.

Koral: Benim için Kıbrıs'la ciddi bir bağ oldu. Kendi değerlerime çok yakın, Kıbrıs'taki yabancıların da, Kıbrıs dışında yaşayan Kıbrıslıların da olması, adeta uluslararası bir platform olması çok iyi oldu. Türk, Rum vs. kısır tartışmalarının olmadığı bütünleştirici bir yapımız var. Bu yıl 3. kez katıldım ve çok güzel ilerliyor. Gençler etkinliklere çok ilgi gösteriyor. Bu gelecek açısından çok umut verici. Eskiden Kıbrıs’ta olmadığım için üzülürdüm şimdi ise Kıbrıs’a ziyaretlerimde dolu dolu (iletişim, bağlantılar, aile-arkadaş buluşmaları) zaman geçirdiğim için çok keyif alıyorum. 

İLKAN.KO Markası senin adına bir profesyonelleşme adımıydı. Nasıl gidiyor işin bu ayağı?

Koral: Evet geçtiğimiz yıl öyle bir adım attık. Çalışmalarımı evimde yapıyorum ama yeni ekiplerle yeni bir mekanda çalışmalarımızı yapmanın adımlarını attım. Şu anda kıyafetlerimi Madrid’de birçok ünlü tasarımcının çalışmalarının da olduğu bir 15segundos agencia(15 Saniye) adlı Showroomda  tutuyorum. Bu adımı atmadan sadece defilelerle olmuyor çünkü daha fazla insana ulaşınca daha fazla talepler de geliyor. Ben işbirliğine de çok açık bir kişi olarak bu sektörden olsun veya olmasın genç yeteneklerle işbirliklerine çok açığım. Benimle iletişime geçmelerine çok mutlu olurum. 

“Modanın merkezlerinden Milano’da Dünya Sürdürülebilirlik Organizasyonu kapsamında defilemi sergilemek harikaydı”

İlkan Koral’ın modacı olarak gelişimi nasıl ilerliyor?

Koral: Benim tasarımsal kimliğim artık oturmaya ve kemikleşmeye başlıyor. Ben her türlü projeye açığım. Karşıma çıkan insanlarla ortak çalışmalara açığım. Bugüne kadar işlerim hep böyle gitti. Eylül ayında İtalya defilemiz de öyle çıktı. Bana teklif geldi, kreasyonu hazırladık ve defilemizi yaptık. Dünya Sürdürülebilirlik Organizasyonu etkinlik programı içinde başka birçok modacı ile birlikte Milano’da ilk kez tüm kreasyonumu sergilediğim kendimin bir defilesi oldu. Daha profesyonel, daha büyük bir iş oldu. Çok mutlu oldum, çok tatmin ediciydi. Sonrasında gelen dönüşler ve taleplere ben bile yetişemiyorum. 

Defilelerin hazırlığını nasıl yapıyorsun? Süreçlerin hep içinde misin yoksa profesyonel bir ekipten yardım/hizmet mi alıyorsun?

Koral: Milano’daki büyük defilemiz için uzun bir süreç geçirdik. Üretim aşamasında asıl olarak ben ve bir arkadaşım daha iki kişi defileyi hazırladık. Defile sürecinde fotoğrafçı da eklendi ve ekip olarak yer aldık. Modanın merkezlerinden Milano’da olmak her yanıyla çok güzeldi. Portekizli model bir kadın ile sohbetimiz, ona kıyafeti anlatmam ve onu hissederek podyumda yürümesi vs. çok müthişti. Birçok model ile iletişime geçtim ve ileriki defileler için de altyapı oluşturdum. 

Senin aynı zamanda tekstil tasarımcılık yanın da var. Orada neler yapıyorsun?

Koral: Farklı materyalleri kullanarak yeni tekstil ürünler yaratıyorum. Doku tasarımı, baskılar yaparım, tekstili tekrar yaratırım. Bunlar bana büyük mutluluk verir çünkü bunlar modaya yeni bir soluk, yeni bir nefes verir. Teknik olarak hepimiz Akdeniz’de büyük bir masanın etrafında buluşuyoruz ve yaptığımız işler bizi birleştiriyor. 

“Yanımda kurs görmek isteyenlere de iş birliği yapmak isteyenlere de kapım açıktır”

Kıbrıs’ta modaya ilgisi olan gençlerimize de her türlü destek ve iş birliği mesajını da buradan verebilir miyiz?

Koral: Kesinlikle. Benim yanımda kurs görmek isteyenlere de iş birliği yapmak isteyenlere de kapım hep açıktır. Kıbrıs’ta bazı şeyler imkansız gibi görünüyor olabilir (ki ben de küçükken bunun bir hayal olabileceğini düşünürdüm) ama ben bu yolları aşarak Madrid’de moda dünyasının içine girdim, kabul da gördüm ve ilerliyorum. Biri sorduğunda Kıbrıslı ve Madridliyim derim. Instagramda İlkan.ko üzerinden bana ulaşabilirsiniz. 

Kültür & Sanat Haberleri