Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı adaya döndü.
Ercan Havaalanı'nda basın toplantısı düzenleyen Akıncı'nın açıklamasını önemli satır başları şöyle;
Sizlere bu akşam İsviçre dönüşünde elbette daha iyi haberler vermek isterdim. Bunu veremeyecek olmanın üzüntüsü içerisindeyim.
Ercan’dan birkaç gün once İsviçre’ye gitmek için ayrılırken bugüne kadar size hep gerçekleri söylediğimi ve dönüşte de gerçekleri anlatacağımı söyleyerek adadan ayrılmıştım.
Bildiğiniz gibi Kıbrıs sorununu oluşturan 6 başlık var. 4 başlıkta ciddi ilerlemeler sağladık. Bu nedenledir ki toprak konusuna geçilebildi. Yönetim-Güç Paylaşımı, AB, Ekonomi ve Mülkiyet başlıklarında elbette hala çözüm bekleyen ve bizim için de önemli olan bazı konular var. Ama genel olarak ciddi ilerleme kaydedildiğini BM Genel Sekreteri de raporlarına geçirdi ve hatta eşsiz bir ilerleme olarak bunu ilk defa nitelendirdi.
Bundan dolayı 6 başlığın son ikli başlığını oluşturan Toprak ve Güvenlik -Garanti meseleleri de doğal olarak gündeme geldi. Ilk olarak toprak konusu ele alınmak üzere yurt dışına çıkıldı.
Yurtdışına gitme fikri Kıbrıs Türk tarafının fikriydi. Bu konuda birkaç kez kurguladığımız ve çalıştığımız programlar oldu. Bunun nasıl yapılacağına dair. New Yorka giderken sayın Genel Sekretere 5’li toplantıya giden sürecin açılmasıyla ilgili bazı önceden sayın Anastasiadesle mutabakatları aktarmak için gittik, ancak o noktada Rum tarafının tavır değişikliğini yaşadık, bunları anımsarsınız, tekrarlamama gerek yok. Ancak toprak konusunun derinliğine konuşur konuşmaz hemen ardından beşli konferansı toplayıp, güvenlik garanti meselelerinin de konuşulmasını ancak Burgenstock tipi bir kurgu olması, yani aynı mekanada farklı masalarda konuların ele alınması ve bir biriyle de bağlantılı ve iletişili bir biçimde sürecin götürülmesi konusunda bir anlayış söz konusu idi.
Bu anlayış çerçevesinde en son İsviçre’deki toplantılarla ilgili olarak Türkiye ve Yunanistan’dan da birer kişinin gelip, bizden ayrı biz bu konuları konuşurken bizim dışımızda, yakın bir yerde, onların da güvenlik,-garanti meselelerini konuşmasıyla ilgil de aramızda bir anlayış birliği vardı Rum tarafıyla. Ancak Yunanistan bunu onaylamadı.
Ben bunu Türkiye yetkilileriyle sayın Cumhurbaşkanıyla konuştum. Türkiye buna onay verdi, bir yetkilisini de oraya göndereceğinin taahüdünü verdi. Ama Yunanistan’ın tavrı nedeniyle bu gerçekleşmedi.
İsviçre’de Mont Pelerin'de çok yoğun bir uluslararası ilginin odaklandığını, yanı sadece Kıbrıs Türk ve Rum basının değil, BM Genel Sekreterinin de programını değiştirerek açılışına geldiğini gördünüz.
Bunun yanında orada doğan ilgi Türkiye ve Yunanistan’ı da konuyu konuşmaya itti. Yakında telefon görüşmelerinin ötesinde sayın Erdoğan ve Tsipras’ın bir araya geleceğini biliyorsunuz.
Beşli toplantı fikri ilk defa tarihiyle birlikte telaffuz edilmeye başlandı. Hatta aralık içinde günler telaffuz edildi. Bütün bunlar hep Mont Pelerin’de yapılan bu çalışmaların sonrasında çıktı.
Ilk buluşma 5 gün devam etti, burada ilk iki gün 4 başlıkta arta kalan konularda yeni yakınlaşmalar elde edildi. Bunların en önemlilierinden bir tanesini daha once de açıklamıştım, federal cumhuriyetin bakanlar kurulunun nasıl oluşacağına ilişkindi. Ilk defa 7-4 yani 7 Kıbrıslı Rum bakana 4 Kıbrıslı Türk bakanın olacağı bir bakanlar kurulu olacağı, başkan ve başkan yardımcısı dışında, kararlarda mutlaka bir Kıbrıslı Türk bakanın da oyunun gerekli olması koınusunda uzlaşıldı.
Toprakta kriterleri konuşmaya başladık. O anlamda attığımız önemli bir adım oldu. Bu attığımız noktada Rum tarafından ara talebi geldi ve bir hafta ara verildi. Bu arada da Kıbrıs Rum tarafı gerek kendi içinde gerekse Yunanistan’la istişarelerini yürüttü.
Bu arada bu olay yaşanırken gerek Yunanistandan gerekse Rum tarafından bize göre makuliyet ve gerçekçilik dışında söylemlerin arttığını gözlemledik. Bu nedenle ben 15 Kasım’da KKTC’nin 33üncü yılı nedeniyle yaptığım konuşmada ve Ercan’dan da ayrılırken uyarılarda bulundum, endişelerimi ifade ettim ve temenni ettim ki Rum tarafı bizim attığımız adıma denk bir adımla bize karşılık versin ve sure daha ileri bir noktaya gitsin”
Ne oldu da başarılı sonuç alınamadı ve Beşli konferansa bizi taşıyacak olay gerçekleşemedi ve tarih de açıklanamadı. Bunu cevabı cok basit ve nettir. Ne yazık ki muhataplarımız beşli toplantıda aynı zaman dilimi içerisinde aynı mekanda olacak farklı masalarda yapılacak müzakerelerde son şeklinin verileceği konulardan biri olan toprağı daha işin başında kendi leyhlerine sonuçlandırma ve Kıbrıs Türk tarafının müzakere gücünü sıfırlama gayretini ortaya koydular.
Beşli konferasta müzakere edilecek bir başlangıç haritası yerine ısrarlı oldukları dönecek kişi rakamlarıyla neredeyse toprak düzenlemelerini tamamen kendi arzuları çerçevesinde bitirebileceklerini planladılar. Benzeri tavrı Yunanastan’dan da gördük, güvenlik garanti bağlamında. Onlar da şöyle bir tavır sergilediler en başta, bunların iptali için biz ancak toplantıya gideriz, askerin tamamen çekileceği bir konuyu ancak görüşmeye gideriz. Yani daha görüşmeye gitmeden o görüşmede murad ettikleri sonucu, işin başında almayı hedeflediler, böylesi ön koşullar söz konusu oldu ve bu son iki gün geçirdiğimiz Mont Peleri’nin birinci günü tamamen bu konularla gitti. Çünkü biz eğer toprakta kriterlerle uzlaşıp harita koyma noktasına geldiğimiz an beşli konferansın modalitelerini ve tarihlerini saptayacaktık.
Dolayısıyla tarihler de konuşuldu, mesela 17-18-19 Aralık’ta bunların yapılabileceği gibi şeklinde konuşmalar geçti toplantılarımızdan ancak Yunanistan’ın da gelmesi gereken bu toplantıya ön şartla geleceğinin açıklanmış olması orada çeşitli temaslara vesile oldu.
BM yetkilisi olarak Esben Eide gerek Yunanistan’la gerekse Türkiye ile birkaç kez telefon temaslarında bulundu. Türkiye’den böyle bir konferans olursa katılacağı mesajını aldı ve nihayet uzun tartışmalardan sonra sayın Tsipras’ın Türkiye ile de temaslarını önceden yapması ve ön şartsız olarak böyle bir konferansa gelebileceği şeklinde BM bizi temin etti bu toplantılarda ve günü sonunda o konuya aydınlığa kavuştu, ertesi günkü çalışmalara böyle başlayabildik.
Yani şunu anlatmaya çalışıyorum, siz yaparsınız çalışmalarınızı, haritalarınızı da ortaya koyarsınız, beşlinin tarihleri de belli olur ama onun önemli bir parçası olan bir ülke ben buna gelmem, bu olursa ancak gelirim noktasında kalırsa o zaman öylesi bir toplantının gerçekleşme şansı da ortadan kalkar. Dolayısıyla bunun aydınlığa çıkması gerekiyordu ve bu sağlandı.
Şimdi bize gore geldiğimiz noktada Rum tarafı haksız ve adil olmayan bu tavrı sürdürürken Kıbrıs Türkleri için, bizler için, toplumumuz için çok önemli konuları da elinde koz olarak en sona saklayabileceğinin hayalini kurmaktan da çekinmedi.
Ne demek istiyorum, yani bir yandan toprağı en sona bırakmak yerine, bir başlangıç haritasıyla yetinip müzakerelere zemin hazırlanmasına müsade etmek yerine onu tamamen kendi leyhine halledip, sonuçlandırmayı isterken, bunu arzulayıp ve bunun gereğini yapmaya çalışırken Kırbıslı Türklerin siyasal eşitlik taleplerinin karşılanacağı konuları bir kenara itmeye çalıştı.
Nedir bunlar, dönüşümlü başkanlık, yönetimde kararlara etkin katılım, siyasi eşitliğin iki önemli unsuru. Bu konuda kendini bağlamadan, bu konuları reserve alıp toprağı halledebileceğini düşündü.
Mülkiyette de yine önemli olan bazı unsurların muğlak kalmasını arzu etti. Böyle bir müzaklere süreci olmaz. Bunu Ercan’da gitmeden once de buna benzer ifadelerim oldu. Şu tartışmalar bütün bu müzkere sürecinde ve Mont Pelerin’de de çok yaşandı.
Annan Planı’nda kendi beğendikleri konuları cımbızla çekip alarak talep ettikleri zaman kendilerine hep şunu sormuşumdur, peki Annan Planı’ndan burasını alıp beğeniyorsunuz ve istiyorusunuz ama Annan Planı’nda güvenlk ve garantiler de vardı, o konuda görüşünüz nedir, hayır asla olmaz.
Annan Planı’nın falan bölümünü istiyorsunuz, Annan Planı’nda dönüşümlü başkanlık da vardı, o konuda tavrınız nedir. Hayır beklesin. Yani bazı unsurları cımbızla çekip kendi lehine alırken Kıbrıs Türkü’nün önem verdiği bazı konuları bir kenara itersen nasıl bir müzakere süreci sağlıklı olarak yürüyecek.
Kısacası Rum tarafı daha dönüşümlü başkanlık ve yönetimde kararlara etkin katılım gibi Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğini tam olarak kabul etmeden, garantiler dahil tüm konular arasında birbiriyle bağlantılı olarak bir son müzakere yapılacağı gerçeğini göz ardı ederek toprak ayarlaması konusunda görmek istediği sonucu daha ilk toplatında bir son öneri olarak ortaya atmış ve bu yanlışta ısrar ederek bu tıklanıklığı ve olumsuzluğu yaratmıştır.
Işin özeti maalesef budur. Toprak tabii ki en zor konulardandır ve ilk kez bu zorluğa yeni bir zorluk da eklenmiştir. Toprak konusu şimdiye kadar hep yabancıların çizip önümüze koyduğu bir unsurdu. Annan Planı’nda 5 defa revise edildi, her defasında BM tarafından Kıbrıslı Türklere ve Rumlara beğenirseniz kabul edin beğenmezseniz reddedin diye sunuldu ama oturup da Kıbrıslılar bu toprağı kendilerinin nasıl bölüşeceği yönündeki bir egzersizi ilk defa deniyorlar. Bunun da elbette getirdiği sıkıntılar vardır.
Şunu da söylemek istiyorum, iyi niyetle ve çözüm iradesiyle bu çalışmalara gittik, buna bütün halkımzıın inanmasını canı gönülden arzu ediyorum. Önemli adımlar da attık. Ne yazık ki karşılığını göremedik. Müzakere etmeye gittik ama Kıbrıs Türk halkının haklarını teslim etmeye gitmedik. Çözümün ancak eşitlik, özgürlük ve güvenlik çerçevesinde bulunabileceğini aklımızın ucundan çıkarmadık, her zaman aklımızda tuttuk. Kıbrıs Rum toplumunun haklarına saygılı olurken, Kıbrıs Türk toplumunun haklarına da saygı bekledik.
Müzakere heyetimizle çok yoğun br çalışma yürütttük. Gece geç saatlere kadar,- sabahın ilk ışıklarına kadar yoğun bir şekilde çalışan bu fedakar arkadaşlarımıza en başta müzakerecimiz sayın Özdil Nami ve diğer bütün arkadaşlarıma canı gönülden teşekkür ediyorum.
Bir yerde sorun varsa çözüm arayışı bitmez, ama koşullar değiştikçe de çözüm olanakları daha da zorlaşır. Ne demek istiyorum. 2004’deki çözüm koşulları bugün daha farklı bir noktadadır, konjonktur değişmiştir, daha zor olanı yapmaya çalışıyoruz. Bir şey daha var, biz dünyadaki eğilimlerin, trendin tersine bir iş yapmaya çalışıyoruz, farklı bir örnek yaratmaya çalışıyoruz.
Brexit’in yaşandığı, İskoçy’anın Birleşik Krallık’tan ayrılma planları yaptığı, katalanların bağımsızlık yolunda çaba harcadıkları, eski Yugoslavya’nın parça parça başka devletlere bölündüğü, eski Sovyetler Birliği’nin parça parça başka devletlere bölündüğü, Çeklerin, Slovakların ayrıldığı bir dünyada biz Kıbrıs’ta iki toplumu tek çatı altında birleştirme, iki kurucu devletli bir federal yapı kurmaya çalışıyoruz. Kolay bir iş değil yapmaya çalıştığımız. Ama doğrusunu yapmaya çalışıyoruz. Bundan bir yanlış algı da yaratmak istemem.doğru olanı yapmaya çalışıyoruz parçalanmanın sonu yok. Kıbrıs gibi bir adada bölünmüş şekilde yaşamanın mantığı yok. Birlikte kazanmak, birlikte refahı bölüşmenin akıl işi olduğunu değerlendiriyoruz.
Dolayısıyla buna inanarak katkı yapmaya çalışıyoruz. Ancak dünyada da böyle gelişmeler var, bunların da olduğunu unutmamak gerekir.
2016 yılını hedef olarak koyduk, o hedefin de çok yakınlarına geldik aslında. 2017’de potansiyel tehlikeler var, bunları ben cok sıklıkla dile getirdim. Yeni Genel Sekreter geliyor, yeni bir Amerika yönetimi iş başına geliyor, 2017’nin ilk aylarında yeni sondaj çalışmaları yapılabilir doğalgazla ilgili, bu yeni gerginlikleri tetikleyebilir. Halbuki biz o alanın işbirliği alanı olmasını istiyoruz. Tüm bölge ülkelerinin işbirliğiyle o alandan kazanacakları çok şeylerin olduğunu, Kıbrıslı ztürklerin ve Rumların da bundan çok faydalanacaklarını öngörüyoruz. Ama bizde de 2018 Şubatı’nda bir de seçim var, Rumların cumhurbaşkanlığı seçimi var. 2017’nin birkaç ayı geçtikten sonar bunun kampanyalarının başlayacağını da biliyoruz. O nedenle 2016 doğal bir takvimn oldu. Rumlar bunu çok sevmez, takvim lafından hoşlanmaz ama bu bir doğal takvim olarak geldi. O nedenle bütün bu çabalar hız kazandı.
Şimdi bu tarih tehlikeye girer mi, girmez mi, önümüzdeki birkaç günde bu kendini gösterir. Halkımız moral bozukluğu yaşamasın . haklarımızı alacağımız bir çözümden ve bunun erken olmasından vazgeçmiş değiliz. Ancak Rum tarafı Mont Pelerin’de sergilediği sonuç üretmeyen tutumunu değiştirmelidir.
Bu yeni durumu elbette meclisimiz, hükümetimiz, siyasi partilerimiz ve sivil toplumumuzla değerlendireceğiz. Kuşkusuz yakın istişare içinde olduğumuz Türkiye yetkililieriyle de dialogumuz sürecek. Bu bağlamda sayın meclis başkanından biraz once rica ettim meclisimizi perşembe gün saat 10’da olağanüstü toplantıya çağıracak ve ilk etapta milletvekillerimize yaşananlar hakkında daha ayrıntılı bilgi vereceğim. Ondan sonar bu istişarelerim elbette devam edecek.
Kıbrıs Türk tarafının çözüm çabalarına şahit olan tarafların, Rum tarafını yönlendirmesini bekliyoruz
Çözüm hala mümkün bu konuda hayalkırıklığı yaşanmasına gerek yoktur
Rum tarafının tavrı önemli
SORULAR:
Göçmen sayısı
Belli bir rakamı yüksek tutup son sözümüz deyip ısrar ederseniz koşul haline getirirseniz en son istediğin haritayı da elde etmiş olursun, bu olacak şey değil
160 bin rakamı hep telaffuz edildi
Geçen yıl bize verilen rakamlara göre, 160 sayılı artık gerçekçi değil şimdi rakam 110 civarı oldu
Elbette toprak düzenlemesi olması lazım ama bu makul olması lazım
Bundan sonra ne olacak
Tsipras ile Erdoğan'ın Aralık ayının ilk haftası buluşması bekleniyor
Önemli olan hedefe giden yolda ilerlememiz
Tıkanıklık olmasaydı aralık ayının 15'i gibi 5'li konferans için bir araya gelecektik
Hiç bir şey olmamış gibi burada müzakerelere yeniden başlayalım gibi bir anlayışı onaylamam mümkün değil
Mülkiyet
Duygusal bağ kavramı gelişti mülkiyetle ilgili, 1974'de yaşadığı evde hala yaşamak isteyen kişilerle ilgili Rumlar'ın bir talebi var ama net rakam yok, 3 bin 5 bin rakamı telaffuz edildi ama bu rakam net değil
Mülkiyette bir de bir bölü üç meselesi var
Kıbrıslı Türkleri masada müzakere edemeyecek duruma getiren anlayışını hiçbir Kıbrıslı Türk kabul etmez
Suçlama oyunu
Benim burada gerçekleri ifade eden bir konuşmam oldu. Gerçekleri anlama sonucu bir suçlama ortaya çıkıyorsa bunu herkes görecek
Benim anlattıklarım gerçeklerin ifadesidir
Bu bir suçlama değildir, tavrı anlatıyorum ben
Mont Pelerin'deki ilk görüşmede biz önemli adım attık onlar bunu bizden beklemiyordu, toprak konusuna girebileceğimizi düşünmediler onun için ara istendi
Sanki onlar bize bir lütuf veriyorlar gibi bir tavır takındılar
BM'nin açıklaması
BM açıklamasında herhangi bir tarafı suçlamasını mı bekliyordunuz
BM'de benim açıklamalarımın olmaması benim anlattıklarımın doğru olmadığı anlamına gelmez
Görüşmek için herhangi bir tarih belirlemedik
Eide pek çok yerden aranacağımız söyledi, arasınlar onlara da anlatırız yaşananları
Biz müzakerelerden kaçacak değiliz, böyle bir şey olamaz
Kıbrıs Türk tarafı çözümsüzlüğe sebep olacak herhangi bir davranışta bulunamaz