Serap ŞAHİN
Yaz tatilinin ardından okulların açılması, birçok çocuk için heyecan ve yeni başlangıçların habercisi olsa da bazıları için kaygı ve belirsizlik dönemi anlamına geliyor. Çocukların okula uyum süreci, yalnızca derslerle değil, arkadaş ilişkileri, sosyal beceriler ve aileyle kurulan iletişimle de şekilleniyor. Bu süreçte ebeveynlerin tutumu, çocuğun ruh sağlığını doğrudan etkiliyor.
Kör Nokta yazı dizisinde bu hafta Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Erdem Beyoğlu, okula dönüş sürecinde çocukların yaşadığı kaygılardan akademik baskının etkilerine, boşanma sürecinin zorluklarından sosyal medya ve ekran bağımlılığına kadar birçok önemli konuya değindi. Dr. Beyoğlu, okula yeni başlayan çocuklarda ayrılık kaygısının, uyku ve yeme düzenindeki bozulmaların normal olduğunu belirterek, kaygının küçümsenmeden dinlenmesinin ve okula hazırlık sürecinin önemine vurgu yaptı.
Ailelerin özellikle okul kaygısı yaşayan çocuklara yaklaşımında zorlamadan yönlendirici bir tutum sergilemesi gerektiğini söyleyen Beyoğlu, akran zorbalığının özgüven kaybına ve depresyona yol açabileceğini, bu durumun erken fark edilmesinin önemini vurguladı. Beyoğlu, hem mağdur hem zorbalık yapan çocuklar için destek planlarının hazırlanması gerektiğini de belirtti.
Sınav ve akademik baskının kontrolsüz kaygıya ve uzun vadede özgüven sorunları ile depresyona yol açabileceğini ifade eden Beyoğlu, ailelerin çocukları başkalarıyla kıyaslamamaları ve çabalarını takdir etmelerinin önemine dikkat çekti. Boşanma süreci, sosyal medya kullanımı ve ekran bağımlılığı gibi modern yaşamın getirdiği riskler de çocuk ve ergen psikolojisinde ciddi etkiler yaratıyor.
Dr. Erdem Beyoğlu, Kıbrıs’ın kuzeyine özgü riskler arasında ise gece kulüplerinin canlı ve ışıltılı görünümünün, çocukların ve ergenlerin cinsellik algısında yanlış ve yanılgılı izler bırakabildiğine vurgu yaptı.
Dr. Beyoğlu, günümüzde çocuk ve ergenlerin ruh sağlığını en çok tehdit eden konuların ekran bağımlılığı ve akran zorbalığı olduğunu, ebeveynlerin ise eleştirmek yerine teşvik edici bir dil kullanarak, çocuklarına koşulsuz sevildiğini hissettirmeleri gerektiğini belirtti.
“Çocuğun kaygısını küçümsemeden dinlemek adaptasyonu kolaylaştırır”
SORU: Yaz tatilinden okula dönüş süreci çocukların psikolojisini nasıl etkiliyor? Özellikle ilkokula yeni başlayan çocuklarda bu adaptasyon süreci için neler önerirsiniz?
“Okulun başlangıç dönemi aslında birçok çocuk için keyifli bir süreçtir. Yaz tatilinde arkadaşlarıyla yeterince vakit geçiremeyen, daha çok ekran karşısında zaman harcayan çocuklar, okulun açılmasıyla yeniden arkadaşlarıyla buluşmayı ve oyun oynamayı heyecanla bekler. Yeni çanta ve kırtasiye malzemelerinin alınması da bu motivasyonu artırır. Ancak okula ilk kez başlayan çocuklar için süreç daha zorlu olabilir. Özellikle kreş veya anaokuluna gitmemiş çocuklarda ilkokula başlama ile anne-babadan ayrılmak, yabancı kişilerle tanışmak ve yeni rutinlere uyum sağlamak kaygı yaratabilir. Bu dönemde ayrılık kaygısı, uyku ve yeme düzeninde bozulmalar görülebilir. Çocuğun kaygısını küçümsemeden dinlemek, okul öncesinde okulu ve sınıfı ziyaret etmek, sınıf öğretmeni ve arkadaşlarıyla tanıştırmak, okul eşyalarını birlikte hazırlamak ve uyku düzenini yeniden oturtmak adaptasyonu kolaylaştıracaktır.”
“Çocuğu zorlamadan, yönlendirici bir tutum sergilemek gerekir”
SORU: Okul kaygısı yaşayan çocuklarda ailelerin en çok dikkat etmesi gereken noktalar neler?
“Bazı çocuklarda kaygı o kadar yoğun olabilir ki okula gitmelerini engeller. Buna “Okul Kaygısı” diyoruz. Böyle durumlarda çocuğun kaygısını anlamak ama aynı zamanda okula devamını sağlamak önemlidir. Çocuğu zorlamadan, yönlendirici bir tutum sergilemek gerekir. Çünkü devamsızlık uzadıkça kaygı pekişir ve sorun kronikleşir.”
“Çocuğun okula gitmek istememesi akran zorbalığının belirtisi olabilir”
SORU: Akran zorbalığı çocukların ruh sağlığında nasıl bir iz bırakıyor? Aileler bunu hangi davranışlardan fark edebilir?
“Akran zorbalığı çocuklarda özgüven kaybına, kaygı bozukluklarına ve depresyona yol açabilir. Sosyal ilişkilerden geri çekilme ve okul başarısında düşüş de görülebilir. Aileler; çocuğun okula gitmek istememesi, içe kapanması, arkadaş çevresinden uzaklaşması veya yalnız kalmayı tercih etmesi gibi belirtiler fark ettiklerinde akran zorbalığından şüphelenmelidir.”
“Hem mağdur hem zorbalık yapan çocuklar için destek planı hazırlanmalı”
SORU: Öğretmenler ve veliler, okulda akran zorbalığını önlemek için nasıl bir iş birliği içinde olmalı?
“Okul ve aile arasında güçlü bir iş birliği şarttır. Öğretmenler zorbalığı erken fark edip velilere şeffaf biçimde bildirmeli, sorunu gizlememelidir. Aileler de çocuklarını suçlamak yerine çözüm odaklı yaklaşmalıdır. Okullarda hem mağdur hem de zorbalık yapan çocuklar için destek planları hazırlanmalı ve aktif şekilde uygulanmalıdır.”
“Sınav dönemlerinde kontrolsüz kaygı olumsuz etkiler yaratır”
SORU: Kolej sınavları ve yoğun akademik süreçler, çocuk ve ergenlerde ne tür stres ve kaygılara yol açıyor?
“Sınav dönemlerinde çocuklar yoğun performans kaygısı yaşar. Normal düzeyde kaygı motive edici olabilir; ancak kontrolsüz hale geldiğinde olumsuz etkiler ortaya çıkar. Özellikle mükemmeliyetçi ve hırslı çocuklarda karın ağrısı, mide bulantısı, uyku sorunları ve dikkat dağınıklığı gibi şikâyetler sık görülür.”
“Akademik baskı gören çocuklarda özgüven sorunları ve depresyon gelişebilir”
SORU: Akademik baskının uzun vadede ruh sağlığına etkileri neler olabilir? Aileler çocuklarını desteklerken hangi tutumlardan kaçınmalı?
“Sürekli akademik baskı gören çocuklarda uzun vadede özgüven sorunları, tükenmişlik ve depresyon gelişebilir. Ailelerin çocuklarını başkalarıyla kıyaslamamaları, sevgiyi başarıya bağlamamaları çok önemlidir. Çocuğun çabasını takdir etmek ve başarısızlıkta yanında olmak hem ebeveyn-çocuk bağını güçlendirir hem de ruh sağlığını korur.”
“Boşanma sürecinde en çok belirsizlik ve çatışmalar çocukları etkiler”
SORU: Boşanma süreci yaşayan ailelerde çocukların psikolojik sağlığını korumak için neler yapılmalı?
“Boşanma süreci erişkinler kadar çocuklar için de zorlayıcıdır. Çocuklar en çok belirsizliklerden ve ebeveynler arasındaki çatışmalardan etkilenir. Tartışmaların çocukların yanında yaşanması olumsuz sonuçları artırır. Anne ve babanın boşansalar da hâlâ ebeveyn olduklarını unutmadan, uyum içinde ortak ebeveynlik sergilemeleri çocukların psikolojik sağlığını koruyan en önemli faktördür.”
“Aileler çocuklarının izlediği içerikleri ve oynadığı oyunları takip etmeli”
SORU: Sosyal medyanın çocuk ve ergen psikolojisi üzerindeki etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Sosyal medya doğru kullanıldığında sosyalleşme ve öğrenme için yararlı olabilir. Ancak kontrolsüz kullanım; özgüven sorunlarına, siber zorbalığa, uyku bozukluklarına ve bağımlılığa yol açabilir. Aileler ekran sürelerini sınırlamanın yanında, çocuklarının izlediği içerikleri ve oynadığı oyunları da takip etmeli, yaşa uygunluk ve içerik doğruluğunu denetlemelidir.”
“Ekran bağımlılığı ve akran zorbalığı öne çıkıyor”
SORU: Genel olarak baktığınızda günümüzde çocuk ve ergenlerin ruh sağlığını en çok tehdit eden sorunlar neler?
“Günümüzde çocuk ve ergenlerin ruh sağlığını en çok tehdit eden konular arasında ekran bağımlılığı ve akran zorbalığı öne çıkmaktadır. Ayrıca dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, depresyon, kaygı bozuklukları ve otizm gibi sık görülen psikiyatrik sorunların da erken fark edilmesi son derece önemlidir. Tabii ülkemize özgü riskler de bulunuyor ve bunların başında da gece kulüpleri geliyor. Ülkemizde bu tarz mekanların canlı ve ışıltılı görünümü çocukların ve ergenlerin zihninde cinsellik algısında maalesef yanılgılara ve yanlışlara yol açıyor.”
“Çocuğa koşulsuz sevildiğini hissettirmek sağlıklı iletişimin temelidir”
SORU: Son olarak, okulların açıldığı bu dönemde ebeveynlere çocuklarıyla sağlıklı iletişim kurmaları için hangi önerilerde bulunmak istersiniz?
“Çocuklarımız en değerli varlıklarımızdır ve okul onların yaşamında çok önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle çocuk kaygı yaşadığında ona zaman ayırıp duygularını anlamaya çalışmak gerekir. Eleştirmek yerine teşvik edici bir dil kullanmak, birlikte çözüm üretmek ve en önemlisi çocuğa koşulsuz sevildiğini hissettirmek sağlıklı iletişimin temelidir.”
“Çocuklarımızın peşine düşmemiz gerekiyor ki geleceğimiz daha sağlıklı olabilsin”
SORU: Ailelere bir çağrınız var mı?
“Günümüzde ebeveyn olmak zor. Yaşam koşulları zor. Ebeveynliğin tatlı kısımları da vardır. Bir evlat yetiştirmek, geleceğe bırakmış olduğumuz en büyük mirasımızdır. Dolayısıyla onların peşine düşmemiz gerekiyor. Çocuklarımız büyüyor, gelişiyor, hayat bir şekilde akıp gidiyor. Hayatın sorumlulukları fazla ama olabildiğince çocuklarımızın peşine düşmemiz gerekiyor ki sağlıkla büyüsünler, geleceğimiz daha sağlıklı olabilsin. Çok fazla risk var ve ergenler bundan çok fazla etkilenebiliyor. Özellikle ergenlerin hataya düşmesini beklemek değil ki düşeceklerdir de kolay kurtarabilmek için fırsat yaratmak gerekir.”