YAYINCILIK TEHLİKEDE

KKTC televizyonları, Türksat uydusundaki yayınları için yılda 9 milyon TL’yi aşkın para ödüyor. Bu paranın büyük kısmı devletçe karşılanıyor olsa da, zaten ekonomik zorluklar içinde bulunan yayıncılar için büyük külfet oluşturuyor.

Özgül Gürkut MUTLUYAKALI

Medya içinde önemli bir yere sahip televizyon yayıncılığı ülkemize özgü birçok sorun yaşarken, televizyon yöneticilerinin büyük çoğunluğu çok pahalı olduğunu belirttikleri uydu yayınları yerine “sayısal (dijital) karasal yayıncılığın” yani “DVB-T”nin  “yaygınlaştırılması gerektiğini vurguluyor.

KKTC televizyonları, Türksat uydusundaki yayınları için yılda 9 milyon TL’yi aşkın para ödüyor. Bu paranın büyük kısmı devletçe karşılanıyor olsa da, zaten ekonomik zorluklar içinde bulunan yayıncılar için büyük külfet oluşturuyor.

Oysa KKTC’nin yüzde 90’ında yayınların DVB-T’den izlenme imkanı da var. Ancak yapılan araştırmalar, DVB-T’nin henüz çok düşük oranda izlendiğini gösteriyor. Dünyada ise internet tabanlı bir yayın türü olan IP TV uygulaması yaygınlaşıyor.

Türksat’ta halen KKTC Yayın Yüksek Kurulu’ndan (YYK) lisanslı 3 BRT, 7 ana kanal, 7 de tematik yayın kanalı olmak üzere toplam 17 televizyon kanalı bulunuyor. Kanal Sim ise geçen ay aldığı kararla uydu yayınlarına son verdi.

CTP-UBP hükümeti, haziran ayından itibaren uydu katkı payı ödemelerini durdurma kararı aldı.

Ülkedeki radyo ve televizyon yayıncılığını düzenleyen üst kurul olarak görev yapan YYK ise 10 yılı aşkın süredir yayınların Türksat üzerinden sürmesinin bazı nedenleri olduğu görüşünde…

Bunların “ülke genelinde karasal analog yayınların ulaşmasının mümkün olmaması; yurt dışında yaşayan Kıbrıslı Türklerle bağı koparmamak ve bölgede fiyatı pahalı olmasına rağmen uydu yayınını yapabilecek en uygun sistemin Türksat’ta bulunması” olduğunu belirten YYK, DVB-T yayınlarının izlenme oranının yükseltilmesine kadar uydu yayınlarının sürebilmesi için bir fon oluşturulmasını önerdi.

Fonun tüm ithal ürünlere konulacak binde bir buçuk oranındaki vergiyle oluşturulması ve yılda elde edilecek 8 milyon TL’nin tüm televizyonlara eşit dağıtılması öngörülüyor.

Televizyon yöneticileri ve YYK Başkanı, yayıncılıktaki sorunlar ve yapılması gerekenler konusunda TAK muhabirinin sorularını yanıtladı.

Televizyoncular, ülkede yaygın şekilde izlenen Türkiye televizyonlarının reklamlarının kendileri için haksız rekabet oluşturduğunu ve buna karşı önlem alınması gerektiğini de ifade ediyor.

BİRİNCİ: “ÇÖZÜM İÇİN GÜÇLÜ İRADE GEREKİYOR”

Kıbrıs Genç TV’yi de bünyesinde bulunduran Birinci Medya Kurumu Yönetim Kurulu Başkanı Tekin Birinci, yayıncılıktaki sorunların çözümü için güçlü bir irade gerektiğini vurguladı.

Birinci, her şeyi devletten bekleyen biri olmadığını ancak devletin sisteminde sıkıntılar bulunduğunu; Türkiye kanallarının KKTC’ye yönelik yayınlarının da sıkıntılardan birini oluşturduğunu söyledi.

Türkiye kanallarının reklamlarının KKTC’de de izlendiğini, oysa Avrupa ülkelerinde reklamların kesildiğini kaydeden Birinci, “Temel sorun budur. Çünkü Türkiye’deki büyük firmalar, Türkiye TV’lerindeki reklamlardan dolayı bize reklam vermiyor” dedi.

“ŞİRKETLER REKLAM POLİTİKASI OLUŞTURMALI”

Tekin Birinci, televizyonların gelişebilmesi için ülkedeki şirketlerin iyi bir reklam politikası oluşturmalarının şart olduğunu da vurgulayarak, bunun yeterince yapılmadığını ama ithal ürünlerden birinin verdiği reklamın üreticilerden tepki gördüğünü anlattı.

Yeterli reklamı alamadığı için medyanın haber takibinde radikal kararlar alması gerektiğini savunan Birinci, “Bu kanallar bütün siyasilerin ve birçok firmanın faaliyetlerini sırf ülkeye yatırım olduğu için destekliyor ama biz de bir şeyler bekliyoruz” dedi.

Devletin medyanın yaşaması için sorumluluklarını yerine getiremediği için televizyonlara uydu katkı payı olarak ayda 30 bin TL verdiğini belirten Tekin Birinci, BRT’ye 58 milyon TL bütçe ayrılmasını da eleştirdi.

KKTC’de reyting ölçümü yapılmadığını, şu anda HD yayına geçebilecek kapasitede olduklarını ancak geçemediklerini belirten Birinci, Türkiye kanallarına verilen frekansların daha iyi olduğunu, ayrıca BRT’nin özel TV’lerden daha güçlü yayın çıkışı olmasının haksız rekabet yarattığını söyledi.

Birinci Medya Kurumu Yönetim Kurulu Başkanı Tekin Birinci, özel yayıncılıktaki sorunları çözecek güçlü bir iradeye ihtiyaç duyulduğunu ifade ederek tüm bunların çözümlenebilecek şeyler olduğunu belirtti.

BRT’nin özel televizyonlardan daha düşük rakamlara reklam aldığını iddia eden Birinci, BRT’nin yıllık reklam cirosunun 400 bin TL olmasını da eleştirdi.

Birinci, KKTC’nin tanınmamış bir ülke olması nedeniyle yayıncılığın özel önem taşıdığını, yurt dışına ulaşan yayınların ülkeyi temsil ettiğini de sözlerine ekledi.

31 Mayıs 1997’de kurulan Kıbrıs Genç TV, halen Türk-Sat’ta, internette,  karasal antende ve DVBT’de yayın yapıyor. 56 sürekli personeli ve 60’a yakın da programcısı bulunan Kıbrıs Genç TV, 3 bin 180 metrekarelik binasında ülkenin en büyük stüdyosuna sahip…

ÖZUSLU: “YAYINCILIK TEHLİKEDE… CİDDİ BİR DÖNÜŞÜME İHTİYAÇ VAR”

United Media bünyesindeki Sim TV’nin Genel Yayın Yönetmeni Sami Özuslu, ülkede medyanın genelinin ve televizyon yayıncılığının tehlikede olduğu ve ciddi bir dönüşüme ihtiyaç duyduğu görüşünde… Bunu yıllardır söylediklerini, nedeninin de haksız rekabet olduğunu ifade eden Özuslu, KKTC’nin ithalatında büyük oranda Türkiye ürünleri yer tutarken Türkiye medyasının KKTC’de “beleş reklam yaptığını” belirtti.

Özuslu, bu sorunun aşılması için gerek KKTC gerekse Türkiye makamlarıyla sayısız görüşmeler ve yazışmalar, hatta geçmişte Televizyonlar Birliği çatısı altında eylemler yaptıklarını kaydederek, “Bu konuda sonuç alınamadı. Devletin TV’lere verdiği ve bu yıl durdurulma kararı aldığı katkı da, haksız rekabet giderilemediği için bir anlamda tazmin edilmesine dönüktü” dedi.

Sami Özuslu, bu katkının sürdürülebilir bir durum olmadığını bildiklerini ifade ederek, “Dolayısıyla geldiğimiz noktada, bizim Kanal Sim olarak aldığımız radikal kararla Türksat’tan çıktık çünkü artık yayıncılığın ciddi bir dönüşüme ihtiyaç duyduğunu görüyoruz. Bu dönüşümü de biz başlattık” ifadelerini kullandı.

“UYDUYA ÖDENEN PARA ÇOK BÜYÜK İSRAF… DVBT  ÜLKE İÇİ YAYINCILIĞI KURTARACAK BİR PLATFORM”

Özuslu, “Ben Türksat uydusuna her bir kanalın yılda 600 bin TL ödemesini ister devlet olsun, ister kanalların kendi imkanlarıyla olsun, çok büyük bir israf olarak görüyorum” dedi.

Güney Kıbrıs ile AB ülkelerinde başarıyla uygulanan DVBT yayınlara artık geçmek gerektiğini vurgulayan Özuslu, “Geç olsa da bugün DVBT ülke içi yayıncılığı kurtaracak olan bir platformdur, bir mecradır. Yayıncılığın geleceği tamamen internet üstünden IP tabanlı yayıncılıktır. Bunu da biliyoruz. Şu anda bir dönüşüm süreci başladı. Bu sürecin geriye dönmesini istemiyoruz” diye konuştu.

Türksat’la yayıncılık maceralarının sonuna geldiklerini, bunun başka kanallar için de kaçınılmaz olacağını ifade eden Sami Özuslu, devletin DVBT’ye sahip çıkıp altyapısını güçlendirmesini, her eve ve mekana DVBT yayınlarının ulaşması yönünde gerek alıcılar, gerek antenler, gerekse set top box cihazlarının alınması konusunda katkı ve teşvik yapmasını, piyasadaki aktörlerle iş birliğine gitmesini, ülkeye analog TV’lerin girişinin yasaklaması gibi bir takım tedbirler alınmasını istedi.

Özuslu, “Yayıncılığın geleceğiyle ilgili devletin yapısal zafiyetleri var” diyerek sorunları çözecek bir yapı olmadığını; o yüzden YYK öncülüğünde yeniden bir oluşuma gidilmesi, yeniden bir görev tanımı yapılması gerektiğini kaydetti. Özuslu, şöyle konuştu:
“YYK öncülüğünde IP tabanlı yayıncılık, DVBT, yayıncılığın sorunları, altyapı, personel, hizmet içi eğitim dahil olmak üzere Kıbrıs Türk televizyonculuğunu geleceğe taşıyacak projeler şekillendirilmeli ve devletin kaynakları toplumun kaynakları mecralara yatırılmak yerine, içeriğe ve personele yatırım yapılmalı.”

Gazetelerin internet karşısında zafiyet yaşadığını, sektörel daralmanın daha da süreceğini belirten Sami Özuslu, bunun önüne geçebilmek için TV’lerin içerik ve teknik kapasite bakımından güçlenmesini sağlamak zorunda olduklarını, yayıncılığın geleceği için ucuz krediler, hibe programları gibi teşviklere ihtiyaç duyulduğunu anlattı.

Özuslu, internet olanakları ve günümüz teknolojisiyle insanların dilediği mecraya çok kolay ulaşıp istediği yayını izleyebildiğine işaret ederek tüm bunların KKTC’de de televizyonculuğu dönüşüm noktasına getirdiğini, kendilerinin zor bir karar alarak dönüşümü başlattıklarını söyledi.

Özuslu “Çok mutlu olarak, keyif alarak başlamadık ama karar aldıktan sonra görüyoruz ki insanımız Kanal Sim’i izlemek için bütün imkanlarını gözden geçirip gerekli koşulları sağlıyor. Biz bu gelişmelerden doğrusu çok mutluyuz. Bu kararı aldığımız için tüm kanal Sim ekibi olarak artık daha iyi kaliteli bir yayın, daha iyi içerik daha iyi teknik hedefine kilitlendik. Dolayısıyla yayıncılık anlayışının da bir şekilde değişime uğrama zamanı geldi bu ülkede diye düşünüyoruz…” ifadelerini kullandı.

2 Nisan 2009’da kurulan Kanal Sim, uydu yayınlarına 2010’da başladı. Halen 20 tam kadrolu personel, yarı zamanlı ve gönüllülerle yayınlarını sürdüren Kanal Sim, üniversitelerle iş birliği ve ortak programlarıyla da biliniyor. Güney Kıbrıs’ın devlet televizyonu RIK’le eylülden beri ortak programlar yayımlayan Kanal Sim, “Europarl TV ile tek Türkçe partner TV; işitme engelliler haber bülteni olan tek TV, toplu sözleşmeyle çalışan ve video portalı olan tek özel TV” gibi özellikler taşıyor. Kanal Sim, karasal yayınlardan, DVBT’den, internetten ve mobil uygulamalardan izlenebiliyor.

ŞADİ: “UYDU MODASI KARASAL YAYININ ÖNÜNÜ KESTİ”

AS TV Yönetim Kurulu Başkanı Metin Şadi, yayıncılıkta işin ta başından yanlışlıklar olduğunu, teknik sıkıntılar nedeniyle düzgün yayın yapılamadığını; ayrıca birkaç televizyon kanalı uyduya çıkınca bir moda başlatıldığını söyledi.

Uydu modasının karasal yayının önünü kestiğini, uyduda yayının çok pahalı olduğunu, sonrasında konunun milliyetçiliğe çekilip “sesimiz duyulsun” denildiğini anlatan Şadi, yurt dışında yaşayan Kıbrıslı Türklere yayınların ulaşmasının doğru ve gerekli olduğunu kaydetti.

“NORMAL BİR ÜLKEDE O ÜLKENİN TV’LERİNİ UYDUDAN İZLEMEK GÜLÜNÇ”

Şadi, televizyonların kurduğu örgütün de popülizme yenik düştüğünü ve devletten desteği savunduğunu, herkese şirin görünmek için de bütçeden uydu katkısı verildiğini belirterek, “Dolayısıyla bu işler sürdürülemeyecek hale geldi. İşin özeti şudur: Normal bir ülkede o ülkenin televizyonlarını izlemek için karasal yayın dışında uydu yayını kullanılması gülünçtür. Ben üzgünüm ki maalesef karasal yayına önem vermedik veya önem vermesi gereken insanlar yeteri kadar sesini duyuramadı” dedi.

Teknolojideki gelişmelere işaret ederek internetin uyduyla rekabet eder yerde olduğunu ifade eden Metin Şadi, çağı takip etmek gerektiğini vurguladı.

“KATKI ALMADAN AYAKTA KALMAK MÜMKÜN DEĞİL”

AS TV’nin devletin uydu katkı payını almadan ayakta kalmasının mümkün olmadığını söyleyen Şadi, “Özetle, her ne kadar bu işin yanlış olduğunu söylesem bile, bir yerde uyduda kalmak yaşamsal olarak önemlidir. Bunun için de devlet yardımı şarttır” ifadelerini kullandı.

Kamu ve Özel Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Yasası’nı çağdışı diye niteleyen ve eleştiren Şadi, bu yasayı elleyip değiştirmeden ülkede yayıncılığın ilerleyemeyeceğini savundu. Şadi, özellikle aile bireylerinin şirket hissedarı olmasına yönelik engelleri eleştirdi.

Şadi, devletlerin yayın politikası olması gerektiğini de vurgulayarak, bunun sadece uydu değil diğer alanları da kapsaması gerektiğini söyledi.

“SİL BAŞTAN ELE ALMAK LAZIM… SAHİPSİZİZ”

Türkiye televizyonlarının reklamlarının KKTC’den de izlenebilmesinin yasa dışı olduğunu ancak bunu önleyemeyen bir yapı bulunduğunu kaydeden Şadi, “Herkes bunu bilir, sorunun bu olduğunu bilir ama kimse kalkıp müdahale edemiyor. Çünkü kimse TC’ye gidip bu konuyu görüşmeye cesaret edemiyor. Çünkü öyle bir duruş yok, herkes nemelazımcı. Bana sorarsanız bu işlerin tekrardan sil baştan ele alınması lazım” diye konuştu.

Metin Şadi, devlet ciddiyetinden uzak uygulamalarla karşılaştıklarını da belirterek, son olarak çağrıldıkları Meclis komitesinde de DVB-T yayınların güçlendirilmesi gerektiğini vurguladığını; haziran ayında uydu katkı paylarının kesilmesiyle birçok TV’nin yayınlarının zora gireceğini ancak özel televizyonların sorumlusunun belli olmadığını, sahipsiz durumda olduklarını savundu.
Basının önemine işaret ederken televizyonların misyonlarını doğru düzgün yerine getiremediğini söyleyen AS TV Yönetim Kurulu Başkanı Metin Şadi, televizyonların desteklenmesi gerektiğini belirtti.

AS TV’nin şu anda görevini yapabilecek durumda olmadığını ifade eden Şadi, “Bence basın içinde de bizim gibi yerlerin yavaş yavaş azalması gerekir. Ama gelin görün ki serde yiğitlik de olduğu için de çıkamıyoruz. Uydudan inmeyi de çok arzuluyorum…” ifadelerini kullandı.

“Ana sorunumuz uluslararası hukukun ve toplumun dışında olmamızdır. Bundan dolayı ülkedeki tüm uygulamaların doğru olmasını beklemek saflık olur. Bizim süratle bu uygulamaların içine girmemiz lazım. Eğreti oturuyoruz” diyen Şadi, adada bir çözümün gerekliliğini de vurguladı.

2004’ten beri yayında olan AS TV’de 10 civarında çalışan bulunuyor. AS TV uydudan, internetten, karasal, DVBT ve youtube kanalıyla yayın yapıyor.

TATAR: “TEHLİKELER VAR”

Kanal T Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Tatar, sorunlu bir sektör olan yayıncılıkta çözüm çabası da görmemekten yakındı.
Medyayı ticari yatırım görmediğini vurgulayan Tatar, ancak KKTC’de medyadan para kazanan sadece birkaç gazete bulunduğunu söyledi. Kazanç sağlanamayan bir yerde yatırım ve geliştirmenin de çok zayıf kaldığını kaydeden Sibel Tatar, sektörün iyi kadro gerektirdiğini, birkaç kişiyle yürütülecek bir iş olmadığını ifade etti.

“YETERLİ GELİR SAĞLANMAZSA KALEMİNİ SATANLAR OLABİLİR”

Sibel Tatar, medya sektöründe yeterli gelir sağlanamamasının demokrasiye aykırı gelişmelere, tehlikelere yol açtığını, programını, görüşünü, kalemini satarak bir gelir elde etme çabasına girenler ve etik ilkelerden uzaklaşanlar olabildiğini kaydetti. Tatar, “Herkesi zan altında bırakmak istemem ama yeterli gelirin olmamasından dolayı sektörde böyle bir tehlike oluşuyor” dedi.

Medyanın baskı amacıyla kullanılmasının da tehlikelerden biri olduğunu ifade eden Sibel Tatar, güvenilirliğin tehlikeye girmesiyle medyanın gerçeklerin temsilcisi olma özelliğinin zarar gördüğünü anlattı.

Tatar, televizyonların reklam ve sponsorluk dışında geliri olmadığını, reklam fiyatlarının da geçmiş yıllara göre düştüğünü ve bu koşullarda gemiyi yüzdürmeye çalıştıklarını belirterek “Tarafsızlık çok büyük tehlike altındadır ve bu kadar taraf içinde tarafsız olduğunuzu kanıtlamak da en zor şeydir. Tabi ki görüşün olacak ama profesyonelsen bunu işine karıştırmazsın” diye konuştu.

“UYDU YAYINLARI YURT DIŞINDAKİ KIBRISLI TÜRKLER İÇİN GEREKLİ”

Sibel Tatar, uydu yayınlarını dünyanın değişik ülkelerinde yaşayan 600 bin Kıbrıslı Türk’e ulaşmak için gerekli gördüğünü ifade ederek, KKTC’de de vatandaşların televizyon yayınlarını daha çok uydudan izlediğini söyledi.

DVBT için gerekli yatırımın geç yapıldığını, insanların da buna hazır olmadığını, evlerde gerekli altyapı olmadığını kaydeden Tatar, “DVB-T’ye geçildi ama insanlar geçmedi, önemli olan kullanılabilir olmasıdır” dedi.

Tatar, ayda 15 bin 500 dolar uydu parasını ödemeyi kimsenin istemediğini ancak izlenebilmek için uydu yayınlarının sürmesini gerekli gördüğünü ifade etti. Tatar, özetle şöyle devam etti:

“Uydudan çıkmak demek, bırakın İngiltere’yi, Avrupa’yı, Avustralya’yı, Kıbrıs Türkü’nün de seyretmemesi demektir. Şu an Kuzey Kıbrıs buna hazır değil. Amacımız bu süreçte DVBT’nin ülkede yaygınlaştırılmasıdır.

Dünya artık DVB-T’yle değil IP yayıncılıkta ilerliyor. Güney Kıbrıs IP’ye geçti. TC büyük ilerleme içinde, Avrupa keza… Dünya IP yayıncılığa girdi giriyor. Keşke biz de bu altyapı çabalarımızı IP yayıncılık için yapsaydık. Dolayısıyla bizim internet IP yayıncılığa geçene dek uydu bağımlılığımız devam edecek.”

Devletin uydu katkı payı vermesinin bir diğer nedeninin hem ada dışından gelen hem ada içinde süren haksız rekabet olduğunu söyleyen Kanal T Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Tatar, dizi ve yarışma furyası içindeki Türkiye kanallarındaki reklamı yapılan ürünlerin KKTC’de de satıldığını, ancak KKTC televizyonlarına hiç reklam vermediklerini ve rekeabetin dik alasının yaşandığını anlattı.

İngiltere’de devlet kanalı BBC’nin haksız rekabet yaratmamak için reklam almadığını; Almanya’da dış reklamlar kapatılarak haksız rekabetin önlendiğini belirten Tatar, KKTC’de ise çözüm bulunmayan bu sorunların giderek ağırlaştığını söyledi.
Tatar, reklam gelirlerini ve fiyatlarını düşük tuttuğu ve haksız rekabet yarattığı gerekçesiyle BRT’yi de eleştirdi.

Sibel Tatar, Televizyonlar Birliği olarak uydu katkı payının kesilmesi halinde tüm televizyonların Türksat’tan çekilmesi kararı aldıklarını, ancak o gün geldiğinde bazı arkadaşlarının bundan vazgeçtiğini, o yüzden Kanal T’nin de rekabet etmek zorunda olduğu için Türksat’ta kalacağını söyledi.

KKTC’nin ilk özel televizyonu sıfatını taşıyan Kanal T, 15 Kasım 1996’da Ersin Tatar, Tolgay Tarıman, Osman Alkaş tarafından kuruldu. Kanal T halen Türksat uydusunda, D-smart’ta, karasal antenle, DVB-T’den ve web sayfası üzerinden izlenebiliyor. Kanal T’de yayınlar tam zamanlı 16 personel yanında dıştan gelen programcılarla sürdürülüyor.

DERVİŞAĞA: “EN CİDDİ SORUN TÜRKİYE TV’LERİNİN HAKSIZ REKABETİ”

Kıbrıs TV Müdürü Pınar Gözek Dervişağa, uydu katkı payının kaldırılmasının yayıncılıktaki sıkıntıları daha da artıracağı görüşünde...

Dervişağa, dünyada ve KKTC’de televizyonculuğun son derece pahalı bir yatırım olduğuna işaret ederek, teknolojideki yeniliklerin bundan etkin olduğunu söyledi.

Televizyonların büyümesi, gelişmesi ve kaliteli bir yayıncılık yapabilmesi için ciddi bir mali kaynağa yani reklam gelirine ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Dervişağa, “Bu bağlamda, ulusal kanalların en ciddi sıkıntısı, Türkiye’de faaliyet gösteren televizyon kanallarının hiçbir engelle karşılaşmadan uydu aracılığı ile hemen hemen her vatandaşın evinde izlenebiliyor olmasıdır. Bu durum ciddi bir haksız rekabeti de beraberinde getirmektedir. Bahse konu haksız rekabetten dolayı reklam pastası ulusal kanallar için oldukça azalmaktadır” diye konuştu.

Devletin bir süreden beridir bu haksız rekabeti tazmin etmek için ulusal kanallara verdiği uydu katkı payını kaldırılmasıyla yayıncılığın sıkıntılarının daha da artacağını ifade eden Pınar Gözek Dervişağa, bu sıkıntının giderilebilmesi için devletin ithal edilen televizyonlardan aldığı bandrol ücretlerini YYK aracılığıyla televizyonlara vermesinin bir seçenek olarak düşünülebileceği görüşünü ifade etti.

Dervişağa, KTV’nin var olan sıkıntılara rağmen kendi ayakları üzerinde durmaya, halka doğru ve ilkeli bir yayıncılık hizmeti vermeye gayret ettiğini kaydetti.

Pınar Gözek Dervişağa, KKTC’de DVB-T yayınlarının yaygınlaşması için çok ciddi bir altyapı yatırımına ihtiyaç duyulduğunu; bir diğer önemli noktanın ise DVB-T yayınları konusunda vatandaşın bilgilendirilmesi konusundaki noksanlık olduğunu belirtti. Dervişağa, bu sıkıntının en aza indirilmesi için YYK tarafından hazırlanan bilgilendirici kamu spotlarının televizyonlarda yoğun bir şekilde yayınlandığını anlattı.

Kıbrıs Medya Grubu bünyesinde 19 yıl önce yayına başlayan KTV, halen Türksat, D-smart dijital platformu ve DVB-T aracılığıyla yayınlarını seyirciye ulaştırıyor. KTV'de 16 tam zamanlı, 3 de  yarı zamanı personel bulunuyor.

SAFA: “DÜNYA IP TV’YE GEÇTİ BİZDE MAALESEF YETERLİ ALTYAPI YOK”

Ada TV Yönetim Kurulu Başkanı Ali Özmen Safa, devletin ve hükümetlerin, yayıncılıktaki sorunları kabullenmesi gerektiğini söyledi.

Safa, “Tüm dünya internet yani IP yayıncılığına geçerken ülkemizde bu mümkün olamadı çünkü maalesef yeterli altyapımız yok ve yine maalesef yakın bir tarihte de olacak gibi görünmüyor.  Bir an önce yetkililerin bu konuyu oturup netleştirmesi şart” diye konuştu.

RTÜK’ün KKTC’den yayın yapan bir televizyon kanalını kapatabildiğini ve bu kararın önüne kimsenin geçemediğini belirten Ali Özmen Safa, iki ülke yetkililerinin bir masa etrafına oturup ne yapılması gerektiğini kararlaştırması ve sorumlu merciin kim olduğunu bilebilmeleri için bu kararı kendilerine tebliğ etmesini istedi.

“ÖZEL TV’LERLE İLGİLİ POLİTİKA YOK”

Safa, devletin özel televizyonlarla ilgili sürdürülebilir bir politikayı yıllardır geliştiremediğini; reklamlar konusundaki haksız rekabetin de en önde gelen sorunlarından biri olduğunu ifade etti.

“Özel televizyon kanallarına yapılan haksızlıkları bunca zaman dile getirmedik ama artık bıçak kemiğe dayandı” diyen Ali Özmen Safa, halkın sesi olan medyanın bunca zamandır kendi mağduriyetlerini dile getiremediğini söyledi.

Safa, uydu katkı payının kaldırılmasını doğru bulmadığını ifade ederek, “Ortada kazanılmış bir hak var ve bu geri alınmaya çalışılıyor. Siyasilerimiz artık bir an önce bizlerden de görüş alarak bu konuya çözüm bulmalıdırlar” dedi.

Ali Özmen Safa, bu para verilmezse ülkenin karanlığa gömüleceğini savunarak, özetle şöyle dedi:
“DVB-T yayınına geçilecekmiş. Eski sisteme yani karasal yayına kim dönmek ister? Ya da kimin damında eski antenlerden kaldı? Bu soruların cevabını ben değil, halk verecek. Uydu katkı payları içte ve dışta yaşanan haksız rekabet için bir tazminat olarak verildi. Uydu katkı payları kesilirse, Kuzey Kıbrıs’ta yayın yapan özel televizyon kanallarının çoğu karanlığa bürünür.

Çünkü bugünkü parayla her ay yaklaşık 50 bin TL, yemeden içmeden Türksat’a vermemiz gerekecek. Aylık reklam kazancımız ise 30-40 bin TL civarında ve televizyonların başka gelir kaynağı da yok. Zaten yapılan katkı 30 bin TL’ydi. Verildiği yıllarda yeterli geliyordu ama zamanla döviz yükseldi ve açık çoğaldı. Üstünü tamamlayıp, yayın hayatımıza devam etmeye çalışıyorduk. Ama bundan sonra bu pek mümkün olmayacak. Bizim talebimiz, devletin bize kaybımız olan uydu katkı payını ödemeye devam etmesi. Yoksa bundan sonrası meçhule giden bir yol olacak.”

“HAKSIZ REKABETLE KARŞI KARŞIYAYIZ”

“Hep söyledim söylemeye de devam edeceğim. Haksız rekabet ile karşı karşıyayız. Hem içte hem de dışta…” diyen Safa, Türkiye’deki kanalların reklamlarının KKTC’de de yayınlanıyor olması nedeniyle KKTC’de varlığını sürdüren Türkiye’deki büyük şirket bayilerinin KKTC televizyonlarına ve gazetelere reklam verme ihtiyacı duymamasını eleştirdi.

Safa, bu konuda alınabilecek önlemler bulunduğunu ifade ederek “Mesela İngiltere’de maç oynanıyorsa ve Türkiye’deki kanallar bu maçı yayınlıyorsa devre arasında İngiltere'nin reklamları değil Türkiye'nin reklamları giriyor.

Bu uygulama neden bizde olmasın? Bu konuyu televizyoncular olarak RTÜK’e aktardık. Haksızlık olduğunu kabul ettiler ama bunun yanında verdikleri cevap ‘Biz Türkiye kanallarını korumakla yükümlüyüz, sizi de kendi ülkenizdeki merciler koruyacak’ oldu” diye konuştu.

Safa, ülke yetkililerine seslenerek haksız rekabeti önlemek için Türkiye’deki firmaların ürünlerine KKTC’ye girişte fon konulmasını önerdi.

20 Temmuz 2008’de “güçlünün değil haklının yanında” sloganıyla yayın hayatına katılan Ada TV karasal yayınlar yanında Türksat uydusundan ve internet ortamından yayınlarını sürdürüyor.  7 yıl önce ilk 3 G yayını yapan Ada TV’de 40 personel çalışıyor.

AKAR: “DEVLET HER EVDE DVB-T’DEN İZLENMEYİ SAĞLAMALI”

Diyalog Medya Grubu Genel Yayın Yönetmeni Reşat Akar, devletin DVB-T yayınlarının her evde izlenebileceği önlemleri alması gerektiğini vurguladı. Gerekirse eski televizyonların bu yayın sistemine uyumlu hale getirilebilmesi için gerekli cihazı bir defalığına ücretsiz ve sıfır gümrükle sağlanmasını öneren Akar, halkın da DVB-T yayınları konusunda eğitilmesi gerektiğini söyledi.

Akar, devletin BRT’ye ayırdığı bütçe kadar, devlet kurum ve kuruluşlarının da özel televizyonlara eşit ve adil biçimde reklam dağıtmasını istedi.

“YYK’nın Türkiye nezdinde tanınır hale getirilmesi gerektiğini” belirten Reşat Akar, Diyalog TV’nin RTÜK’ün yanlış bir kararıyla Türksat’taki yayınlarının durdurulması olayına işaret ederek o süreçte YYK yetkililerinin RTÜK’e ulaşmakta sorun yaşadıklarını kaydetti. Akar, “Hükümet ya YYK’yı tanıtmalı, ya da hepimizi RTÜK’e bağlamalıdır” dedi.

Akar, 2013’te Diyalog TV için yaptıkları başvurularda yaşadıkları sorunlara değinerek, uzun bekleme sonrası sadece uydu yayın izni alabildiklerini, “taksi izinleri gibi karaborsa” olan Türksat’ta yer bulmakta da sıkıntı yaşadıklarını anlattı.

Kendilerine “Haziran 2014’ten itibaren karasal yayınlar duracak” denilerek karasal yayın izni verilmediğini oysa bugüne gelindiği halde karasal yayınların sürdüğünü belirten Reşat Akar, bu durumu eleştirdi.

Reşat Akar, Güney Kıbrıs’tan önce KKTC’de 5-6 yıl önce Türkiye’nin büyük paralar harcayarak dijital yayınların altyapısı için gerekeni yaptığını ancak hiçbir siyasi ve sivil toplum örgütünün “bu yatırım yapıldı ama dijital yayıncılık ne oldu” diye sormadığını savundu.

DVB-T yayınlarına geçilebilmesi için devletin tüm televizyon kullanıcılarına bir defaya mahsus gerekli cihazı hediye etmesini öneren Reşat Akar, karasal yayınların da bir tarihte duracağının ilan edilmesi gerektiğini söyledi.

Kıbrıs’taki televizyonların neden uyduda olduğuna dair değerlendirmede bulunan Akar, aslında hiçbir televizyonun kendini yurt dışında kabul ettirecek kalitede yayını, kapasitesi ve gücü olmadığını; zaten yurt dışından reklam da alamadıklarını, yurt dışında yaşayan Kıbrıslı Türklerin de söylendiği kadar çok KKTC televizyonlarını izlemediğini anlattı.

“SORUNUN TEMELİNDE DEVLET CİDDİYETSİZLİĞİ VAR”

Akar, dijital yayıncılığa (DVB-T’ye) mutlaka geçilmesi gerektiğini ancak devletin bütün konularda olduğu gibi yayıncılık konusunda da ciddi bir duruşu olmadığını, sorunun temelinde devletin ciddiyetsizliği, tutarsızlığı ve plansızlığı bulunduğunu ifade etti.

Güney Kıbrıs’taki DVB-T altyapısı daha geç hazırlandığı halde dijital yayına geçildiğini ifade eden Reşat Akar, KKTC’de ise karmaşa yaşandığını; şu anda da televizyonların uydudan çıkmaları halinde izlenme sorunu yaşayacağını ve tek çarenin uyduda devam etmek kaldığını belirtti.

Diyalog Medya Grubu Genel Yayın Yönetmeni Reşat Akar, Televizyonlar Birliği’ni dijital yayına geçişi zorlayacağına “parayı ver uyduda devam edeyim” mantığı güttüğü gerekçesiyle eleştirerek kendisinin ise “kendi ayakları üzerinde durma” prensibine önem verdiğini vurguladı.

Akar, televizyonlara uydu katkı payı verilmesiyle ilgili Bakanlar Kurulu kararında sadece 5 KKTC vatandaşı istihdam edilmesi kuralını da eleştirerek bir televizyonun en az 20 personel gerektirdiğini söyledi.

Reşat Akar, devletin devletliğini gösterip DVBT’ye bir an önce geçmesi, vatandaşa da çağrı yaparak karasal yayınların bir anda duracağını iletmesi halinde herkesin gerekeni yapacağını kaydederek, “Bence en çıkar yol budur. Yarın Türksat ben bu hizmeti KKTC’ye vermem de diyebilir, rakamlarını da yükseltebilir. Nasıl çıkacaksınız içinden?” diye sordu.

Türkiye televizyonlarının yarattığı haksız rekabet konusunda sadece bir tarafı suçlayarak sonuç alınamayacağını belirten Akar, KKTC televizyonları arasından da bazılarının pazarlıkla reklam fiyatlarını kırdığını belirtti ve bu durumu eleştirdi.

Akar, devlet ilanlarının medyaya eşit dağıtılması için bir genelge hazırlanabileceğini ve kriterler belirlenebileceğini kaydederek  “popülizmden ve iktidara yakın medyanın desteklenmesinden vazgeçilmesini” istedi.

BRT’nin sadece reklamlarda değil, habercilikte de haksız rekabet yarattığını savunan Reşat Akar, buna gerekçe olarak devlet yetkililerinin önemli açıklamalarını yapmak için BRT’yi tercih etmesini gösterdi. Akar, saatlerce bekleyen diğer gazetecilerin ise eli boş dönebildiğini belirtti. Akar, “BRT’ye 58 milyonluk bütçe ayrılıyorsa, özel televizyonlara da o kadarlık reklam verilmeli” diye konuştu.

Reşat Akar, KKTC’deki radyoların da dünya standartlarının çok altında olduğu ve frekansları nedeniyle dinlenemez halde oldukları görüşünü ifade ederek adada olası bir çözümde yayıncılıkta Güney Kıbrıs’la rekabet edebilecek durumda olmadıklarını söyledi. Akar, ayrıca radyoların hiçbir şekilde denetlenmediğini de belirterek bunun yarattığı sıkıntılara dikkat çekti.

Akar, “Bu şartlarda bir çözüm olursa 6 televizyonumuz ve tüm radyolarımız kriterlere uymadıkları için kapanır diye düşünüyorum. Buna bir tedbir lazım” dedi.

4 Kasım 2014’te yayına başlayan Diyalog TV’de halen çoğu kadrolu ve sosyal güvenlik yatırımları gerçek maaşları üzerinden yapılan 25 kişi görev yapıyor. Haber ağırlıklı bir kanal olan Diyalog TV üç ajansa abone. Diyalog TV’nin uydu, DVBT, internet, mobil, IP, akıllı uygulamalarda yayını bulunuyor.

TOSUN: “YAYINCILIK DEĞİŞİM SANCISI YAŞIYOR”

BRTK Müdürü Mustafa Tosun, ülkede yayıncılığın değişim sancısı yaşadığını; bütün dünyada da değişimden öte dönüşüm olduğunu ve KKTC’nin de bundan etkilendiğini söyledi.

KKTC’de yayıncılığın kendine özgü sorunları da bulunduğunu ifade eden Tosun, bunları “Küçük ölçekli olmak, dıştan gelen yayınların bombardımanı altında bulunmak, belli bir statüye, kimliğe sahip olamama kaygısı yaşamak ve çerçeveyi tutturamamak…” şeklinde sıraladı.

Daha da ötesi üretken olamamanın da getirdiği bir takım sorunlar bulunduğuna işaret eden BRTK Müdürü Tosun, izleyicinin, yani tüketicinin artık istediği anda istediği içeriğe üstelik mobilken de erişme fırsatı bulunduğunu kaydetti.

Mustafa Tosun, günümüzde yayıncılık anlayışının 20. yüzyıldaki gibi sürdürülemeyeceğini, bugün KKTC’deki özel televizyonların da BRT’nin desteği olmadan yayınlarını sürdürmesinin mümkün olmadığını söyledi.

“UYDU, HER EVE MERCEDES, BMW GİBİ…”

Uydu yayınları konusundaki soruları yanıtlayan Tosun, Türksat’a yüksek paralar ödendiğini, uydu yayınlarına karşı olmadığını ancak her eve ulaşmak için tek seçenek görülmesinin doğru olmadığını vurguladı. Tosun bu konuda “Bu durum her eve Mercedes, BMW alınması gibidir” benzetmesi yaptı ve kesinlikle yanlış yapıldığını ifade etti.

Tosun, Güney Kıbrıs’ta sayısal yayıncılığa geçildiğini ve artık DVBT kullanıldığını; analog yayınların durdurulduğunu ifade ederek, uyduda sadece bir karma kanal bulunduğunu anlattı.

“DVB-T YAYINLARI EKİM 2009’DAN BERİ VAR”

1997’den beri sayısal yayıncılığı (DVBT’yi) takip ettiklerini, 2004’te planlarını oluşturduklarını, 2006’da Cenevre’de bir konferansa katıldıklarını ve Ekim 2009’da KKTC’nin yaklaşık yüzde 70’ine erişen DVBT sistemini kurduklarını kaydeden Tosun, Ağustos 2010’da ihalesi yapılan ikinci paketle de BRTK sitesinden DVB-T yayınlarına başlandığını belirtti.

Tosun, şu anda BRT’nin 2 kanalı yanında tüm özel televizyonların ve BRT’nin 3 radyosunun DVBT yayınlarının ülkenin yüzde 90’ından fazlasına ulaştığını bildirdi.

Tosun “Ama uydu yayınlarının çok reklamının yapılması nedeniyle hep gölgede kaldık. Yanlış yapılan nokta orasıdır” dedi.
Uydu katkı payının haziranda durdurulması kararı öncesinde kendileriyle de istişare edildiğini belirten Tosun, bu çerçevede geçen aralık ayında Kantara’da DVBT için altyapıyı kurduklarını, 18 Ocak’tan itibaren de doğu bölgesinde yayına geçildiğini bildirdi.

Tosun, DVBT altyapısının güçlendirilmesinin çok pahalı bir şey olmadığını da ifade ederek bunun her durumda sürmesi gereken karasal yayın için şart olduğunu söyledi.

“DVB-T İZLEMEK İÇİN BASİT BİR ANTENE İHTİYAÇ VAR”

DVB-T yayın izlemek için yeni model televizyonlarda basit bir antene ihtiyaç olduğunu, dijital tarama yapılarak yayınların bulunabileceğini belirten Tosun, zaten şu anda da birçok evde bu yayınların izlendiğini ancak bazı vatandaşların bunun farkında olmadığını ifade etti.

Yayıncılıkta önümüzdeki en10 yıl için, IP TV’nin de, karasal yayınların da, uydu yayıncılığının da, internet yayıncılığının bir arada var olmaya devam edecek gibi göründüğünü belirten BRTK Müdürü Mustafa Tosun, “DVB-T, dijital yayıncılığın tek şekli değil. Bütün dünyada kullanılan 4 format var. DVB-T ise en yaygınıdır.  ABD’de ise kablolu yayın çok yaygındır” diye konuştu.

Tosun, bir başka soru üzerine, BRTK olarak IP TV yayınlarını haftalar içinde başlatabilecek durumda olduklarını ancak evlerde bunun ara yüzü olmadığı için tüketicisi olmadığını söyledi. Tosun, “Gündemimizdedir, gözümüz de oradadır. Uygun kaynağı ayırabildiğimiz gün zaten yapacağız” ifadelerini kullandı.

Türkiye televizyonları kaynaklı haksız rekabet eleştirileri konusunda “Yoksa siz dünyayı adil mi zannediyorsunuz” diyen Tosun, reklamlar konusunda BRT’ye yönelik eleştirilere ise “Ben Meclis komitesinde söyledim, BRT yılda 400 bin TL’lik reklam alıyor, 7 özel televizyona dağıtılsın. BRT bugün reklam almasa tümü özel televizyonlara mı gider? Bizim rekabet yaptığımız doğru değil. Fiyatlarımız da reklam tüzüğümüzde belirlenmiştir, bunun dışına çıkmıyoruz” karşılığını verdi.

Tosun, BRT omzunu biraz çekecek olsa, özel yayın kuruluşlarının varlıklarını devam ettiremeyeceği görüşünü de ifade ederek, BRT’nin tüm televizyonlara teknik ve içerik desteği verdiğini anlattı. Tosun, “BRT rakip değil, tüm yayıncılık camiasının şemsiye kuruluşudur” dedi.

Tosun, kamu yayıncılığının sadece içerik sağlayıcılığına dönmesi gerektiği görüşünü de ifade etti.

1974 yılında TRT yayınlarını aktarmakla yayına başlayan BRT televizyonu, 1976’da kendi stüdyosunu kurdu, Temmuz 1979’da ise TRT ve Güney’den önce renkli yayına başladı. 1986’da Selvilitepe’deki vericileri devreye koyan BRT, 1995’te tam gün yayına geçti. BRT televizyonu, 1997’de haftada 3 gece analog yayına (uydu yayınına); Haziran 1998’de ise dijital (sayısal) uydu yayınına başladı. Biri HD yayın da yapan 2 televizyon ve 6 radyosu bulunan BRT’da 520 personel çalışıyor.

DİREN: “FON ÖNERDİK”

KKTC’de radyo ve televizyon yayınlarını denetlemekle yükümlü Yayın Yüksek Kurulu’nun (YYK) Başkanı İlkay Diren ise tarihi çok eski ve yeterli olmasa da yayıncılıkta iyi bir mesafe kat edildiği düşüncesinde…

Diren, yayıncılıkta yeterince gelişme sağlanamamasının nedeninin Türkiye’deki ulusal yayınlarla rekabet edilememesi geldiğini belirtti.

Cumhuriyet Meclisi BRTK bütçesinin görüşüldüğü komitede bu sorunların aşılması için bir fon oluşturulması için yazılı öneri sunduklarını açıklayan YYK Başkanı Diren, önerilerinin, ithal ürünlerin geneline binde 1.5 fon konulmasını ve burada oluşacak kaynağın yayıncı kuruluşlara dağıtılmasını öngördüğün anlattı.

İlkay Diren, teknolojinin gelişmesiyle uyduya bağımlılığın her geçen gün azaldığını; altyapı yatırımları zamanında yapılmış olsaydı bugün tartışılan uydu konusuna gerek olmayacağını belirterek “Dünyada DVB-T ve IP ile ulusal yayınlar her eve ulaştırılıyor” dedi.

“DVBT İÇİN KAMU SPOTU”

BRT ve devletin desteğiyle DVB-T yatırımlarını büyük ölçüde tamamladıklarını kaydeden Diren, DVBT yayınlarını daha da yaygınlaşması için bir kampanya yürütülmesi gerektiğini, bu amaçla bir kamu spotu da hazırlandığını belirtti.

Diren, eski model televizyonlara küçük bir parça eklenmesiyle, son iki yılda ithal edilen televizyonlarda ise ayrıca bir parçaya gerek duyulmadan DVB-T yayınların Selvilitepe için kanal 41’den; Kantara’dan ise kanal 25’ten izlenebildiğini anlattı.

YYK Başkanı İlkay Diren, DVB-T’nin yayınlaşmasıyla uyduya ihtiyaç olmayacağını söyledi.

“YATIRIMLAR TAMAMLANANA KADAR UYDU DESTEĞİ GEREKLİ”

DVBT ve IP yatırımları tamamlanana kadar uydu desteğinin sürmesini uygun gördüklerini belirten Diren, “Daha sonra devletin uydu desteğini çekebileceğini düşünüyoruz. Çünkü devletin görevi yayınlarını her haneye ulaştırmaktır. Bu sağlandıktan sonra uydu için devletin destek vermesine ihtiyaç yoktur. Uyduya destek verilmesine daha önce karasal yayınla adanın her noktasında izlenemez olduğu için ihtiyaç vardı” diye konuştu.

YASA DEĞİŞİKLİĞİ

Diren, televizyon ve radyo yayınlarıyla ilgili yasada hem kendi şikayetlerinin, hem kamuoyunun, hem de yayıncı kuruluşların şikayetlerini tamamen giderecek değişiklikleri yaptıklarını ama hazırladıkları çalışmanın henüz yürürlüğe girmediğini, hükümet değişikliği nedeniyle de kadük olacağını belirtti.

YYK Başkanı Diren, yasanın AB uyumlu hale getirildiğini ve yayın ilkelerinin de netleştirildiğini bildirdi.

(tak) 

Röportaj Haberleri