“Trendler Gelip Geçer, Fotoğraf Kalır”

Altuğ Galip’in seyahat ve fotoğraf tutkusu, 2025 yılında “Yılın En İyi Seyahat Fotoğrafçıları” listesinde ilk ona girmesiyle taçlandı.

Altuğ Galip’in seyahat ve fotoğraf tutkusu, 2025 yılında “Yılın En İyi Seyahat Fotoğrafçıları” listesinde ilk ona girmesiyle taçlandı. Onu farklı kılan, yalnızca sosyal medyada yarattığı etki değil; aynı zamanda kendisini destinasyon içerik üreticisi ve fotoğrafçı olarak konumlandırması, zamanın ötesinde kareler yakalaması.

“Hayalimdeki işi yapıyorum” diyen Galip, seksen ülkeyi geride bırakmasına rağmen hala yeni rotalar peşinde. Ona göre sosyal medya trendleri gelip geçici; kalıcı olan ise bir ülkenin ruhunu yakalayan fotoğraflar. Bu nedenle gittiği her yerde en iyi fotoğrafları çekmeye, arşivlemeye ve satışa da sunmaya devam ediyor.

“ODTÜ bana büyük vizyon kazandırdı”

Türkiye’nin en köklü üniversitelerinden biri olan Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde İşletme eğitimi alan Altuğ Galip, aldığı eğitimin kendisine yalnızca akademik bir donanım değil, aynı zamanda dünyaya farklı pencerelerden bakabilme yetisi kazandırdığını söylüyor. Ona göre ODTÜ’lü olmak, sadece bir diploma değil; hayatın her alanında yol gösteren bir vizyon demek.

“En büyük avantajım, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde eğitim almak oldu sanırım. Daha önce aile şirketimiz vardı ve ben de orada çalışıyordum. Ancak, edindiğim bilgileri uygulama fırsatım pek olmamıştı. Zamanla çalıştığım alanı değiştirip bu işe başladığımda ise hem dil birikimimi hem de aldığım istatistik eğitimini kullanmaya başladım. İlk bakışta sosyal medya ve fotoğraf gibi görünse de aslında istatistik bizim için çok önemli. Takipçilerin hangi ülkelerden gelebileceğini, bu ülkelerden ne kadar gelir elde edilebileceğini, kredi kartı kullanım oranlarını analiz ediyoruz. Markalar için, kredi kartı kullanımının yüksek olduğu ülkeler öncelikli tercih. Oysa Türkiye bu sıralamada elli beşinci sırada yer alıyor. Herkesin birden fazla kartı olmasına rağmen, internetten alışverişte ve ‘gördüğünü anında satın alma’ konusunda oldukça gerideyiz. Tüm bu bağlamlarda aldığım eğitim bana büyük bir vizyon kazandırdı ve artık bu bilgileri uygulamaya koyabiliyorum.”

Galip’in fotoğraf ve sosyal medya serüveni, 2010 yılında Bodrum’da yaptığı bir tatil sırasında çektiği tek bir kareyle hayat buldu. Başlangıçta sıradan bir tatil hatırası olarak arkadaşının ısrarılya Instagram’a eklediği bu fotoğraf, anı yakalamanın ötesine geçerek fotoğrafın bir ifade biçimi, sosyal medyanın ise geniş kitlelere ulaşmanın güçlü bir aracı olduğunu keşfetmesini sağladı.

“Ben bir şeye aklımı taktım mı sonuna kadar gitmek isterim. Bu iş de öyle başladı. Aslında çocukluğum fotoğrafla geçti. Evimizde karanlık oda vardı; babamla birlikte limana gider uzun pozlama fotoğraflar çekerdik. Kendimi bildim bileli elimde bir fotoğraf makinesi oldu. Ortaokul yıllarında tüm fotoğrafları ben çeker, tekniğini anlamaya çalışırdım.”

Instagram’la Tanışma

“Sosyal medyada fotoğraf paylaşımıyla ilk tanışmam 2010 yılında oldu. Bodrum’da tatildeyken telefonla çektiğim bir kareyi, bir arkadaşımın önerisiyle yeni açılan Instagram’a yükledim. O yıllarda platform oldukça basitti. Fotoğrafı paylaştım ama hiçbir şey olmadı; fotoğraf orada kaldı ve ben unuttum. Bir süre sonra radyoda Instagram’dan bahsedildiğini duydum, üyeliğim aklıma geldi ve yeniden fotoğraf çekmeye başladım. Başlangıçta sadece üç takipçim vardı. Daha fazla takipçisi olan kullanıcıları bulup onların fotoğraflarını incelemeye başladım. İlk başta yalnızca telefonla çektiğim kareleri yükleyebiliyordum. Zamanla başkalarının renkli fotoğraflarını, kompozisyonlarını ve paylaşım tekniklerini gözlemledim. Hashtag kullanmaya, düzenli paylaşımlar yapmaya başladım. Böylece takipçi sayım yavaş yavaş artmaya başladı.”

“Her platform influencerlarını yaratmaya başladı”

“Influencer” olma sürecine geldiğimizde, Galip’in anlattıkları sosyal medyanın ne kadar hızlı değiştiğini gözler önüne seriyor. Bugün herkesin kendini influencer olarak tanımladığı bir dönemde yaşıyoruz; ancak o yıllarda bu ifade henüz bilinmiyor, kimse tarafından kullanılmıyordu.

“Bu platformlarda var olmak sandığımdan çok daha zordu. Tehditler aldığım zamanlar bile oldu. Ama pes etmedim. Bir süre sonra günde beş bin takipçi kazandığımı fark ettim. O zaman anladım ki insanlar bu mecralardan para kazanabiliyor; dolayısıyla varlığımız bazılarını rahatsız ediyordu. Algoritmalar gereği her üç saatte bir paylaşım yaptığımı hatırlıyorum. Günde on dört saati bu işe ayırıyordum. Sonraki aşamada yurt dışı odaklı hesaplar kurmaya başladım. İlk hesabım Kyrenian oldu. 2012’de ilk davetimi aldım; özel bir organizasyona katıldım ve burada uluslararası Instagram kullanıcılarıyla tanıştım. Fotoğraflar çektim, paylaştım. O zamanlar “influencer” diye bir kavram bile yoktu. Bu kavram Murad Osmann’ın Follow Me To projesiyle ortaya çıktı. Daha sonra da her platform kendi influencerlarını yaratmaya başladı.”

“Renkli kareler fazla etkileşim alıyor”

Artık neredeyse herkes gittiği yerlerin fotoğraflarını çekip sosyal medyada paylaşıyor. Yine de on milyona yaklaşan takipçi sayısıyla öne çıkan Altuğ Galip, bu kalabalık arasında farkını şu sözlerle ortaya koyuyor.

“Öncelikle bir yere gitmeden önce mutlaka araştırma yaparım. Orada hangi açılardan, nasıl fotoğraflar çekilmiş, bunlara bakarım. Beğendiğim açıları ben de denemeye çalışırım ama her zaman daha iyisini hedeflerim. Bunun yanında kendi farklılıklarımı katacak yeni fikirler üretirim. Gittiğimde ise önce detaylı bir geziye çıkar, farklı açılar ararım. Günü, ışığı, güneşi ayrı ayrı düşünürüm. Daha renkli, daha özgün detaylar yakalamaya çalışırım. Fotoğrafta rengi her zaman çok sevdim; ayrıca artık biliyoruz ki renkli kareler çok daha fazla etkileşim alıyor.”

Instagram’ın fotoğrafçılığa etkisi…

Bana göre Altuğ Galip’in kimliği öncelikle bir fotoğraf sanatçısı olarak şekilleniyor. Yine de kimi insanlar onu yalnızca sosyal medyada öne çıkan bir influencer olarak görüyor.

“Çok iyi fotoğrafçılar vardı; Instagram’a üye oldular ama bizim kadar takipçi kazanamadılar. Oysa inanılmaz güzel fotoğrafları vardı. Bizi küçümsüyorlardı da. Ancak tutucu davranışlarla bu işler olmuyordu. Instagram’ın kendine özgü ölçüleri var. Fotoğraf ne kadar güzel olursa olsun, platformun formatına uymuyorsa ekrana bakan kişi fotoğrafın güzelliğini göremez. Zamanla bu ölçülere adapte olabilenler kazandı, bunun çok örneği var. Benim için süreç biraz ters işledi. Aslında çok küçük yaşlardan beri fotoğraf çekiyordum ama manzara odaklı profesyonel çekimlere Instagram ile başladım. Ben ilk önce Instagram’da var oldum, sonra fotoğrafçılığa doğru evrildim.”

Artık sosyal medya çağında fotoğrafın gücünü kimse tartışamaz. İnsanlar anılarını, duygularını ve düşüncelerini en çok fotoğraflar üzerinden ifade ediyor. Bu noktada Instagram, yalnızca bir paylaşım platformu değil; fotoğrafın popüler kültürdeki yükselişinin en önemli nedenlerinden biri olarak öne çıkıyor.

“Bu çağda fotoğrafın önemi tartışılmaz. Sosyal medyada popüler olmasalar da, gerçek hayatta tanınan siyasetçiler, oyuncular, sanatçılar ve müzisyenler paylaştıkları fotoğraflarda aslında kişiliklerini de yansıtmış oluyorlar. Eskiden on evden yalnızca birinde kamera bulunurdu ve çektiğimiz fotoğrafları sadece biz görürdük. Sosyal medyanın gelişmesiyle birlikte insanlar telefonlarıyla çok daha fazla fotoğraf çekmeye ve paylaşmaya başladı. Hatta artık sırf fotoğraf paylaşabilmek için tatile gidenler var. Özellikle influencer olmayı hedefleyenler tatillerde portfolyo oluşturmaya çalışıyor. Ancak on günde bir fotoğraf paylaşarak popüler olmak mümkün değil.”

Röportaj Haberleri