ABD Dışişleri Bakanlığı raporuna göre, YENİDÜZEN’in “Karanlık işlerin geçiş merkezi KKTC” manşeti üzerine Cumhurbaşkanlığı makamındaki Ersin Tatar, Ağustos 2024’te Başsavcılık ve Hükümete, ifade özgürlüğünü kısıtlayacak yasal bir düzenleme yapılması yönünde telkinde bulundu.
YENİDÜZEN, söz konusu haberinde, bir yıl içerisinde, uluslararası suç örgütleriyle ilintili 82 kişinin ‘KKTC’ bağlantısının tespit edildiğini yazmıştı.
ABD’nin hazırladığı rapora göre Tatar, haberin “devletin” onuruna zarar verdiğini iddia ederek, “hükümet” ve “başsavcıya” bireylerin, basının ya da her ikisinin “devleti, devlet yetkililerini küçümsemesini” engelleyecek yasal düzenlemeler hazırlamaları çağrısında bulundu.
Tatar’ın “çağrısının” söz konusu tarihlerde medyaya yansımadığı gözlemlendi, bu telkinin kapalı kapılar ardından yapıldığı şüphesi oluştu.
YENİDÜZEN’den Serap Şahin, Kıbrıs’ın kuzeyinde sadece1 yılda “yasaklı” ilan edilip “KKTC”ye girişi yasaklanan şahısları araştırmıştı.
Resmi verilerin incelendiği haberde, genellikle Interpol tarafından aranan söz konusu şahısların, büyük oranda “Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşam sürüp, yatırım yaptığı” ortaya çıkmıştı.
Resmi verilere göre, genellikle “suç örgütü kurup, yönetme", “uyuşturucu madde ticareti”, “yasadışı bahis” ve “silah ticareti” suçlamalarıyla Interpol tarafından aranan 82 kişinin, uluslararası suç örgütleriyle bağlantıları bulunuyor…
ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan 2024 İnsan Hakları Raporu’ndaki ‘Baskı’ başlığının altında konuyla ilgili şu ifadelere yer veriliyor:
29 Ağustos'ta “Cumhurbaşkanı” Ersin Tatar, sol görüşlü gazete Yenidüzen tarafından yayımlanan ve “KKTC”nin tanınmamasının, Türklerin idaresindeki bölgeye yönelik insan kaçakçılığı da dahil olmak üzere yasa dışı faaliyetleri teşvik ettiğini öne süren haberi eleştirdi. Tatar, söz konusu haberin “devletin” onuruna zarar verdiğini iddia ederek, “hükümet” ve “başsavcıya” bireylerin, basının ya da her ikisinin “devleti, devlet yetkililerini küçümsemesini ve diğer insanlara hakaret etmesini” engelleyecek yasal düzenlemeler hazırlamaları çağrısında bulundu.
Rapordan tespitler…
Öte yandan söz konusu raporda kuzey ve güneydeki ‘insan haklarına’ ilişkin diğer başlıklar ve tespitler de yer aldı, başlıklarla karşılaştırmalı şekilde açıklandı…
Hayat hakkı ve zorla nüfus kontrolü
İdam ve keyfi öldürme olayları: Ne güney ne de kuzeyde, keyfi ya da yasadışı öldürmeye ilişkin bir ihbar bulunmadı.
Zorla kürtaj veya zorunlu sterilizasyon: Her iki bölgede de devlet otoritelerinin bu tür uygulamalarına dair rapor bulunmamakta.
Basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü
Güneyde, ifade ve basın özgürlüğü kanunen güvence altında; bağımsız medya ve işleyen bir demokrasi bu özgürlüğü desteklemekte. Irk, din, etnik köken gibi gerekçelere dayalı nefret ve şiddet kışkırtıcılığı suç sayılmakta; cezası hapis ve/veya para cezası olabiliyor.
Kuzeyde, teoride ifade özgürlüğü sağlansa da fiiliyatta bu hak genellikle görmezden geliniyor. “Devlet”, “yetkililer” ya da Türkiye Devleti ve liderlerine “hakaret” suç sayılmakta. İnsan hakları savunucuları ve gazeteciler, özellikle “TRNC Cumhurbaşkanı”na, hükümetine, Türk ordusuna ya da Erdoğan’a yönelik eleştirilerde tehdit ve tacize maruz kalıyor.
Sol görüşlü Abdullah Korkmazhan ve üç kişi “gizli ittifak kurma” ve “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamalarıyla yargılanıyorlar; Korkmazhan kefaletle serbest bırakılmış durumda.
Basın mensupları zaman zaman taciz, gözaltı veya baskı ile karşılaşıyor; bazıları Türkiye’yi eleştirmemeleri yönünde baskı görüyor.
Örneğin, sol gazete Yeniduzen’in “tanınmamanın yasadışı faaliyetleri teşvik ettiği” yönündeki raporuna Ersin Tatar şiddetle tepki gösterdi; devleti zedelediğini savunup, basına sansür amaçlı yasal düzenleme çağrısında bulundu.
İşçi hakları
Güneyde, sendikalaşma, toplu pazarlık ve grev hakkı tanınıyor. Anti-sendikal ayrımcılık yasak. Resmi sektörde uygulama güçlü; gayriresmî sektörde ise tespit ve yaptırımlar daha zayıf.
Kuzeyde, polis ve güvenlik güçleri dışındaki işçiler sendika kurabiliyor ama bu hak etkin işletilmiyor.
Grev yapılabiliyor; ancak 24 saatten uzun süren grevlerde yazılı bildirim gerekiyor. Bakanlar Kurulu yılda iki kez 60 güne kadar engelleyebiliyor.
Sendikaların bağımsız faaliyetleri zayıflatılmaya çalışılıyor; bazı kamu sendikaları bağımsız sendikalara rakip olarak destekleniyor.
Sendikal haklar etkin uygulanmıyor; işçiler grev veya sendikal örgütlenme yüzünden işten çıkarılma tehdidiyle karşı karşıya.
Gösterilerde polis bazen sendikacılara müdahale ediyor. Eğitim sendikaları, gösterilere katılan öğretmenlerin maaş kesintisine maruz kaldığını ve bazı üyelerin disiplin soruşturmasıyla korkutulduğunu bildiriyor.
İş güvenliği ve ücretler
Kuzeyde, asgari ücret yoksulluk sınırının altında. Fazla mesai ücreti kamu sektöründe var, ama özel sektörde sık uygulanmıyor.
Haftalık maksimum çalışma süresi 40 saat; özel sektörde fazla mesai yaygın ve genellikle ücretlendirilmiyor.
İş güvenliği standartları yetersiz uygulanıyor. Göçmen işçilerin barınma ve çalışma koşulları oldukça kötü.
İş teftişi zayıf: Denetim sayısı yetersiz, cezalar ciddiyetsiz. Kaçak işçiler ihbarcı olarak görüldüğünde sınır dışı ediliyor.
İşkence ve kötü muamele
Güneyde, Anayasal olarak yasak olsa da, 2023'teki Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) raporuna göre, cezaevlerinde “dehşet verici” koşullar, fiziksel ve sözlü şiddet (ırkçı hakaretler, darbeler, metal çubukla darp) mevcut.
Kuzeyde Yasa açıkça işkenceyi tanımlamasa da, polisin kötü muamele ve darp raporları bulunmakta. Güvenlik kameraları yeterli değil; izlenebilirlik zayıf.
Aşırı güç kullanımıyla ilgili davalar sürüyor ama henüz sonuçlanmadı.
Mülteci, sığınmacılar ve iç göçmen hakları
Güneyde, güvenli statü sağlayan sistem mevcut; 2024’te 1.291 başvuru kabul edilmiş. Göç ve Uluslararası Koruma Bakanlığı kuruldu.
Ancak Nisan sonrası, Lübnan’dan gelen Suriyelilerin sığınma işlemleri durdurulmuş. Gönüllü geri dönüşler artmış; ancak geri dönüşlerde bağımsız izleme eksikliği ve nakit teşvik sistemi nedeniyle kaygı bildirilmiş.
Kuzeyde yasal bir sığınma sistemi yok. Asıl sistem, UNHCR işbirliği ile kişi odaklı belgelerle yürüyen bir pratik.
Mart ayında yapılan yasal düzenleme ile UNHCR’ın belge sahipleri için oturum izni zorunluluğu kaldırıldı; bu şekilde haklara erişim kolaylaştırıldı.
Yine de düzensiz geçiş yapanlar gözaltına alınmakta, sınır dışı edilmekte. Bazıları Türkiye’ye gönderiliyor.
Sonuç değerlendirmesi
Güneyde bazı alanlarda ilerleme gösterse de cezaevleri ve mülteciler alanında ciddi problemler sürüyor.
Kuzeyde ise ifade özgürlüğü, işçi hakları, iş güvenliği ve adil yargı alanlarında sistematik sorunlar ve yaygın cezasızlık (impunity) öne çıkıyor. Özellikle basın ve sendikacılara yönelik baskı dikkat çekiyor.