“Sinema ile Kıbrıs kültürünü aktarmaktır arzum”

Kıbrıslı Yönetmen Fehmi Öztürk projelerini HK ajansa anlattı

Son dönemlerde Türkiye’de yayınlanan dizler, ülkemizde de ciddi izlenirlik oranına sahip. Birçok kişi haberlerden sonra televizyon kanallarında genellikle dizileri takip ediyor. Bu dizilerin bazılarında Kıbrıslı sanatçıların yer almasının yanı sıra, kamera arkasında esas işi götüren yönetmen koltuğunda da Kıbrıslı Türklerin yer alması, bu dizilerin izlenirlik oranını yükseltiyor. Bu yönetmenlerden birisi de Fehmi Öztürk. İlişki Durumu Karışık, Gülümse Yeter, Bizim Hikaye adlı dizilerde yönetmenlik yapan Öztürk, Kıbrıs’a döndüğü zaman gerçekleştirmeyi düşündüğü bir de hayali var.Öztürk hayalini şöyle açıklıyor: “ Yurt dışında olan bir uygulamayı Kıbrıs’ta uygulatmak ve yaymak istiyorum. İnsanların birbirlerine zamanlarını satarak (ödünç vererek) bilgi aktarımı yapabilecekleri bir platform kurmak. Örneğin yoga eğitmeni biri, bir başka kişiye bir saat yoga dersi verdiğinde bir saatlik dersinin karşılığı başka birinden, örneğin piyano çalmayı bilen birinden, bir saat piyano dersi alabilecek. Ortada herhangi bir para yok; sadece zaman alışverişi var.  Bunu bir kültür yatırımı olarak görüyorum, ticari yatırımlardan daha değerli buluyorum” İşte detaylar..

Senaryo yazarlığı

  • SORU: Kamuoyunun sizi daha yakından tanıması için bize kendinizi anlatır mısınız ?
  •  ÖZTÜRK:1985 Lefkoşa doğumluyum. Sırasıyla Gelibolu ilkokulu,  Türk Maarif Koleji ve Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin  Sinema-Tv bölümünün senaryo yazarlığı sınıfından mezun oldum. Lise ve Üniversite yıllarında çeşitli amatör tiyatro gruplarında oyunculuk ve dramaturg olarak görev yaptım. Üniversite yıllarında bir dönem Afrika Gazetesi’nin Pazar ekinde “Dünya Yediveren” mahlasıyla haftalık mizah yazıları yazdım.

“İşimi yapabileceğim yer”

  • SORU: Kaç yıldır yurt dışında yaşıyorsunuz ve sizi İstanbul’da yaşamaya iten neden nedir?
  • ÖZTÜRK: 16 yıldır Türkiye’de yaşıyorum, bunun 5 yılı İzmir’de öğrenci olarak geçti, 11 yıldır da İstanbul’dayım. İstanbul’u öğrencilik yıllarında beri “işimi yapabileceğim yer” olarak gördüm ve bu sebeble İstanbul’da yaşamaya başladım. Yapmak istediğim işi aslında her yerde yapabileceğimi daha sonradan farkettim; sadece İstanbul’da kurulu bir sistem var, o sistemin rahatlığı cezbetti sanırım ilk etapta. Sonuçta görüntü yoluyla hikaye anlatmak isteyen herkes her yerde ekipmanı varsa hikayesini anlatabilir.

“İlişki Durumu Karışık, Gülümse Yeter, Bizim Hikaye”

  • SORU: İstanbul’da yaptığınız iş konusunda bize biraz bilgi verebilir misiniz?
  • ÖZTÜRK: Uzun süre çeşitli dizi ve sinema filmlerinde reji asistanığı ve yardımcı yönetmenlik yaptım. Çok şey öğrendiğim iyi yönetmenlerle çalıştım. Derviş Zaim, Zeynep Günay Tan, Merve Girgin, Feride Kaytan gibi sektörde önemli isimlere asistanlık yaptım, onlardan edindiğim tecrübeyle de son 3 yıldır sırasıyla “İlişki Durumu Karışık”, “Gülümse Yeter” dizilerinde yönetmen olarak görev aldım şu an “Bizim Hikaye” dizisini Serdar Gözelekli ile birlikte çekiyoruz.

Dışardan eğlenceli gibi görünse de ciddi stresli bir sektör

  • SORU: Film ve dizi sektörünün şu an içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyordunuz?
  • ÖZTÜRK: Film ve dizi sektörü çok aynı sektör gibi görünse de aralarında ciddi farklar var. Film sektörü de kendi içinde farklılık gösteriyor, popüler filmler ve festival filmleri diye. Uzun bir süredir dizi sektöründe olduğum için size daha çok dizi sektöründen bahsetmem doğru olacak. Dizi sektörü anlık keyif verici bir eğlence sektörüdür, hatta halkın en ucuz eğlencesidir diyebilirim, cebinden çıkacak olan para sadece televizyonun çekeceği elektrik kadardır. Erişilebilirliği açısından da çok kolay ulaşılıyor. Bu anlamda dizilerin anlatacağı hikayeler çok önemlidir. Çok fazla insana hikayenizi anlatıyorsunuz, çok fazla insan hikayenizden etkileniyor hatta rol model olarak hikayedeki karakterleri alıyor; bu manada tehlikeli de olabiliyor. Ahlak kurallarının belirlendiği bir sektör bile diyebiliriz. Şu an mesela hiçbir dizide evlenmeden cinsel yaşamı olan bir ana karakter yok. Sektördeki hikaye kısmı böyle, bir de bunun yapım aşaması var ki esas zorluk orda. 6 günde en az 120 dakikalık bir bölüm teslim etme zorunluluğunuz var, gecemizi gündüzümüze katıp kısa sürede iyi iş çıkarmanın peşine düşüyoruz. Bazen bir dakikalık bir görüntü için yarım gün uğraştığımız oluyor. Bu kargaşanın içinde ciddi dikkat ve konsantrasyon gerektiren bir iş yapıyoruz ve hata şansımız neredeyse yok. Dışardan eğlenceli gibi görünse de ciddi stresli bir sektör.

İstek ve yetenek yeterli

  • SORU: Kıbrıslı Türklerin bu sektör içinde yer alabilme durumları nedir?
  • ÖZTÜRK: Sektörde herhangi bir faşizan tavır yok. İsteği ve yeteneği olan her insan bu sektörde kendine yer bulabiliyor. Tek zorluluğu her yıl çalışma ve oturma izni almak zorunda olunması, onun dışında bir zorluğu yok.

KKTC vatandaşının üzerindeki hantallık yavaş yavaş gidiyor

  • SORU: İstanbul’da yaşayan Kıbrıslılar olarak KKTC’ye baktığınız zaman nasıl bir tablo görüyorsunuz?
  • ÖZTÜRK: Açıkçası kendi jenerasyonumun Kıbrıs’taki girişimlerini gördükçe umutlanıyorum. Ciddi girişimler yapıyorlar, risk alarak üreten bir kesim var. Kendi yağıyla kavrula kavrula başka insanlara aş olmaya başlamış bir kesim var. Devlet memuru olmak ve o rahatlıkla hayatını sürdürmek isteyen insanların dışında kendi üretim gailesi olan insanlar var ve bu çok umut verici. KKTC vatandaşının üzerindeki hantallık yavaş yavaş gidiyor.

Bilgi aktarımı en büyük yatırım

  • SORU: KKTC’ye yatırım yapmak konusundaki görüşünüz nedir yurt dışındaki iş insanları olarak?
  • ÖZTÜRK: Yurtdışında edinilen bilgiyi tecrübeyi ülkeye geri döndürmek bir tercih meselesidir ama bence gereklidir. Bu geri dönüş maddi olarak da olabilir, bilgi aktarımı da olabilir; her ikisi de çok önemlidir. Eğer yaptığınız işi sadece “para kazanma” aracı olarak görüyorsanız geri getirmenin topluma çok bir getirisi olacağını düşünmüyorum; ama yaptığınız işi bir “meslek” olarak görüyorsanız, bu mesleğe dair bilgileri aktarmak mesleğin geleceği için de önemlidir o meslek kolunun ülkede kalitelileşmesi için de önemlidir. Kendi ülkemizde kendi mesleğimizin gelişmesini ilerlemesini istiyorsak, bu bilgi aktarımı en büyük yatırımdır.

Kültürü bir sonraki nesillere aktarmayı görev biliyorum

Ben kendi çapımda yatırımlar yapmaya başladım, şu anki yatırımım meslek dışı bir yatırım olsa da ülkem için ülkeme dair bir takım girişim olsun istedim ve abim Münür Öztürk ile yerli tohumu korumak ve yerli tohumu çoğaltıp yayabilmek için harekete geçtik. İlerleyen yıllarda da kendi mesleğime dair yatırımlar yapmayı planlıyorum. Bu yatırımları yaparken “Kıbrıs”ı korumak anlatmak ve devam ettirmek üzerine olacaktır. Her ülke bir kültürdür, bu kültürü bir sonraki nesillere aktarmayı görev biliyorum kendime, bunu da ilerleyen yıllarda sinemayı da kullanarak yapmak istiyorum ve Kıbrıs’ta yapmak istiyorum.

İnsanlar  birbirlerine zamanlarını satarak bilgi aktarımı yapabilmeli

Bir de yurt dışında olan bir uygulamayı Kıbrıs’ta uygulatmak ve yaymak istiyorum. İnsanlar birbirlerine zamanlarını satarak (ödünç vererek) bilgi aktarımı yapabilecekleri bir platform kurmak. Örneğin yoga eğitmeni biri, bir başka kişiye bir saat yoga dersi verdiğinde bir saatlik dersinin karşılığı başka birinden, örneğin piyano çalmayı bilen birinden, bir saat piyano dersi alabilecek. Ortada herhangi bir para yok; sadece zaman alışverişi var.  Bunu bir kültür yatırımı olarak görüyorum, ticari yatırımlardan daha değerli buluyorum bu tür yatırımları. Bizim gibi küçük toplumlarda etkili olabileceğini düşünüyorum.

Sağlık ve eğitim sistemi artık oturmalı

  • SORU: KKTC hükümetinden beklentileriniz nelerdir adaya yatırım yapılması için?
  • ÖZTÜRK: Maalesef  bu konuda çok geri kaldık. Eğitim ve sağlık sistemimizi çoktan oturtmuş artık bilim ve sanat üzerinde yatırım yapmaya başlamalıydık ama yıl 2018 ve hala oturmuş bir eğitim ve sağlık sistemimiz yok. Stanley Kubrick Nasa ile birlikte çalışıp Nasa’nın ayda kullanacağı kamerayı birlikte ürettiler .Kubricı o kamerayla kendi filminin çekimini yaptı NASA’nın yani devletin yatırımıyla yaptı; sonra Nasa aynı kamerayla ayda çekim yaptı ve bunu 1968’de yaptılar. bu birlikteliğin güzelliğine bakar mısınız bir de bize bakın biz hala anjiyo olmak için yurt dışına çıkıyoruz. Bilimin ve sanatın yükselebilmesi için sağlık ve eğitim sisteminin artık oturması gerekiyor. Hükümetlerin öncelikli yatırımının bu iki sisteme yapması gerektiğini düşünüyorum.

“ İnternet bizi yok etti” bahanesine sığınacaklar

  • SORU: Ülke’deki televizyon sektörünü nasıl değerlendirirsiniz?
  • ÖZTÜRK: Kıbrıslı arkadaşların sosyal medyada dolaşan albüm tanıtımları, Kıbrıs ürünü kahve reklamları ve daha bir çok görsel iş o kadar iyi ve kaliteli görünüyor ki; devlet kanalımız ve diğer özel kanallarımız bu gibi işlerin karşısında git gide daha da kalitesiz görünüyor, hatta demode kalmış bile diyebiliriz. Belli ki iyi fikirleri olan insanlar var; belli ki Kıbrıs'ta da görsel anlatım olarak kendini iyi ifade etmeye çalışan insanlar var. Ama eğer kanallar kanallarını sadece propoganda amaçlı kullanmaya devam ederse, oy için kadrolaştırılmaya devam ederse 10 yıl sonra "internet bizi yok etti" bahanesine sığınacaklar.. İnternet yok etmeyecek; vizyonsuzlukları yok edecek maalesef.

Kıbrıs’a dönmek için gün sayıyorum

  • SORU: İlerleyen dönemlerde adaya kesin dönüş yapmayı düşünüyor musunuz?
  • ÖZTÜRK: Ben Kıbrıs’ı seviyorum, Kıbrıs’a dönüp Kıbrıs için çabalamak için gün sayıyorum diyebilirim.

Doğaya ve kültürümüze iyi bakmalıyız

  • SORU: Son olarak neler eklemek istersiniz?
  • ÖZTÜRK: Ülkemiz  güzel bir coğrafyanın içinde güzel bir kültüre sahip. O kültüre çağımızdan bir şeyler katıp ileriye taşımak hepimizin görevi. Doğaya ve kültürümüze iyi bakmalıyız; yüzyıllar sonra bizden geri kalacak olan şey sadece bunlar.

 

 

Röportaj Haberleri