“Ruhunu besleyen şeyi yapmalı insan…”

Kezban Arıl, kendi ürettiği, hepsine ayrı isim ve öyküler verdiği saksılarını özenle yapıyor. Aynı zamanda Psikolog olan Arıl, insanların ruhuna iyi gelen her şeyi yapması gerektiğini söylüyor…

Kezban Arıl, kendi ürettiği, hepsine ayrı isim ve öyküler verdiği saksılarını özenle yapıyor. Aynı zamanda Psikolog olan Arıl, insanların ruhuna iyi gelen her şeyi yapması gerektiğini söylüyor…

Oldum olası çiçeklere ve bitkilere meraklı olduğunu dile getiren Kezban Arıl, yıllar önce, kendi dizayn ettiği saksıları üretmeye başlamış. Zamanla kendini geliştiren Arıl, Bona Fide markasıyla, hepsine ayrı bir isim, bir öykü yarattığı ürünlerini satışa sunuyor. “Bona Fide’nin anlamı ‘İyi Niyet’ demek. İyi niyetten geçen bir üretim sunduğuma inanarak, böyle bir isim tercih ettim. Saksı üretimi gibi, evde bitki üretimi de uzun zamanlar yaptım” diyor.

Farklı bir saksı üretimi yapmaya karar verdiğini anlatan Arıl, “Salgın sürecinde yurtdışından malzeme getirme konusunda sorun yaşadık. Ama burada farklı hırdavatçılardan araştırarak bazı malzemeler buldum. Saksıda kullanılacak en ufak bir toz, malzeme onun kalitesini etkileyebiliyor. Şu anda bazı malzemelerimi de getirtebildiğim için sipariş almaya başladım” diye konuşuyor.

Aynı zamanda Psikolog olduğunu ifade eden Arıl, farklı derneklerde üyelik ve başkanlık yaptığını, BRT’de bir program sunduğunu ve önceden Sivil Toplum Örgütünde de görev aldığını kaydediyor.

Güneyde Lefkoşa Üniversitesi’nde Psikoloji bölümünden mezun olduğunu belirterek, şu anda Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptığını da söylüyor.

 

“İnsanın ruhunu taze tutması gerekir, yaşam dediğimiz serüven çok zor… Burada yolumuzu kolaylaştıracak şey, ruhumuzun taze olması”

Lisede de, psikoloji alanına hep ilgili olduğunu belirten Arıl, sosyal hizmet ve kişisel gelişime de çok meraklı olduğunu, ancak en son psikolojide karar kıldığını dile getiriyor. “İnsan psikolojisinin bir sohbetten değil, bilime dayalı birçok analizden anlamak adına psikolojiyi tercih ettim. Her şeyden önce, yapmak istediğim şey hiçbir zaman üretimden vazgeçmemektir. Ne yaparsak yapalım, ruhumuzu besleyen şeyleri yaparak hayatımızı yaşamalıyız. En büyük hayalim budur aslında… Kendimi herhangi bir noktada sabit gördüğüm takdirde, bu çok sevdiğim bir alan da olsa kaçarım. Çünkü insanın ruhunu taze tutması gerekir, yaşam dediğimiz serüven çok zor… Burada yolumuzu kolaylaştıracak şey, ruhumuzun taze olması” şeklinde konuşuyor.

 

Her saksının bir ismi, bir öyküsü var…

Bona Fide’ye talebin çok yüksek olduğunu ifade ederek, bunun bir nedeninin de her saksının kendine has bir hikayesi olmasını gösteriyor. “Saksıyı üretirken, o gün hangi ruh halindeysem ona o ismi veriyorum. Özellikle bazı saksılarım var, hem benim için çok özel, hem de çok dikkat çekti… 2018’de bir arkadaşım yaşamını yitirdi. Saksılarımdan birine onun hikayesini verdim. Arkadaşımla çok roman paylaşırdık, Elif Şafak’ın çok sevdiğimiz kitabı Bit Palas üzerine konuşmuş, kitaptan bir paragrafta ne anlatmak istediğini tartışmıştık. O yaşamını yitirdiğinde, ben bir gün onun profiline girdim ve gördüm ki, o paragrafı paylaşmış önceden. Benim için çok duygu dolu bir gündü. O zaman da Onur Günü’ydü. Bu paragraf Onur Günü’ne de çok uygun olduğunu düşünerek, saksıma Bit Palas ismini verdim. Paragraf ‘Kapalı bir sandığın içinde gün ışığına çıkmayı bekleyen, kıymeti bilinmemiş bir define değilim ben’ diye başlıyor ve özetle, insanların birbirini tanıdığını sanarak yargılamasını ve ona bir isim takmasını, bunun ne kadar değersiz olduğunu anlatıyor. Bu nedenle güne çok uygundu, benim ruh halimi yansıtıyordu ve saksı çok ilgi gördü…” diye anlatıyor.

Bir de ‘çok sevdi’ isimli saksı ürettiğini dile getirerek, “Bu da, çok uzun süre değil, güzel sevmenin önemini yansıtıyor. Bir şeyi yıllarca sevebilirsiniz, ama ona nasıl davrandığınız, onu nasıl sevdiğiniz çok önemlidir, bu yüzden güzel sevmek gerekir” diyor.

 

“Ruhumuza iyi gelen şeye zaman ayırmalıyız”

Arıl, sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Bence insan hayatının her ne evresinde olursa olsun, nerede olursa olsun, ne yaparsa yapsın, her şeye önce kendini tanımaktan, kendini sevmekten başlamalı. İnsanın kendini gerçekten tanımaya, hayatının zor bir evresinden çıkarken başlar… O evreyi iyi değerlendirmek gerekir. Maddi manevi, ne sorunumuz olursa olsun, ruhumuza neyin iyi geleceğini bilerek onu yapmalıyız. Ruhumuza iyi gelen şeye zaman ayırmalıyız. Hayatın enerjisini kontrol eden şeyler bunlardır… Biz maalesef, hep kendimizi ikinci plana koyup, gelecek kaygısı, maddi kaygılar yaşıyoruz. Ama kendimizi ihmal etmeden, kendimize bir ‘nasılsın’ dememiz gerekir, çünkü hayat çok kısa…”

Röportaj Haberleri