Rasiha Tek 95 yaşında bir çınar… Asırlık bir anne

Rasiha Tek 95 yaşında bir çınar… Asırlık bir anne

 

Filiz Uzun

Kıbrıs’ta kadın olmak hep zor olmuştur da, eskiden daha bir zordu şartlardan dolayı. Kız doğmuşsa eğer kardeşlerine bakmakla yükümlüydü, anne tarlada bahçede çalışırken. Evin işi ve kardeşlerin sorumluluğunu üstlenirdi henüz kendi sorumluluğunu bile taşıyamayacağı yaşlardan itibaren… Ne kadar zeki olduğunun önemi yoktu çoğu zaman, o kızdı ve şehre okumak için gitmesi uygun değildi. Evde köyde ona ihtiyaç vardı.
Bir çoğunuz dinlemişsinizdir annelerinizden babalarınızdan çokça hikaye, okumak arzusu ile yanıp tutuşan ama okula gidemeyen kadın hikayeleri.

Henüz gelişmeye başladığı an bedenleri, evlendiriliyordu kadınlar. Kimi kız çocukları henüz ergen bile değildi evlendirildiklerinde.  Küçücük bedenleri gelişimlerini tamamlayamadan anne oluyorlardı. Doğururken ölenler de oldu, çocuğunu doğurup neredeyse çocuğuyla birlikte büyüyenler de.

Kadın her dönemde, her ülkede çok fedakar oldu da savaş gören toplumlarda daha fazla ezildi kadınlar. Kocasız büyüttüler çocuklarını çoğu kadın, bin bir zorlukla inşa ettikleri yuvalarını bırakıp göç ettiler çocuklarla... Tekrar düzen, tekrar yuva yarattılar aileleri için. Kimi eşsiz devam etti hayatına çocuklarıyla, kimi savaştan travmalarla ayrılan eşleriyle.

Her dönem çok çekti Kıbrıs’ta kadın ve anneler. Çokça doğurup çokça fedakarlık yaptılar. Her çocukla birlikte de farklı farklı kadınlar oldular. Ama hiç pişman olmadılar anne oldukları için. Hiç eziyet etmediler çocuklarına. Yük olmamak için çabaladılar hep. Tek bekledikleri hatırlanmak ve onları ziyaret etmeleri oldu. Kıbrıs’ta anne olmak çok farklıdır diğer ülkelerden. Karşılıksız baktılar evlatlarına kadınlar. Karşılıksız sevdiler. Tek istekleri çocuklarının sağlıklı ve mutlu olmaları oldu.

Bu haftaki konuğum neredeyse bir asırdır yaşam süren bir anne. Rasiha Nene. Arodez’den göçmen gelmiş Kalkanlı köyüne. Türkçeyi çok az konuşan Rasiha nene hep bildiği dili konuştu yıllarca. Rumca.  O da Kıbrıs’taki birçok kadından farksız bir anne. Göç ettikten kısa zaman sonra eşini kaybeder. Ve hayata çocuklarıyla devam eder. Çocuklarını okutmak için bahçelerde, fabrikalarda çalışır.

Hayatımda tanıdığım en güçlü, otoriter, sevgi dolu nenelerden biri. Evinde çokça hayvana yer verip hepsinin doğurduğu yavruları bile biliyor, hatta hepsine isimleriyle çağırıyor. Kalkanlı köyüne gidip Rasiha Nene diye sorsanız hemen size kim olduğunu söylerler. Evi her daim misafirle dolup taşar. Sohbet etmeyi çok seven Rasiha nenenin sevenleri de çoktur. Manileri meşhurdur en çok da.

Oturduğu yerden her şeyi yönetir, illa da dediğini yaptırır Rasiha nene kızlarına, da oğullarına da. Yaşadığı köyde çok sevilir, her daim ziyaretçileri olur. Saatlerce sohbet eder, hiçbir ağrı sızı hissetmeden.  Ancak yoksa ziyaret edeni o gün, her bir yeri ağrır. Çağrılır bölgemizin yaşlı sever sevgili doktoru Ali Pilli. Onu gördü mü geçer neredeyse ağrısı.

Bugün anneler günü, hem konuğum Rasiha Nenenin hem de tüm annelerin anneler gününü kutlarım. Yaşarken değerlerini bilin diyorum. Çünkü göçtüklerinde bu dünyadan, anneler gününü hiç sevmeyeceksiniz, her ne kadar sizler de birer anne olsanız bile, tıpkı benim gibi…

7 KARDEŞ, 7 ÇOCUK, 25 TORUN VE TORUN ÇOCUKLARI

F.U: Ne zaman doğduğunu hatırlar mısın?
R.T:
Yazda doğduğumu söylerdi annem. Yıl 1919.

F.U: Nerde doğdun?
R.T:
Baf’ın Arodez köyünde doğdum. Benden önce 2 kardeşim oldu. Ben 3. sırada doğdum. Benden sonra da 4 kardeş daha oldu. Toplam 7 kardeşiz. 3 kardeşim vefat etti.

F.U: Bir kardeşin de Amerika’da yaşar sanırım. Ne zaman gitti Amerika’ya?
R.T:
Kardeşim Kemal İstanbul’da doktorluk okudu. Sonra Kıbrıs’a döndü. Rumların onu öldürmek için aradığını duymuş ve Amerika’ya gitti. Kardeşim Amerika’ya gittiğinde annem çok ağladı. Orada evlendi ve kaldı. Kalp cerrahı oldu. Uzun yıllar hiç dönmedi. 1974 harbinden önce bir kez geldi. Annem öldükten sonra uzun yıllar gelmedi Kıbrıs’a, sonra 2 kez geldi. Ama çok yaşlandık ikimiz de. Şimdi iyice yaşlandığı için yolculuk yapamazmış. Birkaç gün önce bir haber duyduk. Amerika’da Kıbrıslı Kemal adında bir doktor ölmüş çok üzüldüm. Mesaj yazdık. Aradık ama ulaşamadık. Kötü bir haber olsa bize ulaşılırdı diye düşünüp avuturum kendimi.

4 ÇOCUK KIBRIS’TA, 3 ÇOCUK İNGİLTERE’DE

F.U: Hiç okula gittin mi?
R.T
: Birkaç sene ilkokula gittim. Ama evde işler vardı, babam fazla ezerdi bizi. Erkek kardeşlerim okula gitti ama biz çok çalıştık. Küçücük çocuk halimle ne işler yapardım.

F.U: Kaç yaşında evlendin?
R.T:
15-16 yaşımdaydım. 1 yıl nikahlı kaldık ama aynı evde yaşamadık. Çünkü kocam Karadağ’a geldi, madende işçi olarak çalıştı. Sonra Arodez’e döndü ve evlendik. Sonra çocuklarım oldu. 7 çocuk doğurdum. En büyük oğlum Erkan İngiliz okulunda okudu ve öğretmen oldu. Tüm çocuklarımı okutmaya çalıştım iki tanesi hariç,  o evde, tarlada bana yardım etti. Selma kızım evlenip İngiltere’ye gitti. O hep orda yaşadı. Sonra Cemal oğlum da Üniversitede Kimya okudu ve daha sonra İngiltere’ye gitti. Erguvan da onun arkasına gitti, 3 çocuğum İngiltere’de yaşar.  Bir çocuğum geri dönüş yaptı ama ara ara gider gelir çalışmak için. 4 çocuğum da burada. Torunlarım var, torunlarımın çocukları var.

PORTOKAL BAHÇELERİNDE EKMEK ARAYIŞI

F.U: Savaş sonrası ailenize neler oldu?
R.T:
Savaş öncesi Arodez’de tarlalarımız, bahçelerimiz, hayvanlarımız vardı. Eşim yeni ev yapmıştı ailemiz için, savaş çıkınca göç etmek zorunda kaldık. Bizden önce dağdan kaçarak çocuklar geldi kuzeye ve Kalkanlı köyünde bu eve yerleştiler. Sonradan kocamla ben geldik. Annem de bizimle Kalkanlı’ya göç etti. Birlikte yaşadık. Kocamın azması (astım) vardı, buraya göç ettikten sonra hastalığı kötüleşti.  Geldikten sonra hiç çalışamadı. Hep ben çalıştım portakal bahçelerinde. 2 yıl sonra da eşimi kaybettik. 35 sene evli kaldık. Kocam öldükten sonra çocukları büyütmek tek başıma bana kaldı. O zamanlar fakirlik vardı. Çok ezildim hep ağır işlerde çalıştım. Şimdi da yaşlandık. Hastalıklarım var. Ağrılarım var.

F.U: O zamanlar kaç yaşındaydın?
R.T:
Gençtim o zamanlar şimdiki gibi değildim. 50 bile değildim. Önce bahçelerde 7 sene çalıştım. Daha sonra Kemal Şekerzade beni Zakaf’a aldı. Orada kartonculuk yaptım. Türkçe bile bilmem dedim, yapamayacağım diye korktum ama alıştım. 7 sene da fabrikada çalıştım ve sigortaya da 8 sene yatırım yapıp sigorta emeklisi oldum.

F.U: Çocukların üniversitede nasıl okudu?
R.T:
İlk oğlum Cemal Üniversiteyi kazandığında bir süre İngiltere’ye gidip çalıştı, orda para biriktirip üniversiteyi okudu. Vedat oğlum ise burs alarak okudu.

AİLE GELENEKLERİ

F.U: 7 çocuğun var. Bunların da çocukları oldu. Toplam kaç tane torunun var?
R.T:
Allah artırsın 25 torunum var. Onların da çocukları olanlar oldu. Kalabalık bir aileyiz maşallah. Evlatlarımdan da torunlarımdan da memnunum.

F.U: Birçok ailede bozulan düzen sizde hala devam eder değil mi?
R.T:
Her bayram toplanırız. Çocuklarım, gelinler, damatlar, torunlarım, onların çocukları. Arife günü fırın yanar bizim evde. İyi zamanımda ben yoğurur fırını yakar çörek yapardım. Ama şimdi yaşlandım. Çocuklarım arife günü gelir kimi fırını yakar, kimi hamuru yoğurur gelenek devam eder. Allah istersa ben ölene kadar da devam edecek. Sonra devam ettirirler mi bilmem. Bayram günü de sabah erken kalkılıp ‘herse’ yaparız, aile geleneğimizdir. Anneler gününde da gelir çocuklarım. Masalar sığmaz bizi. En büyük mutluluğum budur benim. Ailem bir arada olsun. Daha ne isteyim.

F.U: Herhangi bir hastalığın var mı?
R.T
: Yürüyemem tek başıma. Yürüteçle yürürüm. İhtiyaçlarımı artık kendim karşılayamam. Yıllarca bana Seval kızım baktı. Yanımda otururdu diye. Diğer çocuklarım da bakar ama o hep yanımdaydı. Ama o da hastalandı. Ve yalnız kalamaz oldum. 1-2 senedir de bakıcı tuttuk. Her an yanımda olsun diye. Gece yanımda kalsın diye.

F.U: Bakıcının masraflarını nasıl karşılarsınız?
R.T:
Emeklilik maaşım var onunla bakıcıyı öderiz. Evlatlarım da yardım eder. Çok şükür geçiniriz.

F.U: Hastalandığında ne yaparsınız?
R.T:
Bölgemizin doktoru var Allah ondan razı olsun şimdi milletvekili oldu ama ne zaman arasak gelir bakar bize. Dr. Ali Pilli. Hemen hemen her ay çağırırım. Karın ağrılarım olur. Kemiklerim ağrır. Hareket edemem o zamanlar.

DOKUMALAR

F.U: Çarşaf dokumayı bu bölgede bir tek sen bilirdin? Dokumayı nerden öğrendin?
R.T:
Kayınvalidem ve görümcelerim dokurdu. Ben da tezgah istedim. Evliydim o zaman, babam tezgahımı aldı. 1.5 liraydı o zaman bir tezgah. Kayınvalidem ve görümcelerim dokurken ben de onlardan öğrendim.  Kendi ailemin çarşaflarını hep kendim dokurdum. Çocuklarıma çeyiz dokudum. Alman harbinde kumaş kıyafet bulmak çok güçtü. Kocama pantolon yapması için bile kumaş dokurdum. Hatta kuzeye geçtikten sonra bile dokudum. Gelinlerime torunlarımın hepsine dokudum. Kullanırlar mı bilmem ama benden hatıra kalacak onlara. Daha sonra bu zanaatı benim yanımda yaşayan kızım Seval’a öğrettim. O da Kalkanlı köy kadınlarına kurs vererek birkaç kadına öğretti. Ama şu an devam ettiren olmadı. Ben son 10 yıldır hiç dokumadım. Artık yaşlandım yapamam.

F.U: Odandaki duvarda çocuklarının ve torunlarının fotoğrafları var. Aileye yeni üyeler katıldıkça duvardaki fotoğraflar da çoğaldı değil mi?
R.T:
Evlenen buraya fotoğrafını ekler, çocuğu olan da fotoğraf çektirir, bir tane de benim duvar için yaptırır. Onlar olmadığında onlara bakarım. Tek tek her fotoğrafın anısı var bende. Annem-babamın da var duvarda fotoğrafları. Hep onlara bakarım. Burada olmayan evlatlarımın fotoğraflarına bakıp hasret gideririm.

EVLATLARIMDAN MEMNUNUM

F.U: İngiltere’de olan evlatların da sık sık seni ziyarete gelir mi?
R.T:
Oğlum Cemal yılda birkaç kez gelir bende kalır. Kızım yaz aylarında gelir. Dört gözle onları beklerim gelsinler diye. Burada yaşayanlar hafta sonları mutlaka gelirler. Çok şükür benim evlatlarım da, torunlarım da çok vefalıdırlar. Beni hiç yalnız bırakmazlar.

F.U: Bir torunun doktor. Bir torunun da doktor olmak için okur. Ne şanslısın? Bakarlar mı sana?
R.T:
Bir tanesi çoktan mezun oldu. Ne zaman ihtiyacım olsa bakar. Diğeri daha yeni okumaya başladı. Mezun olduğunu görür müyüm bilmem. Allah çocuklarıma ve torunlarıma sağlık sıhhat versin hepsinden memnunum.

F.U: Bugün anneler günü, bunun için ne söylemek istersin?
R.T
: Allah kimsesiz olanlara sabır versin. Çocuğu yanında olmayanlar için bugün çok zor geçer. Çocuklara da iki çift lafım var. Annelerini ihmal etmesinler. Gitsinler ellerini öpsünler. Küslükler olmasın. Anneler onlardan ne hediye ne da bir şey bekler. Bir tek gitsinler onlarla zaman geçirsinler. Bir gün baktılar ki biz olmayabiliriz.

Fotoğraflar: Mehmet Koru

Dergiler Haberleri