“Peşini bırakmadım, vazgeçmedim”

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Zeki Çeler, yerel iş gücüne ek maaş projesine karşı ciddi direnişin olduğunu açıkladı

Fayka Arseven Kişi

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Zeki Çeler, yerli iş gücüne ek maaş desteği konusunda ciddi bir direnişle karşı karşıya olduğunu ifade etti ancak bunun peşini bırakmayacağını açıkladı.

Uzmanlarla konu hakkında çalıştıklarını, raporlamanın Bakanlar Kurulu’na sunulacağını kaydeden Çeler, iş insanlarını ve sendikaları da bir araya getirerek, bu uygulamanın ülke insanına ve ekonomisine ne kadar yarar sağlayacağını aktaracağını ifade etti.

1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı’nda çoğu işyerinin kapalı olduğunu kaydeden Çeler, bazı fırsatçılara ise hem bakanlığın hem de toplumun cevap verdiğini söyledi.

Çeler, sosyal medyada sürekli eleştiri yapan, hiçbir şeyden memnun olmayanların da psikiyatrist tedaviye ihtiyacı olduğunu belirtti.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Zeki Çeler ile 1 Mayıs sürecini, yerli iş gücüne ek maaş desteği projesini ve hakkındaki eleştirileri konuştuk.

 “Sanki bakanlık bir aylığına her işyerini kapattı. Yahu 1 gün, 1 Allah’ın günü dedik ki emekçi dinlensin, pikniğe gitsin, yürüyüşe gitsin, ailesiyle olsun, bayramı olduğunu hissetsin.”

 

  • YENİDÜZEN: 1 Mayıs tartışmaları ile geride kaldı. 1 Mayıs’taki çabanız başarılı oldu mu, gözlemleriniz nedir?
  • Zeki ÇELER: Başarılı olduğuna inanırım. Geçen yıl saat 11’de kapatan marketler bu yıl tam gün kapattı. Arada fırsatçılık yapmaya çalışanlar da oldu. Onlar da gerek bakanlıktan gerek vatandaştan cevabını aldı. Tabi ki daha bitmedi. Denetimlerde açık olan iş yerlerinin, ödemelerini ve yatırımlarını gördüğümüzde ondan sonra çıkacak bilanço var. Sadece o kadar da değil, yasa gereği tüm resmi tatillerde ödenmesi gereken 1’e 2 tutarındaki maaşların ödemesine de özellikle 1 Mayıs’ta açık olan işyerlerinde daha fazla dikkat edeceğiz. Tabi tüm işyerleri için 1’e 2 ödeme kuralı geçerlidir. Yıllardan beri var olan yasa ilk defa bu yıl bu kadar çok duyuldu. Bu bir başarıdır.
    Bazı kesimler ise ne istediğini kendileri de bilmez. Geçen yıl yasakçı zihniyet ile değil, iyi niyetle 1 Mayıs’ta iş yerlerinin kapanması ve bir kültür haline gelmesi için uğraş verdik. Geçen yıl bunu yaptığımızda dünyanın lafını yedik. Süpermarketler yarım gün çalıştığı için ‘yarım gün 1 Mayıs mı olur’ eleştirisi yapıldı. Bunun bir reaksiyon olacağını ve bunu daha ileriye götüreceğimizi söyledim. Bu yıl toplantı yaptığımızda tam gün kapatma kararı alındı, fırsatçılar hariç… Fırsatçı dediklerim ‘kapatacağız’ deyip de son dakika cayanlardır. Adına da ‘vatandaşı mağdur etmeyiz, gönüllü açacağız’ dediler. Ama gördük ne kadar gönüllü olduklarını…
    Tam gün kararının ardından eleştiriler yağdı. ‘Benzincilerde çalışanlar insan değil mi, bilmem nerede çalışanlar insan değil mi? denildi. Ama biz zaten tüm işyerlerine kapatma çağrısı ve yasayı uygulama çağrısı yapmıştık. Ama bu arkadaşlar birlik halinde geldiler, konuştuk, uygulandı. Mağazacılar ile de konuştuk, kapatmaları konusunda ikna etmeye çalıştık. Bir türlü anlamadılar. ‘O açıksa ben de açığım, rekabettir’ dediler. Ama gördüğüm kadarıyla da ciroları çok kötü gitti. Kendileri adına üzgünüm ama en azından 1 Mayıs’ta her yerin kapalı olup, emekçinin hakkını düşünüp o gün hangi kültürel organizasyonda var olacaksa, var olmasına müsaade etmeleri lazımdı. Yapmadılar, umarım ve inanıyorum ki gelecek yıla mağazalar da kapalı olacak. Konuştuğum bazı arkadaşlar ‘boşuna açtık’ dedi. Vatandaşa da çok teşekkür etmek gerekir. Çünkü belli ki ‘bugün 1 Mayıs’tır, emekçi bayramıdır, gitmeyelim’ demiştir.
    Marketler kapattı, benzinciler kapattı. Bu defa sosyal medya kahramanları hiçbir şeyi beğenmeyen, her şeye laf etmek için klavyenin başında oturan o çok akıllı arkadaşlarımız başladı, ‘oldu olacak sokağa çıkma yasağı uygulayın, yok benzini nereden koyacağız. Aç kalacağız, çocuğumuza mamayı nereden alacağız’… Sanki de bakanlık bir aylığına her işyerini kapattı. Yahu 1 gün, 1 Allah’ın günü dedik ki emekçi dinlensin, pikniğe gitsin, yürüyüşe gitsin, ailesiyle olsun, bayramı olduğunu hissetsin. Ama bizim bazı arkadaşlarımız da benzini bir gün önce koymama, marketten bir gün önce alışveriş yapmama adına canını yedi. Ya da şunu söyleyeyim; marketlermiş bir günde 2 günlük ciro yapmışlar. Yahu Bakanlık bunun öncüsü olmasa ve kendileri karar verseler kapatsınlar, yine aynı senaryo yaşanacaktı. Yani burada beni, bakanlığımı suçlayarak bu arkadaşlar bir şey elde edemeyecek. Çünkü biz bildiğimiz doğrunun peşinden gitmeye devam edeceğiz. Biz bu yaptığımızın hem doğru hem de başarılı olduğuna inanıyoruz. Vatandaşın da genel çoğunluğu ve özellikle emekçi kesim bunu takdirle karşıladı.
    Müfettişlermiş çalışmış o gün… Bu haksızlık değil miymiş… Müfettişler memnuniyetle bu denetimleri yaptı. Kendi rızalarından da öte aslında onların görev niteliğinde olduğunu da biliyorlar. Onlar zaten her resmi tatilde tatildirler, Cumartesi, Pazar çalışmazlar. Sadece teftiş programları varsa çalışırlar. Müfettişlerin niteliğinde bu teftişler var. Yoksa müfettişler sadece haftanın 5 günü normal mesai saatleri içerisinde iş yapacaksa o zaman özel sektörde yaşanan sıkıntıları biz nasıl takip edip, denetleyip gereğini yapacaktık. O yüzden akıllarınca bizi alt etmeye çalışanlar da boş konuşur.
     
  • YENİDÜZEN: Kaç işyeri denetlendi, 1 Mayıs’ta kaç çalışan tespit edildi açıklandı peki bundan sonraki süreç nasıl işleyecek?
  • Zeki ÇELER: 157 işyerine müfettiş gitti. 157 işyerinde ayrıca 154 iş yeri de bakanlığın açıkladığı ihbar hattına geldi. Kimisi denetlediğimiz işyerleri idi, kimisini ihbar hattından duyduk. Gidemediğimiz işyerlerini de ayrı bir liste halinde biz bir kenara yazdık. Bu girilen işyerlerinde 743 çalışan tespit edildi. Ayrıca Otelciler Birliği ve Gazinocular Birliği’nden biz önceden çalıştıracakları personeli listesini istedik. Tabi birkaç değişiklik de olabilir. Çünkü o gün biri hasta olur değişir vs, bize hemen bildirildi. Gayet iyi niyetle de bunu yaptık. Bu arada teftişler yapılırken, doğal olarak müfettişler çalışanların kayıt alında olup olmadıklarına da baktı. Yaklaşık 30 çalışanın kayıt dışı olduğu tespit edildi. Onlara da kayıt dışı oldukları için işverenlerine gereken ceza uygulandı. 94 bin 500 TL’lik ceza kesildi. Normal kayıt altına aldığımız listenin dışında kayıt dışı işçi olan işyerlerine verilen cezanın rakamıydı. Yoksa açıktılar diye 94 bin 500 TL’lik ceza kesilmedi. Onun esas cezası bu ayın sonunda maaşlar ödendiği zaman 1’e 2 ödenmezse, 20 Haziran’da Mayıs yatırımları yapılıyor. Eğer yatırımlarda 743, artı bize gelen ihbardaki işyerlerindeki çalışanların da tümünün çalıştığını varsayıp yasanın uygulanıp uygulanmadığına bakacağız. Yine ihbar almaya devam edeceğiz. Çalışanlar 1’e 2 ödenmezlerse bize ihbar edebilecek. Biz de sistemden bunu hemen görebileceğiz. Sadece 3 günlüğüne kendilerine bir uyarı vereceğiz, gelip yatırmaları için. Yapmadıkları takdirde üçüncü günün sonunda derhal her bir çalışan başına 9 bin 450 TL’lik ceza verilecek. Eğer çalıştırdıkları çalışanlara 1’e 2 ödemezlerse.
    Özellikle de bu açık olan işyerlerinin biz geriye dönük 1 Ocak, 23 Nisan’daki ödeme ve yatırımlarına da bakıyoruz. Çok büyük ihtimal tamamlanınca Pazartesi günü bu işyerlerine neden 23 Nisan’da ve 1 Ocak’ta ödeme yapmadıkları için yazı göndereceğiz. 3 gün içinde ödemelerini isteyeceğiz. Ödememeleri halinde 1 Ocak ve 23 Nisan’da açtılar, ödemediler diye de ceza alacaklar.
     
  • YENİDÜZEN: Bu ‘bakan hırs yaptı’ diye yorumlanmayacak mı? Çünkü geçen yıl da bu yasa vardı ama uygulamadınız.  ‘Bu kadar yıldır bu yasa var uygulanmıyor ben uygulayacağım’ mı diyorsunuz? Neden şimdi diye sorulmaz mı?
  • Zeki ÇELER: Biz ülkedeki ekonomik krizi göz önünde bulundurarak, bu işyerleri geçmişte denetlenmiyordu diye bizim de gözümüzden kaçmış olabilir. Ama son zamanlarda özellikle bakanlığımız işçi ve emekçi hakkını savunurken işverene de katkı sağlamak adına uğraşıyoruz. Ama onlardan da bir karşılık bekliyoruz. İşçi ve emekçi hakkı verilirken, bizimle birlikte hareket etsinler. Hem haksız rekabet önlenmiş olur, hem de işçinin hakkı verilmiş olur. İşte bu noktada buna ısrarla uymayanlar aslında emek hakkı yiyenlerdir. Bu emek hakkını yiyenlere de bakanlık hali hazırda var olan bu yasayı yürütmekle yükümlüdür. Biz de bu yasayı yürütüyoruz. Yasa yapıcı zamanında bu yasayı yaparken bir sebebi vardı, biz de bunu yürütmekle yükümlüyüz.

 “Yakında iş insanlarını ve sendikaları bir araya getireceğim. Ama haksız rekabet edenler çoğunluktadır. Haksız rekabet edenler baskın çıkıyor. Ben yerli iş gücüne ek maaş desteğinden geri adım atmadım. Gündeme tekrar gelecek.”

 

“En büyük korkuları sendikalaşma”

  • YENİDÜZEN: ‘Oy avcılığı’, ‘ırkçılık’ ve ‘şov’ yapmakla suçlandınız.  Yerli işgücüne ek maaş desteğinden vaz mı geçtiniz?
  • Zeki ÇELER: Oy avcılığı ile suçlandım ama son seçimde ada genelinde en yüksek 3’ncü oyu alan kişiyim. O yüzden oy avcılığına ihtiyacım yok. Özelde yapılacak ek maaş desteğinin bir şov veya seçim için olduğunu söyleyen arkadaşlar herhalde beni tam tanımadılar. Ya da tanıyorlar, bu konularda ne kadar dirayetli, peşini bırakmayacağımı biliyorlar. Bel altı vurmaya çalışarak kendilerinin bugüne kadar yarattıkları haksız rekabet, emek sömürüsü ve bu ülkenin aslında kalkınmasını değil sadece kendilerinin kalkınmasını isteyen arkadaşlar bu şekilde yorumlar yapıyor.  Ama başaramadıkları için de farkındayım yeni yeni yöntemler arıyorlar. Ama ben halkıma güveniyorum, onlar bizim ne kadar arkamızda durursa biz de o kadar başarılı olacağız.

“Beni ırkçılıkla suçlayanlardır ki kendileri, yabancı işçilere, asgari ücretin altında maaş vermeyi, hiç utanmadan çıkıp TV’lerde dile getiriyor.”

 

Irkçılık değil aslında onların en büyük korkusu sendikalaşmadır. Adını da ırkçılık koydular. Bir kere beni ırkçılıkla suçlayanlardır ki kendileri, yabancı işçilere, asgari ücretin altında maaş vermeyi hiç utanmadan çıkıp TV’lerde dile getiriyor. Ben ne dedim? Asgari ücreti zaten vermekle yükümlüdürler. Benim vatandaşıma aldığı maaşın üzerine ek maaş desteği vermek istiyorum. Sebebi de ülke ekonomisine biraz sıcak para girsin ve bu insanların alım gücü artsın hem de yerel işgücü piyasasına kendi vatandaşlarımızı daha fazla iteleme noktasında parayı bir çekici unsur olarak gösterelim.
Ama araya da sendikalaşmayı koyduk. Esas dertleri sendikalaşmadır. Çünkü yaptığımız toplantılarda Ekonomik İşbirliği Platformu şunu söyledi; İşverene teşviği verin, maaş desteğini de verin ama sendikalaşma olmasın. Sonra döndüler dolaştılar siz bize işverene yatırımlarla ilgili desteği verin biz KKTC vatandaşlarına maaş artışını yaparız. 
Ben dedim ki; ‘ben vatandaşıma maaş artışı verirken ırkçı oldum, siz bu ayırımı yaparken ırkçı değilsiniz. Bırakın da ben ırkçı olurum.’
Sendikalaşmanın sebebini de defalarca anlattım. Özeldeki sendikacılık devletteki ile aynı değildir. Türk Sen Başkanı Arslan Bıçaklı ile bir TV programına katıldık. Devletteki çalışanlar için “ödeycen canım” diyen Bıçaklı’ya ben bizzat sordum, devlete bunu söylerken biliyorum sebebini, anlattı, ben de anlıyorum. Ama “özelde bunu söyler misin” diye sordum. ‘Devlet doğru vergileri toplamıyorsa o dünya zenginler listesine giren işyerleri sahipleri kendi memleketimizde en aşağılarda veya zararda görünüyorsa ve sen hala daha teşvik vermeye devam edersen ben de sana “memurunu ödeycen canım derim” dedi. Ve haklıdır. Ama velakin dönüyor diyor ki;  “özelde görüyorum iş yeri kar etmedi, iş yerinin sıkıntısı fazla, memleketin durumu ortada, ben döner işçiye derim; olmaz be gardaş, yaptıramayız zam. Toplu iş sözleşmesine daha fazla bir şey koyamayız, hatta geriye gitmek zorundayız. Çünkü batacak, kapanacak, tamamen işsiz kalacaksınız.” Bunu sendikalar söylüyor. Ama neden ısrarla özel sektör kabul etmiyor?
Tenzih ederim bazı işyerlerini keşke etik gereği de sayabilsem gerçek maaşı ile çalışanın yatırımlarını yapan, maaş haklarını tam veren, 13’ncü maaşı bile veren, sigorta, ihtiyat sandığı yatırımlarını eksiksiz gününde ve tam yapanları. Bunu biz bakanlık olarak bir gün ayrı açıklayacağız. Ama öbürleri, kayıt dışı işçi çalıştıran, yatırımlarını doğru düzgün yapmayan, bu yüzden de girdi maliyetleri düşen, saydığım iyi olanlara haksız rekabet ortamı yaratanlar daha çoğunlukta olduğu için bunun geçmesini istemiyorlar. Tabi diğerlerinin korkusu kamudaki sendikalaşmanın ‘öcü’ mantalitesidir. Ama onlar aslında ikna edilebilir.
Yakında iş insanlarını ve sendikaları bir araya getireceğim. Ama haksız rekabet edenler çoğunluktadır. Haksız rekabet edenler baskın çıkıyor. Ben geri adım atmadım. Gündeme tekrar gelecek.

  • YENİDÜZEN: Hükümet bu işin arkasında mı? Karşı duranlar var mı?
  • Zeki ÇELER: Yüzde yüz seviyede söyleyemem bunu ama şunu söyleyebilirim; hükümeti endişelendiren konu sendikalaşmadan öte bu paranın sürdürülebilirliğiydi. Biz sürdürülebilir olduğunu uzman arkadaşlarımızla ispatlamaya çalıştık ama bir türlü ikna edemedik. Orada eksik kaldık ama ekonomi hocaları ile çalıştık. Sözlü olarak bize 2023 yılına kadar teşviğin verilebileceğini söyledi. 2023’ün sonunda 100 milyon artı da kalır. Yani sürdürülebilirliğinden hiçbir şüphe yok. Raporun çıkmasını bekliyorum ve hükümete bunu sunacağım. Çünkü bu para piyasaya girdiğinde nasıl bir artı getireceğini de aktaracağız.
     
  • YENİDÜZEN: ‘2023 sonrası ne olacak’ eleştirileri gelecek. Cevabınız ne olacak?
  • Zeki ÇELER: 2023’te seçimler olacak, seçim propagandası olması adına değil. Bizden sonra gelecek olanlar da devletin devamlılığı çerçevesinde kendi düşüncelerini burada devam ettirmeye veya kendilerinin aklındaki projeleri hayata geçirebilmeleri adına orada bir kaynağın devam etmesi gerekir. Yani ben UBP gibi düşünmüyorum. ‘Yiyip bitireyim, hepsini harcayım da benden sonra gelen koştursun.’ Ben böyle bir bütçe buldum, benden öncenin bana bıraktığı bende, benden sonraya bir miktarını bırakmak istiyorum. Ama bırakırken de har vurup harman savurarak değil, açık açık ülkeye ciddi ekonomik katkı getirmesi için uğraşıyorum. Bunu defalarca anlattım. Bu 750 liralar sayesinde, sendikalaşma sayesinde özel sektörde iş güvenliği hissiyatı duyulacak, özel sektör daha çok kendi vatandaşlarımızdan olacak ülkemizden yurt dışına çıkan 350 milyon dolar içeride kalacak.  Bu içeride dönen para sayesinde bizim devletin gelirleri de özel sektörün geliri de artacak. Çünkü bu zincirleme birbirini etkileyecek reaksiyondur. Karşı duruşun tek sebebi haksız rekabetin devamı ve emek sömürüsünün devamını istemeleridir.

“Çalışana hakkını vermeyen, yatırımlarını doğru yapmayan, izinlerini doğru kullandırmayan ve çalışanını sömürenler buna kesinlikle karşıdır. Çünkü bireysel karlarından ödün vermek istemiyorlar.”

 

“Peşini bırakmam”

  • YENİDÜZEN: Siz kararlısınız ama ciddi de bir direniş var. Ne olacak?
  • Zeki ÇELER: Burada topluma, sendikalara, bize, işverenlere ve odalara büyük görev düşer. Bir kere çalışanına İş Yasası’nın tüm kuralları gereği haklarını veren, izinlerini kullandıran, maaşını doğru ödeyen, yatırımını doğru yapan işverenlerin bundan elde edecekleri tek bir şey vardır o da kardır. Ama çalışana hakkını vermeyen, yatırımlarını doğru yapmayan, izinlerini doğru kullandırmayan ve çalışanını sömürenler buna kesinlikle karşıdır. Çünkü bireysel karlarından ödün vermek istemez. Ben bunu gerek hükümetteki arkadaşlarımıza gerekse topluma da sendikalara da işverenlere de anlatmaya devam edeceğim. Karşımda halen daha ciddi bir direniş vardır. Çünkü dediğim gibi çoğunluk bunlardır ama ben hakkını veren azınlıkla mücadele ederek, birlikte yürüyerek haksızlık yapanların da üzerine yürüyerek bu görevde olduğum sürece bunun peşini bırakmayacağım.

 “Karşımda halen daha ciddi bir direniş vardır. Çünkü dediğim gibi çoğunluk bunlardır ama ben hakkını veren azınlıkla mücadele ederek, birlikte yürüyerek haksızlık yapanların da üzerine yürüyerek bu görevde olduğum sürece bunun peşini bırakmayacağım.”

 

  • YENİDÜZEN: Herhangi bir sıkıntı var mı? Yoksa birileri sürekli bunu gündeme getirip manipüle mi ediyor?
  • Zeki ÇELER: Ta baştan beri duruşumuzu gösterdik. Bu toplumun yararına olabilecek her türlü konuda biz bu hükümette var olmaya devam edeceğiz. Hükümete ikide birde laf atanlara karşı duruşumuzu söyledik. Yorulduk, cevap vermekten yorulduk.
    Sıkıntı yoktur. Tamamen manipülasyon, yalan zinciri. Nereden uydururlar gerçekten bilemiyorum ama dedikoduyu da geçti artık bu iş. Ama gördüler ki biz bu ülkenin sadece ekonomide değil her alanda düzgün noktaya gelebilmesi ve kendi ayakları üzerinde durabilmesi için varız. Ama vatandaş da bizim yanımızda duracak. Biz herhangi bir zammı ya da vatandaşın cebinden çıkacak kararı canımız çok çeker diye ya da ‘eyi gelsin kendilerine’ diye değil gerçekten zorunlu olduğumuz ve onun dışında yapılabilecekler zamanında yapılmadı ve şuan yapmak zorunda olduğumuz için yapıyoruz. Ama şimdi biz Bakanlar Kurulu’nda 2 haftadır yoğun mesai harcarken, özellikle vergiler konusunda gayet hassas davranacağız ve bu konuda korkusuzuz. Şuan bir örnektir Çalışma Bakanlığı’nın ısrarla işyerlerini denetlemesi, kayıt dışı işçi bulduğunda ceza yazması, bunu affetmemesi. Bunu tüm ilgili bakanlıklar yapacaktır. Bunu yaptığımızda vatandaş görecek. Bu hükümet doğru noktalara dokunuyor. O zaman doğrusuna dokunulduğu için vatandaş da doğrusunu yapacak.  Ama bu sosyal medya yedi bitirdiği ortalığı. Sosyal medyada 3 tane “like” daha fazla alınsın diye…

 “Hiçbir şeyden memnun olmayan, her konuda çıkıp eleştiri yapıp, her konuda uzmanlık taslayan, birilerine laf atmaya çalışan kişilerin ciddi psikiyatrik tedaviye ihtiyaçları vardır.”

 

  • YENİDÜZEN: Sizde sosyal medyayı fazla kullanıyorsunuz. Bazen de agresif oluyorsunuz. Bakan olarak biraz daha ‘ağır’ olmanız bekleniyor mu yoksa Zeki lafını esirgemez mi?
  • Zeki ÇELER: Lafımı esirgemem, söyleyeceğimi de söylerim. Makamımın ağırlığını veriyorum. İşini doğru düzgün yapan işverenlerle de aram çok iyidir. Bu konularda müthiş de bana destek oluyorlar. Öbürleridir benimle esas uğraşan. Onlara da lafımı esirgemem. Normal vatandaşa da lafımı esirgemem. 1 Mayıs’ta iş yerlerini kapattık diye bize dünyanın lafını edenler geçen yıl “niçin kapanmadı” diyenlerdi. Bir gün önce ‘benzinciler insan değil mi, işçi değil mi’ diyenler kapatma kararı alındığında ‘biz benzini 1 Mayıs’ta nereden koyacağız’ dedi. Bu insanlar gerçekten psikiyatriste gitsinler. Yani hiçbir şeyden memnun olmayan, her konuda çıkıp eleştiri yapıp, her konuda uzmanlık taslayan, birilerine laf atmaya çalışan kişilerin ciddi psikiyatrist tedaviye ihtiyaçları vardır. Ama bazen de eleştiri görürüm, kaydederim, ilgili arkadaşa veririm, ‘haklıdır buna bir bakalım’ derim.  Dönerim o vatandaşa da cevap yazarım. Yani korkusuzum ve umurumda da değil. Ben bakan ve milletvekili olmadan ne isem, oyum. Bakan ve milletvekili olmadan önce ne olduğumu unutmadığım gibi ne olacağımı da unutmam. O yüzden vatandaş da emekçi de bundan cesaret alarak bize destek olmaktadır.

 

 

 

Röportaj Haberleri