Ölümün sessiz uğurlayıcıları: Gassallar

Gassallık mesleğinin çoğu kişinin bilmediği, görmekten kaçındığı yönlerini; sabrın ve derin bir inancın hüküm sürdüğü bu kutsal görevi, Lefkoşa Türk Belediyesi’nde gassal olarak görev yapan Melek İspiroğlu ve Sait Asi, YENİDÜZEN’e anlattı…

Yasmin MORAN

Bu yazı dizisinde, sıradan gibi görünen ama aslında her biri kendi içinde olağanüstü hikayeler barındıran mesleklerin gerçekliğiyle tanışacağız. Korkarak baktığımız mesleklerin iç yüzüyle aydınlanacak, hayranlıkla izlediğimiz işlerin perde arkasındaki zorluklarıyla tanışacağız.

Belki kendimizi hiç hayal etmediğimiz bir mesleğin maneviyatıyla tanışacak, belki de hayranlık duyduğumuz işlerin ne denli ağırlık taşıdığını göreceğiz.

Her mesleğin kendine özgü bir yükü, görünmeyen bir hikayesi vardır. Dışarıdan bakınca "Ne kadar rahat iş" diye düşündüğümüz; bir de "Ben bu işi asla yapamazdım" diyerek hayretle izlediğimiz meslekler... Gördüğümüz kadarıyla yorum yapar, o mesleği yapıp yapamayacağımızı düşünürüz. Fakat bir mesleği gerçekten anlamak istiyorsak, yüzeyde değil derinlerde gezmeliyiz. İşin ruhuna inmeden, özüne dokunmadan onun ne anlama geldiğini anlayamayız.

Gassal (ölü yıkayıcıları), çoğu kişinin yalnızca uzaktan bildiği; ancak içinde derin bir sabır, inanç ve güçlü bir psikolojik direnç barındıran kutsal bir meslek. Her gün hayatla ölüm arasındaki ince çizgide görev yapan gassallar, yalnızca bir bedeni yıkayıp kefenlemiyor; aynı zamanda acı içindeki ailelerin sessiz tanığı, son vedaların görünmeyen uğurlayıcıları oluyorlar. Bu meslek, fiziki olarak yorucu olsa da, asıl yük psikolojiktir. Bebek cenazeleri, genç yaşta kaybedilen canlar, kazalar ya da felaketlerde yaşanan kayıplar gassalların hafızasında silinmez izler bırakıyor. Tüm bu zorluklara rağmen Melek İspiroğlu ve Sait Asi gibi mesleğine gönül vermiş kişiler, bu işi yalnızca bir görev değil, insanlığa hizmet olarak görüyorlar, hem ölene hem de geride kalanlara...

Lefkoşa mezarlığında yer alan Defin İşleri birimine gittiğim an içimde büyük bir merak vardı. Bir yandan heyecanlı, bir yandan da gergindim ama bunu yansıtmamaya çalışıyordum. Gassallık gibi ağır ve özel bir mesleği icra eden insanlarla birebir konuşacak olmak ve röportaj yapacak olmam benim için oldukça özeldi.

Melek İspiroğlu beni sıcakkanlılıkla karşıladı. Röportajımıza başlamak üzere yıkama odasına ilk adımımızı attığımızda, gözüm hemen bebekler için olan tabutlara takıldı. Bu, duygusal olarak etkilendiğim anların başlangıcı...

Melek İspiroğlu ve Sait Asi, özel kıyafetlerini giyerek kadın cenazelerinin yıkandığı bölüme geçtik. Yıkama odasına ilk adımımı attığımda, kalbimde tarif etmesi güç bir his belirdi. Etrafı incelemeye başladım. Yıkama odası temiz, düzenli ve sterildi. Oradaki buhur ve çiçek suyu kokusu hemen hissediliyordu; fakat bunun yanında tanımlayamadığım, hafif ama derin bir başka koku daha vardı… Ne kötüydü ne de rahatsız edici. Aksine, içime işleyen bu kokuyu kendimce "son durak kokusu" olarak adlandırdım.
O an, ölümün ne kadar yakın, ne kadar gerçek ve aynı zamanda ne kadar sessiz olduğunu bir kez daha hissettim.

“Ailelerin acılarına ortak oluyoruz”

SORU: Gassal olma yolculuğunuz nasıl başladı? Bu mesleği ne zamandan beri yapıyorsunuz?

Melek İspiroğlu: “Bu mesleğe 19 yıl önce başladım. Eşim de bu işi yapıyordu. Aramızda zaman zaman bu konuyu konuşuyorduk. Sonrasında bir kadın gassal emekli oldu, onun yerine ben başladım. İlk zamanlar gerçekten çok zorlandım. Hala da zorlandığım anlar oluyor. Ama bu mesleğin güzel yanları da var; bu bir insanlık hizmeti, hem ölülere hem de dirilere hizmet ediyoruz. Cenazelere hizmet etmek manevi olarak çok güçlü bir sorumluluk. Ailelerin acılarına ortak oluyoruz. Anlatılacak çok şey var aslında ama çoğu zaman susmayı tercih ediyoruz.”

Sait Asi: “Ben de 19 yıldır bu işi yapıyorum. Mezarlıkta daha önce farklı bir birimde çalışıyordum. Bir gassal emekli olduktan sonra bu mesleğe geçiş yaptım. Her işin kendine göre bir zorluğu vardır ama bu mesleği dışarıdan gören çoğu insan neyle karşı karşıya olduğumuzu bilemez.”

 

“Fiziksel yorgunluk geçiyor ama psikolojik yorgunluk asıl zor olanı”

SORU: Mesleğinizin en zor yanları neler?

Melek İspiroğlu: “Bebek ve çocuk cenazeleri en zorlandığım anlar. Bir bebek cenazesini yıkadıktan sonra hastanelik olduğum zaman oldu. Bir keresinde hem anne hem bebeğini yan yana koyup yıkamak zorunda kaldığımda yaşadığım duyguyu tarif edemem. Genç yaşta hayatını kaybeden gençlerin hüznü, ailelerin gözyaşları bizi çok etkiliyor. Fiziksel yorgunluk geçiyor ama psikolojik yorgunluk asıl zor olanı.”

Sait Asi: “Bir gün gasilhaneye kendi torunum yaşında bir bebek geldi. Aileyle birlikte biz de göz yaşlarımızı tutamadık. Ailelerin tepkilerini anlayışla karşılıyoruz. Kimi zaman çok sert tepkiler alıyoruz ama o acının içinde her şey normal. Saygıyla karşılıyoruz. İnsanlar ne iş yaptığımı sorduklarında gassalım dediğimde, bazen küçümseyen veya iğrenen tepkiler alıyorum. Ama biz de insanız, bizim de evimiz, ailemiz var. Bu önyargılar gerçekten kırıcı oluyor.”

 

“Adıyaman’da geçirdiğim 3 gün, 30 yıla bedeldi”

6 Şubat 2023'teki büyük depremde gönüllü olarak görev alan Melek İspiroğlu:

“Kızımla birlikte deprem zamanı Adıyaman’a gittim. Orada geçirdiğim 3 gün, sanki 30 yıla bedeldi. Psikolojik olarak çok ağırdı. Döndüğümde günlerce uyuyamadım. Oradaki cenazeleri anlatmakta hala zorlanıyorum. Kıbrıs’a döndükten sonra 5 gün boyunca evimize dahi gidemedik. Yine de görevimizi bırakmadık. O anları asla unutamam.”

 

Aile yakınlarının yanlış anladığı o konuyu açıkladı…

Melek İspiroğlu: “Bazen cenaze yakınlarını yıkama aşamasına davet ettiğimizde, ‘yardım mı istiyorsunuz?’ gibi olumsuz tepkiler alıyoruz. Biz yardım istemiyoruz, bu bizim işimiz. Sadece cenaze yakınlarını son görevlerini yerine getirmek istiyorlarsa diye soruyoruz.”

 

“Doğduğumuza nasıl inandıysak, ölüme de öyle inanıyoruz”

SORU: Mesleğinizin zorluğunu hafifletmek için psikolojik destek alıyor musunuz?

Sait Asi: “Biz kendi kendimizi avutuyoruz, birbirimize destek oluyoruz.”

Melek İspiroğlu: “Bizler kendi kendimizin psikoloğuyuz. İnancımız bize en büyük destek. Doğduğumuza nasıl inandıysak, ölüme de öyle inanıyoruz. Bu işi Allah rızası için yapıyoruz, insanlığa hizmet ediyoruz. Bu da bizi ayakta tutuyor.”

 

“6 Şubat depremi… O zaman yaşananları hiçbir zaman unutamayacağız”

SORU: Mesleğinizde yaşadığınız en unutulmaz ve zor an neydi?

Melek İspiroğlu: “Bir anne ve bebeğin cenazesi... O anları hiç unutamıyorum, yıkama sırasında fenalaştım.”

Sait Asi: “Halil Falya’lının cenazesiydi. Kazada vefat eden cenazeler beni derinden etkiliyor. Denizde bulunan mülteci cenazelerini yıkamak da çok zor bir deneyimdi. Ama 6 Şubat depremi… O zaman yaşananları hiçbir zaman unutamayacağız.”

 

“Her meslek değerlidir, ama bu meslek kutsal bir görev”

SORU: Mesleğinizle ilgili son olarak ne söylemek istersiniz?

Sait Asi: “İnsanlar bu işi küçümsememeli. Biz bu mesleği severek yapıyoruz. Her meslek değerlidir, ama bu meslek kutsal bir görev.”

Melek İspiroğlu: “Genç nesillere de tavsiye ediyorum. Bu işte odaklanacaksın, işini yapacaksın. Buradan çıktığında kafandan silip hayatına devam edeceksin. Ölüm hayatın gerçeği. Biz buna her gün şahit oluyoruz.”

 

FOTOĞRAFLAR BURÇİN AYBARS

Özel Haber Haberleri