Modern kölelik

İnsan Ticareti Mağdurları için Adalet Projesi Koordinatörü Ahmet Türkdoğan, İnsan Ticareti Mağdurları için Adalet Projesi avukatı Sevilay Yıldırımer ve Deniz Düzgün, proje kapsamında yaşadıklarını, verileri YENİDÜZEN’le paylaştı

Fayka Arseven KİŞİ

2019 Mayıs ayında başlayan ‘İnsan Ticareti Mağdurları için Adalet Projesi’ndeki bulgular, ülkemizdeki insan ticaretinin acı gerçeğini ortaya koydu, proje avukatları karşılaştıkları durumlar karşısında mağduriyetin büyüklüğünü anlatmaya çalıştı, ‘modern kölelik’ vurgusunda bulundu.

Kısa bir dönemde 271 mağdurun kendilerine ulaştıklarını dile getirdi, sayının bunundan kat be kat fazla olduğuna dikkat çekildi.

En  fazla mağduriyet yaşanılan konu ‘çalışma izinleri’ ve ‘maaş alamama’ noktasında  olurken, farklı sektörlerde birçok sorun barındığı ifade edildi.

Bu hafta İnsan Ticareti Mağdurları için Adalet Projesi Koordinatörü Ahmet Türkdoğan, İnsan Ticareti Mağdurları için Adalet Projesi avukatı Sevilay Yıldırımer ve Deniz Düzgün ile projenin amacını, varılan sonuçları ve nelerin yapılması gerektiğini konuştuk.

  • YENİDÜZEN: Projenin amacı neydi?
  • Ahmet Türkdoğan: Projemiz AB tarafından finanse edilmekte olup, Kıbrıs Türk Barolar Birliği ve Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı işbirliği ile uygulanmaktadır. Projemiz 2019 Mayıs ayında başladı.
    Projenin iki amacı vardı. Biri; yasal mevzuatın düzenlenmesi, insan ticaretine dair belirli kaynaklar vardı. Uluslararası sözleşmeler de vardı. Ama insan ticaretinin tanımı herhangi bir yasada mevcut değildi. İnsan Ticareti Yasası yoktu. Dolayısı ile yasal ve kurumsal çerçevenin geliştirilmesine dair çalışmalar yapıyoruz..
    İkincisi ise; bu insanlara adli yardım verilmesidir. Bu hem mahkemede ücretsiz destek olmaktı,   hem de mağdur hattına ulaşan insanlara birebir yardımcı olmaktı. Mevzuat düzenlemesiyle ilgili, Ocak ayından itibaren Meclis Hukuk Komitesi ile görüşmeler yaptık. Daha önce gündemde olan insan ticaretinin Ceza Yasası’nda tanımlanması süreci vardı, onun yeniden gündeme alınmasını talep ederek görüşmelere başladık.
     
  • Deniz Düzgün:  Dünyanın değişmesiyle alakalı, küreselleşmenin getirdiği aynı zamanda kapitalizmin getirdiği şeylerden biri de insan hakkı ihlalleri ve buna bağlı olarak insan ticaretinin dünyada da ülkemizde de artış göstermesidir.
    Biz de bu bunun aciliyetini fark ettik ve böyle bir projeye başvurduk.  Yasal anlamda ciddi boşluklar vardı. Hukuk Komitesi’nden milletvekili Fazilet Özdenefe, Doğuş Derya ve Sıla Usar ciddi çaba gösterdiler. İnsan ticareti ve kaçakçılığı suç kapsamına alındı. Bu suçları işleyenler için 10 yıla kadar hapislik var. Bu bir nevi bizi projemizle birlikte bazı şeylere hem ön ayak olmamızı sağlamış oldu hem de aynı zamanda görünürlük anlamında da, elimizi kolaylaştırmak anlamında da iyi bir adım oldu.
     
  • Ahmet Türkdoğan:  Kıbrıs Türk Barolar Birliği, Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı, Mülteci Hakları Derneği,.  Kuir Kıbrıs Derneği ve yerel avukatlar ile akademisyenler de bu sürece büyük katkı koyanlar arasındadır.
     
  • YENİDÜZEN: Yapılan değişiklikler yeterli miydi?
  • Deniz Düzgün: Yeterli değildir ama bu bile bizim için büyük adımdır.

“Projeye başlarken birçok vakanın gece kulüplerinden geleceğini düşünmüştük, fakat farklı sektörlerde hak ihlalleri mevcut. Tarım, bakıcılık, inşaat, ev içi temizlik gibi sektörler sömürüye açık.”

  • YENİDÜZEN: İnsan ticareti tanımın içerisine neler girer? Kim insan ticareti mağdurudur? Gece kulübünde çalıştırılan kadınlar mı? İnşaat işçisi mi, öğrenci mi?
  • Deniz Düzgün: Palermo Protokolü’nde bu tanımlama yapılmıştır. Bu protokol bizim iç hukukumuzun da bir parçasıdır. Projeye başlarken birçok vakanın gece kulüplerinden geleceğini düşünmüştük, fakat birçok farklı sektörde hak ihlalleri mevcut. Tarım, bakıcılık, inşaat, ev içi temizlik sektörü vb. sektörler sömürüye açık sektörler.”
    Her kim ki kötü şartlarda çalıştırılıyorsa, barındırılıyorsa, yatırımlarıyla ilgili sıkıntılar yaşıyorsa, maaşını almıyorsa, seyahat ve kimlik belgelerine el konuluyorsa, potansiyel  insan ticareti mağduru olabilir.
     
  • Sevilay Yıldırımer:  Aslında yapılanlar modern kölelik. İstismar varsa, bir yere gidiş gelişleri engelleniyorsa, esarete tabi kalıyorlarsa hepsi ayrı ayrı veya bir bütün olarak insan ticaretinin bulguları olabilir.

 “Her kim ki kötü şartlarda çalıştırılıyorsa, barındırılıyorsa, yatırımlarıyla ilgili sıkıntılar yaşıyorsa, maaşını almıyorsa, seyahat ve kimlik belgelerine el konuluyorsa, potansiyel insan ticareti mağduru olabilir.”

  • Deniz Düzgün:  İnsan ticareti ve insan kaçakçılığı arasındaki fark burada ortaya çıkar. ‘Bavullarını aldılar, kendileri geldiler’ gibi algı yaratılıyor. İnsan ticaretinde rızaya bakılmıyor. Bir insanın bir işte çalışmaya başlaması ve 2 yıl boyunca ihtiyat sandığı, sosyal sigortası yatmadan çalışmaya devam etmiş olması çalışanın rızasını göstermez. Çalışıyor evet, ama bir mağduriyet yaratılmıştır.
     
  • Sevilay Yıldırımer: Bir gece kulübünde çalışan kadını düşünün. Buraya gece kulübünde çalışmak için gelmeye rıza göstermiş olabilir ama bu durum, işverenin onu zorla ve uzun saatler çalıştırabileceği, onu borca bağlayarak seyahat özgürlüğünü kısıtlayabileceği anlamına gelmiyor. Gelinen aşamada yasa, artık çalışanın rızasına bakmaz ‘bu insan ticaretidir’ der. ‘Ben bunu yapmak isterim’ demesi bir kıstas olmaktan çıkar. Darp edilmeleri, hareket özgürlüklerinin kısıtlanması, yapmak istemediği işe zorlanması gibi şeylerde artık onun rızasına bakılmaz ve burada insan ticaretine bulgu yapılması muhtemeldir
     
  • YENİDÜZEN: En çok başvuru hangi sektörlerden ve hangi konulardan oldu?
  • Ahmet Türkdoğan: En fazla başvurulan konu ‘çalışma izinlerinin çıkarılmaması’ konusunda oldu. Çalışma iznine sahip olmak bir işçi hakkıdır. Çalışma iznine sahip olmadı demek, sigortadan, sağlıktan faydalanamaz demektir. Dolayısıyla bu bilinçli olsun veya olmasın bu da insan ticareti kapsamına girmektedir. İşçi haklarına yönelik yeni düzenlemelerin yapılması hususunda da ayrıca bir girişimimiz olacak.
     
  • Deniz Düzgün: “Bu kadar acil konu varken, bu çok mu önemli? diyenler olabilir ama bu durum ülkemizin acı bir gerçeğidir. Şu ana kadar ulaştığımız veya bize ulaşan mağdur sayısı azımsanamayacak kadar ciddi bir sayıdır ama hala bir çok mağdurun olduğuna eminiz ve farklı kanallardan her kesime sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Birçok insan mağdurdur ama nereye gideceğini nereye başvuracağını bilmez. Bunlar bize ulaştığında karşılıklı güven içerisinde sorunlarını dinliyoruz ve çözüm yolları bulmaya çalışıyoruz. 
    Muhaceret sıkıntısı yaşayan işçiler deport edilecekleri korkusu ile sessiz kalıyorlar. Oysa, Ceza Yasası’nda ‘eğer insan ticareti mağduru olduğuna bulgu yapılırsa’ Mahkeme veya polis tarafından muhaceret tahtındaki tüm işlemler askıya alınır. Mağdur bununla korunmaya çalışıldı. Bunun varlığına rağmen halen sıkıntılar yaşarız.
     
  • YENİDÜZEN: Polis ve muhaceret veya ilgili daireler bu konularda ne kadar ilgili, bilgili?
  • Sevilay Yıldırımer: Konu yeni bir konudur ve tüm kesimlerin ciddi eğitimlere ihtiyacı vardır. İnsanlar ülkelerine dönmek istiyor, muhasebecisine gidiyor yanlış yönlendiriliyor. Bu insanlar yapılması gerekenleri adım adım takip etseler hiçbir şekilde sıkıntı yaşamazlar.
     
  • YENİDÜZEN: Nedir bu adımlar?
  • Sevilay Yıldırımer: İşvereni veya işyeri ile ilgili sorun yaşayan işçiler ilk önce Çalışma Dairesi’ne gitmeli ve mağduriyetlerini belirten bir dilekçe yazmalıdırlar . Eğer İşverenden kaynaklı bir suiistimal varsa, Çalışma Dairesi ilgili dilekçeler ile tahkikat yapar ve işçinin mağduriyeti giderilmeye çalışılır. Bu süreçte, işçi deport edilemez.  Pasaportun işveren tarafından tutulduğu ve işçiye verilmediği durumlarda da yine Çalışma Dairesi’ne dilekçe yazılmalıdır. 
     

“271 mağdurdan çağrı aldık”

 “Bugüne kadar 271 çağrı aldık. Hepsiyle ayrı ayrı görüşmeye çalıştık. Farklı farklı sektörlerde mağduriyetler söz konusu. İnşaat, market, seks işçiliği, tarım, restoran, üniversite öğrencileri…”

  • YENİDÜZEN: 2 yıllık bir projenin yavaş yavaş sonuna geliyorsunuz. Bu süre içerisinde neler tespit ettiniz?
  • Ahmet Türkdoğan: Bizim ilk başta gailemiz yabancı uyruklu çalışanlara kendi dillerinde adli yardım verebilmekti.  Şu an farklı dillerde 21 farklı tercümanımız var.
    Biz görüşme yaparken de,  mahkeme safhasında da bu tercümanlardan destek alıyoruz. Bununla birlikte eğitimler düzenlemeye başladık. Polise bir eğitim kiti hazırlama çalışmamız var.
    Başladığımız zaman bir de mağdur hattı aldık. Mağdur olanlar bize ulaşabilsin diye…
    İlk başta elimizde veri yoktu. Bu veriler mağdur hattımıza gelen çağrılardan oluşmuş verilerdir. Bugüne kadar 271 tane çağrı aldık. Bunların hepsiyle ayrı ayrı görüşmeye çalıştık. Farklı farklı sektörlerde mağduriyetler söz konusu. İnşaat, market, seks işçiliği, tarım, restoran, üniversite öğrencileri…
    Gece kulüplerinde mağduriyetler var, bize de ulaşamamalarının belirli sebepler var ama bir şekilde onlara da daha fazla ulaşmalıyız.
    Şu ana kadar, Bangladeş, Hindistan, Kamerun, Kenya, Nijerya, Pakistan, Senegal, Türkiye, Ukrayna ve KKTC’den  başvurumuz oldu.
    Konuların ise yüzde 75’i çalışma izinlerinin çıkarılmaması, ve maaşlarının ödenmemesine ilişkindi. Bu maaşlar 1 ay ödenmeyen maaşlar değildir. 3 aydan 1 yıla kadar maaş almayan işçiler vardır. Bunlara elimizden geldiğince destek olmaya çalıştık, çalışıyoruz da…

 “Aslında yapılanlar modern kölelik. İstismar varsa, bir yere gidiş gelişleri engelleniyorsa, esarete tabi kalıyorlarsa hepsi ayrı ayrı veya bir bütün olarak insan ticaretinin bulguları olabilir.”

 “Hepsi ayrı bir trajedi”

  • YENİDÜZEN: Gelen 271 telefonda sizi en çok hangisi etkiledi?
  • Sevilay Yıldırmer: Hepsi kendi içerisinde farklı bir trajedidir. Hepsinin ayrı ayrı hikayesini dinlediğiniz zaman çok ciddi şekilde etkilenirsiniz. Beni en çok etkileyen bir danışmanlık şirketi tarafından farklı sektörlerde ciddi istismar ve hak ihlalleri yaşayan bir kadının hikayesidir. O kadar kötü bir hikaye yaşadı ki hiçbir şey o kadının mağduriyetini gideremez.
     
  • Deniz Düzgün: Bazı insanlar çok rahat yaşar ülkemizde ama bazı insanlar da gerçekten sefalet içerisindedir. Basına yansıyan bir inşaat şirketinin, çalışanlarına sağladığı yeri gördüğümüz zaman içler acısıydı. Mahkeme bile fotoğrafları görünce ‘insan ticareti bulgularına ulaşılabilecek bir durumdur’ dedi. Bu sorunları öteleyemeyiz. Doğrudur ülkemizde çok daha önemli şeyler olabilir ama bu insanların mağduriyetleri de göz ardı edilmemelidir.

 “Söz verilen işlerden başka işlerde çalıştırılıyorlar, kötü şartlar altında barındırılıyorlar, tehdit ve baskı altında çalıştırılıyorlar, çalışma izinleri konusunda sıkıntı yaşıyorlar.” 

  • Sevilay Yıldırımer: Birkaç danışmanlık şirketi var ama bir sürü  de iş takipçisi var. Bu insanları ülkeye getiriyorlar ama ondan sonrası için bir şey yapmıyorlar veya söz verilen vaatler yerine getirilmiyor. Deniz’in de söylediği gibi o inşaat şirketindeki çalışanlar bu ülkeye gelebilmek için 7’şer bin Euro ödediler. Ama 20 kişilik kalmaları gereken odalarda 60’şar kişi kalıyorlardı. Çok kötü şartlar altında yaşadıklarını gözlerimizle gördük. Ayda bir tavuk yemişler onun dışında her gün patates, pilav, makarna ile beslenmişler. Orada çok bariz şekilde insan ticaretini gördük.

“Mağdurlar, yaşadıkları talihsiz olaylardan dolayı bize ulaşmaya çekiniyorlar. Birçok yabancı uyruklu işçi buraya büyük umutlarla geliyor ve geldikleri zaman yaşadıkları hak ihlalleri neticesinde güven sorunu yaşıyorlar.”

  • Ahmet Türkdoğan: “Mağdurlar, yaşadıkları talihsiz olaylardan dolayı bize ulaşmaya çekiniyorlar. Bir çok yabancı uyruklu işçi buraya büyük umutlarla geliyor ve geldikleri zaman yaşadıkları hak ihlalleri neticesinde güven sorunu yaşıyorlar. Söz verilen işlerden başka işlerde çalıştırılıyorlar, kötü şartlar altında barındırılıyorlar, tehdit ve baskı altında çalıştırılıyorlar, çalışma izinleri konusunda sıkıntı yaşıyorlar.”  ‘Gerçekten yardımcı mı olacaklar yoksa işverenin tarafında mı ?’ sorusu akıllarında dönüyor. Biz kafalarındaki o negatif fikri aşmaya çalışıyoruz. Bunun için de elimizden geldiğince de hem medyayı hem de sosyal medyayı kullanıyoruz.
    Gece kulübünde çalışan 6 kadının bize ulaşmasının en büyük sebebi de bu oldu.
     
  • Sevilay Yıldırımer: 6 kadın gece külünde zorla tutulur. Dışarı çıkamazlar. Ama gece kulübü kapalıdır, pandemi döneminde bile çalıştırırlar ama alacaklarını alamazlar. Ülkelerine dönmek isterler ama maaşlarını da almak ister. Kartlarımızı ulaştırdığımız bir başka gece kulübü çalışanı bu kadınlara kartımızı verir. Aslında farklı gece külünde çalıştıkları için de çok güven duymazlar. Kadınlar kartımızı alır ama aramaya cesaret edemezler. 1 hafta sonra yolda giderken bizim bilbordumuzu görürler. Karta bakarlar numaralar aynı. O zaman güven duyarlar ve anında bizi ararlar. Görüştüğümüzde de ‘biz size daha önce ulaşmak isterdik ama güvenemedik, çok korktuk’ dediler. Şuan bu çalışanlar ülkede değil, ama biz onlardan vekalet aldık bu hafta davalarını açıp, en azından maddi alacaklarını almaları konusunda onlara destek olmaya çalışacağız.

 “Devlet buna sahip çıkmalı”

  • YENİDÜZEN: Proje mayıs ayında bitecek? Ondan sonra ne olacak?
  • Sevilay Yıldırımer: Bizim amacımız bu mekanizmanın devlet eliyle oluşmasını sağlamaktır.  Bizim tarafımızdan pilot olarak yapılan bu projeler devlete yol göstericidir. Bu adli yardım sisteminin ne kadar önemli olduğu ortadadır.Mağduriyet yaşayanlar bize, 0542 862 00 60 numaralı telefondan 7\24 ulaşabilirler.
     
  • Deniz Düzgün: Bu projenin dışında aynı zamanda Mülteci Hakları Derneği’nin insan ticareti ile mücadele kapsamında yürüttüğü Commit projesinin de paydaşları arasındayız. Paydaşları arasında  İçişleri Bakanlığı, Çalışma Dairesi, SOS, Kuir Kıbrıs Derneği, Ombudsman, Gazeteciler Birliği bulunmaktadır. Onlarla birlikte projede çalışmalarımızı yürütüyoruz. Unutulmamalıdır ki bu tür projelerin devam edebilmesinin sağlanması, yalnız sivil toplum örgütlerinin değil aynı zamanda Devletin de görevidir ve şu an Devletin içinde bu yapılanma olması mümkün olmasa bile sivil toplum örgütlerine destek verilmesi çok önemlidir.

  

Röportaj Haberleri