“Malınız olmadan 45 yıl, Yeşil Hat’tın kuzeyinde veya güneyinde, bu adil mi?”

YENİDÜZEN’e konuşan tanınmış Kıbrıslı Rum Avukat Achilleas Demetriades, Kıbrıs sorununda mülkiyet konusunu çözmekteki en büyük sorunun “değer biçme” olduğunu söyledi

Ödül Aşık ÜLKER

Tanınmış Kıbrıslı Rum Avukat Achilleas Demetriades, Kıbrıslı Türkler’in de güneyde kalan mallarıyla ilgili mahkemeye gidebileceğini söyleyerek, güneydeki Türk mallarıyla ilgili Vasilik Yasası’nın AİHM önünde test edilmediğini vurguladı.

Demetriades, “AİHM denetleme organıdır, dava oraya gittiğinde Kıbrıslı Türkler için Cumhuriyet’teki sistemin etkin olup olmadığına karar verir. Strasbourg’un güzelliği de budur çünkü o yeşil hattın iki tarafını, ait olduğumuzu söylediğimiz, Avrupa insan hakları kriterlerini karşılama bakımından denetler. İnsanlar mahkemeye gider çünkü siyasi süreç onları başarısız kılmıştır. Malınız olmadan 45 yıl, Yeşil Hat’tın kuzeyinde veya güneyinde, bu adil mi? Tabi ki değil” diye konuştu.

Avukat Demetriades, Kıbrıs sorununda mülkiyet konusunu çözmekteki en büyük sorunun değer biçme olduğunu belirterek, iki liderin malların değeri konusunda anlaşması gerektiğini kaydetti.

 “Malınız olmadan 45 yıl, Yeşil Hat’tın kuzeyinde veya güneyinde, bu adil mi? Tabi ki değil. Bu bir insan hakkı konusudur, temsilcilerimiz tapular ve değerleri konusunda anlaşmalıdır. Bunun siyasetle alakası yoktur, bu insan haklarıyla alakalıdır. Avrupa Hukuku, Kıbrıs adasında yeni toplumun üstüne inşa edilebileceği bir temeldir”

Demetriades şöyle konuştu:

“Eğer liderlerimiz X (malın değeri) konusunda anlaşamazsa, uyuşmazlık çözüm mekanizması X’e karar verir veya başka düzenlemeler yapılır. Belki de Kıbrıs sorununda bir ara çözüm olarak, sadece Kıbrıslı Rumların mal davaları değil, Kıbrıslı Türklerin Cumhuriyet’in kontrolündeki bölgelerdeki malları için olan davaların da görüleceği bir ön-Federal Taşınmaz Mal Komisyonu kurarız.”

Mevcut tek uyuşmazlık çözüm mekanizmasının Taşınmaz Mal Komisyonu olduğunu vurgulayan Demetriades, “Bu bir insan hakkı konusudur, temsilcilerimiz tapular ve değerleri konusunda anlaşmalıdır. Bunun siyasetle alakası yoktur, bu insan haklarıyla alakalıdır. Avrupa Hukuku, Kıbrıs adasında yeni toplumun üstüne inşa edilebileceği bir temeldir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1960’ta anayasaya dahil edildi ve bunu değiştiremeyiz. Uluslararası anlaşmalar yasaların üstündedir. Avrupalı olmak mı istiyoruz? Cevabımız evetse, hadi ispatlayalım” diye konuştu.

AİHM’deki Güney’de kalan Rum malları konusunda ilgili davaların da bilinen avukatı Achilleas Demetriades, güven yaratıcı önlem olarak iki tarafın tapu kayıt otoritelerinin bir araya gelip tapular konusunda uzlaşma yapabileceğini söyledi.

 “Neden güven yaratıcı önlem olarak kapalı Maraş’la ilgili iki toplumlu bir komite kurmuyorlar? Tapuları kontrol edip, içeri girip Maraş’taki binaların durumları konusunda karar verebilirler” diyen Demetriades, İngiliz Koloni Hükümeti’nin Evkaf  mallarına zarar verdiğini kabul ettiğini ve bunu 1960 yılında 1.5 milyon sterlinle tazmin ettiğini söyledi.

   Demetriades, “Eğer bir şikayetleri varsa, bu İngiliz Hükümeti’ne karşı olmalıdır, Kıbrıslı bireylere değil” diye konuştu.

  • Soru: Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) iç hukuk yolu olarak kabul edildi ve bir süre çok etkin çalıştı ama sonrasında tazminat ödeme noktasında bazı sıkıntılar ve başka sorunlar yaşanmaya başladı. Bu problemler uluslararası hukuk bağlamında veya geçerli iç hukuk olmaktan çıkarılma gibi sıkıntılar ortaya çıkarır mı?
  • Demetriades: TMK’nın işleyişini etkilemekte olan, yapısal problemlere yol açan, süreklilik arz eden etkisizliğini ispatlamak için açılan davalar devam ederse evet, ama tazminat ödenirse ve davalar hızlı, düzgün ve Avrupa Sözleşmesi’nin adil yargılanma kriterine göre işleme alınırsa, korkacak birşeyleri yok, böyle olmazsa var.
     
  • Soru: Maraş’taki mülkler konusunda süregelen bir tartışma var. KV Mediterranean Ltd. Maraş’taki apart hotelini geri almayı ve aynı zamanda kullanım kaybı ödenmesini ve ayrıca faiz talep ediyor. Diğer yandan Evkaf da Maraş’taki malların kendisine ait olduğunu iddia ediyor. Bu mülkler kimin?
  • Demetriades: KV Mediterranean Ltd. mülkünü geri almak istiyor. Ayrıca 1974’ten bugüne kullanım kaybının ödenmesini ve faiz talep ediyor. Onların savunduğu şey, “bu mal bizimdir, onu kullanamıyoruz. Mülk kapalı bölgede olduğu için içinde yaşayan ve çıkarları çatışan Kıbrıslı Türkler de yok. Dolayısıyla biz mülkümüzü geri istiyoruz ve tazminat talep ediyoruz”. Bunun üstüne Evkaf  “hayır, bu sizin mülkünüz değil” diyor. TMK da bu konuda hem fikir oluyor ve “bu Evkaf’a aittir” diyor, biz de “hayır” diyoruz. Sorun bu noktada ele alınacak.
    Ortada iki argüman var, biri “Evkaf ‘ın 1960 anlaşmasıyla bağlantılı bu iddiası hala var mı” ve ikincisi “AİHM bu konuyu daha önce ele aldı mı” çünkü eğer bunu yaptıysa bu bizim davamızla alakalıdır. Öncelikle ikincisini cevaplayalım çünkü o daha kolay. AİHM’in daha önce, Xenides-Arestis davasında, bu konuyu ele alma fırsatı olmuştu. Arestis’in evi kapalı Maraş’taydı, davasını direkt Strasbourg’a götürdü çünkü o dönemde TMK yoktu ama Türkiye itiraz etti. Türkiye kendi argümanlarını verdi. Davacı argümanlarını verdi, kısacası “mülkün sahibi benim, işte tapum” dedi ve Kıbrıs hükümeti de bunu destekledi. Türkiye “hayır, mülk Evkaf’a aittir” dedi ve mahkeme kararını verdi. Mahkeme teknik olarak davacının mağdur olup olmadığı konusunda karar verdi. Mağdur olmak ve dolayısıyla dava açmaya uygun olabilmek için mülkün sahibi olmanız gerekir. Soru net, mülkün sahibi kim? O davada cevap Xenides-Arestis idi. Bu davanın kabuledilebilirlik aşamasıydı ve bunun kararı 14 Mart 2005’te alındı. Bir sonraki adım, davanın esası hakkındaki hükmün verilmesidir. Esasla ilgili hüküm de 22 Aralık 2005’te çıktı ve Türkiye hükümeti esasla ilgili “Xenides-Arestis mağdur değildir, dava ileriye götürülemez” demişti. AİHM toplandı ve “bu konuyu daha önce değerlendirdik, Xenides-Arestis mağdurdur ve ilerliyoruz” dedi. Bu mesele karar için mahkemenin önüne gitti ve karar verildi.


 


“(Evkaf’a verilen) zararın sebebi, İngilizlerin yasayı değiştirerek malları satması veya kamulaştırmasıdır”

   Ama daha büyük bir mesele var, o da Evkaf’ın bu iddialarının kökeni. Eğer doğru anladıysam, iddiaların kökeni İngiliz Koloni Dönemi’nde Evkaf’a zarar veren bazı uygulamalar yapıldığıdır. Bu zarar önemlidir çünkü topraklarını kaybettiler. Eğer kayıtlara bakarsak, bu zararın miktarı  Kıbrıslı Türkler tarafından yaklaşık 4 milyon sterlin olarak belirlenmiştir. Anlaşmadan önce, Kıbrıslı Türklerin Koloni Hükümeti’nden kabul ettikleri bu büyük zararı tazmin etmesini talep eden bir görüş bildirisi var. Bu zararın sebebi, Evkaf mallarının devredilememesi kuralına rağmen, İngilizlerin yasayı değiştirerek bunları satması veya kamulaştırmasıdır. İngilizler bunu kabul etti ve “tamam, sorunu kabul ediyoruz. Bu konuları yeni cumhuriyet doğmadan çözüme kavuşturacağız ve bununla ilgilenmeliyiz” dedi. Müzakere ettiler ve Kıbrıs Cumhuriyeti Kuruluş Anlaşması’nın U ekinde “Kıbrıs Türk Cemaatine Mali Yardım” başlığı altında bir sistem oluşturuldu ve Koloni Hükümeti’nin Evkaf’a yaptığı tüm yanlışlıklara karşılık Kıbrıs Türk Toplumu’na 1.5 milyon Sterlin verileceği belirtildi. Şöyle yazılmıştı, “Evkaf Yüksek Meclisi dahil olmak üzere Türk Cemaati’nin, Birleşik Krallık Hükümeti’nden veya Kıbrıs Sömürgesi Hükümeti’nden, Kıbrıs’ın idaresinden veya Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasından mütevellit veya bununla ilgili, veya başka türlü, hiçbir mali talebi bulunmayacak, ve bundan böyle Türk Cemaati tarafından veya onun namına böyle talepler yapılmayacak.” Hukuki anlamda bu yükümlülüğün ortadan kalkması anlamına gelir. Bunu kim imzaladı? Bu Dr. Kücük ve Sayın Denktaş tarafından imzalandı. Dr Küçük sadece başkan yardımcısı değil aynı zamanda Evkaf Yüksek Konseyi’nin de başkanıydı. Yani onun imzası sadece Kıbrıs Türk toplumunu değil, Evkaf Yüksek Konseyi’ni de temsil ediyordu. Bunu Evkaf dahil, tüm Kıbrıs Türk taleplerinin karşılanması için imzaladılar. Evkaf gibi başka konular da gündeme getirildi. Ama esas konu Evkaf’tı ve Dr. Küçük ile Denktaş bunu 6 Temmuz 1960’ta imzaladı.

“Yarım milyon sterlin neden kişisel hesaba yatırıldı?”

İlginç olan 1.5 milyon sterlinin 500 bini Dr. Küçük ve Sayın Denktaş’ın bir Türk bankasında açacakları ortak hesaba yatacaktı ve 500 bin oraya yattı. Bunun makbuzu Dr. Küçük ve Denktaş tarafından 1 Ağustos 1960’ta imzalandı. İngiliz yönetimi çok şey yaptı ama pek çok insan İngilizlerin bunun bedelini ödediğini unutmuş görünüyor. Anladığım kadarıyla kalan 1 milyon sterlin de ödendi, bunun aksini iddia eden de yok. Bence ilginç olan soru, yarım milyon sterlin neden onların kişisel hesabına yatırıldı? Daha da ilginç olan, metinde yazdığı gibi, bu paranın nereye harcandığına dair belgeler temin edildi mi? Benim değil, Kıbrıs Türk Toplumu’nun hem ortak hesaba yatan yarım milyon sterlinin hem de kalan bir milyon sterlinin nereye gittiğini bulması lazım. Bu konuda hüküm vermek bana düşmez, ancak “Evkaf Yüksek Meclisi dahil Kıbrıs Türk Toplumu’nun İngilizlerin koloni döneminde onlara verdiği zarar konusunda hiçbir talebi olamaz” deme hakkına sahibim. Kısacası bu talepler karşılanmıştır diyorum. Buradaki önemli nokta, eğer Evkaf’ın bu iddiaları bağımsızlıktan önce çözüldüyse, Evkaf şimdi, 2019’da ya da 2005’te Xenides-Arestis davasında bu iddiaları nasıl ortaya atabilir? Bu iddialar nasıl yaşar?


“Gazimağusa Mahkemesi”nin Maraş kararı düzmece”

KV Mediterranean Ltd’in mülkü kapalı Maraş’tadır ve Kıbrıs Tapu Kayıt Dairesi de bunun KV Mediterranean Ltd’e ait olduğunu söylüyor. Strasbourg’taki dava bunun üstünde dönecek, Türk tarafı “Gazimağusa Kaza Mahkemesi”nin 2005’teki “Maraş’taki herşey Vakıflara aittir” kararını getirecek. Bu düzmece bir karardır, çünkü mülkü etkilenen hiçbir Kıbrıslı Rum dinlenmemiştir. Ve daha da önemlisi, bahsettiğim 1.5 milyon Sterlin ile sağlanan uzlaşma yerel mahkemede gerçek anlamda tartışılmamıştır.

Şuna da dikkat çekmek isterim, Evkaf’ın bir şikayeti varsa, bu İngiliz Hükümeti’ne karşıdır. Şikayeti Lala Mustafa Paşa ve diğer vakıflara kadar gider ki bunlar bağımsızlıktan öncedir. Tüm bu iddialar çözülmüştür. Uzlaşma için kendilerine ödeme yapıldı ve hala mülkü geri mi istiyorlar? Eğer bir şikayetleri varsa, bu İngiliz Hükümeti’ne karşı olmalıdır, Kıbrıslı bireylere değil.

“Yasayı değiştirmek ve satışa izin vermek Koloni Hükümeti’nin kötü yönetimidir”

  • Soru: İngiliz Koloni Hükümeti Evkaf’a nasıl zarar verdi? Eğer Evkaf malları satılamazsa bunu nasıl yaptılar?
  • Demetriades: Sanırım 1944’te yasayı değiştirdiler ve sattılar. Yasayı değiştirmek ve satışa izin vermek Koloni Hükümeti’nin kötü yönetimidir. Yasal ya da değil, kötü yönetim ya da değil, 1.5 milyon sterlini alarak talepleri tamamıyla ve nihai olarak karşılanmış oldu. Eğer düşündükleri “1.5 milyon sterlini aldık ama hala taleplerimiz var” ise o zaman İngilizlerden istesinler.
    Benim pozisyonum çok basit, Evkaf İngiliz Koloni kurallarından zarar gördü. Bu kabul edildi ve uzlaşıldı. Bir avukat olarak anlayamıyorum, bir insan uzlaşıp, 1.5 milyon sterlini alıp şimdi de “bu geçerli değil veya bu konuda konuşmuyoruz ve hala taleplerimiz var” diyebilir. Kitaplardan ve belgelerden okuduklarımdan, benim bu konudaki hukuki değerlendirmem şudur ki, “Evkaf’ın zarar gördüğü iddiası” Koloni Hükümeti tarafından kabul edilmiş ve nihai bir uzlaşma ile tamamıyla tazmin edilmiştir.
     
  • Soru: KV Mediterranean davası AİHM’dedir. Türkiye bu konudaki görüşünü vermemiştir ve  mahkemeden 30 Temmuz’a kadar ek süre almıştır. Rum tarafı da pozisyonunu bildirmemiştir. Şimdi ne olacak?
  • Demetriades: Prosedür şöyledir, Strasbourg’ta davanızı dosyalarsınız, dava yazı işleri müdürlüğünde işleme alınır ve başvuru ihbaren bildirilir ayrıca bu bildiri mahkemenin internet sayfasında yayınlanır. Sonra davalı hükümete gönderilir ve eğer dostane çözüm bulunmadıysa, görüşü istenir. KV Mediterranean davasında dostane çözüm önerilmişti ama herhangi bir cevap alınmadığı için dostane çözüm önerimizi reddettiklerini varsayıyoruz ve dolayısıyla Türkiye’nin görüşlerini dosyalamak için 30 Temmuz’a kadar zamanı var. Sonra başvuru sahibi buna cevabını dosyalayacak. Sonra Kıbrıs hükümeti sürece dahil olup olmayacağını bildirecek. Doğru anladıysam, Kıbrıs hükümetinin resmi pozisyonu, sürece dahil olma yönündedir. Bu davada iki konu var, birincisi Evkaf’ın mülkiyet iddiaları ve ikincisi, belki daha da önemlisi tazminatın miktarının ne olacağı...

“Mülkiyet konusunu çözmekteki en büyük sorun değer biçme”

  • Soru: Kıbrıslı Rumların Maraş’taki ve Kuzey’deki mallarının değeri nedir? Ve aynı şekilde Kıbrıslı Türklerin Güney’deki mallarının değeri?
  • Demetriades: Kıbrıs sorununda mülkiyet konusunu çözmekteki en büyük sorun değer biçmedir. Şöyle izah edeyim, Kapalı Maraş’ta sahildeki bir malın değerini belirleyebilirsek, ikimiz matematiksel olarak bir rakam üzerinde anlaşabilirsek, bir bilirkişi kapalı Maraş’taki tüm mallara değer belirler. Eğer arsa 500 metrekare ise ve değeri X ise, onun yanındaki yine sahildeki 750 metrekarelik arsanın fiyatı 1.5X olur. Maraş’taki tüm malların değeri bu şekilde tespit edilebilir. İyi bir bilirkişi, matematiksek olarak, ortaya bir model çıkarabilir. Soru X’in ne olduğudur. Bunun, kimin söylediğine göre iki cevabı vardır. Eğer bir Kıbrıslı Rumsa, oranın değerinin Mağusa’nın yanındaki, Cumhuriyet’in kontrolündeki bölgedeki Protoras’taki bir malla aynı olduğunu söyleyecektir, buna Y diyelim. Bu bir Kıbrıslı Rum’un doğru pozisyonudur. Şimdi Kıbrıslı Türklere dönelim. Kıbrıslı Türk kendi pazarına bakacak, örneğin Salamis’e göre Maraş’taki aynı mala başka bir fiyat verecek, buna da Z diyelim. Ne oldu?
    Kıbrıslı Rumlardan gelen Y ve Kıbrıslı Türklerden gelen Z fiyatını alarak X’in değerini belirleyebildik. Şimdi bir aralığımız var, bu aralık Cumhuriyet’in kontrolündeki bölge ile Cumhuriyet’in kontrolünde olmayan bölgenin fiyat aralığı temelinde hesaplandı. Bu iki kriteri birbiriyle nasıl bağdaştırırsınız? Cevap kesinlikle anlaşmaktır. Liderlerimiz oturup X üzerinde anlaşmalıdır. Eğer anlaşamazlarsa, o zaman uyuşmazlık çözüm mekanizması devreye girmelidir. Şu anda mevcut tek uyuşmazlık çözüm mekanizması TMK’dır ve TMK bir başlangıç olabilir. Yani TMK “X şudur” der ve ilk aşamada iç hukuk yoluna gidilir, sonra iç hukukta temyize ve sonra da Strasbourg’a, konunun çözüleceği son nokta olan AİHM’e.     

“Liderlerimiz oturup X (malın değeri) üzerinde anlaşmalıdır. Eğer anlaşamazlarsa, o zaman uyuşmazlık çözüm mekanizması devreye girmelidir... Şu anda mevcut tek uyuşmazlık çözüm mekanizması TMK’dır ve TMK bir başlangıç olabilir”

 

Tüm Rum ve Türk malları için Ön-Federal Taşınmaz Mal Komisyonu...

Eğer liderlerimiz X konusunda anlaşamazsa, uyuşmazlık çözüm mekanizması X’e karar verir veya başka düzenlemeler yapılır. Belki de Kıbrıs sorununda bir ara çözüm olarak, sadece Kıbrıslı Rumların mal davaları değil, Kıbrıslı Türklerin Cumhuriyet’in kontrolündeki bölgelerdeki malları için olan davaların da görüleceği bir ön-Federal Taşınmaz Mal Komisyonu kurarız. Bugünkü durumda, liderler arasında bir anlaşma olana kadar, tek mevcut uyuşmazlık çözüm mekanizması TMK’dır. Soru onun etkin olup olmadığıdır...

  • Soru: Kıbrıslı Türk yetkililer Maraş’ta envanter çalışması başlatıyor ve bölgenin Türk yönetimi altında açılması yönünde açıklamalar var. Bu olursa ne gibi gelişmeler olur ve kullanım kayıpları konusunda mal sahiplerinin beklentileri nedir?
  • Demetriades: Eğer açar ve “geri gel” derseniz insanlar gelip mallarını alır. Bir sonraki soru, “45 yıldır malımı kullanamıyorum, tazminat alamayacak mıyım?” olur ve bu da taraflar arasındaki anlaşmaya bağlıdır. Belki biri, “Maraş’taki malıma geri gitmek istiyorum, sahilde evim var. Bana evimi verin, ölene kadar orada yaşayayım. Geri gitmek 1-2 milyon sterlin almaktan daha önemlidir çünkü zaten o parayı harcayacak kadar genç değilim” diyebilir. Başka biri “Türk kontrolü altında geri gitmek istemiyorum çünkü bu insanlara güvenmiyorum. Ben kullanım kaybımı, tazminat istiyorum” der.  Ben insanların ne isteyeceğini söyleyemem ama insan haklarının güzelliğinin seçme hakkı olduğunu söyleyebilirim.

“Kıbrıs sorununda çözüm olursa, Federal Taşınmaz Mal Komisyonu olmalı”

Söylediğim gibi uyuşmazlık çözüm mekanizmasına ihtiyaç vardır ve şu anda mevcut tek mekanizma Strasbourg gözetimindeki TMK’dır. Eğer Kıbrıs sorununda çözüm olursa, o zaman Federal Taşınmaz Mal Komisyonu olmalıdır. Güven yaratıcı önlem olacaksa, müzakerelerde mülklerin değerinin belirlenmesi konusunda anlaşabilirler. Dediğim gibi, eğer X fiyatı belirlenirse, sorunların çoğu çözülmüş olur ve Cumhuriyet’in kontrolünde olmayan diğer bölgeler için de başvurulur.

 “Güven yaratıcı önlem olarak, neden Cumhuriyet’in Tapu Kayıt Dairesi ile alt yerel yönetiminki bir araya gelip tapular konusunda uzlaşmaya varmıyor? Neden güven yaratıcı önlem olarak kapalı Maraş’la ilgili iki toplumlu bir komite kurmuyorlar? Tapuları kontrol edip, içeri girip Maraş’taki binaların durumları konusunda karar verebilirler”

 

Kapalı Maraş’la ilgili iki toplumlu bir komite...

Örneğin, güven yaratıcı önlem olarak, neden Cumhuriyet’in Tapu Kayıt Dairesi ile alt yerel yönetiminki bir araya gelip tapular konusunda uzlaşmaya varmıyor? Neden güven yaratıcı önlem olarak kapalı Maraş’la ilgili iki toplumlu bir komite kurmuyorlar? Tapuları kontrol edip, içeri girip Maraş’taki binaların durumları konusunda karar verebilirler. Eğer insanlar sorunları çözme konusunda ciddiyse, bununla ilgili pek çok basit yol var. Maraş’ın Kıbrıs sorunu içindeki güzelliği, kapalı bölge olduğu için ortada Kıbrıslı Türklerin çakışan çıkarlarının olmamasıdır, mal tapu kayıt dairesi kimindir diyorsa onundur. Önce teknik seviyede bir deney yapalım ve değer konusunda anlaşalım.

 “Kıbrıslı Türkler mallarıyla ilgili mahkemeye gidebilir. Kıbrıs Türk Malları Vasiliği’ne mallarını almak için başvurabilir veya vasiliğin yasallağını test edebilir. Malı geri vermezler çünkü Vasilik Yasası bunu öngörür ama Vasilik Yasası henüz AİHM önünde test edilmemiştir. AİHM denetleme organıdır, dava oraya gittiğinde Kıbrıslı Türkler için Cumhuriyet’teki sistemin etkin olup olmadığına karar verir”

“Vasilik Yasası henüz AİHM önünde test edilmemiştir”

  • Soru: Peki Kıbrıslı Türklerin Güney’deki malları...
  • Demetriades: Onların sorunu yok çünkü değerleri yüksektir. Kıbrıslı Türkler mallarıyla ilgili mahkemeye gidebilir. Kıbrıs Türk Malları Vasiliği’ne mallarını almak için başvurabilir veya vasiliğin yasallağını test edebilir. Malı geri vermezler çünkü Vasilik Yasası bunu öngörür ama Vasilik Yasası henüz AİHM önünde test edilmemiştir. AİHM denetleme organıdır, dava oraya gittiğinde Kıbrıslı Türkler için Cumhuriyet’teki sistemin etkin olup olmadığına karar verir. Strasbourg’un güzelliği de budur çünkü o yeşil hattın iki tarafını, ait olduğumuzu söylediğimiz, Avrupa insan hakları kriterlerini karşılama bakımından denetler.

“Bunun siyasetle alakası yoktur, bu insan haklarıyla alakalıdır”

İnsanlar mahkemeye gider çünkü siyasi süreç onları başarısız kılmıştır. Malınız olmadan 45 yıl, Yeşil Hat’tın kuzeyinde veya güneyinde, bu adil mi? Tabi ki değil. Bu bir insan hakkı konusudur, temsilcilerimiz tapular ve değerleri konusunda anlaşmalıdır. Bunun siyasetle alakası yoktur, bu insan haklarıyla alakalıdır. Avrupa Hukuku, Kıbrıs adasında yeni toplumun üstüne inşa edilebileceği bir temeldir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1960’ta anayasaya dahil edildi ve bunu değiştiremeyiz. Uluslararası anlaşmalar yasaların üstündedir. Avrupalı olmak mı istiyoruz? Cevabımız evetse, hadi ispatlayalım.

 

İlgili Haberler

Röportaj Haberleri