“Liderlerin kendilerinden umudu var mı?”

Yenidüzen ve Politis gazetelerinin Alman Deutsche Welle medya kuruluşu ile birlikte düzenlediği panel için bir araya gelen 4 Kıbrıslı genç Yenidüzen’in sorularını yanıtladı

Neriman: “Samimi değiller. Bu eğitim sistemlerini uygularken çözüm konusundaki çabaları ne kadar gerçek ve samimi olabilir. Eğer ciddiyseler, samimiyseler insanları da süreçlere dahil etmeliler. Kıbrıs sorununun çözülebileceğine inanıyorum ama kısa vadede bunun olacağına dair umudum yok”

Constantina: “Ben iyimser bir insanım ama maalesef yakın gelecekte bir şey olacağına inanma şansı vermiyorlar. Herhangi bir ilerleme yok. Yakın zamanda çözüm konusunda iyimser olamıyorum ama kendimizi ifade etmeli, çözüm istediğimizi ortaya koymalıyız”

Arkadaş: “Liderlerin kendilerinin umudu var mı ki... Gelecek için umudum var ama 60-70 sene içinde birşey olabileceğini düşünmüyorum. Zaman geçmeli, savaşta yaşayan kuşağın ölmesi gerektiğini düşünüyorum. Zaman içinde yaralar iyileşir, eğitim dahil herşey daha iyi olur. Bizim de çözüm için çalışmamız lazım”

Eros: “Yaşlıların ölmesiyle bazı düşünce şekillerinin değişeceğini, öleceğini düşünmüyorum. Yüzyıllar geçti, hala Konstantinopoli’yi geri alacağını düşünen Yunanlılar var. Bu demektir ki eski fikirler yaş ile ölüp gitmiyor. Kıbrıs’a gelince, mevcut şartlarda yakın bir gelecekte çözüm için çok umut yok”

 

 

Ödül AŞIK ÜLKER

Kıbrıslı gençler çözüm istiyor ama yakın bir gelecekte çözüm olacağına dair umutları yok.

Yenidüzen ve Politis gazetelerinin Alman Deutsche Welle medya kuruluşu ile birlikte düzenlediği panel için bir araya gelen ikisi Kıbrıslı Türk, ikisi Kıbrıslı Rum, 18 yaşındaki 4 genç, Neriman Bilkay Şensoy, Constantina Chrysanthou, Arkadaş Arı, Eros Nicolaou Yenidüzen’in sorularını yanıtladı.

Amerikan Akademi öğrencisi Neriman Bilkay Şensoy, toplumların da süreçlere dahil edilmesi gerektiğini söyleyerek, “Eğer ciddiyseler, samimiyseler insanları da süreçlere dahil etmeliler. Kıbrıs sorununun çözülebileceğine inanıyorum ama kısa vadede bunun olacağına dair umudum yok” dedi.

Kıbrıs Üniversitesi Hukuk öğrencisi Constantina Chrysanthou, iyimser bir insan olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi: “Ama maalesef yakın gelecekte birşey olacağına inanma şansı vermiyorlar. Herhangi bir ilerleme yok. Yakın zamanda çözüm konusunda iyimser olamıyorum ama kendimizi ifade etmeli, çözüm istediğimizi ortaya koymalıyız.”

İngiliz Okulu öğrencisi Eros Nicolaou da mevcut şartlarda yakın bir gelecekte çözüm için çok umut olmadığını vurguladı.

Amerikan Akademi öğrencisi Arkadaş Arı da yakın zamanda çözüm olacağına dair umutlu değil. Arkadaş, “Gelecek için umudum var ama 60-70 sene içinde birşey olabileceğini düşünmüyorum. Zaman geçmeli, savaşta yaşayan jenerasyonun ölmesi gerektiğini düşünüyorum. Zaman içinde yaralar iyileşir, eğitim dahil herşey daha iyi olur. Bizim de çözüm için çalışmamız lazım” diye konuştu.

 

  • Soru: İlk defa Kıbrıslı Türk veya Kıbrıslı Rumlarla aynı ortamda bulunduğunuz zaman nasıl bir izlenim edinmiştiniz, ne düşünmüştünüz?
  • Eros: İngiliz Okulu’na gidene kadar sadece Kıbrıslı Rum arkadaşlarım vardı. İngiliz Okulu’na başlayınca Kıbrıslı Türklerle ilgili özel bir izlenimim olmamıştı. Benim için durum buydu ama belki diğerleri için farklıydı. Aslında ilk yıl, belli bir İngilizce seviyesine gelebilmek için tamamen ayrı sınıflardayız, ikinci sınıfta karma sınıflarımız oluyor. Şunu söylemem lazım ki, İngiliz Okulu’nda bile, iki toplumdan öğrenciler benim arzu ettiğim kadar birbirine yakın değil. Arkadaşlık açısından herhangi bir sorunumuz yok ama genelde okul dışında Kıbrıslı Türkler kendi aralarında görüşüyor, biz kendi aramızda, benim arzu ettiğim kadar bütünleşmiş değiliz.

 

Eros: “Kıbrıslı Türk adaya oy verdim”

  • Soru: Bu durum adanın bölünmüşlüğünden mi beyinlerdeki bölünmüşlükten mi kaynaklanıyor? Eros: Biri diğerini getiriyor.
  • Arkadaş: Aslında ilk yılda Kıbrıslı Türk öğrencilerle, Kıbrıslı Rum öğrencilerin ayrı sınıflara konmasının hata olduğunu düşünüyorum. Çünkü ilk yılda öğrenciler kimseyi tanımaz ve etrafındaki insanlarla bağ kurar ve öyle devam eder. Sonrasında birileriyle bağ kurmak çok da kolay olmaz. Kimseyi tanımadığınız bir ortamda arkadaşlık kurmak daha kolaydır. İlk yıl oluşturduğunuz arkadaş ortamından kopmak ve yeni arkadaşlıklar kurmak çok kolay değildir. Eros: İlk bakışta öyle görünebilir ama uygulamada öyle değil, ilk yıl arkadaş olduklarımla şimdiki arkadaşlarım tamamen farklı. 7 yıl geçti, değiştik, olgunlaştık. İlk yıl ayrı sınıflarda olduğumuz için bütünleşmediğimizi düşünmüyorum.
     Şunu anlatmak isterim, birkaç sene önce bir Kıbrıslı Türk okul kaptanı seçilmişti. Ben o Kıbrıslı Türk adaya oy vermiştim. Onun kampanya T-shirtlerinden giyerken beni gören pek çok kişi tepki verdi. Şiddet yoktu ama durum ona çok yakındı. Pek çok kişi Kıbrıslı Türk biri için kampanya yapan veya ona oy veren Kıbrıslı Rumlara vatanhaini dedi. Sanırım o bir kırılma noktasıydı. İki sene sonra yine bir Kıbrıslı Türk kaptan seçildi ama o zaman çok yaygara çıkarmadılar.


 



 

Constantina:

“Ailemin, Kıbrıslı Türklerle iyi anılarını dinleyerek büyüdüm”

 

 

  • Soru: Sizin ilk izleniminiz?
  • Arkadaş: Ben 7 yaşından beri, yani 11 yıldır Güney’de okula gidiyorum. Bizim okulumuz Amerikan Akademi uluslararası bir okul, Kıbrıslı Rumlar çok fazla değil, Güney Afrikalılar, İtalyanlar var. Bizim okulumuzda bölmeye kalkarlarsa sadece Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türkler olarak değil, Güney Afrikalılar, Jamaikalılar diye de ayırmaları gerekir. Farklı dilleri konuşan öğrenciler olarak aynı sınıfta olduğumuz zaman birbirimizin dillerini de öğrenme imkanımız oluyor.
  • Neriman: 12 yaşında Amerikan Akademi’ye gitmeye başladım. Kıbrıslı Rumlarla aynı okulda olmanın benim için çok özel bir tarafı yoktu. Öncesinde Kıbrıslı Rum arkadaşlarım yoktu ama Güney’e sık sık geçerdik. Okulumuzun öğrencileri bölme gibi bir hedefi yok ve dolayısıyla bir bütünleşme var.
  • Constantina: 13 yaşındayken spor salonunda Türk bir öğretmenin oldu, benim için çok şaşırtıcı birşey değildi çünkü ailemin Kıbrıslı Türklerle geçmişte çok iyi ilişkileri vardı ve onları dinleyerek büyüdüm, benim için o da sadece Kıbrıslıydı.

 

Neriman: “Şeffaflık çok önemli”

  • Soru: Kıbrıs’ın mevcut durumu hakkındaki düşünceniz nedir?
  • Constantina: 2019’a geldik ve Kıbrıs’ta hala sınır olması bence tuhaf bir durum, Avrupalı bir ülke için uygun bir durum değil. Bence Kıbrıslı Türklerle birlikte sorunsuz bir şekilde yaşayabiliriz. Büyükannem ve büyükbabam Kıbrıslı Türklerle birlikte yaşadıklarını, birbirlerine yardım ettiklerini ve günlük hayatlarında herhangi bir sorun yaşamadıklarını anlatırdı. Bence biz de denemeliyiz çünkü 44 yıl çok uzun bir zaman. birlikte yaşamalıyız. Neriman: İki taraf arasındaki sınırlar olması, kontroller çok sinir bozucu. Suçlu gibi hissediyorsunuz, bir taraftan diğer tarafa bazı şeyleri götüremiyorsunuz. Burası tek bir ülke ve istediğim yere suçlu gibi polis tarafından kontrol edilmeden, özgürce gidebilmeliyim.
    40 yılı aşkın bir zamandır müzakere ediyoruz. Bunları toplumlara daha şeffaf hale getirmenin zamanı geldi. Şu ana kadar neler olduğunu tam olarak bilmiyoruz, daha şeffaf olursa gelecek hakkında bir fikrimiz olur. Somut bir çözüm olmalı. Şeffaflık çok önemli. 40 yıldır aynı şeyleri konuşuyoruz, somut adımlar atılmalı.
  • Arkadaş: İki tarafta da karşılaştığımız pek çok kişi var ki, “burası bizim, Kıbrıslıların adasıdır ve adamızda dolaşırken kimliğimi göstermek durumunda olmamalıyım” diyor ve diğer tarafa gitmiyor. Sınırlar sadece insanları bölmek içindir.
  • Eros: Neriman şeffaflıktan bahsetti, siyasi anlamda ne kadar konuştuğumuz veya konuşurmuş gibi yaptığımız önemli değil, bu konu günlük konuşmaların bir parçası değil. En azından güneydeki hükümet bunu insanların günlük hayatlarının bir parçası olması için yeterli çabayı göstermiyor. Eğitim aracılığıyla bilgilendirme, tarihi mümkün olduğunca tarafsız şekilde öğretmek gibi bir çaba yok ki Kıbrıs’ın insanları bir fikir oluştursun ve sürecin parçası olsun. Herşey kapalı kapılar arkasında yapılıyor. Bu konunun hayatımızın önemli bir parçası olduğunu söylememize rağmen Kıbrıs sorunu insanlar ve güneydeki hükümet tarafından ihmal edilmiştir. Bu umursamazlık büyüdükçe, çözüm sonrasındaki ilk gün bir anda rahat hissetmek ve barış içince birlikte yaşamak şüpheli bir durum olur.

 

Arkadaş: “Hidrokarbondan daha önemli insani konular var”

  • Neriman: Ben Kıbrıs’ın geleceğinin direkt olarak jeopolitik durum, doğal kaynaklarla ve bunun dış politikada yaptığı değişikliklerle de ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Geçen haftalarda Kıbrıs, İsrail, Yunanistan ve İtalya, Doğu Akdeniz’de Kıbrıs üzerinden Yunanistan’a oradan da Avrupa’ya doğal gaz boru hattı inşa edilmesi için anlaşma imzaladı. Türkiye bu anlaşmanın dışında bırakıldı. Türkiye doğal gaza bağımlı bir ülke ve dolayısıyla bunun için doğal gaz hattında güç sahibi olmak için ona yakın olmak isteyecek ve Kıbrıs’ın kuzeyi üzerindeki ipleri sıkacak ve bu da birleşme, barış olasılığını azaltacak, zorlaştıracak. Öncelikle bunun farkına varmalıyız, kaybedecek yıllarımız yok. Daha önce de söylediğim gibi, gerçek ve somut adımlar atmalıyız ve hızlı olmalıyız çünkü zamanımız yok. Eros: Kuzeyin ekonomik anlamda Türkiye’ye bağımlı olduğunu biliyoruz. Bu büyük bir konu. Çözümden sonraki ilk gün ne olacak? Türkiye aniden kalkıp gidecek mi? Kıbrıslılar da bir anda birlikte mi yaşayacak? Türkiye’nin tutumu belki de en büyük endişe.
  • Neriman: Birleşmenin önündeki tehditleri ve engelleri nasıl ortadan kaldıracağımız önemli bir konu. Türkiye bir engellerden bir tanesi bence... Dış politikalarımız Türkiye’den bağımsızlaşma yönünde olmalı.
  • Arkadaş: Önemli bir şeyden bahsediyorsunuz ama savaş doğal gaz konusundan çok önce çıktı. Bizi bölen başka şeyler var, esas nedenleri bulmalıyız bence. Jeopolitik konular bunlardan ayrı değerlendirilmeli. Hidrokarbon konusu bence büyük bir konu değil. Bence çok daha önemli insani konular var, duygusal bağlar var.
  • Constantina: Bence doğal kaynakları iki tarafın faydasına ortak kullanmalıyız, Kıbrıs için kullanmalıyız. Bunun avantaj olarak kullanmalıyız, sorun olarak değil.
  • Eros: Esas konu, adanın yarısını kontrol eden bir güç varken çözümden sonraki ilk gün sağlıklı ve demokratik bir toplumun nasıl yaratılacağıdır. Bu önemli.


 



 

“Kıbrıs yurtseverliğini ön plana çıkartmalıyız”

  • Soru: Duygusal travmalar konusunda ne yapılmalı?
  • Constantina: Bence bu en önemli konu. Bu konu benim için zor bir konu çünkü büyükannem ve büyükbabam göçmen ve ben bunun ne demek olduğunu hissedebiliyorum. Kesinlikle bir tarafı suçlamıyorum, iki taraf da hatalar yaptı, büyük ya da küçük, iki taraf da yaptı. Türkiye bir anda çıkıp gelmedi, başka sorunlar vardı. Daha önce de söylediğim gibi, denemeliyiz çünkü birlikte zaman geçirirsek, diğerinin ne düşündüğünü anlamaya çalışırsak, sonunca çok farklı olmadığımızı göreceğiz. Ben ailemden anılarını dinlemeseydim, farklı şekilde büyüseydim, böyle düşünmezdim.

 

 

  • Arkadaş: İnsanlar bir araya gelmeli, birbirlerine, birbirlerinin duygularına saygı duymalı. Neriman: Evet. Coğrafya üzerinde olacak bir birleşmeden önce toplumsal barışın gerçekleşmesi gerekiyor. Sivil toplumlar bir araya gelmeli, birbirleriyle yüzleşmeli, duyguları, korkuları hakkında konuşmalı, birbirini anlamaya çalışmalı hatta özür dilemeli. Özür dilemeden kastım, birbirimizin yaşadığı acıyı gerçekten anlamaya çalışmak ve ortak acılar olduğunu görmek. Bir örnek vermek isterim, iki kayıp yakını birbirlerinin kayıplarının mezarlarını birlikte ziyaret etti ve acılarının ne kadar ortak olduğunu gördü. Artık hiç kimse ve hiçbir şey onların arasındakı bağı koparamaz. Özür dilemekten kastım tam olarak bu.

 

Eğitim...

  • Soru: Eğitimin önemine vurgu yaptınız. Bu konudaki düşünceniz nedir?
  • Constantina: Diğer arkadaşlardan farklı olarak ben devlet okulunda okudum ve okulumda Kıbrıslı Türkler yoktu. Okullarda tarihin gerçekte olduğu gibi öğretilmediğini düşünüyorum. Fotoğrafın tamamını göstermiyorlar, sadece 1974 ve işgal var, 15 Temmuz 1974, 1963 anlatılmıyor. Sanırım eğitimdeki en önemli sorunlardan biri bu.
  • Arkadaş: Pek çok konuda olduğu gibi eğitim konusunda da yetkililerin samimi olmadığını düşünüyorum. Çocuklara milliyetçilik, ırkçılık pompalayan yetkililer, masada oturup barış için hükümette kaç bakan olması gerektiğini konuşuyor. Bu hiç de samimi bir tutum değil.
  • Eros: Rum tarafında ders kitaplarında kuzeyden resimler basılıdır ve altında “unutmayacağız” yazar. Çocuklar her gün okulda bu resimleri görür.
  • Arkadaş: Önemli olan, o eğitim sistemi içinde o düşünce alanından nasıl çıkacağınızdır. Bir bir araya gelip bunları konuşabiliyorsak, neden başkaları da bunu yapamıyor? Güneyde milliyetçiliğin kuzeye göre daha fazla pompalandığını düşünüyorum.
  • Eros: Milliyetçiliğin hangi tarafta daha çok olduğu önemli değil, iki tarafta da yöneticiler eğitimde milliyetçilik pompalıyorlar. Eğitim Bakanları bunları değiştirmeli ama bunları değiştirmek bir hükümet için siyasi bir intihar olur. İnsanlar politikacıları bu değişimi yapmaları konusunda cesaretlendirmeli, bunu talep etmeli ve bu değişiklikler yapıldığında oy vereceklerini politikacılara göstermeli. Bunun yakın bir gelecekte olabileceğine dair umudum yok. Barış ve birleşme taraftarları bir araya gelmeli ve hükümetler üzerine baskı yapmalı.
  • Arkadaş: Yöneticiler bir yandan çözüm istediğini söylüyor, diğer taraftan geçiş noktasında “Sonsuza kadar KKTC” yazıyor. Güneyden kuzeye geçerken de öldürülen Kıbrıslı Rumların fotoğrafları var, onlar orada durduğu sürece unutulmak istenmiyor demektir. Bunların hepsi kaldırılmalı. Hatta İngilizlere karşı verilen mücadeleyle ilgili Markou Drakou heykeli gibi savaş kahramanlarının heykelleri de kaldırılmalı. Çünkü bir yandan okullarda milliyetçilik pompalanıyor, aynı zamanda küçük çocuklar böyle yapıları görüp örnek alıp, yanlış yönlenebiliyor, nefretle doldurulabiliyor.
  • Eros: Kıbrıs konusuyla alakalı olanların kaldırılması konusuna katılıyorum ama Drakou heykeli bağımsızlık mücadelesiyle ilgili bir heykel, Kıbrıs konusuyla alakalı bir şey değil.
  • Arkadaş: Kıbrıs konusuyla alakalı olmayabilir ama o da savaşı çağrıştırıyor.
  • Eros: O tarihin bir parçasıdır, tarihimizi unutamayız. Tüm dünyada bu tür heykeller vardır.
  • Arkadaş: Ben savaşı çağrıştıracak herşeye karşıyım, tüm ordulara karşıyım.
  • Neriman: Güney Kıbrıs Rum milliyetçiliğini, kuzey Kıbrıs Türk milliyetçiliğini pompalıyor ama kimse durup bir bütün olarak Kıbrıslılığı düşünmüyor. Birlik, beraberlik konusu desteklenmeli. Tarihe bağlı hiçbir şeyin kaldırılmaması taraftarıyım. Tarihsel yüzleşme bence çok önemli, ama kesinlikle tarihin iki toplumu birbirlerine doldurması için bir alet olmasına karşıyım.
  • Arkadaş: Ben bunun kısa vadede bir çözüm olacağını düşünüyorum. Uzun vadede birleşik Kıbrıs milliyetçiliğinin örneğin İtalyan milliyetçiliğiyle sorun yaşayabileceğini düşünüyorum. John Lenon’un dediği gibi, “imagine no countries”, ülkelerin, sınırların olmadığını hayat edelim. Şunu da söylemek isterim, Kıbrıs’tan pek çok medeniyet geçti, ırklar karıştı. Bana göre Kıbrıslı diye birşey yok, hepimiz kırmayız.
  • Eros: Neriman’a katılıyorum. Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum milliyetçiliğini bırakıp, Kıbrıs yurtseverliğini ön plana çıkarmalıyız.

 




“Liderlerin kendilerinden umudu var mı?”


  • Soru: Yetkililerin, liderlerin yapması gerektiğini yapmadığını düşünüyorsunuz, umudunuz yok gibi...
  • Arkadaş: Liderlerin kendilerinin umudu var mı ki... Gelecek için umudum var ama 60-70 sene içinde birşey olabileceğini düşünmüyorum. Zaman geçmeli, savaşta yaşayan jenerasyonun ölmesi gerektiğini düşünüyorum. Zaman içinde yaralar iyileşir, eğitim dahil herşey daha iyi olur. Bizim de çözüm için çalışmamız lazım.
  • Eros: Arkadaş’a bir konuda katılmıyorum, yaşlıların ölmesiyle bazı düşünce şekillerinin değişeceğini, öleceğini düşünmüyorum. Yüzyıllar geçti, hala Konstantinopoli’yi geri alacağını düşünen Yunanlılar var. Bu demektir ki eski fikirler yaş ile ölüp gitmiyor. Kıbrıs’a gelince, mevcut şartlarda yakın bir gelecekte çözüm için çok umut yok.
  • Neriman: Samimi değiller. Bu eğitim sistemlerini uygularken çözüm konusundaki çabaları ne kadar gerçek ve samimi olabilir. Eğer ciddiyseler, samimiyseler insanları da süreçlere dahil etmeliler. Kıbrıs sorununun çözülebileceğine inanıyorum ama kısa vadede bunun olacağına dair umudum yok.
  • Constantina: Ben iyimser bir insanım ama maalesef yakın gelecekte birşey olacağına inanma şansı vermiyorlar. Herhangi bir ilerleme yok. Yakın zamanda çözüm konusunda iyimser olamıyorum ama kendimizi ifade etmeli, çözüm istediğimizi ortaya koymalıyız.

 

Nasıl bir Kıbrıs?

 

  • Soru: Nasıl bir Kıbrıs hayal ediyorsunuz?
  • Arkadaş: Sınırların olmadığı bir ülke hayal ediyorum. Kız arkadaşımla Karpaz’dan Baf’a hiç durdurulmadan gidebilmek istiyorum. Eşimle, çocuklarımla aynı arabada özgürce dolaşmak istiyorum. Genç nesillerin adanın tamamıyla bağlar kurmasını sağlayabilir. Bir çeşit öğrenci değişim programıyla genç jenerasyonlar diğer tarafta okula gidebilir mesela. Neden bir araya gelmememiz gerektiğini anlayamıyorum...
  • Eros: Kıbrıslılar sorunun çözülmediğini düşünüyor, 1974’te bitmedi ve hala bitmedi, hala daha iyisini arıyoruz. Kıbrıslı Rum veya Kıbrıslı Türk yerine Kıbrıslılığı desteklenmeliyiz ve bu yapılabilir. Birleşme için mücadele etmemiz gerekiyor.
    İngiliz Okulu’nda diğer toplumdan bir adaya oy verdiğimiz gibi bunun ada genelinde yapıldığını görmek isterim. Birine Kıbrıslı Türk veya Kıbrıslı Rum olduğu için değil, fikirlerine göre oy verilmesini ve tüm görüşlerin temsil edildiği bir hükümetimiz olmasını isterim. Bunun kültür meselesi olduğunu düşünüyorum ama yakın bir gelecekte bunun olabileceğini öngörmüyorum.
  • Neriman: Sınırların olmadığı bir ülke hayat ediyorum ama şu anda benim için bu sadece bir hayal. Bunun yakın bir zamanda olacağını düşünmüyorum. Bütün dünya birleşmeye çalışırken, bizim ayrı kalmaya, herşeyi ayrı ayrı yapmaya çalışmamız tam anlamıyla geriye gitmektir. Kıbrıslılar olarak ortak bir kültürümüz var, Arkadaş’ın dediği gibi; Neden bir araya gelmememiz gerektiğini anlayamıyorum... Kıbrıs olmanın kanla alakası yoktur, aynı kültürü paylaşmakla alakası vardır.
  • Constantina: Barış istiyorum. Milliyetçiliği, hoşgörüsüzlüğü bir kenara koymalı ve birbirimizi anlamaya çalışmalıyız. İnanıyorum ki, eğer istersek barış içinde yaşayabiliriz. Birlikte olursa, ayrı olduğumuzdan daha çok şey başarabiliriz.

 

(Fotoğraflar: Burçin AYBARS)

 

İlgili Haberler

Röportaj Haberleri