Yunanistan'ın AB dönem başkanlığını almasının ardından gözler AB'ye aday ülkelerden Türkiye'nin bu ülke ile ilişkilerine çevrildi.
Türkiye'nin Atina Büyükelçisi Kerim Uras, Kıbrıs müzakere sürecini AA'ya değerlendirdi.
Uras, Yunanistan'ın AB Dönem Başkanlığı ve Kıbrıs müzakerelerinin birbiriyle oldukça ilintili olduğunu ifade ederek, "Kıbrıs'ın çözümünün anahtarı doğal kaynaklar, Türkiye'nin AB üyeliğinin anahtarı da Kıbrıs meselesinin çözümü" dedi.
Güney Kıbrıs hak etse de etmese de AB'ye üye olmasıyla Kıbrıs meselesinin köklü bir değişikliğe uğradığını belirten Uras, şunları kaydetti:
" Güney Kıbrıs, Annan Planı'nı reddettikten bir ay sonra AB'ye üye oldu. Ondan sonra da süreç içinde 13-14 olan Türkiye faslının 8'ini bloke ettiler. Kıbrıs meselesi 50 yıldır çözüm bekleyen bir meseledir ve çözümün anahtarı da hidrokarbon, su ve elektrikten oluşan doğal kaynaklardır. Bunlar daha önce elimizde olmayan unsurlardır ve biz bu umutla müzakerelere başlıyoruz.
Zaman kaybedilmiş olsa da iki liderin birlikte kabul ettikleri bildiri müzakerelere yeniden ivme kazandırmıştır. Bu defa daha değişik bir ortam olduğu görülüyor. Bu süreçte taraflar birbirlerini daha iyi test etme ve farklılıklarını görme, bunların üstesinden gelme olanaklarını yakaladılar. Dolayısıyla bundan sonra işlerin süratleneceğini umuyoruz."
Kıbrıs'ta Türk ve Rum taraflarının anlaşmaya varmaları durumunda Türkiye'nin AB sürecinin önemli bir merhaleye gireceğini dile getiren Büyükelçi Uras, bu sürecin uluslararası ilişkilerde olumlu, pozitif bir domino etkisi yaratacağını belirtti.
"Kıbrıs bizim karşımızda bizi frenleyen ülkeyken bizim içeride bir numaralı savunucumuz durumuna gelecek" şeklinde konuşan Uras, öngörülen çözümde Dışişleri Bakanı Kıbrıslı Rum ise Avrupa Birliği Bakanı'nın Kıbrıslı Türk olmasının öngörüldüğünü, Kıbrıs tabelasının arkasında bir Kıbrıslı Türk oturduğu zaman Türkiye'nin AB üyeliğini daha değişik savunacağını, bizi bloke eden ülkenin ise savunan ülke durumuna geleceğini kaydetti.
Kıbrıs meselesinin çözümü sürecinde doğal kaynaklardan doğacak güç ve parayla yeni çözümün ve yeni devletin kurulmasının finansmanının çok daha mümkün ve maddi yük getirmeksizin gerçekleşeceğini belirten Uras, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu yeni çözümün ortadan kaldıracağı yüklerin başında en çetin mesele olan mülkiyet geliyor. Bizim tanıdığımız KKTC'ye göre olmasa da uluslararası hukuka göre Kuzey Kıbrıs'taki özel mülkiyetin yüzde 80'i Kıbrıs Rum malıdır ve bu meselenin çözümü şarttır. Bu da çok büyük paralar gerektirmektedir. Günümüz ekonomik ortamında milyarlarca Euro olarak bahsedilen bu paraları çıkarmak mümkün değildir.
Bu ancak doğal kaynaklardan elde edilecek gelirin bir kısmının tahsis edilmesiyle, bir tazminat havuzuna aktarılmasıyla mümkün hale geliyor. Böylece kimse bir yükle karşılaşmadan, bu meselenin çözümü doğal kaynakların kendi kendisini finanse etmesiyle mümkün olacak.
Annan Planı'nın Kıbrıslı Rumların reddedilmesinde de esas nokta, Kıbrıslı Rumların mülkiyet konusundaki çözüme fazla güvenmemeleriydi. Orada bir bono sistemi vardı. Bu sistemde bonolar yayınlanacak, o bonolar değer kazanacak ve bunlarla bu tazminatlar ödenecekti. Bu da referandumda olumsuz oy kullanmalarında belirleyici unsurların başında geldi. "
Uras, Kıbrıs sorununun çözüldüğünün varsayılması durumunda ise Kıbrıs'ın kurulmasının aşamalı olacağını ifade ederek, "Buna paralel olarak Ege meseleleri de süratle çözüm yoluna girecektir. Tüm bu gelişmelere paralel olarak azınlık ve diğer meselelerin çözümü için çok daha uygun bir atmosfer ve zemin oluşacaktır ve en önemlisi tüm bu gelişmeler siyasi kararlılığa da katkıda bulunacaktır. Yani çözümden itibaren 3-5 sene içinde Türkiye çok farklı bir noktada olacak. Aynı şekilde bunun Yunanistan'a ve Güney Kıbrıs’a da çok olumlu katkıları olacak. Çünkü doğacak ekonomik işbirliği ve olumlu ivmeden onların ekonomileri de çok büyük yarar sağlayacak. Zannediyorum ekonomik krizden çıkışı da orada aramaları gerekiyor " şeklinde konuştu.
(AA/yd)