‘Kıbrıs, Türkiye-AB için "can suyu" olabilir’

Öneriler Türk tarafında karşılık bulduğu takdirde, Kıbrıs barış görüşmelerinin yeniden başlaması, Türkiye’nin AB ile ilişkilerine can suyu sağlayabilir.

Selin Nasi, Politikyol’da, Kıbrıs’ın güneyinin görüşmelerin yeniden başlaması için nabız yokladığını ve Kıbrıs’ın Türkiye ve AB için ‘can suyu’ olabileceğini yazdı.

Cenevre’de geçtiğimiz yılın Nisan ayında gerçekleştirilen görüşmelerin Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafının, BM ve uluslararası toplumun desteklediği federasyon modelinden uzaklaşarak, iki devletli çözümüyle şekil değiştirdiğini ifade eden Nasi, güneyden gelen ‘Maraş’a karşılık, Ercan ve Limanlar’ teklifiyle yeniden gündeme gelmesi ile Kıbrıs’ın güneyinin müzakereler için nabız yokladığı ifade etti.

 

Selin Nasi: “Güney Kıbrıs Rum Kesimi müzakere için nabız yokluyor”

2022 yılı Doğu Akdeniz’deki gelişmeler bakımından oldukça sürprizli seyrediyor. ABD Dışişleri’nin geçtiğimiz ay Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı (Eastmed) projesinden çekildiğini duyurması, Türkiye’nin bölgesel izolasyonunu aşmak amacıyla yürüttüğü diplomatik girişimlere hız kazandırmış; bu bağlamda İsrail doğalgazının Türkiye’ye bağlanması konusu yeniden gündeme gelmişti.

Kıbrıs Rum Kesimi’nden gelen açıklamalar, ABD ve AB’nin, Doğu Akdeniz enerji güvenliği mimarisinin Türkiye’yi içine alacak şekilde genişletilmesi yönünde ağırlık koyduklarını düşündürüyor. Rum Kesimi’nin yeni Dışişleri Bakanı Ionannis Kasoulides,  geçtiğimiz hafta Ekathimerini gazetesine verdiği mülakatta Kıbrıslı Türklere yönelik yaptırım rejimini gözden geçirdiklerini ve politika değişikliğine gideceklerini duyurdu. Yaptırımların amacına hizmet etmediğinden hareketle, güven verici adımlara ağırlık vereceklerini belirten Rum tarafı, mevcut sorunların çözümüne ilişkin şöyle bir öneride bulunuyor: Türk tarafının (Kıbrıs bandralı gemi ve uçaklara Türk hava sahası ve limanlarının açılmasını öngören) Ankara Anlaşması Ek Protokolü’nü yürürlüğe koyması ve Maraş bölgesinin BM gözetimine bırakılması karşılığında, Ercan havaalanının direkt uçuşlara açılması ve Gazi Magosa limanının AB gözetiminde dış ticarete açılması…

Barış görüşmelerinin sonuncusu geçtiğimiz yılın Nisan ayında Cenevre’de gerçekleştirildi. KKTC’de yeni Cumhurbaşkanı seçilmesini takiben, Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafının, BM ve uluslararası toplumun desteklediği federasyon modelinden uzaklaşarak, iki devletli çözümden yana tutum sergilemesi uzlaşma olasılığını iyice azaltmıştı. Rum Kesimi’nin aslında içerikte yeni olmayan önerisi, müzakere masasının yeniden kurulmasına önayak olabilir mi?

Türkiye-AB İlişkileri çerçevesinde Kıbrıs konusunu yakından takip eden Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) AB Çalışmaları Direktörü Nilgün Arısan Eralp’e göre “basiretli bir yönetim, ‘Bu zaten bizim önerimizdi’ diyerek konuyu pekala sahiplenebilir. Eralp söz konusu teklifin, 2006’da Abdullah Gül Dışişleri Bakanı iken Türkiye tarafından sunulduğunu belirtiyor. “Biz Ankara Anlaşması Ek Protokolü’nü uygularız. Ama Kuzey Kıbrıs ile doğrudan ticaret başlasın demiştik. Doğrudan ticaret de Annan Planı’nın reddedilmesinden sonra AB Konseyi’nin önerisiydi. Böylelikle Kıbrıslı Türklerin izolasyonuna son vereceklerdi. Ayrıca mali yardım yapacaklardı. Mali yardım nitelikli çoğunlukla alınan karardı. Bu karar geçti. Doğrudan ticaret ise genişleme çerçevesinde ele alındığından, Kıbrıslı Rumlar ve Yunanlıların vetosu neticesinde, oy birliği sağlanamadığından kabul edilmedi”diyor Eralp.

BİRAZ GEÇ KALINMADI MI? NEDEN ŞİMDİ?

Eralp’e göre, Doğu Akdeniz’de tansiyonun indirilmesinden yana tutum sergileyen ABD ile AB’nin koordineli şekilde hareket etmelerinin gelişmelerde payı var. Bu bağlamda, Kasoulides’in dışişleri bakanlığı görevini devralmasının Rum Kesimi’nin daha realist ve Batı’yla uyumlu (uzlaşmacı) bir dış politika çizgisine yönelmesinde etkili olduğudüşünülüyor. Eski Dışişleri Bakanı Nikos Christodoulides Ocak ayında istifasını verirken,kendisinin cumhurbaşkanlığına adaylığını koymak istemesi gerekçe gösterilmişti. Kulislere yansıyan ise,Christodoulides’in Kıbrıs konusunda yapıcı olmayan tutumu ve Rusya yanlısı profil çizmesinin gerek Washington gerekse Brüksel’den tepki görmesi. Nitekim, DB Christodoulides Türkiye’ye yönelik yaptırım uygulanması yönündeki talepleri AB nezdinde kabul görmemesi neticesinde istifa ediyor. Yeni Dışişleri bakanının makamına geçer gelmez, ağanın tozuyla Washington’a ziyarette bulunması ise,rota değişikliğinin yönlendirildiği şeklinde okunabilir.

Öte yandan, Türkiye’nin sertlik yanlısı dış politika çizgisini terk ederek, bir süredir yeniden ılımlı ve diplomasiye ağırlık veren bir çizgiye yönelmesinin Batılı devletlerce olumlu değerlendirildiği anlaşılıyor. Nitekim, ABD Dışişleri Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı projesinden çekilmesine gerekçe olarak çevresel ve ekonomik nedenlerin yanı sıra, Türkiye’nin hidrokarbon kaynaklarının araştırılması ve işletilmesine yönelik projelerden dışlanmasının, bölgeyi istikrarsızlaştırdığını öne sürmüştü.  Aynı anda pek çok farklı sorunla başetmeye çalışırken ne ABD ne de AB, bölgede yeni çatışmalar çıksın istemiyor .Bu açıdan, Rum Kesimi’nin yeni DB Kasoulides’in,  söz konusu mülakatta, getirdiği önerilerin ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve ABD Dışişleri Müsteşarı Victoria Nuland tarafından olumlu karşılandığını; Berlin, Paris ve diğer Avrupa başkentlerinden destek alacağını söylemesi şaşırtıcı değil.

ÖNERİLERİN TÜRK TARAFINDA KARŞILIĞI VAR MI?

İlk tepkiler pek de olumlu sayılmaz. Federal çözümü reddeden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, barış görüşmelerinin yeniden başlayabilmesi için KKTC’nin eşit egemenlik hakkının tanınmasını şart koşuyor. Eralp de Rumların geç kaldıklarını söylüyor. “Mustafa Akıncı gibi ılımlı bir lider varken bu öneriyi olumlu değerlendirme şansları daha yüksek olurdu. Bugünkü iktidar iki devletli çözümden yana, içeride milliyetçilik dozu bir hayli yüksek. Bir tarafta Maraş’ta törenler yapılırken, Maraş’ı BM gözetimine bırakmayı kabul etmeleri zor görünüyor. Geri adım atmak istemeyebilirler,” diyor Eralp.

Rum Kesimi geçmiş deneyimlerden çıkardığı dersler ışığında ve yeni konjonktürün etkisiyle uzlaşma için nabız yokluyor olabilir. Bunca yıl, nice iyi niyetli arabulucunun havlu attığı Kıbrıs meselesinde her türlü gelişmeyi temkinli bir iyimserlikle değerlendirmekte fayda var. Ancak öneriler Türk tarafında karşılık bulduğu takdirde, Kıbrıs barış görüşmelerinin yeniden başlaması, Türkiye’nin AB ile ilişkilerine can suyu sağlayabilir. Kıbrıs sorununun çözümü, Ukrayna krizi arka planında Avrupa’nın Rusya’ya olan doğalgaz bağımlılığının azaltılmasını sağlayacak alternatif boru hattı projelerinin hayata geçirilmesini de mümkün kılabilir. Türkiye’nin İsrail ile yakınlaştığı dönemde, İsrail gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınmasını öngören boru hattı projesinin önündeki en büyük engellerden biri güzergahın tartışmalı münhasır ekonomik bölgelerden geçmek zorunda oluşu.

Güney Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis’in Kıbrıs meselesi çözüme kavuşturulduğu takdirde, Türkiye’nin Doğu Akdeniz Gaz Forumu’na katılabileceğine ilişkin açıklamaları da önemli. Zira, Türkiye’nin BAE, İsrail, Suudi Arabistan ve Mısır ile ilişkilerini onarmaya çalıştığı bir dönemde, Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile de asgari müşterekte uzlaşma sağlanabilmesi, Türkiye’nin bölgede şekillenmekte olan ABD destekli stratejik işbirliği ağına bir şekilde dahil edilmesinin önünü açabilir. Doğu Akdeniz Doğal Gaz Projesi’nden çekilme kararı gibi, Ankara’ya manevra alanı sağlayan açılımların, Rumlardan yana tavır benimsemesinden endişe edilen Joe Biden başkanlığı döneminde gelmesi manidar. Ancak gelişmeler yönetimin Rusya, İran ve Çin’i çevreleme siyasetiyle uyumlu seyrediyor. Başarıya ulaşacak mı göreceğiz.

 

Haberler Haberleri