Cenk Mutluyakalı
'Hükümet' muhtıra vermiş, Başkan'a!
Önce 'basına sızdırmış' hatta!
Kıbrıslı Türkleri tüm dünyada temsil eden, toplumun güçlü bir iradeyle seçtiği liderin 'kuyusunu' kazıyor hükümet!
Cenevre'nin 'kürekçi' siyasileri!
O nedenle bu kadar 'kalabalık' gitmişler, demek ki!
Aile boyu!
Kuşaktan kuşağa devrediyorlar 'dünyasız' bir yarının, pespaye mirasını...
...
Dünyanın gözü önünde, böylesine 'sorumsuz' bir davranış olur mu?
Oluyor işte!
Sessizliğin içi kanıyor, niyetlerini bilince!
...
Hükümetin görevi, toplumun seçtiği bir temsilciye güvensizlik yaratmak, kışkırtıcılık yapmak ve Cenevre'de "karşıt propaganda" yürütmek mi?
UBP-DP Azınlık Hükümeti, kendi liderinin kuyusunu kazan bir grup olarak tarihteki yerini alacaktır, böylece.
Ne kadar övünseler (!) azdır !
...
Peki kimdir bu hükümet?
Toplumdan 'çoğunlukla' onay almamıştır!
Bir seçimden ötekine kolu kanadı kırılmıştır...
'İktidar'da kalmak için halkın iradesini hiçleştirmiş, 'azınlık' olmasına rağmen 'operasyon'la göreve gelmiştir.
Şaibesi çoktur!
Bugün için halkın en fazla yüzde 25'ini temsil ettiği bilinmektedir!
Kıbrıs sorununa dair görüşleri ile de toplumun huzuruna çıkmış, sandıkta kaybolmuştur.
Annan Planı'nda 'reddedilişi' hazmetmemiş, ders almamış, yine yüz bulmamıştır.
...
Kıbrıs çözümsüzlüğünü kendilerine varlık sebebi yapmış, temellerini 'statüko'nun üzerine kurmuştur, bu hükümet!
Şimdi oturmuş "kaygı ile izliyoruz" diyorlar!
Asıl kaygı ile izleyen, toplumdur!
Sizi!
...
Kıbrıslı Türklerin güçlü bir iradeyle seçtiği temsilcisini sabote etmek yerine, dövize karşı önlem düşünselerdi keşke!
İnsanlar, iş çevreleri, emekçiler, asgari ücretliler, üreticiler, bir senede en az yüzde 30 eriyen alım güçleri karşısında sizden çözüm bekliyorlar!
Bu önemli zirveyi 'sabote' etmek yerine...
...
Makam araçlarınızı yeniler, sürekli 'yurttaşlık' dağıtır, yeni yeni müşavirler yaratır, partizan istihdamlarla adaletsizliği körükler, bir toplumun geleceğini adeta ailevi bir turistik geziye çevirirken sizler...
Koltuklarınız boş buralarda!
Ve ilginci şu ki, ne yadırgayan var bu durumu ne de hisseden, yokluğunuzu...
...
Hem "bilgimiz yok" demek, hem de “Çok kritik konularda nihai mutabakata varıldığını söylemek mümkün değildir” gibi bilgiç yorumlar yapmak, kendi iç çelişkinizdir, ayrıca...
Ama...
O kadar önemli ki "katılımcı ve demokratik duyarlılık" söylemi, talebi, isteği!
Tamam da, sizlerin dudaklarına biraz "eğreti" değil mi?
Nerede katılımcı oldunuz, nerede sizin demokratik duyarlılığınız, onca 'oldu bitti' arasında, siz, ne zaman 'demokratlığı' hatırladınız?
...
"Harita" sunulmasını kaygıyla izliyorsunuz ya, siz o harita üzerinde yaşayan insanlara nasıl bir gelecek ön görüyorsunuz sahi?