Yasmin MORAN
Torun sahibi olmanın heyecanını yaşarken meme kanseri teşhisi konulan Emine Gazioğlu, erken tanı sayesinde tedavi sürecini başarıyla tamamladı. Yaşadıklarını YENİDÜZEN’e anlatan Gazioğlu, “Mutlu bir haberle hayatıma yeni bir sayfa açmaya hazırlanırken, hiç beklemediğim bir gerçekle yüzleştim” dedi. Rutin mamografi kontrollerinde fark edilen şüpheli bulgunun ardından biyopsi yaptıran Gazioğlu, meme kanseri olduğunu öğrendi.
İstanbul’da gerçekleştirdiği “frozen” ameliyatın ardından Kıbrıs’ın güneyinde kemoterapi ve radyoterapi gören Gazioğlu, yaşadığı süreci, “İlk başta çok isyan etmiştim. ‘Neden ben?’ diye sordum. Tam torunumu beklerken böyle bir hastalıkla karşılaştım” sözleriyle anlattı.
Ailesinden aldığı destekle moral bulduğunu vurgulayan Gazioğlu, erken tanının önemine dikkat çekerek, “Erken tanı kesinlikle çok önemlidir” dedi.
“Kanser hastalığında gecikmemenin önemini çok iyi biliyoruz”
Meme kanseri teşhisi 2010 yılında konulan Emine Gazioğlu, o dönemde devlette memur olarak çalıştığını belirtti. Gazioğlu, torunu olacağı için emekliliğe karar verdiğini söyleyerek “Mutlu bir haberle hayatıma yeni bir sayfa açmaya hazırlanırken, hiç beklemediğim bir gerçekle yüzleştim” dedi.
Her yıl rutin mamografi kontrollerini yaptırdığını dile getiren Gazioğlu, bir kontrol sırasında radyoloğun göğsünde şüpheli bir şey fark ettiğini ifade etti. Gazioğlu, “Bizi biyopsi için ilgili hekime yönlendirdi. Gecikmemek açısından özel hastaneye giderek ilk biyopsimi oldum. Sonucumda kanser olduğum teşhis edildi” sözleriyle o dönemi anlattı.
Kanser teşhisinin ardından hızlı hareket ettiklerini vurgulayan Gazioğlu, “Devletteki sağlık sistemi malum. Kanser hastalığında gecikmemenin önemini çok iyi biliyoruz” dedi. Bu süreçte Prof. Dr. Varol Çelik’in Kıbrıs’a hasta muayenesi için geldiğini belirten Gazioğlu, “Muayene oldum, ameliyat olmam gerektiğini söyledi. Ben de ameliyatımı onun yapmasını istedim” diye konuştu.
İstanbul’da gerçekleştirilen ameliyatın “frozen” yöntemle yapıldığını ifade eden Gazioğlu, doktorunun tedaviye Kıbrıs’ın güneyinde devam etmesini önerdiğini, ameliyat sonrası Kıbrıs’a döndüğünü, ardından patoloji raporlarıyla birlikte Kıbrıs Cumhuriyeti’ne gittiğini anlattı.
Gazioğlu, “Gerekli tetkikler yapıldı, kemoterapilerimi aldım. Arkasından da radyoterapi gördüm. Bu süreci tamamladım, herhangi bir olumsuz durum yaşamadım” dedi. O günden bu yana düzenli kontrollerini sürdürdüğünü aktaran Gazioğlu, “Aradan 15 yıl geçtiği için Onkoloji bizi dahiliye servisine devretti. Bir buçuk yılda bir tahlillerimi ve mamografi çekimlerimi yaptırıyorum” ifadelerini kullandı
“İsyan ettim ama pes etmedim”
Kanser teşhisi aldığı ilk dönemlerde yaşadığı duygusal zorlukları da paylaşan Emine Gazioğlu, “İlk başta çok isyan etmiştim. ‘Neden ben?’ diye sordum. Tam torunumu beklerken, böyle bir hastalıkla karşılaştım. Şoklarını yaşıyor insan” dedi. Hiç hormon hapı kullanmadığını, ailesinde böyle bir hastalık geçmişi olmadığını belirten Gazioğlu, “Üç çocuk doğurdum, üçünü de bir buçuk yaşına kadar emzirdim. Sigara da içmeyen biriydim. Ansızın böyle bir hastalıkla karşılaşınca isyan ettim” şeklinde konuştu. Ailesinden büyük destek gördüğünü vurgulayan Gazioğlu, “Eşimin, çocuklarımın ve ailemin bana çok büyük destekleri oldu. Özellikle o küçük bebeğin doğmuş olması bana moral oldu” diye konuştu. Sosyal hayattan hiç kopmadığını söyleyen Gazioğlu, “Bu olayı şu anda hiç aklıma getirmiyorum” dedi. Erken tanının önemine de değinen Gazioğlu, “Erken tanı kesinlikle çok önemlidir” diye ekledi.
“Bu memlekette en çok rastladığım durum teşhis hataları oldu”
Yıllar sonra yaşadığı başka bir sağlık sorununu da paylaşan Emine Gazioğlu, lenf ödem nedeniyle zaman zaman fizik tedavi gördüğünü belirtti. Bir gün dirseğinde ağrı hissettiğini söyleyen Gazioğlu, fizik tedavi uzmanının yönlendirmesiyle çektirdiği röntgende şüpheli bir görüntüye rastlandığını aktardı. “Memeden dolayı kemiklere metastaz olmuş olabilir, Onkoloji uzmanınız görsün” denildiğini belirten Gazioğlu, Güneydeki doktoruna durumu anlattığını ifade etti.
“Doktorum kemik sintigrafisi ve batın tomografisine yönlendirdi. Sonrasında ‘Üroloji uzmanına görünmeniz yararlı olur’ diye haber geldi. Kemik sintigrafisi temiz çıkmıştı” diyen Gazioğlu, 45 yıl önce bir böbreğinin alındığını ve “Atnalı böbrek rahatsızlığım vardı, ondan dolayı tek böbrekliyim” sözleriyle geçmiş rahatsızlığını paylaştı.
Kıbrıs’ın kuzeyinde özel bir hastanede profesöre başvurduğunu belirten Gazioğlu, “Direkt böbrek kanseri olduğumu, böbreğimin alınması gerektiğini ve diyalize başlamam gerektiğini söyledi. Ama bir biyopsi yapılmadan, sadece tahlillere bakılarak bunlar söylendi” dedi. Bu sözlerle adeta dünyasının başına yıkıldığını anlatan Gazioğlu, “Kuzeyde başka doktorlara da gittim. Hepsi de kanser teşhisi koydu” ifadelerini kullandı.
Bir doktorun kendisini kurul kararıyla Türkiye’ye göndermek istediğini ancak başvurunun reddedildiğini söyleyen Gazioğlu, “Ne yapılabilir diye sordum, kimse net bir cevap vermedi. ‘Gireceğiz, yapacağız. Yapamazsak seni diyalize hazırlayacağız’ dendi” diye konuştu.
Tüm bu belirsizliklerin ardından kendi imkanlarıyla Türkiye’ye gittiklerini anlatan Gazioğlu, Acıbadem Hastanesi’nde bir profesöre başvurduğunu belirterek, “Profesör, ‘Sana kim kanser olduğunu söyledi?’ diye sordu. Tomografiyi net göremediğini söyledi. Beni bir MR’a yönlendirdi” dedi.
Türkiye’de çekilen MR sonrası doktorun böbreğinde bir sapcık gördüğünü ancak bunun kötü huylu olmadığını söylediğini aktaran Gazioğlu, “Yine de kesin sonucun ameliyat ve patolojiyle belli olacağını söyledi. Operasyon oldum, parçaları patolojiye gönderdi. Sonuç geldiğinde kötü bir şey çıkmadığı söylendi” diye ekledi.
İki ay sonra ikinci bir operasyon geçirdiğini belirten Gazioğlu, “Böbreğim tekrar temizlendi. Sonrasında kontrollerimi sürdürmem gerektiği söylendi” ifadelerini kullandı. Kuzeydeki doktorların “girer bakarız” yaklaşımının yarattığı endişeyi dile getiren Gazioğlu, “Bu süreçte çok büyük bir travma yaşadık. Bu memlekette en çok rastladığım durum teşhis hataları oldu” diyerek yaşadığı hayal kırıklığına da dikkat çekti.