İŞGÜZARLIK!

İŞGÜZARLIK!


 

Tuncer BAĞIŞKAN

Kamu görevine ilk başladığım 1975 yılından itibaren 16 yıl süreyle içindeki eski eser depolarının sorunlusu olduğum Kumarcılar Hanı bugünkü yazımın konusu olacaktır. Hanın ilk restore edilmeye başlandığı 2000’li yıllarda, Osmanlı dönemine ait orijinal ana giriş kapısının İngiliz Sömürge döneminde restore edilirken yıkılıp yerine şimdiki sivri kemerli kapının yapıldığını kurumun restorasyon uzmanlarına söylemiş ve orijinal kapının fotoğraflarını da kendilerine ileterek kapının orijinal şekline getirilmesini önermiştim. Ancak kapı bugüne kadar Osmanlı dönemindeki orijinal durumuna getirilmediğinden önerilerimize itibar edilmediği anlaşılıyor. 

Ve 6.2.2016 tarihinde Kumarcılar Hanı’nı ziyaret eden Turizm bakanı sn. Faik Sucuoğlu, 268 yıl süreyle ‘Kumarî’, ‘Kumarcı’ ve ‘Kumarcılar’ adlarıyla bilinen hanın adından 'HIMARCILAR' (EŞEKÇİLER) olarak söz etmiştir. Gerçek şu ki, bugüne kadar gerçekleştirdiğim araştırmalarda handan ‘Hımarcılar’ olarak söz eden bir tek arşiv belgesine dahi rastlayabilmiş değilim. Hanın adını Hımarcılar (eşekçiler) olarak değiştirme girişiminin ilk kez sn. Faik Sucuoğlu’nun Turizm bakanlığı döneminde değil, ondan önceki Turizm bakanı sn. Ünal Üstel döneminde tedavüle sürüldüğü telaffuz edilmektedir. Bu nedenle konunun sorumluluğu sadece ülkemizin siyasilerinde değil, bazı işgüzar kamu görevlilerinde olduğu da anlaşılmaktadır. Aslında doğru olan yaklaşım şekli, hanın adının halka mal olan ve arşiv kayıtlarına da giren şekliyle korunmasıdır.  İki hafta öncesine kadar hanın asıl adıyla ilgili Şer’iyye Sicilleri bilinmediğinden,  yetiştiren hana dilediği ismi yakıştırırken, dileyen de dilediğince yorum yapmıştır. Böylece ‘ağzı olanın konuştuğu’ bir ortamda yanlışlar yanlış yorumlara davetiye çıkartırken, pusuda bekleyen ‘resmi tarih’ savunucuları da misyonlarının bir gereği olarak bu bilgilerin ateşli savunucusu kesilmişlerdir. Hana eşekçiler hanı yakıştırması yapanlara sormak gerekiyor: “Yakın geçmişimizde nakliyat ve taşımacılıkta  ‘Katırcılar’, ‘Arabacılar’, ‘Deveciler’ diye iş kolları varken, ‘eşekçiler’ diye bir iş kolu vardı da biz mi bilmiyoruz?

Hanın orijinal adının 'Hımarcılar' olarak değiştirilip değiştirmeyeceğine Turizm Bakanlığı tarafından bilirkişilerden oluşturulacak bir komisyonun karar vereceği bilgisi kulağımıza geldi.  Ancak belirlenen amaçlara ulaşmada bilim insanlarını koltuk değneği olarak kullanma alışkanlığından vazgeçilmediği sürece gerçek araştırmacıların bu tür ısmarlama komisyonlarda yer almamaları gerektiği görüşündeyim. Zaten bugüne kadar saptadığımız arşiv belgelerini sosyal medyada paylaştığımızdan, oluşturulması öngörülen komisyonun bilimsel bir karar değil, siyasi bir karar üretme misyonu üstleneceği anlaşılıyor. İşin diğer bir boyutu ise, hanın % 75 hissesinin sahibi olan Con Aziz'in oğlu Gordon Kent, hanın adını değiştirme gibi bir niyetlerinin olmadığını ortaya koyduğundan, bu konuda kendi başlarına gelin güveyi olanların bundan sonra tedavüle ne gibi gerekçeler süreceklerini hep birlikte göreceğiz.

Kumarcılar Hanı adının ‘Hımarcılar’ olarak telaffuz ediliş tarihini düşündüğümde hafızam beni 36 yıl geriye götürmektedir.  1980 yılında Eski Eseler ve Müzeler Dairesi adına Kıbrıs’ta Osmanlı-Türk eserlerini araştırmaya başladığımda, hanın adının Kumarcılar değil, Hımarcılar olduğunu ilk kez Mustafa Haşim Altan’dan işitmiştim. Kamu görevine yeni başlayan genç bir arkeolog olarak ilk kez duyduğum bu sözcüğün kaynağını kendisine sorduğumda bana: “Bunun kaynağı yoktur, eğer bir kitapta kullanacaksan adımı kaynak olarak gösterebilirsin” demişti! Böylece 1982 yılında yayınlanan ‘Kıbrıs’ta Türk Eserleri’ kitabının 24’üncü sayfasında ilk kez ‘Hımarcılar’ sözcüğü yer almış, daha sonraki yıllarda bu sözcüğü kendi kitaplarımda da kullanmıştım.  Yine hanın % 25 hissesine sahip olan rahmetlik Behzat Aziz Beyli de bana bu hanın aile bireylerinden Fuat Tüccarbaşı (Tüccarbaşızade Mehmet Fuat Efendi) tarafından XIX. Yüzyılın başlarında yapıldığını söylemişti. O sıralarda ne yazık ki elimde şimdiki Evkaf Şer’iyye Sicilleri bulunmadığından, bana verilen gerçek olmayan bilgilere ikinci kez  itibar etme yanılgısına düşmüştüm.

HANDAN ‘KUMARÎ’ İLE ‘KUMARCI’ OLARAK SÖZ EDEN OSMANLI ŞER’İYYE SİCİLLERİ

Hanın en eski adından söz eden bilgiler Osmanlı dönemine ait Şer’iyye Sicillerine dayanmaktadır. Prof. Dr. Nazif Öztürk başkanlığındaki bir ekip tarafından 2000’li yıllarda deşifre edilen ve şimdilerde Vakıflar arşivinde korunan 16 numaralı Şer’iyye Sicili’nde bulunan (sayfa: 201, hüküm no. 319) 1 Rebiulahir 1161 (31 Mart.1748) tarihli belge, Kumarcılar Hanı’nın adı ile vakfiyesine ilişkin bilgiler içermektedir. 268 yıl öncesine ait olan bu belgede, şimdiki Kumarcılar Hanı’nın “KUMARΔ adıyla bilindiği ve yanındaki hamam ile birlikte Kılıç Ali Paşa Vakfı’na ait olduğu şu şekilde kayıtlıdır: “Şeyhülislamın nezaretindeki Kılıç Ali Paşa Vakfı’na ait Lefkoşa’da bulunan Kumarî Han ile yanındaki hamamın tamiri için verilen mütevelli izni ile kiracıları Mustafa ve Mehmed tarafından yapılan harcamaların peşin kira bedeline mahsub edildiği ortaya çıktığından müdâhale olunmaması gerektiği”.  Böylece İslâm dininin kumarı yasakladığı gerekçesiyle hanın orijinal adının ‘Kumarcılar’ olamayacağından değiştirilmesi gerektiği iddiasında olanların, 268 yıl önce Kılıç Ali Paşa Vakfı altındaki Kumarî Han’ı yöneten Şeyhülislam’dan daha Müslüman olduklarını kanıtlama sevdaları da suya düşmüş oluyor!!! Diğer yandan Müslümanlığın namusunu temizlemeye kalkışan bu işgüzarların, Müslümanlığı benimseyen Türklerin yaşadıkları coğrafya ile civarlarında ‘kumar’ kökenli yerleşim birimlerinin varlığını da bilmedikleri anlaşılıyor.

Osmanlı döneminden günümüze kadar Kahramanmaraş ilinin Merkez ilçesine bağlı ‘Kumarlı’ adında bir köyün varlığı literatüre girmiştir. Bu köyün adını taşıyan ‘Kumarlı’ ailesinin Kayseri’den Kahramanmaraş’a gidip köyü kurdukları, bu köye kendi ailelerinin adını verdikleri ve bu adın hala daha Kahraman Maraş, İran Kazvin, Sivas Kangal, Samsun Çarşamba, Andırın ile Göksun civarı, Osmaniye Merkez-Toprakkale ve Kayseri’de varlığını sürdürdüğü bilgileri edinilmektedir. Dahası İslam dinini benimseyen Pakistan, İran, Irak ve diğer bazı yerlerde kumar kelimesi esas olmak kaydıyla yerleşim birimlerinin varlığı da kayda girmiştir.  

16 numaralı Şer’iyye Sicili’ndeki belgeden anlaşıldığı üzere Kılıç Ali Paşa Vakfına ait “Kumarî Han” zamanla icareteyn (ikili kira) marifetiyle ve ayni adla Tüccarbaşı’nın özel mülkü olurken, hanın karşısındaki Elmazlı hamam ise Mir-i Miran Vezir Osman Paşa’nın dul eşini hamamda bastığından kafası kesilerek cezalandırılan Miralay Tahir Ağa’nın özel mülkü olmuştur. 

Yine Kıbrıs Vakıflar arşivinde bulunan 24, 32 ve 36 numaralı Kıbrıs Şer’iyye Sicillerinde hanın adının “KUMARCI HANI” olarak geçtiği Güvenç Dinç’in 2010 yılında hazırladığı Doktora tezinde de yer almaktadır. (Kaynakça: Güvenç Dinç, Osmanlı Yönetiminde Kıbrıs - 1800 – 1839, Akdeniz Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Doktora Tezi (Yayınlanmamış), Antalya, 2010, sayfa 263, 268; Dip notlar: 1587, 1601 ve 1636; KŞS.,24, s.54, hük.2; KŞS.,32, s.64, hük.1; KŞS., s.56, hük.2). 24 numaralı Kıbrıs Şer’iyye Sicilindeki  (sayfa 54, hük: 2) 11 Safer 1219 (22 Mayıs 1804) tarihli belgede şöyle denilmektedir: “Lefkoşa’da KUMARCI HANINDA ikamet ederken vefat eden Şamlı Süleyman (bin Abdullah) ile ilgili belgenin tereke kaydı.” 212 yıllık olan bu Şer’iyye Sicilini okuyup deşifre eden Türkolog Prof. Dr. Osman Bülent Yorulmaz hocamız, metnin içeriğini şu şekilde bilgimize getirmiştir: “Haklısınız Tuncer Bey bu belgede "Kumarcı Hanında misafireten ikamet üzere iken vefat eden Şamlı Süleyman...." şeklinde bir ifade açıkça görülüyor. Belki belgenin başka yerlerinde de vardır. Bu belgeler nasıl dikkate alınmaz, anlaşılmaz... (kaf) yerine (ha) yazılı (!) bir belge çıkmadıkça (Kumar) mı (Hımar) mı tartışmak artık abesle iştigal etmek anlamına gelir...” 24 numaralı Şer’iyye Sicilinde şu bilgilere de yer verilmiştir: “Ticaret, şehir merkezlerinde çarşı ve pazarlarda gerçekleştiğinden buralara diğer kazalardan veya ada dışından gelen tüccarların ikamet edebilmeleri amacıyla çok sayıda han inşa edilmişti. Lefkoşa’da Büyük Han, KUMARCI HANI, Hacı Praşko Hanı, Perdahcılar hanı, Yeni Han, Çulhalar Hanı, İvaz Mustafa Hanı, Bardakçılar Hanı, Bakırcılar Hanı, Kuşakçılar Hanı, Çinili Han, Tuzla İskelesinde kahveci Hasan Hanı, Tekke-i Şerif Hanı, Alaiye Hanı gibi çok sayıda handa tüccarlar ikamet edebiliyorlardı.” (Sayfa.54, hük.2 - tezin 263’üncü sayfası, dipnot 1587)

1811 yılına ait 32 numaralı Şer’iyye Siciline (sayfa 64, hük.1) dayanan Güvenç Dinç doktora tezinde şu bilgilere yer vermiştir: “Belgelerden tespit edilebildiği kadarıyla Lefkoşa’da Hayvan Pazarı Sarayönü’nde, Kumarcı Hanı Buğday Pazarında, Hacı Praşko Hanı Basmacılar çarşısında, Yeni Han Basmacılar çarşısında, Çulhalar Hanı Sarraçlar çarşısında bulunuyordu.” Ayrıca bu bilgi 36 numarlı Şeri’iyye sicilinde de yer alıyor. (Tarih 1836, sayfa 56, hüküm 2)

1836 yılına ait 36 numaralı Şer’iyye Sicilinde hanın adı ile bulunduğu yer ise şu şekilde geçmektedir: “ Kumarcı Hanı Buğday Pazarında … bulunuyordu”. (Sayfa 56, hüküm 2 & KŞS., 32, sayfa: 64, Hük.1; Doktora Tezi sayfa 263, dip not: 1601)

HANIN ADINDAN SADECE ‘KUMARCILAR’ OLARAK SÖZ EDEN DİĞER KAYNAKLAR

1873 yılında Lefkoşa'yı ziyaret eden Avusturya Arsidükü Louis Salvador’un 1881 yılında yayınladığı “Levkosia The Capital of Cyprus” adlı kitabında (yeni baskı sayfa 50 ve 56) hanın adının ‘Kumarigillar Khan’ (Kumarcılar Han) olarak bilindiğini ve arpa ile diğer tahıl cinsi ürünlerin satılmak için hanın karşısına getirildiğini kaydetmiştir.

L & H.A. Mangoian’ın 1947 yılında yayınlanan “The island of Cyprus” adlı kitabının 32’inci sayfasında handan ‘Koumarjilar Khan’ (Gamblers’ Inn) olarak söz edilmiştir.  

Han, 1950, 1952 ve 1953 yıllarında Antikalar Dairesi tarafından restore edilirken, dairenin yayınladığı yıllık raporlarda adından ‘Koumarjilar Khan’ (Kumarcılar Han) olarak söz edilmiştir. (Annual Report of the Director of Antiquities for the year 1950, s.9; 1952, s.9, fig.6-7; 1953, s.9, fig.4,6,7)

1965 yılında sn. Cevdet Çağdaş tarafından yayınlanan Kıbrıs’ta Türk Devri Eserleri adlı kitabın 11’inci sayfasında hanın adı Kumarcılar olarak geçmektedir.

Dr. Gönül Öney’in bildirisinden yararlanan Emel Esin de, 1975 yılında Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Belleteni’nde yayınlanan ‘Kıbrıs’ta Türk Medeniyeti’ makalesinde hanın adından ‘Kumarcılar’ olarak söz etmiştir.
Türkiye Vakıflar Genel Müdürlüğü Mimarı Fikret Çuhadaroğlu ile Mimar Filiz Oğuz’un 1975 yılında Röleve ve Restorasyon Dergisi’nde yayınlanan Kıbrıs’ta Türk Eserleri makalelerinde hanın adı ‘Kumarcılar’ olarak geçmektedir. (Sayfa 6)   

KUMARCILAR HANI’NIN ADINDAN BAŞKA BİR ADLA DA SÖZ EDEN YAZILI KAYNAKLAR

1881 yılına ait Kaptan H.H. Kitchener tarafından çizilen Lefkoşa haritasında İplik Pazarı’nda bulunan hanın adı "Kuchuk Khan” (KÜÇÜK HAN) olarak geçmektedir. 

İngiliz Sömürge döneminin ilk yıllarında Antikalar Dairesi Müdürü mimar George Jeffery’nin 1918 yılında yayınlanan “A Description of the Historic Monuments of Cyprus” adlı kitabının 98’inci sayfasında hanın “Kiumachela” (Kumarcılar)  ve “Khan of the itinerant musicians” (Seyyar Çalgıcılar Hanı) adlarıyla bilindiğini yazmıştır. Nitekim yakın geçmişimizde sünnet ile düğün törenlerine giden çalgıcıların Asmaaltı meydanındaki ‘Asmalı Kahvehane’nin önüne oturup müşteri bekledikleri şimdi bile anımsanmaktadır. Rupert Gunnis de 1936 yılında yayınlanan “Historic Cyprus” adlı kitabının 47’inci sayfasında bu handan “Seyyar Çalgıcılar Hanı” (The Khan of the Itinerant Musicians) olarak söz etmiştir. 

Doçent Dr. Gönül Öney'in 14-19 Nisan 1969 tarihlerinde Milletlerarası Birinci Kıbrıs Tetkikleri Kongresi'ne sunduğu "Lefkoşa'da Büyük Han ve Kumarcılar Hanı" bildirisinde (sayfa 274), hanın adının ‘Kumarcılar’ veya ‘Humbaracılar’ olduğunu iddia etmiştir. Ancak yayınındaki diğer bilgilerin kaynakları dipnotlarda eksiksiz verilirken,  hanın adının Humbaracı olduğunu belirten bilginin kaynağı dipnotta verilmemiştir.

Prof. Dr. Oktay Aslanapa'nın 1975 yılında yayınlanan "Kıbrıs'ta Türk Eserleri" kitabının 16’ıncı sayfasında bu hanın “Kumarcılar Hanı olarak bilinen Komancılar Hanı” olduğunu iddia etmiştir. Ne yazık ki ilk kez duyulan bu iddianın kaynağı kitapta belirtilmediği gibi, bilimsel çalışmaların bir gereği olan dipnotlara da kitapta yer verilmemiştir.

Kevork K. Keshishian’ın 1990 yılında yayınlanan “Nicosia. Capital of Cyprus then and now” adlı kitabının 198-199’uncu sayfalarında hanın adının “Koumardjılar” (Kumarcılar – The Inn of the Gamblers’) olduğunu yazarken, daha sonraları bu hanın bazıları tarafından “Kemanedjiler Khan” (Kemaneciler Hanı) olarak bilindiğini ve bu ismin daha sonra “Seyyar Çalgılılar Hanı”na (The Inn of the Fiddlers) dönüştüğünü yazmıştır. Yazar kitabında ayrıca şu bilgilere de yer vermiştir: “XVII. Yüzyıla ait olan bu yapı eski Türk ailelerinden Tüccar Başı’nın özel mülküydü. …. Eskilerin anlattığına göre bu bina bir zamanlar tımarhane olarak da kullanılmıştır. İkisi de Lefkoşalı olan Mehmet İzzet Bey ile Mehmet Asım Bey’in adlarına tapu kütüğüne kayıtlıdır. Antikalar Dairesi tarafından eski eser olarak tescil edilen bu han restore edilmek üzere yıllığı 70 Kıbrıs Lirasına uzun vadeli kiralandı. Tamir edilmesi için öngörülen harcama 10.000 Kıbrıs Lirası idi. 1958 yılından 1963 yılının yaz ayına kadar Antikalar Dairesi tarafından varislerine kira ödendi.”

Haşmet M. Gürkan’ın 1996 yılında yayınlanan “Dünkü ve Bugünkü Lefkoşa” adlı kitabının 98’inci sayfasında hanın adından Kumarcılar olarak söz edilirken, yanlış olduğu anlaşılan şu yorumda da bulunulmuştur: “Kumarcılar adının Kumbar(a)cılar adından gelmiş olması da muhtemeldir. Bilindiği gibi kumbara bir tür el bombasıydı ve Osmanlı ordusunda ‘Kumbaracılar’ diye bir sınıf vardı.”

SONUÇ

Yukarda sözü edilen Osmanlı Şer’iyye Sicillerini deşifre eden eski Türkçe uzmanlar arasında Prof. Dr. Nazif Öztürk, Prof. Dr. Osman Bülent Yorulmaz, Dr. Sıddık Korkmazer, Doç.Dr. Celal Erdönmez ve Dr. Güvenç Dinç bulunduğundan, hanın en eski adının ‘Kumari’ ile ‘Kumarcı’ olduğu kesinlik kazanmaktadır. Şimdiki bilgilerimize göre 268 yıl boyunca ‘Kumarî’ ile ‘Kumarcı’ adlarından türetilerek günümüze ‘Kumarcılar’ olarak gelen bir hanın adının, eski ile yakın geçmişimizdeki kayıtlara hiçbir şekilde girmemiş ‘Hımarcılar’ şeklinde değiştirilmesinin büyük bir hata olacağı görüşündeyim. Böylesi bir hataya düşülmemesini umut etmek isterim…

Dergiler Haberleri