YENİDÜZEN, Girne bölgesinde yaşanan sel felaketinin ardından su baskınlarına neden olan yapılaşmanın nedenlerini ve çözüm önerilerini Şehir Planlama Dairesi Müdürü Ertan Öztek'le masaya yatırdı. Öztek yapılaşmanın kontrol altına alınmasının “imar planı” ile mümkün olabileceğine işaret etti.
Didem MENTEŞ
Şehir Planlama Dairesi Müdürü Ertan Öztek, Girne bölgesinde yaşanan sel felaketine bağlı olarak, yaşanan bu tür olayların plansızlığın getirdiği hatalar (yapılaşma) olduğunu vurgulayarak, ülkenin tümünü kapsayan bir imar planının şart olduğunu dile getirdi.
Öztek, sel olaylarının önüne geçilebilmesi için öncelikle dere yataklarındaki yapılaşmayı kontrol altına alınması gerektiğini, ikincisinin de eski yapılaşmaya yönelik olarak çözüm politikaları üretilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Ertan Öztek, yanlış yapılaşmanın yanı sıra şunda dünyadaki yağış rejiminin değişmesi nedeniyle mevcut yapılaşmanın yüksek orandaki su miktarını taşıyacak durumda olmadığını bu nedenle sel olaylarının yaşanmasının doğal bir durum olduğunu da belirtti.
Düşen yağış miktarının artması su akarlarını da karşılayamayacağını belirten Öztek, suyu yavaşlatacak yapılar oluşturulması gerektiğini söyledi.
Avrupa Birliği’nin 2015 yılı itibariyle tüm üye ülkelerin ‘sel riski altında olan bölgeleri çıkarmasına’ yönelik direktif istediğini ancak buna yönelik Kuzey Kıbrıs’ta herhangi bir çalışma için adım atılmadığını vurgulayan Öztek, “artık görülüyor ki buna benzer sel olaylarını geçmişte yaşadık, gelecekte de yaşayacağız” dedi.
“Devlet olarak sel riski altında olan bölgeleri tespit ederek, bölgelerdeki yapılaşmayı ve faaliyetleri belirleyip tedbirleri almamız gerekiyor” diyen Öztek, 70’li yıllardan itibaren dere yataklarıyla ilgili hiçbir tedbir alınmadığını söyledi.
“Mevcut yapılaşama artan yağış miktarını kaldırmıyor”
Şehir Planlama Dairesi Müdürü Ertan Öztek, sel olaylarının sadece Kuzey Kıbrıs’a özgü bir durum olmadığını, bu durumun dünyada da var olan bir sorun haline geldiğini dile getirdi. Sel olaylarının literatüre de ‘global ısınmaya bağlı göç’ olarak geçtiğini söyleyen Öztek, özellikle yağışların artması, toprak kaymaları ve yerleşimlerin sular altında kalmasının insanların göç etmesini de beraberinde getirdiğini ve dünyadaki iklim değişimine bağlı olarak özellikle yağış rejiminin değişmesinin sele etken olduğunu söyledi.
Ayrıca insanoğlunun da ‘yapılaşmayı yanlış yapması’nın bu tür sel felaketlerini de beraberinde getirdiğini vurguladı.
Bu global değişimi Avrupa Birliği’nin fark ettiğini ve buna bağlı olarak bir direktif çıkardığını söyleyen Öztek, 2015 yılı itibariyle tüm üye ülkelerin ‘sel riski altında olan bölgeleri çıkarmasını’ istediğini aktardı.
Kuzey Kıbrıs’ın ise bu konuda herhangi bir çalışma için adım atılmadığını belirten Ertan Öztek, “artık görülüyor ki buna benzer sel olaylarını geçmişte yaşadık, gelecekte de yaşayacağız dedi.
Öztek, sel felaketlerine önlem alabilmek için de bu yönde tedbir almamız gerektiğini belirterek, “devlet olarak sel riski altında olan bölgeleri tespit ederek, bölgelerdeki gerek yapılaşmayı ve faaliyetleri belirleyerek, tedbirleri almamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
“Dere yataklarıyla ilgili hiçbir tedbir alınmadı”
Ertan Öztek, “Özellikle 70’li 80’li yıllarda hatta yağışların az olduğu ve nasıl olsa yağmaz mantığı içerisinde 1990’lı yıllarda dere yatakları ile ilgili hiç tedbir alınmadı. “Maalesef İngiliz döneminden beri dere yatakları içerisinde özel mülkiyet vermemiz dolayısıyla ve maalesef mülkiyet haklarının bu ülkede sonsuz görülmesi nedeniyle herkes kendi malları içinde inşaat yapma hakkını görüyor ve dere yataklarının içerisinde bunlar yapılıyor” vurgusunda bulundu.
Yağış rejimin değişmesine bağlı olarak, yağış oranın arttığını dolayısıyla mevcut dere yataklarının bu yağışları kaldırıp kaldıramamasının ayrı bir sorun olduğunu belirten Öztek, betonlaşmayla suyun akış hızının da hızlandığını vurguladı.
Öztek, “Bir toprağın suyu emme hızı ve akış hızı 1 ise, siz bunu yapılaştırdığınız anda bunu 10 kat artırırsınız. Toprağı sert bir cisimle kapladığınız da suyun akışını 8- 10 kat daha artırırsınız. Bu bağlamda siz yapılaşmış alanlarda bugün Avrupa’da uygulanan tedbirlerden biri suyun akışını yavaşlatmadır. Bunun için asfalt yapıyorlar çünkü suyu emer, yavaş yavaş bırakır. Sürdürülebilir kaldırım yapıyorlar.
Suyu alır ve yavaş yavaş akıtır. Şuanda biz de buna göre tedbirler yok. Biz de bir eve ya da araziye yağan yağmurun tümünü yola veriyoruz. Oysa belki bunun bir kısmı bahçede kalması lazım, belki emici kuyu yapmamız gerekir. Koşul koymamız lazım. Başka tedbirler de koymamız lazım ki bu suyun hepsini akıtmamız lazım.
Yalnızca mühendislik anlamda bunu çözmemiz değildir. Siz mühendislik olarak kanalları yapınız, suyun akışını hızlandırınız desek bu kez de doğayla çelişen kararlar üretmek durumunda kalacağız. O zaman derde yataklarının hepsini kapatacağız, beton kanala dönüştüreceğiz. Bu da hem mikro iklim açsından hem de doğal hayat açısından aksilikleri getirir” dedi.
“Suyu yavaşlatacak yapılar gerek”
Düşen yağış miktarının artması su akarlarını da karşılayamayacağını belirten Öztek, suyu yavaşlatacak yapılar oluşturulması gerektiğini aktardı. Yağış oranın artması nedeniyle ülkedeki mevcut yapılaşmaya göre sel olaylarının görülmesinin doğal bir durum olduğunu aktaran Öztek, “İklim değişimine bağlı yağış rejiminin değişmesi, ani ve sağanak yağışın su miktarının büyük ölçüde getirdiğini şuanda herkes biliyor. Ama önemli olan ne tedbirler alınacağı meselesidir” dedi.
Mühendislik tedbirlerle bu sorunun bir yere kadar çözülebileceğini aktaran Öztek, “Su toplama havzalarına küçük göletler yaparsınız, su akışını yavaşlatırsınız ancak kent içerisinde su akışını durdurma şansınız yoktur. Bu bağlamda suyun akışını yavaşlatacak tedbirler alırsınız. Mühendislik anlamda dere yataklarını genişletecek kanala dönüştürmemiz gerekiyor. Bu hem çevre açsından sürdürülebilir değil hem de maliyet açısından çok pahaldır. Birçok yeri istimlak etmeniz gerekiyor” şeklinde konuştu.
“Girne’de sel olması çok garip”
“Girne’de sel olması çok garip” diyen Öztek, “2-3 kilometrelik kıyısı olan ve arkası dağ olan bir yerde su toplama hafızasının çok dar olduğu ve ince bir kıyı şeridi içerisinde ve 2-3 kilometre de bir dere yatağının olduğu bir yerde sel nasıl olur? Bu demektir ki yapılaşmayla ilgili büyük bir hatamız var. Eskiyi bilen insanlar birçok dere yatağını kapattığımızın farkındadır” dedi.
“Yapılaşmanın kontrol altına alınması şart”
Girne bölgesinde ‘Girne Beyaz Bölge Emirnamesi’ ve ‘Girne İkinci Bölge Emirnamesi’ şeklinde iki emirname olduğunu hatırlatan Şehir Planlama Dairesi Müdürü Ertan Öztek, özellikle ikinci emirname içerisine giren dere yataklarının imara kapatıldığını söyledi. Bahse konu yerlere inşaat yapılmamasına yönelik bir tedbir konduğunu aktaran Öztek, esas sıkıntının geçmişten gelen hem yapılaşmış alanlara hem de bazı parsellerin yapıldığı alanlara imar hakkının verilmesinden kaynaklandığının altını çizdi.
Öztek, “Belki çalışma içerisinde dere yatakları imara kapandı ama bu hata ile birlikte bazılarında açılmış da görülebilir. Ama genel anlamda mevcut yapılaşmış alanlar içerisindedir ve dere yataklarının açıldığı alanlardır. Bazı dere yatakları geliyor, belli noktadan sonra genişliyor. Örneğin Karmi’den gelip Edremit’ten geçen ve daha sonra Karaoğlanoğlu içerisinden geçen o dere yatağı çok daralıyor ve suyu taşımıyor” dedi.
“Eski yapılaşmaya çözüm bulunmalı”
Şehir Planlama Dairesi Müdürü Ertan Öztek, sel olaylarının önüne geçilebilmesi için yapılması gereken iki şey olduğuna dikkat çekerek, birincisinin dere yataklarındaki yapılaşmayı kontrol altına alınması gerektiğini, ikincisinin de eski yapılaşmaya yönelik olarak çözüm politikaları üretilmesi gerektiğini vurguladı.
Öztek, şunları söyledi: “Birincisi yeni sorun yaratmamız gerekir. Şuanda dere yataklarının içerisine yanlış yapılaşma yapmazsak, dere yatakları kenarlarında akışlarını ve benzerlerini hep düşünerek yapılaşmayı yönlendirirsek, bu çerçeve içerisinde yeni sorun yaratmayız. Yeni sorun yaratmadığımız sürece eski sorunları çözmemiz daha kolaydır. Bu bağlamda geriye dönük sorunların neler olduğunu tespit ederek, sorunlara yönelik tedbirler almamız gerekiyor. Bunlar yıkımı da kamulaştırmayı da dere güzergahları açmayı da içerebilir. Yani yeni sorun olan dere yataklarındaki yapılaşmayı kontrol altına almamız gerekir. Eskilere yönelik ise çözüm politikaları üretilmesi gerekir” dedi.
Dere yataklarının planlama açısından yalnızca suyun aktığı alanlar olmadığına dikkat çeken Öztek, dere yataklarının yaban ve bitki açısından da korunması gereken alanlardan olduğunu belirtti.
Şehir Planlama Dairesi Müdürü Ertan Öztek, tüm bu gelişmelerin plansızlığın getirdiği hatalar olduğunu vurgulayarak, ülkenin tümünü kapsayan bir imar planının şart olduğunu dile getirdi.
“Ülke imar planı şart!”
Girne İmar Planı’nı ile ilgili bir çalışma başlatıldığını, henüz en başında olduklarını söyleyen Öztek, imar planının yapılaşmayla ilgili yoğunlukları; parkı, toprağı, ağaçlandırmasına yönelik politikaları yönlendirme olabileceğini aktardı. Bu çalışma içerisinde sel riski altında olanlar alanların imara kapatılmasını, ne gibi tedbirler alınarak imara açılması gibi konular olduğunu belirten Öztek, bunların yapılmasının da sorunun çözümünü getirmeyeceğini vurguladı.
Öztek, 2016 yılında Lefkoşa İmar Planı’nın yeniden revize edilmesine yönelik çalışmaların başlanacağını, Girne İmar Planı’nın hazırlanması ve Mağusa kıyı şeridi içerisinde olan kısımları kapsayacak planların yapılacağını söyledi.