İkinci Sultan Mahmut Kütüphanesi

İkinci Sultan Mahmut Kütüphanesi

Tuncer Bağışkan

Bugüne kadar yayınlanan eski eserlerle ilgi kaynak kitapların neredeyse tümünde, Lefkoşa Ayasofya meydanındaki İkinci Sultan Mahmut Kütüphanesi’nden söz edilmiştir. Bunun bir nedeni M.S XIX. Yüzyıl Osmanlı-Türk mimari özelliklerini yansıtması, diğer bir nedeniyse devlet-vatandaş işbirliğiyle kurulan ilk resmi “Devlet kütüphanesi” olmasıdır.
Kütüphaneyle ilgili az da olsa bazı bilgilere sahip olmamıza karşın, Kıbrıs’taki Osmanlı dönemi kütüphanelerinin detaylı tarihçesi hakkında yeterli bilgi birikimine sahip değiliz. Arşiv belgeleri halen çözülmemiş (ya da çözülenler yayınlanmamış) olduğundan, 1829 yılından önceki dönemlere atıfta bulunan kaynaklarda büyük oranda bir suskunluk, daha sonraki dönemlerle ilgili kaynaklarda ise az da olsa bir bilgi artışı dikkati çekmektedir.
Servet Sami Dedeçay’ın 1991 yılında yayınlanan “Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türklere ait Kütüphaneler ve kitap evleri” araştırmasında, Ortaçağ ile Osmanlı dönemi kütüphaneciliğine şu şekilde değinilmiştir: “Kıbrıs’ın en eski kütüphanesinin XI. asrın sonlarına doğru Cikko Manastırında kurulmuş olduğu söyleniyor ise de, 1365, 1542, 1751 ve 1813 yıllarında Manastırda çıkan her yangında Manastır Kütüphanesinin de tamamıyla yanması önlenemez.”

KIBRIS’TA EN ESKİ KÜTÜPHANELER

Lefkoşa’da gerçekleştirilen sayım sonuçlarını yansıtan 1723 (1136 H) tarihli tahrir defteri kayıtlarında, Lefkoşa’da 4000 ev, 16 mahalle, 2 Cami-i Kebir, 2 cami, 12 mescit, 3 medrese, 4 tekkeyle zaviye, 5 hamam, 31 çeşme ve 6 tane de kütüphane bulunduğu kayıtlıdır. Ancak o dönemdeki kütüphanelerin kişilerin mülkiyetinde ve ayrı vakıflar ile bağımsız kuruluşlar içinde bulundukları düşünülürse, var olan çoğu kütüphanelerin sayımda saptanamadığı anlaşılmaktadır.
1571-1829 yılları arasında Kıbrıs’ta ilk kurulan ve 1829 yılında oluşturulan merkezi kütüphane sistemine kaynak teşkil eden şu kütüphanelerden söz edilmiştir: (1) Aziz Efendi Tekkesi kütüphanesi. (2) Lala Mustafa Paşa tarafından Ayasofya camisi içinde kurulan ve Sultan 3’üncü Murad (1574-1595) tarafından geliştirilen “Muradiye Kütüphanesi”. (3) Arabahmet Paşa Camisi hatibi Ahmet Efendi’nin kurduğu kütüphane. (4) Halveti tarikatının Yiğitbaşı kolundan Tireli Ömer Efendi’nin dervişleriyle birlikte tekkelerinde kurdukları kütüphane. (5) Mevlevihane kütüphanesi. (6) Bursalı İsmail Hakkı Efendi’nin müridi Celveti şeyhlerinden “Kutup Şeyh Osman Fazlullah Efendi Kütüphanesi. (7) Ayasofya Camisi yanındaki Kıbrıs Müftülerinin nezaretinde bulunan Kıbrıs Merkez Medresesi’nin (Müftü Medresesi) kütüphanesi.

SULTAN İKİNCİ MAHMUT KÜTÜPHANESİNİN OLUŞTURULMASI

XIX. yüzyılın başına gelindiğinde, yüzyıllarca kılıç gücüyle çok geniş bir coğrafyaya yayılan “Büyük Osmanlı İmparatorluğu” bir çöküş sürecine girmişti. Kurumlarıyla idari teşkilatı yozlaşmış, bozulmuş ve dağılmış durumdaydı. İmparatorluğa karşı huzursuzluklar ayaklanmalara neden oluyordu. Yenilikçi atılımlarıyla tanınan Sultan ikinci Mahmut padişah olunca (1807-1839)), çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğu’nu dağılmaktan kurtarabilmek için, her alanda yenilik ve teşkilatlanma faaliyetlerine girişir. Amacı, devlet kurumlarında yapılacak yeni düzenlemelerle batıya ayak uydurabilmekti. Bu yöndeki çalışmaların yanı sıra, ayrı vakıflar ile bağımsız kuruluşlar içinde bulunan (ve bu nedenle de görevlerini yapamayan) kütüphanelerin, merkezi bir kütüphane sisteminin içine alınmasını öngören çalışmalar başlatılır. 1829 yılında, Selimiye camisinin doğu bitişiğindeki hali araziye kendi geliriyle bir kütüphane yaptırması için zamanın Kıbrıs valisi Ali Ruhi Efendi’yi görevlendirir. Böylece aynı yıl içinde şimdiki kütüphanenin yapımına başlanmış olur. Yapının kuzey, güney ve batısındaki dış cephelere, üzerinde “MAŞŞALLAH” (Allah korusun) yazılı birer mermer levha konurken, kütüphane odasının girişine “Burası Kütüphanedir” yazıtı ve kütüphane memuruna ait odanın (ya da istirahat-teneffüs odasının) güney duvarınaysa 1829 (1244 H) tarihini taşıyan Sultan Mahmut’un tuğrası yapılır.
Kütüphanenin yapımı tamamlanınca, Kıbrıslıların Sultan Mahmud’a duydukları hislerin ifade edilmesine sıra gelir. Bir methiye (kaside) yazılarak kütüphanenin duvarına çepeçevre konması düşünülür. En yetkili şair olarak da zamanın Kıbrıs İdadisinde Arapça ve Farsça müderrisi (öğretmeni) olan “Şair Hoca Hasan Hilmi Efendi” görüldüğünden ona başvurulur. Ondan ivedilikle bir methiye yazması istenir. O da, padişahın yenilik girişimlerini öğen ve yapılan kütüphanenin Kıbrıs için taşıdığı önemi vurgulayan 48 beyitlik methiyeyi 24 saat gibi kısa bir sürede Talik hatla yazar. Padişah methiyeyi çok beğendiğinden Hilmi Efendi’yi Topkapı Sarayı’na çağırarak onu şairlerin erişebileceği en yüksek ünvan olan “Reis-uş-Su’ara” (Şairler Başkanı), ya da “Sultanü-ş Şu’ara” (Şairler Sultanı) unvanıyla onurlandırır. Ayrıca, İstanbul’da kalması halinde kendisine yüksek bir makam vereceği vaadinde de bulunur. Ancak o, isim ve ün yerine, Kıbrıs’a dönmeyi tercih eder. Onun bu alçak gönüllü hareketini öğrenen padişah, sırf onu ödüllendirmek için, zamanın Kıbrıs müftüsü Hulusi Efendi’yi hiçbir neden yokken görevinden alır ve yerine onu “Kıbrıs Müftüsü” yapar.
İnşaatı tamamlandıktan sonra Evkaf’a bağlanan kütüphaneye resmi olarak “Kütüphane-i Amire” (Devlet Kütüphanesi) adı verilir. Ancak Kıbrıslılar padişaha duydukları minnettarlıktan, ya da kütüphanenin onun döneminde yapılmış olmasından dolayı, bu kütüphane “Sultan İkinci Mahmut Kütüphanesi”, “Sultan Mahmut Kütüphanesi”, “Sultan Mahmud-u Adli Kütüphanesi” ve “Sultan’ın Kütüphanesi” adıyla bilinir olmuştur.

KÜTÜPHANEYE YAPILAN KİTAP BAĞIŞLARI

Kütüphaneye ilk kitap bağışı Sultan İkinci Mahmud tarafından yapılmıştır. Bağışladığı kitapların sayısı değişik kaynaklarda farklılıklar (80, 109 ve 128 cilt gibi) göstermesine karşın, Milli Arşiv’de korunan o döneme ait bir belgeye dayandığını iddia eden zamanın Milli Arşiv müdürü M.H. Altan, padişahın kütüphaneye 200 cilt kitap vakfettiğini, bunların fihristinin bulunduğunu ve bağışladığı kitapların bazılarının babası 1.Abdülhamit ile dedelerine ait olduğunu bilgimize getirmiştir.
1829-1878 yılları arasında Kıbrıslı hayır sahiplerinin kitap bağışları ve Kıbrıs’ta daha önce kurulmuş olan Şeyhü’s-Seb’a, Ayasofya, Arab Ahmet Paşa gibi kütüphanelerden taşınan kitaplarla, burası 1600’den fazla kitaptan oluşan merkezi bir kütüphane durumuna gelmiş olur. Zamanın Kıbrıs Müftüsü Hacı Ahmet Hulusi Efendi’yle diğer resmi görevliler de ellerine geçen her fırsatta kütüphaneyi geliştirmek için çaba harcarlar.
O dönemlerde kütüphaneye bağışlanan kitaplara ilişkin bilgilerimiz, arşiv belgeleri ile kaynak kitaplardaki bilgilere dayanmaktadır. İsmat Parmaksızoğlu kitabında, kütüphanede bulunan 100 adet değerli kitabın ayrı ayrı tanımlarını yapmıştır. Ayrıca 1901-1904 yılları arasında kütüphanenin müdavimlerinden olan öğretmen Ahmet Raik, “Eski Şeyler” adlı kitabında, kütüphanede Kâtip Çelebi’nin Türkçe yazılmış “Cihan-numa” ile “Asfar-ı Bahriye-i Osmaniye” adlı kitaplarının bulunduğuna, diğer kitaplarınsa Arapça yazılmış fıkh (İslam hukuku), tefsir (yorum) ve hadis olduklarına işaret etmiştir.
Bağış yapanlara ait vakfiye defterlerinden, kütüphaneye sadece kitap değil, bina için gerekli olan, mangal, seccade, güneş saati, rahle gibi eşyaların da bağışlandığı öğrenilmektedir. Ancak bunların çok uzun bir süreden beridir kütüphanede bulunmadıkları ve nerde olduklarının da bilinmediği ilgililerce ifade edilmektedir.
1950’li yıllara kadar kütüphanede, şair Hasan Hilmi Efendi’nin yazmış olduğu nat-ı Şerif’in üst başında, peygamberimizin bir tutam sakalı (Sakalı Şerif) bulunmaktaydı. Söylendiğine göre Sakalı Şerif, küçük bir şişe içinde 40 kat beze sarılmış olarak bir kutu içindeydi. Mübarek günlerde Sakalı Şerif ziyaret edilir ve o günlerde kütüphanenin içinde namaz da kılınırdı. Ancak diğer eşyalar gibi bunun da kütüphanenin koleksiyonunda bulunmadığı bilgileri edinilmektedir.

KÜTÜPHANEYE YAPILAN GÖREVLENDİRMELER

Kütüphane binası yapıldıktan sonra içinde çalışacak kişileri de dikkate alan Sultan Mahmut, buraya birinci ve ikinci derecede iki kütüphaneci (Hafız’ı Kütüp) tayin edilmesi için bir ferman çıkartır. Onların maaşlarıyla kütüphanenin diğer giderlerini kendi vakıfları içine alarak hesaplatır. O dönemde kütüphanecilerin ücretlerinin tatminkâr olmasının kütüphaneciliğin teşvik edilmesi anlamına geldiği izlenimi edinilmektedir. O sıralarda birinci derecedeki kütüphaneciye günlük yevmiye olarak 6 okka ekmek, 1 okka bulgur, 1 okka et ile ayda 2 okka sadeyağı ve 20 kuruş verildiği, Mehmet Remzi’nin 1920 tarihli Doğru Yol gazetesindeki yazısından öğrenilmektedir.
Kıbrıs Valisi Ali Ruhi Efendi kütüphaneyi yaptırırken, kuzey tarafına “Büyük Medrese” (George Jeffery’e göre ‘Yeni Medrese’) adında bir de medrese yaptırmıştı. (Fotoğraf 8) O dönemde, medreseyle kütüphane birbirlerini tümleyen elemanlar olarak görülmekteydi. Ancak bu medrese bakımsızlıktan harabe durumuna geldiğinden, Selimiye Meydanı’nın 1932 yılındaki düzenleme çalışmaları sırasında ortadan kaldırılır. Medresenin 1828/29 (1243 H) tarihli yazıtı bulunan çeşmesiyse 1980’li yılların ortalarında yıkılır. Selimiye Meydanı ile kütüphaneye ait bahçenin 1932 yılındaki düzenleme çalışmalarında, kütüphanenin bahçesine gölge yapabilecek çeşitli ağaçların ekilmesi de düşünülmüş olmasına karşın o yılkı kuraklık nedeniyle bu fikir ne yazık ki eyleme geçirilemez.

İNGİLİZ SÖMÜRGE DÖNEMİ İLE SONRASINDA KÜTÜPHANENİN DURUMU

Osmanlı döneminde Vakıflar İdaresi’ne bağlı olan kütüphanenin Maarif’e devredilmesi İngiliz Sömürge Dönemine rastlar. Ancak 1920 yılına girildiğinde, kütüphanenin ihmal edildiği, kitaplar sağa sola atıldığından içinde yüzlerce yırtık kitap bulunduğu ve kapının üstündeki kazınmış taşların yere düşüp parçalandığı eski kayıtlarda yer almaktadır. Yaklaşık olarak 1918 yılında kütüphaneyi ziyaret eden zamanın müze müdürü George Jeffery, içinin alçıyla sıvalı olduğunu, bir veya iki adet küçük kitap dolabının bulunduğunu ve “Sultan’ın Kütüphanesi” adıyla bilindiğini yazmıştır.
Sultan İkinci Mahmud ile Kıbrıslıların özveriyle kütüphanede çoğalan kitaplardan değerli olanların İngiliz Sömürge döneminde “British Museum”a taşındığı iddia edilmektedir. Hizber Hikmetağalar’ın yazdığına göre, 1950’li yıllarda bu kitapların binlercesi teker teker elden geçirilmek, bakımları yapılmak, ilaçlanmak, hatta mikro filmlerinin çekilmesi gerekçeleriyle Kıbrıs Müzesine taşınmış, iade edilirken de değerli olanlar verilmemiş. Konu zaten dönemin Türk yetkilileri tarafından bilinmekteydi. Ancak uygulamalara, belki ‘koltuk’ kaygısı, belki de “Anti British” olmamak için ses çıkartılmamıştı. Zaten o dönemde, şimdi olduğu gibi, eski eser bilinci Türk toplumunda pek gelişmemişti. Bilinen gerçek şu ki, kütüphane çok uzun bir süre atıl bırakılmış, içindeki kitaplar ise Evkaf Müdürü Halit Ali Riza döneminde ve İrşadi Hoca’nın da bilgileri dahilinde torbalara doldurulup Kıbrıs Müzesine (ya da başka bir merkeze) taşınmıştı. Böylece kütüphanedeki değerli kitapların bir bölümü bu şekilde yitirilirken, 1963 yılından sonra da ayni yok oluş devam eder.
İlgililerden sağlanan bilgilere göre Osmanlı döneminde kütüphanenin bir fihristi vardı. Ayrıca 1968 yılında Sultan Mahmut Kütüphanesi ile Evkaf İdaresi arşivinin de bir fihristi yapılmış. Ancak bu fihrist Evkaf arşivinden bir şekilde kaybolmuş; o gün bugündür izine dahi rastlanmamış. 1975 yılında K.T. Federe Devleti Turizm ve Enformasyon Bakanlığı’nın “II. Sultan Mahmut Kütüphanesi” adıyla yayınladığı broşürde, kütüphanede 1638 adet kitap bulunduğu kayıtlıdır.
Bilgimize getirildiği kadarıyla 1989 yılında Milli Arşiv ile Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’nin işbirliğiyle kütüphanedeki kitapların bibliyografya çalışmalarına başlanır. Sayım döküm sonucundaysa, kütüphanede 1283 adet el yazması kitap, 549 adet matbu kitap, 1 adet ahşap yazıt, 1 adet taş yazıt ve 2 adet dekoratif yazı olmak üzere toplam 1836 adet belge saptanır. Bu arada 10 adet kitabın kayıp olduğu da belgelenir. Ve nihayet kütüphanedeki kitapların ISAR (İslam Tarih, Sanat ve Kültürünü Araştırma Vakfı) tarafından incelemesi sonucu 1995 yılında “Kıbrıs İslam yazmaları kataloğu” yayınlanmış oluyor. 
Ancak o sıralarda Selimiye Cami kitaplığı, Laleli Cami kitaplığı ve Sultan Mahmut Kütüphanesinde bulunan kitapların bakımsızlığı ve bazılarının çalınmasını dikkate alan zamanın Bakanlar Kurulu, 3.12.1996 tarih ve E-375-96 sayılı kararıyla, bu kütüphanelerde bulunan tarihi kitapların Girne’deki Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi’nde yapılacak özel bir odada korunmalarına karar verir. Böylece bu kitaplar 1998 yılının Ocak ile Mart aylarında Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi’ne intikal etmiş oluyor. Böylesi bir sahiplenilişin bir sonucu olarak, 1998 yılında Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi ile Vakıflar İdaresi arşivlerinde bulunan belgelerden de yararlanılarak, “Osmanlı İdaresinde Kıbrıs” isimli kitap 2000 yılında topluma kazandırılmış olur.
Yazımızı sonlandırırken, bir süreden beridir araştırmacılar ile kültürel mirasa gönül verenlerin beklentilerini de Vakıflar İdaresi yeni yönetiminin bilgisine getirmek isterim. Herkesin de bildiği gibi Vakıflar İdaresi’nde gayri sıhhi ortamlarda bulunan, bilgi ile donanım eksikliği nedeniyle konservasyonları yapılamayan, hatta ve hatta dijital ortama dahi aktarılmayan İngiliz Sömürge dönemi arşiv dosyalarındaki tarihi belgeler bir yok oluş süreci yaşamaktadır. Biz Eski Eserler ve Müzeler Dairesi olarak bunun farkına vardığımızdan, İkinci Sultan Mahmut Kütüphanesinde bulunan zimmetimizdeki yazmaların Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi’ne devredilmesini sağlamıştık. Bu nedenle Evkaf Dairesi’nde bulunan arşiv belgelerinin de arşivcilik konusunda bilgi ve donanıma sahip olan Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi’ne devredilmek suretiyle korunmalarının sağlanması gereğini bir kez daha belirterek bugünkü yazımızı da noktalamış olalım.

Dergiler Haberleri