İkimiz Restoran

İkimiz Restoran

Girne’de Türk Mahallesi’nde hoş bir restoran… Anne mutfakta, kızı barda…

 

Stella Aciman

Girne, Türk Mahallesi’nin gizemli ve ruhu olan sokaklarının birinde keşfettim burasını. Bahçeye girdiğim an huzuru yakaladığım nadir yerlerden biri olarak yerini aldı belleğimde. Ağaçlar, çiçekler ve çeşitli objeler… Her birinin bir kadın dokunuşundan nasibini aldığını anlamamak mümkün değil.    Çölün ortasında bir vaha sanki… Bir köşede, ağacın altında, elinde gitarı ile sımsıcak bir ses eskilerden nağmeler fısıldıyor… Niyal Öztürk! Kapıda bizi karşılayan güler yüzlü genç kadın tekrar yanımıza geliyor ve menüdeki tüm yiyecekleri detaylarıyla ve neşeyle anlatıyor. Masamız her biri diğerinden lezzetli yiyeceklerle süsleniyor… İçkilerimiz geldiğinde kendimizi müziğe, sohbete ve hafif esen rüzgârın dokunuşlarına bırakıyoruz. Neresi mi burası? Bir anne ve kızın omuz omuza vererek açtıkları bu özel mekânın adı ‘İKİMİZ’ Restoran…


Fatma Erim: Mutfak benim işim…

Tüm yemekleri siz mi yapıyorsunuz?
Evet, yemekleri ben yapıyorum, kimseye elletmem.

Menüyü nasıl oluşturdunuz?
İlk zamanlar kendi kafama göre hazırladım. Sonra gözlemlemeye başladım, hangi yemek fazla gidiyor diye. Kızım burayı açarken Kıbrıs Mutfağı olsun istedi. Kızıma, Girne bölgesinin sadece Kıbrıs yemekleriyle ayakta duramayacağını söyledim. Bana Lefkoşa’dan örnekler gösterdi. Ona, hemen hemen her ilçeden çalışanların bir şekilde Lefkoşa’ya gittiğini, o yüzden orada ev yemekleri yapan restoranların iş yapmasının normal olduğunu anlattım. Girne turistik bir bölge, o yüzden onlara dönük bir şeyler yapmanın daha doğru olacağını düşündüm. Kızımın ısrarına rağmen, ‘iki çeşit yemek yapacağız’ dedim. Bir akşam yemeği menüsü ki et olacak içinde. Ondan sonra hem öğlen hem de akşam yemeği çıkarmaya başladık. İngilizlerin gündüz buralarda dolaşırken bize geldiklerini ve Kıbrıs yemeklerini sevdiklerini gördüğüm için o yemekleri akşam menüsüne giriş yemeği olarak koydum.

Fatma hanımın spesiyali

Menünüzde çok değişik yemekler var…
Evet, Kıbrıs’ta hiçbir restoranın menüsünde olmayan, kendi çabalarımla ortaya çıkardığım yemeklerim var. Mesela yufkalı köftem… Yufkanın arasına koyduğum peynirle hem börek hem de köfte oluyor. Mesela sandalda tavuk, o da benim spesiyalimdir ve gerek yabancılar gerekse Kıbrıslılar tarafından çok sevilen bir yemektir.

Yorucu olmuyor mu?
Ben çok disiplinli çalışırım. Biz her gün saat 15.00-19.00 arası kapalıyız. Mutfağımız küçük, fazla mal stoklayacak bir depomuz yok. İşte bu ara saatlerde biten malzemenin alışverişini yapıyor, duşumuzu alıyor ve dinleniyoruz. Sonra da ben mutfağımda eksilen yemeklerimi yapıyorum.

Yemekler artıyor mu?
Hayır, bizde yemek hiç artmaz çünkü az yaparız, biterse de takviye ederiz. Tabii zaman içinde profesyonelleşiyorsunuz işin içinde. Ben bu işin okulundan değilim ama o kadar çok okudum, araştırdım ki, artık hemen hemen her şeyi bilir oldum.

Bahçeniz çok güzel…
Bana, ‘bu bahçe kimin dizaynı?’ diye soruyorlar. Oysa her şeyini en ufak detayına kadar ben yaptım.

Latife Erim: Turizm okudum, avukat sekreteri oldum, şimdi restoranımız var

Kaç yıl oldu bu mekân açılalı?
Eylül’de iki yıl bitecek.

Nerden aklınıza geldi?
Ben turizm mezunuyum. 2005 yılında okulu bitirdikten sonra evde oturmaya iki ay dayanabildim. Annem bir gazete ilanından bana hukuk bürosunda iş buldu. Anneme, ‘Ben turizm mezunuyum, bunlar sekreter arıyor, ben orada ne yapacağım?’ dedim. Annemi kırmamak için gittim. O gün de üzerimde yırtık, pırtık bir kot pantolon vardı. Hani belki bu görüntüyle beni işe almazlar diye düşünüyordum ama aldılar ve orada tam altı yıl çalıştım. Altı yıl her işe koşturdum ama maaşım yerinde saydı.

Sonra…
Sonra zaten burada yükselme şansım yok diye düşündüm,  dört yılın sonunda anneme ‘ne yapabiliriz?’ diye sormaya başladım. Bu saatten sonra memur falan olmak zordu ve bütün bir günü masa başında oturarak geçirmek bana göre değildi. O arada annem bu bahçeyi toparlamaya başladı ama hala kafamızda oluşan bir iş yoktu.

Burası sizin eviniz miydi?
Evet, bahçenin yarısını kullanıyorduk, diğer yarısı otlarla kaplıydı ve üç tane ağaç vardı. Sonunda annemle burasını düzenleyerek denemeye karar verdik. Ben yabancılara ve yurtdışında yaşayan, Kıbrıs yemeklerini özleyenlere hitap etmeyi düşünmüştüm. Başlangıç olarak tüm ev yemeklerini menüye koyduk. Sonra yavaş yavaş akşam menüsü de oluşmaya başladı.

İlk günler nasıldı ilgi?
Bazı günler hiç kimse gelmiyordu. Tabii biraz panik olduk ama anneme, ‘merak etme, her şey kısmettir’ dedim. Biz burayı Eylül başında açmıştık. ‘Sezon bitti, geç kaldık’ diye üzüldük ama tam tersiydi aslında, çünkü turist asıl o aylarda gelmeye başlıyordu. O dönemde her gece doluyduk.

%70 yabancı, %30 yerli

Neden hiç reklam yapmadınız?
Burası küçük bir mekân, fast-food yeri değil. Reklam yaptığınızı düşünün, aynı anda 30 kişi gelebilir. Onları memnun edemezsen, 30 kişiyi kaybettiğin gibi bu durum 300 kişiye de ulaşabilir. Kiramız yoktu, personel olarak annem, ben ve bir yardımcımız vardı. Derken yavaş yavaş yabancılar gelmeye başladı ve müşteri kitlemiz oluştu.
Reklam olarak; tripadviser.com diye bir site var. Mesela siteye giriyorsunuz, İtalya’daki en meşhur restoranı arıyorsunuz. O restoran o siteye kayıtlıysa çıkıyor. Yorumlara kadar her şeyi görebiliyorsunuz. Bir müşterim beni o siteye üye yapmış. Şu anda Girne’deki 150 restorandın arasında altıncıyız. Sertifikamız da var zaten. O siteden de çok insan takip ediyor bizi.

Müşteri kitleniz kimlerden oluşuyor?
%70 yabancılardan, %30’u da Kıbrıslılardan oluşuyor diyebilirim. Bu bölgeyi yabancılar çok geziyor ve tabelamızı gördüklerinde muhakkak uğruyorlar.

“Aynı kalmak bir özellik”

Kaç kişilik mekânınız?
Bahçemiz büyük dolayısıyla bazıları 50-80 arası diye düşünüyor ama benim anlayışım 30 kişiye hizmet vermek. Bir gece 20 kişiyi geri çevirdim. Ben barda duruyorum, hem bahçemi hem mutfağımı görebiliyorum, yoğunluk var mı, telaş var mı diye kontrol edebiliyorum. Eğer o 20 kişiyi alsaydım mutlu edemeyecektim çünkü burada her şey bire bir hazırlanıyor.

Öğlen servisinizde müşteri kitleniz kimlerden oluşuyor?
Mahkemeler yakın olduğu için, avukatlar, yargıçlar ve iş insanları gelir.

Kapasitenizi arttırmayı düşünmüyor musunuz?
Açıkçası hep böyle gitmeyi düşünüyoruz.

Peki, yeterli geliyor mu?
Yetiyor tabii… Bu arada bir özelliğin oluyor.

Yabancılardan sürekli gelen müşteriniz var mı?
Var, mesela bir tanesi var ki çok enteresandır. Her geldiğinde aynı başlangıcı ister aynı ana yemeği yer. Fikrini değiştirmek için uğraşıyorum ama sonunda yine aynı yemeği istiyor. Birkaç kez çabalarımla başka yemekler denedi ama sonra yine eski alışkanlığına döndü. 

Bu arada eski sporcusunuz…
Evet, önce atletizmle başladım sonra basketbol, voleybol… En son basketbolda bıraktım. Atletizmde çok başarılı oldum. Yüksek atlamada 1.41 ile ilkokulda rekorumu kırdım ve hala bu rekoru kıran çıkmadı KKTC’de.

Dergiler Haberleri