Serap ŞAHİN
Eğitim sistemi, öğretmen açığından altyapı eksikliklerine, rehberlik hizmetlerinin yetersizliğinden, konteyner sınıflardan okullardaki kalabalık sınıflara kadar birçok sorunla mücadele ederken, hükümet Türkiye ile iş birliği içinde ikinci bir ilahiyat koleji açma girişiminde...
Eğitim camiası, “Başörtüsü tüzüğü” tartışmalarında yaşanan toplumsal gerilim hâlâ tazeliğini korurken
benzer bir kutuplaşmanın yeniden yaşanabileceği uyarısında bulunurken Mağusa’da asıl ihtiyaç duyulan Fen lisesi, güzel sanatlar lisesi, Anadolu lisesi gibi okulların eksik olduğu, Şampiyon Melekler Eğitim Kompleksi’nin ise hâlâ başlamadığı koşullarda ikinci bir ilahiyat koleji girişimi, “eğitimde gerçek ihtiyaçlar göz ardı ediliyor mu?” sorusunu yeniden gündeme taşıdı.
Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu’nda dün görüşülmesi beklenen “Mağusa’ya ilahiyat koleji yapımı projesi” ile ilgili görüşme, Danışma Kurulu’nun kararıyla gündemden çıkartıldı. Esas adı “KKTC ile TC arasında Gazimağusa İlahiyat Koleji Yapım Projesi Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunmasına İlişkin (Onay)” olan yasa tasarının ne gün görüşüleceği ise henüz bilinmiyor.
YENİDÜZEN, Mağusa’ya İlahiyat Koleji yapılması ile ilgili protokolü öğretmen sendikalarına ve eğitim bilimcilere sordu.
Eğitim Bilimci Prof. Dr. Ahmet Güneyli, Mağusa’da açılması planlanan ilahiyat kolejinin, eğitimde hâlâ çözülemeyen öğretmen eksiklikleri, kalabalık sınıflar, bütçe yetersizlikleri, okul güvenliği ve çağdaş öğrenme-öğretme eksiklikleri gibi temel sorunlar çözülmeden hayata geçirilmesinin yanlış olduğunu söyledi. Lefkoşa’daki okulun mevcut ihtiyacı karşıladığını vurgulayan Güneyli, bu adımın toplumsal fayda sağlamayacağını ve yeni sorunlar yaratacağını belirtti. Güneyli, “başörtüsü tüzüğü” sürecinden çıkarılacak derslerin göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguladı.
Eğitim Bilimci Salih Sarpten, Hala Sultan İlahiyat Koleji’nin mevcut durumuna dikkat çekerek, pedagojik, akademik ve yapısal sorunlar çözülmeden ikinci bir ilahiyat koleji açılmasının anlamlı olmadığını söyledi. Mevcut okulun düşük başarı oranları, kontenjan yetersizliği ve mezunların istihdam sorunu yaşadığını belirten Sarpten, ülkenin gerçek ihtiyacının “yeni ilahiyat kolejleri değil, nitelikli kamusal eğitim yatırımları” olduğunu vurguladı.
Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS) Başkanı Selma Eylem “Eğitim politikası 2011’den bu yana gericileşiyor.” dedi. Mağusa’da yeni bir ilahiyat koleji açma girişimine tepki gösteren Eylem, “Bu ülkenin ilahiyat okullarına ihtiyacı yok. Çocukların akıllarını özgürleştiren okullara ihtiyacı var. Hedeflenen şey toplum mühendisliğidir ve bunu eğitim aracılığıyla yapmaya çalışıyorlar.” ifadelerini kullandı.
Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Sekreteri Burak Maviş, “KKTC Hükümeti ile TC Hükümeti Arasında Gazimağusa İlahiyat Koleji Yapım Projesi Protokolü”ne sert tepki gösterdi. Maviş, hükümetin gerçek eğitim sorunlarını göz ardı ettiğini belirterek, projenin “eğitim açısından tam bir fiyasko” olduğunu söyledi.
KTÖS Eğitim Sekreteri Süleyman Gelener, eğitimde önceliğin tüm öğrencilerin eşit ve nitelikli eğitime erişimini sağlamak olduğunu vurguladı. Gelener, Lefkoşa’daki okullarda hâlâ çözülmemiş pedagojik ve kurumsal sorunlar varken, ikinci bir ilahiyat koleji açılmasının doğru olmadığını belirtti. Kalabalık sınıflar, altyapı eksiklikleri ve öğrenci yoğunluğunun eğitim kalitesini olumsuz etkilediğine dikkat çekti.
Eğitim Bilimci Prof. Dr. Ahmet Güneyli:
“Eğitimdeki sorunları görmezden gelip ikinci İlahiyat Kolejini açmanın, bu ülkeye hiçbir faydası olmaz”
Eğitim Bilimci Prof. Dr. Ahmet Güneyli, eğitimde temel sorunlar çözülmeden ikinci bir ilahiyat koleji açılmasının yanlış bir adım olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Güneyli, “Eğitimde herhangi bir adım atmadan önce, bir başka deyişle bir eğitim politikasını uygulamadan önce yapılması gereken ilk iş, ihtiyaç analizidir. Bilimsel bir yaklaşımla gerçekleştirilecek ihtiyaç analizinin sonrasında eğitim politikalarına yön verilmelidir. İhtiyaç analizi sadece eğitim politikalarının içeriğini değil önceliklerin de belirlenmesini sağlar. Eğer yarın ülkemizde eğitimde ihtiyaç analizi yapılacak olsaydı, tahmin ediyorum ki kesinlikle ikinci ilahiyat kolejine ihtiyaç çıkmazdı. Önceliğimiz de olmazdı.” dedi.
Eğitim sistemindeki mevcut sorunlara dikkat çeken Güneyli, “Neredeyse herkesin bilip dillendirdiği çok ciddi sorunlar bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Okul yönetimlerinin bütçesi yok, okullarda öğretmen eksiklikleri devam ediyor, öğleden sonra okul konusu henüz çözülmedi ve beslenme konusunda sıkıntılar var. Bir kola ve bisküvi ile öğle arasını geçiştiren öğrenciler söz konusu. Okullarda zorbalık var ve bağımlılıkla mücadelede sınıfta kaldık. Okul güvenliği konusu çözülmemiş ve donanım ile altyapı sorunları giderilmedi. Tüm bu sorunların ötesinde çağdaş öğrenme-öğretme yaklaşımları ile ölçme-değerlendirme uygulamalarının çok gerisindeyiz. Bu konuların eğitimde yaşamsal önemi var ve esas ihtiyaçlar bunlardır.” ifadelerini kullandı.
Güneyli, ikinci bir ilahiyat koleji açılmasının toplumsal fayda sağlamayacağını belirterek, “Eğitimdeki sorunları görmezden gelip ikinci İlahiyat Kolejini açmanın, bu ülkeye hiçbir faydası olmaz, aksine çatışmaları daha da artırır. Projeler yapmanız, öğretmen eğitimleri gerçekleştirmeniz ve velilerle nasıl iş birliği yapacağınızın yollarını bulmanız gerekir. Ancak bu sorunları çözerseniz çocukların gelişimini düşünmüş ve toplumun ihtiyaçlarını önemsemiş olursunuz.” dedi.
Mağusa’da yapılmak istenen okulun amacına ilişkin sorular yönelten Güneyli, “Mağusa’daki okulla esas murat edilen nedir? Öğretim programında din eğitimi ağırlıklı dersler vermek ve öğrencilerin ahlaklı yetişmelerini sağlamak mı istiyorsunuz? Peki Lefkoşa’daki okul yeterli değil mi? Bu okuldan mezun olacak öğrenciler ülkedeki ihtiyacı fazlasıyla karşılamaya yeter de artar bile. Yıllarını eğitime vermiş bir kişi olarak ülkemizde ikinci bir ilahiyat okuluna ihtiyaç olduğunu ya da talep olduğunu gözlemlemedim.” ifadelerini kullandı.
“Eğitim bakanlığı, ikinci bir okulla kucağında başka bir sorun yumağı bulacaktır”
Güneyli, “Eğitimin çok önemli bir paydaşı olan öğretmenlerin görüşlerini almadan, onları karar alma süreçlerine katmadan yapılacak her şey tepkiyle karşılanır bu ülkede. Lefkoşa’daki İlahiyat Kolejinde yıllarca öğretmenler arasında gruplaşmaların ve sorunların yaşandığına tanık olduk. Bu okulu iyice analiz edip sorunlarını dahi çözemeyen, denetimi etkili bir şekilde gerçekleştirmeyen bir eğitim bakanlığı, ikinci bir okulla kucağında başka bir sorun yumağı bulacaktır.” dedi.
“Başörtüsü tüzüğü” ile yaşanan süreci hatırlatan Güneyli, “Yakın geçmişte eğitimle ilgili konuların, özellikle de başörtüsü sorununun bu toplumu ne kadar gerdiğini, hayatın adeta durduğunu, farklı ideolojilerdeki birçok insanın bu konudan son derece rahatsız olduğunu gördük ve yaşadık. Tüm bu süreçten nasıl ders alınmaz, anlayamıyorum. Kıbrıs’ın sosyo-kültürel yapısını dikkate almaz, geçmişten de dersler çıkarmazsanız hem eğitimde hem de yaşamın diğer tüm alanlarında ciddi sorunlara neden olacağınızı bir kez daha tekrarlamak istiyorum.” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Güneyli, “Laik, çoğulcu ve yerel gerçeklikle uyumlu bir eğitim anlayışını savunduğunuz oranda bu ülkede var olabilirsiniz. Eğitim ilke odaklıdır; siyasallaştırmayan, eşitlikçi, çoğulcu ve pedagojik temelli her düzenleme makbuldür, aksi durumda eleştiri ve tepki kaçınılmazdır.” şeklinde konuştu.
Eğitim Bilimci Salih Sarpten:
“Yeni bir ilahiyat koleji açılması sisteme ne kazandırabilir ki?”
Eğitim Bilimci Salih Sarpten, mevcut Hala Sultan İlahiyat Koleji’nin durumu incelenmeden böyle bir girişimin anlamlı olmayacağını söyledi.
“En yaygın gerekçeyle, bu okulun tercih edilmesinin temel nedenin öğrencilerin daha iyi bir din eğitimi almak olduğu ortaya konmaktadır.” diyen Sarpten, “Peki, ama bir başka dine mensup, bir başka ülkenin (İngiltere) kültürü ile bezenmiş, tamamen İngilizce olarak hazırlanmış bir öğretim programının yer aldığı bir okulda daha iyi bir İslam dini eğitimi vermek mümkün müdür?” sorusunu sordu.
Sarpten “Dahası Kolej Giriş Sınavları sonuçlarına en düşük puan olan öğrencilerin kayıt hakkı elde ettiği kendi düzeylerin çok daha üst düzeyde bir programla karşılaşan öğrenciler için tabiri yerindeyse ‘işkenceye’ dönüşen bir öğretim hayatı sunmak eğitim bilimi ilkelerine uygun mudur? Ne yazık ki Hala Sultan İlahiyat Koleji’nin mevcut hali pedagojik anlamda öğrencilere ne akademik olarak ne de daha iyi bir din eğitimi verildiği söylenemez.” ifadelerini kullandı.
İlahiyat Koleji’nden mezun olan öğrencilerin nitelikli yükseköğretim alanlarına gidemediğine işaret eden Sarpten, “İlahiyat meslek lisesi alanında mezun olanlar din alanında göreve alamıyorlar. Peki o zaman neden yeni bir ilahiyat koleji daha sisteme entegre edelim?” sorusunu sordu.
Sarpten, “Akademik anlamda öne çıkmış herhangi bir başarılar elde edemeyen, GCE-A-Level programı olmayan tek kolej olan, son 10 yılda giriş sınavlarında ayrılan kontenjanların sadece yarısını doldurabilecek bir sınav performansı gösteren ve pedagojik anlamda öğrencilerin sırtlarına ciddi yükler bindiren bir okulun yenisinin açılması sisteme ne kazandırabilir ki?” dedi.
Sarpten açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“6 Şubat depreminden sonra tüm ülke ama özellikle Gazimağusa kedere boğulmuşken, Gazimağusa’daki her okul önce çadır sonra da konteyner sınıflarla dolmuşken, Gazimağusa’nın ihtiyacı yeni bir ilahiyat koleji değildir. Ana dili Türkçe olmayan öğrencilerin en yoğun olduğu İskele ve Gazimağusa okulları iken, eksik öğretmen, eksik eğitim materyali sıkıntıları devam ederken, ülkenin tamamındaki okullarda sınıflar tıklım tıkış iken eğitim sisteminin ihtiyacı yeni bir ilahiyat koleji değildir.
Sadece Gazimağusa için değil tüm eğitim sistemi için ivedilikle yapılması gereken şey; ‘kaliteli kamusal eğitimi’ desteklemektir. Bunun için de kamusal eğitim yatırımlarını ‘siyasi kaygı temelli’ değil ‘toplumsal ihtiyaç temelli’ yaklaşımlarla belirlemektedir. Sınıflı olan kamu kaynaklarının hangi kriterlere göre önceliklendirme yapılacağı tüm paydaşların (öğrenciler, öğretmenler, veliler, devlet) görüşleri alınarak en geniş kesimin ortak aklı ile hareket edilmelidir.”
KTOEÖS Başkanı Selma Eylem:
“Hedeflenen toplum mühendisliğidir"
Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS) Başkanı Selma Eylem, Lefkoşa Türk Lisesi önünde düzenlenen eylemde yaptığı açıklamada, ülkedeki birçok okulun inşaat alanına dönüştüğünü ve öğretmen kadrolarında ciddi eksiklikler bulunduğunu belirtti.
Bu sorunlara rağmen Eğitim Bakanlığı’nın hiçbir adım atmamasına tepki gösteren Eylem, “Eğitim politikası 2011’den bu yana gericileşiyor.” dedi.
UBP–YDP–DP hükümetinin Mağusa’da yeni bir ilahiyat koleji açma girişimine dikkat çeken Eylem, “Mağusa bölgesinde yeni bir ilahiyat koleji açmak için çaba içindeler. Bu ülkenin ilahiyat okullarına ihtiyacı yok. Çocukların akıllarını özgürleştiren okullara ihtiyacı var.” ifadelerini kullandı.
Eylem, “Hedeflenen şey toplum mühendisliğidir ve bunu eğitim aracılığıyla yapmaya çalışıyorlar.” diye konuştu.
KTÖS Genel Sekreteri Burak Maviş:
“İlahiyat konusu, eğitimin öncelikleri arasında bile yok”
Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Sekreteri Burak Maviş, hükümetin gerçek eğitim sorunlarını göz ardı ettiğini belirterek, projenin “eğitim açısından tam bir fiyasko” olduğunu söyledi.
“Eğitimde bir öncelikler dizisi yapılacak olsa, sıraya dahi giremeyecek olan ilahiyat konusu, hükümet tarafından sanki eğitimin en acil meselesiymiş gibi gündemin ilk sırasına taşınıyor.” diyen Maviş, bu yaklaşımın hükümetin seçim sonuçlarını ve toplumun verdiği mesajı algılayamadığını açıkça gösterdiğini vurguladı. Maviş, “Gerçek ihtiyaçları ve toplumsal hassasiyetleri dikkate almadan, adeta inatla politik hesaplarla hareket ediyorlar.” dedi.
Okulların mevcut durumuna dikkat çeken Maviş, “Bugün eğitim sistemi akran zorbalığı, şiddet kültürü, rehberlik servislerinin eksikliği, özel eğitim öğretmeni yetersizliği, yönetici ve branş öğretmeni açıkları, malzeme ve bütçe sıkıntılarıyla boğuşuyor. Çocuklarımızın sosyal ve ekonomik sorunları derinleşiyor, bu durum eşitsizlikleri büyütüyor. Kalabalık okullarda öğretmenler öğrencilerle göz teması kuramayacak hâle gelmiş durumda. Yabancı öğrencilerin Türkçe öğrenimiyle ilgili ciddi zorluklar yaşanıyor. Okullarımız neredeyse öğretmenlerin inisiyatifi ve ailelerin katkılarıyla ayakta duruyor.” dedi.
Eğitim Bakanlığı’nın sendikaları dışladığını kaydeden Maviş, “Tüm bu sorunlar ortadayken, Eğitim Bakanlığı ilahiyat okulu için sendikalarla istişare etmeden, teknik kurulları devre dışı bırakarak, yangından mal kaçırır gibi hareket ediyor.” ifadelerini kullandı.
KTÖS Genel Sekreteri Maviş, Meclis’te yeniden gündeme gelen Mağusa İlahiyat Koleji projesinin eğitim açısından büyük bir hata olduğunu belirterek, “Ağustos ayında meclisin alt komitesinde hükümet çoğunluğuyla Genel Kurul’a havale edilen ve yeniden gündeme getirilen Mağusa İlahiyat Koleji projesi, eğitim açısından tam bir fiyaskodur.” dedi.
Maviş, okulların mevcut fiziki koşullarına vurgu yaparak, “Okullar hâlâ konteynerlerde eğitim verirken, birçok okul inşaat halindeyken, çocuklar bu koşullarda öğrenim görmeye mecbur bırakılmışken; hükümetin ilahiyat gündemini öne çıkarması toplumun önceliklerine meydan okumaktır.” ifadelerini kullandı.
“İkinci İlahiyat okulu talebi için Bakanların utanması gerekmez mi?”
Mağusa’daki eğitim eksikliklerini hatırlatan Maviş, “Mağusa’da fen lisesi, Anadolu lisesi, güzel sanatlar lisesi gibi okullar yok. Toplumsal sorumluluğumuz olan Şampiyon Melekler Eğitim Kompleksi hala başlamamışken, ikinci İlahiyat okulu talebi için biraz bakanların utanma duygusu olması gerekmez mi?” diye sordu.
Hükümetin meşruiyetini yitirdiğini belirten Maviş, “Bu tablo, hükümetin meşruiyetini yitirdiğinin de açık göstergesidir. Aldıkları hiçbir kararın bizim nazarımızda bir anlamı yoktur.” dedi.
Burak Maviş, “Biz, çocuklarımızın hakkı olan eşit, güvenli ve nitelikli eğitimi savunmaya devam edeceğiz. Toplumun gerçek ihtiyaçlarını yok sayan bu anlayışın bir an önce gitmesi için elimizden gelen her şeyi yapacağız.” diye konuştu.
KTÖS Eğitim Sekreteri Süleyman Gelener:
“Kararlar siyasi takvimlere değil, pedagojik verilere ve eğitim biliminin gereklerine dayanmalıdır”
Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Eğitim Sekreteri Süleyman Gelener, ülkedeki en ivedi eğitim sorununun bütünlüklü bir eğitim politikasının eksikliği olduğunu vurguladı. Gelener, eğitimde yönün belirsiz olmasının ve günübirlik kararlarla sistemin ayakta tutulmaya çalışılmasının, yapısal sorunları derinleştirdiğini ifade etti.
“KTÖS olarak biz, kamusal, kapsayıcı, bilimsel ve laik temellere dayalı bir nitelikli eğitim politikası hazırlanmasını savunuyoruz.” diyen Gelener, “Eğitim politikası yalnızca bugünün değil, geleceğin toplumunu biçimlendirecek bir vizyon belgesidir. Bu nedenle, kararlar siyasi ajandalara veya siyasi takvimlere değil, pedagojik verilere ve eğitim biliminin gereklerine dayanmalıdır.” İfadelerini kullandı.
İlahiyat koleji meselesinin yalnızca eğitsel değil, aynı zamanda politik, sosyolojik ve toplumsal boyutları olduğuna işaret eden Gelener, “Bu nedenle meseleye pedagojik ve demokratik bir zeminde yaklaşmak zorunludur.” dedi.
Eğitim sisteminde herhangi bir kurumun açılmasının toplumun bütün paydaşlarının katılımıyla planlanması gerektiğine dikkat çeken Gelener, “Katılım olmadan alınan kararlar, eğitimi toplumsal uzlaşı zemininin dışına iter.” diye konuştu.
Gelener, “Bugün Lefkoşa’daki uygulamada dahi hala pedagojik ve kurumsal sorunlar çözülememişken, ikinci bir benzer adımın hiçbir istişare süreci yürütülmeden, dayatma bir biçimde Meclis gündemine taşınması doğru bir yaklaşım değildir. Eğitimde önceliğimiz, tüm öğrencilerin nitelikli, eşit ve bilimsel temellerde eğitime erişimini sağlamak olmalıdır.” ifadelerini kullandı.
Ülkedeki mesleki eğitim ve beceri temelli öğrenme alanlarının güçlendirilmesinin önemine dikkat çeken Gelener, bunun bütünlüklü bir eğitim politikası çerçevesinde ele alınması gerektiğini kaydetti.
Gelener, “Çağdaş eğitim sistemleri, öğrencilerine yalnızca bilgi değil aynı zamanda yaşam becerileri, üretkenlik, problem çözme, girişimcilik ve etik farkındalık kazandırır. Bu bağlamda, turizm, sanat, zanaat, bilişim, robotik, yenilenebilir enerji gibi sektörlere yönelik meslek liseleri ve kampüsleri, ülkenin ekonomik ihtiyaçlarıyla pedagojik hedeflerin kesiştiği noktada tasarlanmalıdır.” dedi.
Gelener, eğitimde fiziki yetersizliklerin ve plansızlığın öğrencilerin başarısını doğrudan etkilediğini vurguladı. “Bugün birçok bölgemizde olduğu gibi Mağusa merkezinde de öğrenci yoğunluğu alarm verici düzeydedir. 35 kişilik sınıflarda sağlıklı bir eğitim faaliyeti yapılması mümkün değildir. 900–1000 öğrencilik ilkokullar çağdaş eğitim standartlarının çok üzerindedir.” ifadelerini kullandı.
KTÖS olarak ilköğretimde sınıf mevcudunun en çok 20–24 öğrenci aralığına, okul nüfusunun ise 200–250 öğrenci bandına yaklaştırılması gerektiğini belirten Gelener, “Bu hedefe ulaşmak için Mağusa başta olmak üzere tüm şehir merkezlerinde yeni okul ihtiyaçları vardır. Bu yalnızca fiziki bir gereksinim değil, öğretmen ve öğrenci refahı, akademik başarı ve sosyal uyum açısından da zorunlu bir adımdır.” dedi.
Her çocuğun nitelikli, eşit ve kamusal eğitim hakkını savunmanın sendikanın temel amacı olduğunu vurgulayan Gelener, “Bu nedenle sendikamız, eğitimin tüm kademelerinde bilimsel temele dayalı politika üretimini, paydaşların süreçlere katılımını ve okulların demokratik işleyişini esas alır.” ifadelerini kullandı.