“İade çok sınırlı”

TMK Başkan Yardımcısı Romans Mapolar, Kuzey’de malı olan Rumlara mallarının iadesinin ilk günden beri yasada yer aldığına dikkat çekerek, komisyonun kriterlere göre karar verdiğini vurguladı

 

Ödül Aşık ÜLKER

Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) Başkan Yardımcısı Romans Mapolar, Kuzey’de kalan Rum mallarının 1.5 milyon, Güney’de kalan Türk mallarının da 450 bin dönüm olduğunu, komisyonun bugüne kadar iade kararı aldığı alanın ise 336 dönüm olduğunu belirtti.

“Kuzey’deki Rum mallarının iadesi çok sınırlıdır” diyen Mapolar, “Komisyon kriterlere, kurallara göre hareket eder. Görevimiz yasaya göre karar üretmektir. Keyfi karar alırsak komisyonun etkinliği sorgulanır. AİHM yasada yapılan düzenlemeyi onamıştır. İnsan hakları hukukuna göre mülk sahibinin hakkıyla, kullanıcı hakkı bir noktada eşitlenir. AİHM, bir insan hakları ihlalini ortadan kaldırırken, başka bir insan hakları ihlali yaratılmamasına önem verir” diye konuştu.

Romans Mapolar, komisyonun iki kesimlilik esasına ve bunun korunması için öngörülen düzenlemeleri gözeterek karar almasının yasa gereği olduğuna da dikkat çekti.

Mapolar, Türkiye’nin, Loizidou davası dosyasının 20 yıldır kapatılmamasını protesto ederek Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantılarından çekilmesini de değerlendirdi.

Belirlenen tazminatın Loizidou’ya ödendiğini kaydeden Mapolar, şunları söyledi:   

“Türkiye’nin protesto ederek Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantılarından çekilmesi ve bu dosya kapatılıncaya kadar Kıbrıs ile ilgili AİHM kararlarını tartışmayacağını, tanımayacağını duyurması haklı nedenlere dayanmaktadır. Avrupa Konseyi Delegeler Komitesini toplantılarında belirleyici olan kriter siyaset değil hukuk olmalıdır.”

“TMK uluslararası bir kuruluş”

  • Soru: Komisyonun görev süresi aralık ayında iki yıl daha uzatıldı. Haziran 2018 sonuna kadar 6 bin 439 başvuru oldu ancak bunların bin 114’ü sonuçlandı, bunların da 178’i geri çekilen başvurular. Rum Yönetimi’nin Rumların kuzeydeki mallarını ipotek verip kredi almasına imkan tanıyan kararları geri çekilmelerde etkili oldu mu? Sonlandırılan dosya sayısının düşük olmasının nedeni nedir?
  • Mapolar: Geri çekilme sebebi genelde başvuranın kararsızlığı ve etkilenmesindendir. Bu konuda spekülatif haberler çıkar, “belki çözüm olur da, daha fazla tazminat alabilirim” düşüncesiyle veya muhtelif nedenlerle geri çekilme olabilir. Başvuru yapan kişi kendi iradesiyle davayı açar, kendi iradesiyle kararından vazgeçebilir. Rum Yönetimi Taşınmaz Mal Komisyonu’ndan (TMK) çok tedirgindirler ve kendi davaları açısından TMK’nin en büyük tehlike olduğu inancındadırlar. Kuşkusuz TMK’yi etkisiz kılmak için birçok önlemler almaktadırlar, ipotek verebilme durumu da bunlardan biridir. Maddi yönden sıkıntıya giren Rumlara Kuzey’deki mallarını satmasınlar diye ipotek karşılığında borç verilmektedir. Sonuç itibarıyla ne kadar önlem alırlarsa alsınlar, TMK adil, uluslararası hukukun kabul ettiği, çalışmalarını onayladığı uluslararası bir kuruluştur. TMK yapılan başvuruları etkin bir biçimde çözümlemektedir.
    Sonlandırılan dosya sayısının az olduğunu söylediniz. Yapılan her başvuru bir araştırma sürecinden geçer. Bazı malların tapusu Rum tarafındadır. Rum tarafı Kuzey’de kalan mallar için sanal tapu düzenlemiştir ve beyan üzerinde kişilerin mallarını oraya kaydetmektedir. İlk aşamada malın 74’deki sahibinin gerçek tapudaki ve sanal tapudaki uyumu şarttır. Bazen uyumsuzluktan ötürü sorunlar çıkar, onların düzeltilmesi gerekir. Üzerinde ipotek olup olmadığının, başka engel olup olmadığının tespit edilmesi önemlidir. Bu araştırmalar İçişleri Bakanlığı’nın talebiyle Tapu İdaresi tarafından yapılır. O bilgilerin toparlanması bir süreç alır. Bir davayı tek bir mal olarak değerlendirmemek gerekir, bazen bir başvurunun içinde değişik yerlerde yüzlerce mal olabilmektedir. Dava içinde muhtelif hukuki sorunlar da olabilir, mirasçılık konusu gibi. Bizim yargı yetkimiz sınırlıdır, sadece 74 sahibi ve yasal mirasçısıyla ilgilidir. Taraflar yani başvuran ve davalı konumundaki İçişleri Bakanlığı görüşlerini ortaya koyar. Hukuki araştırmalar bittikten sonra taraflar konuşur, dostane çözüm mümkünse dava öyle sonuçlanır. Eğer dostane çözüm için ek araştırma gerekirse onlar yapılır. Örneğin bazen başvuranın kimliğindeki adıyla, kayıttaki adı birbirini tutmaz. Bunların aydınlanması şarttır. Bütün bu süreçler yaşandıktan sonra taraflar tazminat konusunda uzlaşırsa dostane çözüme gidilir, uzlaşamazlarsa duruşma yapılır. Dolayısıyla davaların sonuçlanması zaman alır.
     
  • Soru: Joannou davasında TMK’da duruşma devam ederken sürecin uzadığı iddiasıyla AİHM’e gidilmişti...
  • Mapolar: Aslında iç hukuku tüketme koşulu vardır ve TMK karar vermeden AİHM’e gitme yolu kapalıdır. Ama AİHM bunu özel bir durum olarak değerlendirdi. Bu davadaki gecikmede başvuranın da ihmali vardı. Davacı İngiltere’de yaşıyor, bu süreçte avukatı değişti, tadilat istidası verdi. Dostane çözüm teklifi yapıldı, iki sene davacı buna cevap vermedi. Söz konusu şahıs, sürekli belge istendiğini öne sürerek, AİHM’e stres olduğuna ve rahatsızlığı olduğuna dair belge sundu. AİHM bunun üzerine bir manevi tazminat kararı aldı. Her davanın süratli şekilde sonuçlanması mümkün değildir. TMK Yasası’nda çok özel bir hüküm vardır, “herhangi bir makul şüpheye mahal bırakmayacak şekilde” komisyonun tatmin olması gerekir. Özel hukukta olduğu gibi, dengelere göre karar veremeyiz. TMK olarak hiçbir şüpheye mahal olmadan, başvuranın malın sahibi veya yasal mirasçısı olduğu, üzerinde herhangi bir engel olmadığı gibi konularda hiçbir şüpheye mahal bırakmadan tatmin olmak durumundayız. Dava sürecinde verilen ek belgelerdeki bilgiler bazen daha önceki belgelerdeki bilgilerle çelişir. Bütün bunların düzeltilmesi ve uyumun sağlanması lazım. Gecikmelerin nedeni bunlardır, gecikme bizden kaynaklanmaz, sağlıklı bir karar vermek için süreç öyle işler. 74’den bugüne 44 yıl geçti ve bu arada çok şey değişti. Bazen başvuranların bazı durumları kanıtlamakta sıkıntıları olur. Örneğin isim kargaşası var, tapuda lakap yazılmış, kimlikte bu yok. O kişinin aynı kişi olduğunun ispatlanması gerekir. Tüm bilgilerin doğruluğu konusunda şüphe duymamak gerekir. Bazen süreç uzar ama TMK’nın etkin bir iç hukuk yolu olduğu konusunda sorun yoktur. Zaten Joannou davasında AİHM, TMK’nın etkinliği konusunu değerlendirmedi, “TMK’nın etkin olmadığını araştırmak için herhangi bir belge, delil yoktur. Dolayısıyla etkin olmadığı konusunu gündeme almıyorum” dedi. Alınan kararın TMK’nın etkinliği konusunda olumsuz bir etkisi yoktur.

“Binlerce dava var”

  • Soru: Başvurularda dönem dönem azalmalar veya artışlar oluyor...
  • Mapolar: TMK ilk kurulduğunda etkinliği konusunda bazı tereddütler vardı ama çalışmalarımızın aksaklık olmadığı görülünce başvurular arttı. Bilhassa 2010’da Demopoulos hükmünden sonra AİHM tarafından TMK iç hukuk yolu olarak kabul edilmesinden sonra, çok sayıda başvuru oldu. Bu başvurular ikili görüşmeler başlayınca yavaşlar, azalır. “Çözüm olacak, belki malımı alabileceğim, belki daha fazla para alabilirim” şeklindeki düşünceler tereddüt yaratır. Elimizde bitmesi gereken binlerce dava var.
     
  • Soru: Son dönemde Kıbrıs konusunda hareketlilik olmamasına rağmen başvuru sayısı az...
  • Mapolar: Rum Yönetimi’nin Kuzey’deki mallara ipotek karşılığı borç verilmesi gibi aldığı bazı kararlar başvuruları yavaşlatır ama bu da geçici bir çaredir. Kıbrıs’ın politik durumu mülkiyetle ilgili başvuruları etkiler.

 “İade kararının nedeni tazminat ödeyemeyecek olmak değildir. İlk günden yasada iade konusu vardı... İade için yasanın öngördüğü herhangi bir kimsenin mülkiyetine verilmemiş, tahsis edilmemiş, devletin mülkiyetindeki, askeri yönden ve kamu düzeni açısından herhangi bir engeli olmayan malların derhal iade edilebilmesidir. Şu anda elinde eşdeğer veya tahsis mal bulunduranların endişe duymasına gerek yoktur”

 

“Para yoktur diye davaları geciktirirsek, komisyonun etkinliği tartışılabilir”

  • Soru: Tazminatların ödenemiyor olması da zaman zaman gündeme gelir. Ödenememesinin nedeni nedir?
  • Mapolar: TMK mahkeme gibi çalışır, verdiğimiz kararlar bir mahkeme gibi devletin bütün kurumlarını bağlar ve icrai niteliktedir. Davalı konumunda olan İçişleri Bakanlığıdır, kararı icra etmek davalının sorumluluğudur. İçişleri Bakanlığı da KKTC’yi temsil ettiği için, tazminatları ödemekten KKTC sorumludur. Burada açılan davalarda Türkiye taraf değildir. Türkiye AİHM’de sonuçlanan 36 davada taraftı. İç hukuk yolunu tükettikten sonra başvuran tatmin olmazsa, o zaman Türkiye’ye karşı AİHM’de dava açabilir. Ama Demopoulos kararından bugüne yetkili iç hukuk yolu TMK’dır, iç hukuk yolu tüketilmeden kesinlikle Türkiye aleyhine dava açılamaz. 
    Tazminatlar için KKTC bütçesinden bir miktar ayrılır. Bu daha önce 50 milyon TL idi, birkaç yıl sonra 75 milyon TL’ye çıkarıldı. Bu rakam bir yıl içinde 3-4 taksitte verilir, bekleme listesindeki sıraya göre ödeme yapılır. Yani devletin tahsis ettiği para azalmadı, aksine yükseldi ama başvurular çok, biz de davaları tamamlamak zorundayız. Paranın olup olmaması bizimle ilgili bir konu değildir. Davalı konumunda olan bunu bulup ödemekle yükümlüdür. TMK olarak para yoktur diye davaları geciktirirsek, komisyonun etkinliği tartışılabilir. Biz kararlarımızı almaya aynı sistemle, aynı düzende devam ediyoruz. Devlet de belli aralıklarla ödemelere devam eder. Ödemelerin durması veya yavaşlaması söz konusu değildir ancak kararlar sürekli üretiliyor, tahsis edilen mevcut para yeterli olmuyor.

“Kaynağın artırılmasını tabi ki isteriz”

  • Soru: TL olarak artmış gibi görünmekle birlikte, ödenen tazminatların döviz olduğu dikkate alınırsa, böyle bir artıştan söz etmek pek mümkün değil aslında. Kaynak artırımı için yeni hükümetle görüştünüz mü? Şerefiye vergisi de bu konuda bir dönem gündeme gelen çözüm önerilerindendi...
  • Mapolar:  Bu devletin konusudur ve siyasi bir karardır. Bir mahkeme olarak bizim siyasi bir kararın alınması yönünde faaliyet yapmamamız gerekir. Ama devletin kaynak bulup, bu kalemi yükseltmesinde büyük yarar vardır. Bildiğiniz gibi toplumda dövizin yükselmesiyle beklenmedik bazı ekonomik sıkıntılar yaşandı. Bir karar mekanizması ek vergi yükümlülüğü getirirken bütün bu faktörleri göz önünde bulundurmak durumundadır. Bu bizim sorumluluğumuz değildir. Kaynağın artırılmasını tabi ki isteriz ki kararlarımız kısa zamanda uygulansın. Ödemeyle ilgili yasada bir süre belirlenmemiştir. Loizou davasında tazminat 11 ayda ödenmişti ve geç ödeme yapıldığına dair AİHM’e bir şikayet yapılmıştı ancak mahkeme bu süreyi makul buldu.

“2011 başvurularını görüşüyoruz”

  • Soru: Şu anda tazminat almayı bekleyen kaç dava var? Şu anda hangi başvurular değerlendiriliyor?
  • Mapolar: Komisyonun görevi kararı alınca biter. Aldığımız tazminat kararlarını davalı İçişleri Bakanlığı’na bildiririz, tazminatı ödemek onların sorumluluğudur. Biz şu anda komisyonda 2011 başvurularını görüşüyoruz.

“İlk günden yasada iade konusu vardı”

  • Soru: Kozanköy’deki bir arazinin iadesi yönünde alınan karar tepkilere de neden oldu. Tazminatların ödenememesi nedeniyle iade kararı alındığına dair iddialar da ortaya atıldı. İade kararlarının olası bir çözümde BM parametresi olan iki kesimliliğe zarar verebileceği endişesi de dile getiriliyor. İade şartları nelerdir?
  • Mapolar: İade kararının nedeni tazminat ödeyemeyecek olmak değildir. Taşınmaz Malların Tazmini, Takası ve İadesi Yasası 26 Aralık 2005’te yürürlüğe girdi. İlk günden yasada iade konusu vardı. Daha önce Mal Tazmin Komisyonu sadece tazminat verdiği için, Exenides-Arestis davasında AİHM o yasanın yeterli olmadığına karar vermişti ve Türkiye’ye “iadeyi ve takası da içeren bir düzenleme yapın” diye bir yönlendirme yapmıştı.  O zaman Taşınmaz Malların Tazmini, Takası ve İadesi Yasası yapıldı. Yasada mallarını kaybedenlere sınırlı iade, takas ve tazminat çare olarak sunuldu. Makul bir sürede iade kapsamına; birine mülkiyeti verilmiş veya tahsis edilmiş, askeri bölgelerdeki veya kamu yararına tahsis edilen mallar kesinlikle girmez. Yasanın öngördüğü herhangi bir kimsenin mülkiyetine verilmemiş, tahsis edilmemiş, devletin mülkiyetindeki, askeri yönden ve kamu düzeni açısından herhangi bir engeli olmayan malların derhal iade edilebilmesidir. Şu anda elinde eşdeğer veya tahsis mal bulunduranların endişe duymasına gerek yoktur.  
    Çözümden sonra iade  de vardır. Çözümden sonra iade kesinlikle eşdeğer mallar için söz konusu değildir. Eşdeğer mal iade edilmez, eşdeğer mallar ne derhal ya da makul sürede iade ne de çözümden sonra iade kapsamındadır. Bir malın 74’deki değerinin bir katından fazla geliştirme yapılmışsa, çözümden sonra o mal yine iade edilmez. Çözümden sonra iade kararı verilirse, içinde oturan kişiye çözümden sonra malı tazmin edilir veya alternatif  yer sunulması gerekir. Çözümden sonra iade de çok sınırlıdır.

İki bölgelilik...

İki bölgelilik BM parametrelerinde belirlenen parametrelerden biridir. İki bölgelilik, iki toplumluluk esastır. Bir toplumun yönetiminde olan federe devletteki mülkiyet ve nüfus çoğunluğa ait olacak. Yani Kuzey Kıbrıs Türk Federe Devleti’ndeki mülkiyetin ve nüfusun çoğunluğu Türklerde olacaktır. Bu BM’nin kabul ettiği bir kriterdir. Yapılacak olan bir çözümde Türk tarafındaki federe devletin içinde Rumların nüfus ve mülkiyet açısından daha fazla olması beklenemez. Kuruluş bildirgemizde ve yasada bu konu açıkça yazılmıştır, “yasanın amacı, bu Yasa kapsamına giren taşınır ve taşınmaz mallar üzerinde hak iddiasında bulunanların haklarının ispatı için gerekli usul ve koşulları ve bu kişilerin mallarının iadesine, takasa ve alacakları tazminata ilişkin esasları, 1977-1979 Doruk Anlaşmalarının ve BM’nin Kıbrıs Sorununun çözümü konusunda bugüne kadar hazırlamış olduğu tüm planların ana unsurunu teşkil eden iki kesimlilik esası ve bunun korunması için öngörülen düzenlemeler gözetilerek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti mevzuatına göre mülkiyet hakkına ya da kullanım hakkına sahip olanların haklarını da koruyarak ve Kıbrıs Sorununa bulunacak kapsamlı bir çözümün Kıbrıs Türk Halkına sağlayacağı haklara halel getirmeyecek bir biçimde düzenlemektir.”  

 

“Kuzey’de kalan Rum malları 1.5 milyon dönümdür, Güney’de kalan Türk malları da 450 bin dönümdür. İade kararıyla komisyonun verdiği sadece 451 bin metrekare yani 336 dönümdür, kısacası Kuzey’deki Rum mallarının iadesi çok sınırlıdır. Komisyon kriterlere, kurallara göre hareket eder. Görevimiz yasaya göre karar üretmektir”

“Görevimiz yasaya göre karar üretmektir”

Kuzey’de kalan Rum malları 1.5 milyon dönümdür, Güney’de kalan Türk malları da 450 bin dönümdür. İade kararıyla komisyonun verdiği sadece 451 bin metrekare yani 336 dönümdür, kısacası Kuzey’deki Rum mallarının iadesi çok sınırlıdır. Komisyon kriterlere, kurallara göre hareket eder. Görevimiz yasaya göre karar üretmektir. Keyfi karar alırsak komisyonun etkinliği sorgulanır. AİHM yasada yapılan düzenlemeyi onamıştır. İnsan hakları hukukuna göre mülk sahibinin hakkıyla, kullanıcı hakkı bir noktada eşitlenir. AİHM, bir insan hakları ihlalini ortadan kaldırırken, başka bir insan hakları ihlali yaratılmamasına önem verir.

Bugüne kadar 7 makul zamanda iade, bir tane de çözümden sonra iade kararımız var. Diğer iade kararlarında mal sahipleri inşaat yapmak istemedi, bir sorun çıkmadı. Kozanköy’de iade edilen mal 349 metrekarelik bir alandır. Yaşlı bir Rum iade için müracaat etmiştir. İade kararı öncesinde daima İçişleri Bakanlığı’ndan araştırma isteriz, söz konusu malın ne mülkiyeti ne de kullanım hakkı birine verilmiş değildi, herhangi bir askeri engeli yoktu ve kamu yararına kullanılmamıştı, kullanılma ihtimali de yoktu. İçişleri Bakanlığı da iadeye itiraz etmedi, TMK da iade kararı aldı. Komisyonun görevi iade kararından sonra biter, sonrası yerel otoritenin sorumluluğudur. Yani inşaat izni verilip verilmemesine biz karışmayız. Malın sahibi isterse herkes gibi gidip Şehir Planlama Dairesi’ne müracaat eder, eğer yasal şartları varsa izin alır. Biz karar üretiriz, kararı icra etmek davalının sorumluluğudur, o da KKTC’dir.

Maraş’la ilgili karar yok...

  • Soru: Maraş’taki mallarla ilgili kaç başvuru var ve bugüne kadar bunlarla ilgili hiçbir karar üretilmemesinin nedeni nedir?
  • Mapolar: Kapalı Maraş’la ilgili 275 başvuru oldu, çok azı geri çekildi. TMK, Maraş’la ilgili hiç karar üretmedi ama AİHM’in kapalı Maraş’la ilgili 5 kararı var. TMK gelen her başvuruyu İçişleri Bakanlığı’na bildirir, bakanlık gerekli araştırmayı yapıp bildirdiği anda TMK zapt-ı dava günü verir. Maraş’la ilgili dava görüşülmemiş olmasının nedeni bakanlıktan henüz bilgi gelmemiş olmasıdır.
    Maraş’la ilgili başvuruları henüz görüşmedik ama Vakıflar İdaresi’nin bu duruşmalara ilgili taraf olarak katılmasını kabul ettik. Başvuranlar buna itiraz etti ama Yüksek İdare Mahkemesi bizim aldığımız kararı doğru buldu yani Vakıflar İdaresi bu davalarda temsil edilebilecek.

“Siyasal çözümü beklemek zorunda kalacaklar”

  • Soru: Kıbrıslı Rumlar’a ne mesaj vermek istersiniz?
  • Mapolar: Komisyonun işlevini yitirdiği doğru değildir, bu Rum tarafının iddiasıdır. TMK’nın etkinliği konusunu görüşecek bir sebep bile olmadığına dair AİHM’in Joannou kararı vardır. Rumlar bilmelidir ki, TMK şu veya bu nedenle ortadan kalkarsa, Rum toplumunun artık AİHM’e gitme yolu açık değildir. Siyasal çözümü beklemek zorunda kalacaklar. Rum liderliği Rum halkını kandırıyor. TMK etkin olduğu sürece bize gelip tazminatlarını alabilirler. TMK ortadan kalkarsa, artık Türkiye’yi AİHM’de dava etme yolları kapalıdır. Taşınmaz Mal Komisyonu kurulduğunda görev süresi 2 sene olarak belirlenmişti ancak görev süresi uzatıldı. TMK 12 sene 6 aydan beri görevdedir. TMK şu veya bu şekilde görevini tamamlarsa, mülkünü kaybetmiş Rumların siyasal çözümü beklemekten başka seçenekleri kalmaz.

“Kriter siyaset değil hukuk olmalı”

  • Soru: Türkiye, Kıbrıs’ta mülkiyetle ilgili Loizidou davası olarak bilinen Kıbrıs’ta mülkiyetle ilgili dosyanın 20 yıldır kapatılmamasını protesto ederek Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin toplantılarından çekildi ve bu dosya kapatılıncaya kadar Kıbrıs ile ilgili AİHM kararlarını tartışmayacağını, tanımayacağını duyurdu. Bu gelişme ne anlama geliyor?
  • Mapolar: AİHM tarafından verilen kararların icrasının görüşüldüğü davalarda “Kıbrıs”, yani Rum tarafı, tüm terk edilmiş Rum taşınmaz malları için Avrupa Konseyi Delegeler Komitesi’nin ek tedbirler koyması gerektiğini ileri sürerken, gerçekte asıl hedefleri, Kıbrıslı Türklerin izolasyonunu daha da ağırlaştırmaktır.
    AİHM tarafından ülkeler aleyhine verilen kararların icrasının tartışıldığı Avrupa Konseyi üyelerinin temsilcilerinden oluşan Delegeler Komitesi İnsan Hakları Toplantıları, Rum tarafının belli bir politik hedefe ulaşmalarına yardımcı olacak bir platform değildir.
    “Yerlerinden edilmiş Kıbrıslı Rumların mülkiyet hakları”, en son 5-7 Aralık 2017 tarihlerinde gerçekleştirilen insan hakları ile ilgili Delegeler Komitesi’nin (CM-DH) 1302’nci toplantısının yine gündemindeydi.
    Gündemdeki konu diğer şeyler yanında, tazminatı ödenen Loizidou davasının incelenmesi hakkındaydı. Konuya ilişkin olarak Türk tarafının 22 Kasım 2017 tarihli memorandumu, gerekli hukuki incelemenin yapılması maksadıyla, delegelerin bilgisine sunulmuştu. Loizidou (Loizidou v. Türkiye (esasa ilişkin), 18 Aralık 1996, Hüküm ve Karar Raporları 1996-VI), davasındaki bireysel tedbirlerin denetlenmesini sona erdirmek maksadıyla nihai bir taslak karar hazırlanması için sekretaryaya talimat verilmesi istenmişti; söz konusu davada belirtilen tazminat miktarı yıllar önce ödenmişti. Ayrıca KKTC’de bireysel tedbir olarak, AİHM’in tanıdığı etkin bir iç hukuk yolu mevcuttu. Bu nedenle, Loizidou davasındaki bireysel tedbirler kapatılmalı, bireysel tedbirlerin Delegeler Komitesi tarafından denetlenmesi sona erdirilmeliydi.
    Türkiye’nin tüm olumlu çabalarına karşın şimdi yapılmakta olan Delegeler Komitesi Toplantısı’nda, Yunanistan ve Rum kesiminin politik manevralarıyla Türkiye’nin bu yöndeki meşru taleplerinin engellenmesi bardağı taşıran son damla oldu. Türkiye’nin protesto ederek Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantılarından çekilmesi ve bu dosya kapatılıncaya kadar Kıbrıs ile ilgili AİHM kararlarını tartışmayacağını, tanımayacağını duyurması haklı nedenlere dayanmaktadır. Avrupa Konseyi Delegeler Komitesini toplantılarında belirleyici olan kriter siyaset değil hukuk olmalıdır.

Röportaj Haberleri