“Hükümet, savaş ganimetini bölüştüren derebeyi”

Şahali ile bu hafta CTP’nin 7 Ocak erken seçimine nasıl hazırlandığını ve hükümetin son dakika yaptığı seçim icraatlarını konuştuk.

Fayka Arseven KİŞİ

CTP Örgütlenme Sekreteri, Mağusa Milletvekili Erkut Şahali, “Görev başındaki hükümet adeta ar damarı çatlamış vaziyette. Herhangi bir adalet kaygısı duymaksızın herhangi bir biçimde kendini hukuk ve yasalarla sınırlı saymaksızın adeta savaş ganimetini bölüştürmeye çalışan derebeyi pozisyonundadır” vurgusunda bulundu.

“Hükümetin vatandaşlıklarla ilgili ortaya koyduğu icraatın sebebi de aslında Kıbrıs Türk halkı nezdinde kaybettikleri güveni ve desteği yeni yurttaşlarla telafi etmektir” diyen Şahali, “Bunun başka bir izahı yoktur, herhangi bir insani tarafı da yoktur” ifadesinde bulundu.

“CTP hükümetinde bu işlemlerin bütünü mercek altına alınacak” vurgusunda bulunan Şahali, “haksız, hukuka aykırı ve usulsüz işlemleri yapan tüm kamu görevlileri ve siyasiler bu yaptıkları işin sorumluluğunu üstlenecek durumda olacak” dedi.

“Ortaya koyduğumuz iddia CTP’nin bu seçimden birinci parti olarak çıkacağı ve hükümet kuracağı iddiasıdır” da diyen Şahali, “Bu iddiamızın seçim propaganda sürecinde gerçeğe dönüşeceğini tüm halkımız görecek” diye kaydetti.

Şahali ile bu hafta CTP’nin 7 Ocak erken seçimine nasıl hazırlandığını ve hükümetin son dakika yaptığı seçim icraatlarını konuştuk.

 

  • YENİDÜZEN: CTP önemli sorunlar yaşandı, önemli süreçler geçirdi. 7 Ocak’taki erken seçime CTP nasıl hazırlanıyor?
  • Erkut ŞAHALİ: CTP, ben iddia ederim ki bu ülkenin en örgütlü partisidir. Çünkü CTP’de karar alma süreçleri tabandan, tavana bir örgütsel faaliyetin sonucunda gerçekleşir. O nedenle sadece seçim döneminde değil her dönemde CTP’nin dinamik bir örgüt yapısı vardır. Bu zaman zaman çok görünür halde olur, zaman zaman bu, dönemin özelliklerinden dolayı biraz geri plana düşebilir. Ancak şu an erken seçim sürecinin içerisindeyiz. CTP’ye göre bu seçim aslında gecikmiş bir seçimdir. Çünkü CTP kendi pozisyonunu hesaba katmaksızın hükümetin ortaya koyduğu yanlış icraatlardan  ötürü ülkenin daha fazla zarar görmemesi için Meclis’e Mart 2017’de, 2 Temmuz 2017’de erken seçim yapılmasıyla ilgili bir öneri verdi.
    Dolayısıyla takvime göre erken olan bu seçim gecikmiş, geç kalınmış bir seçimdir. O yüzden Biz seçim hazırlığımızı örgütsel anlamda aslında uzunca bir zamandır sürdürüyoruz. Şu anda içinde bulunduğumuz dönemde daha ziyade seçime ilişkin prosedürleri yerine getirmekle meşgulüz. Bir yandan adayların saptanması öte yandan propaganda faaliyetlerinin takvimlendirilmesi ve bu çalışmalarla birlikte yürüteceğimiz propaganda faaliyetinde en küçük örgütümüzden, en tepe noktaya, parti meclisine kadar her üyemizin hangi görevleri üstleneceğini planlama aşamasındayız.
    Bizim örgüt kabiliyetimiz diğer partiler tarafından da bilinen ve belli zamanlarda ciddi anlamda tedirginlik yaratan bir durumdur. Dolayısıyla biz bu seçime giderken her şeyden çok politikalarımıza ve gücümüze güveniyoruz ve onların ortaya koyacağı gayretle politikalarımızın topluma mal olabileceğini de biliyoruz. O yüzden CTP üye ve sempatizanlarının bu seçimlerde CTP’yi sırtında taşıyacağına olan inancımız tamdır. Bu bağlamda özgüvenimiz de yüksektir.

 

“Hem hükümette hem muhalefette yer alan bir parti olarak eleştiri, özeleştiri mekanizmasını sonuna kadar çalıştırdık ve yeniden yapılandık.”

 

  • YENiDÜZEN: Geçen hafta Göç, Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi (CMIRS) Direktörü Mine Yücel ile yaptığımız röportajda CTP’deki kırgın kesime dikkat çekti. Önemli mesajlar verdi. Halen daha CTP içerisinde kırgınlık var mı?
  • Erkut ŞAHALİ: Kırgınlık bağlamında şunu söylemem lazım; harekete geçmede gerekli istekliğe henüz  ulaşmamış olan üye ve sempatizanlarımız vardır ki, bunu da son derece doğal buluyoruz. Çünkü propaganda etkisi henüz ortaya çıkmış değildir. Propaganda faaliyetinin başlamasıyla birlikte hem rakip partilerin ortaya koyacağı argümanlar hem bizlerin ortaya koyacağı politikaların bütünü ben inanıyorum ki CTP ile birlikte hareket edecek insan sayısını ciddi anlamda artıracak. Çünkü partinin örgütleri vardır. Bir de o örgütlerin etrafındaki halkalar vardır. O halkaların hareketlenmesi için iki şeye ihtiyaç vardır. Bir; hali hazırda partiyle birlikte hareket eden partideki örgüt şemasına dahil olmuş kişilerin onlarla harekete geçmesidir. İki; kamuoyuna verilen mesajlarda CTP’ye gönül verenlerin kendi paylarına düşen mesajları alarak hareket etmesidir. Dolayısıyla kırgınlık anlamında CTP’nin önünde herhangi bir engel yoktur.  Bu bir miktar motivasyonla belki ifade edilebilir. Çünkü CTP özellikle 2013 seçimlerinden sonra hem hükümette hem muhalefette yer alan bir parti olarak eleştiri, özeleştiri mekanizmasını sonuna kadar çalıştırmış ve çalışmanın sonunda da yeniden yapılandırma sürecini tamamlamış vaziyettedir. Şu anda da 2013 seçimlerinden sonra 3 kurultayı geride bırakmış bir partidir. Son seçimden bugüne 3 genel başkanla faaliyetini sürdürmüş son 1 yıldır da genel başkanımız Tufan Erhürman liderliğinde siyasi yaşama katkısını sürdürmektedir. Bunu bu şekilde düşündüğümüzde çok ciddi bir devinim ve yeniden yapılanma süreci olarak düşünme, eleştiri, öz eleştirisini sonuna kadar götürdüğü, herkesin kendi payına düşen mesajı ve görevi aldığı bir dönemin yaşandığını anlamak mümkündür. Dolayısıyla şu anda CTP açısından örgütsel zafiyet gibi değerlendirilecek bir mevzu söz konusu değildir. Gerekli düzeyde motivasyonun sağlanmasıyla ilgili çok ciddi bir çaba vardır. Bunu bir zafiyet anlamında söylemem, daha ziyade seçimlerde maksimum kapasiteyle görev üstlenmek ve partiye katkı sağlamak üzere hareketlenecek kişilerin sınırsız olduğu çünkü sadece CTP’lilerin değil CTP’nin politikalarını benimseyen yurttaşların da oyuna ihtiyacı vardır. Bu propaganda hedef aslında tüm Kıbrıs Türk halkıdır.

 

 “Eski genel başkan ve başbakanlarımızın aday olmaması bizim demokratik zenginliğimizdir.”

 

“Hem onurumuz, hem zenginliğimizdir”

  • YENiDÜZEN: CTP’ye genel başkanlık yapmış, başbakanlık yapmış 3 ismin aday olmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
  • Erkut ŞAHALİ: Partiyle isimleri özleşen üç parti büyüğümüzün çok olumlu tavır sergileyerek aslında partiye davetin, davetin altını çizerek, aday olmama kararını ve partinin vereceği görevlere hazır olarak milletvekilliği görevini sonlandırma kararını saygıyla selamlarım.
    Gerçekten çok onurlu bir duruştur. İfade ettikleri gerekçeler arasında yenilenme vardır. Yeni kadroların görev üstlenmesine yardımcı olmak vardır. CTP’ye birer nefer olarak girdiklerini ve birer nefer olma kararlılıklarını ifade etmiş olmaları son derece önemli bir mesajdır. Çünkü bizim parti geleneğimizde kişilerin bulundukları konumlar birer görev olarak değerlendirilir. Bu konumlar kimi zaman milletvekilliği kimi zaman PM üyeliği veya ilçe yönetim kuruları, ocak örgütlerinde görev almaktır. Ama en temel CTP ile aramızdaki bağ üyelik bağıdır. Genel başkanın da partiye en son üye olmuş yurttaşın da arasındaki bağ üyelik bağıdır.
    3 genel başkanın aday olmayacak oluşu bir zafiyet değil, bir zenginlik olarak değerlendirilmelidir. Süreç içerisinde çok net görülecektir ki onlar birer adaymış gibi parti hareketine katkı sağlamaya devam edecekler. Bu bizim hem onurumuz, hem
    Tabi ülkede bu kararların birer sansasyonel olay sonucu olduğuna ilişkin genel bir beklenti vardır. CTP’de böyle bir durum söz konusu olmadı. Her üç başkan da kendi beyanlarıyla bunu kamuoyuna duyurdu. Dolayısıyla belli başlı duyumların abartılması üzerine açıklama yapma zorunluğu hissetmeksizin kendi iradeleriyle çok mütevazi bir şekilde bu açıklamalar yapıldı. Bu da bizim hem parti hem parti kadroları olarak sahip olduğumuz olgunluğun bir göstergesidir.

 

 “Görev başındaki hükümet adeta ar damarı çatlamış vaziyette.”

 

  • YENİDÜZEN: Seçim yaklaşıyor kırsal kesim arsaları bir ‘seçim rüşveti’ olarak dağıtılıyor. Köylerde kavgalar çıkıyor. Bu duruma nasıl ‘dur’ denilecek, nasıl baş edilecek?
  • Erkut ŞAHALİ: Görev başındaki hükümet adeta ar damarı çatlamış vaziyette. Herhangi bir adalet kaygısı duymaksızın herhangi bir biçimde kendini hukuk ve yasalarla sınırlı saymaksızın adeta savaş ganimetini bölüştürmeye çalışan derebeyi pozisyonundadır. Dolayısıyla bu hükümetin görevden gittiği nokta aslında bu ülkede çok ciddi bir temizlik hareketinin başladığı noktada olacak. Çok dar tabanlı, azınlık hükümeti görev başındadır ama kendini bu ülkenin sahibi gibi görerek, halkın ortak değerlerini kendi siyasi beklentilerini karşılayacak şekilde bir mala dönüştürerek dağıtmayı tercih ediyor.
    Bu dağıtım da korkunç bir telaşla yapılmaktadır. O nedenle hukuka aykırı pek çok işlem içerisinde maalesef gerçekleştiriliyor.

 

“Hükümet, Kıbrıs Türk halkı nezdinde kaybettiği güveni ve desteği yeni yurttaşlarla telafi etmek peşinde.”

  • YENiDÜZEN: Bakanlar Kurulu kararı ile verilen yurttaşlıklar da ciddi bir sorun. Bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz?
  • Erkut ŞAHALİ: Hükümetin vatandaşlıklarla ilgili ortaya koyduğu icraatın sebebi aslında Kıbrıs Türk halkı nezdinde kaybettikleri güveni ve desteği yeni yurttaşlarla telafi etmektir. Bunun başka bir izahı yoktur, herhangi bir insani tarafı da yoktur. Bu kadar ayağa düşmüş icraat modelini tercih etmelerinin izahı yoktur. Yapılacak izah, karşısındakini saf sanarak yapılacak bir izahtır. Bu hükümetin karşısında kimse saf da değil aptal da değildir.
    Kırsal kesim arsalarıyla da ilgili içerisine girdikleri telaş onlara mezarlıktan arsa dağıtabilecek veya köy meydanlarında astıkları bayrakların altında dayak yiyebilecekleri bir ortam yaratmaktadır. Bu da aslında içinde bulundukları telaşın sonucudur. Her gün 200-250 adet kağıt üzerinde tespit edilmiş ve son Paşaköy örneğinde olduğu gibi veya Yeşilyurt örneğinde olduğu gibi gerek arazide isabet kaydedemeyen gerekse dağıtılan kişiler de isabet kaydedemeyen bir sonuçla karşı karşıya.
    Altını çizmek gerekir CTP hükümetinde bu işlemlerin bütünü mercek altına alınacak ve ortaya çıkan haksız, hukuka aykırı ve usulsüz işlemleri yapan tüm kamu görevlileri ve siyasiler bu yaptıkları işin sorumluluğunu üstlenecek durumda olacak. Gerek ceza yasası kapsamında gerek iyi idare yasası kapsamında bu konuların bütününü teker teker incelemeye alacağız. Çünkü bunlar devletin normal çalışma mekanizması içerisinde yapılmış işlemler değildir. Bir panik ve telaş ürünüdür.
  • YENiDÜZEN: Türkiye’den gelen suyun tartışmaları sürüyor. Şimdi de ek protokol de yapılan hatalar var. Nedir yaşananlar?
  • Erkut ŞAHALİ: 2 Mart 2016 tarihindeki anlaşma ki dönemin Başbakanı Ömer Kalyoncu ile  Davutoğlu arasında imzalanmış bir anlaşmaydı. Suda bir geçiş sürecinin öngörülmesi ve ardından da KKTC’de ve KKTC makamlar tarafından açılacak ihale ile suyun özel bir işletmeye devredilmesi ve özel işletme tarafından yurttaşa ulaştırılması öngörülmüştü. Bizim hükümetten gitmemizin ardından 19 Mayıs 2016’da imzalanan geçiş dönemi anlaşmasında suyun fiyatı ve bu dönem boyunca suyu DSİ’nin işleteceği kararına varılmıştı. DSİ bu süreçte sahip olduğu sorumluluğu yerine getirmek üzere bir başka işletmeci saplamış ve ona göre su şu anda yurttaşa ulaştırılmaktadır. O işletmenin sözleşmesi Aralık ayı itibarıyla son buluyor. Dolayısıyla yapılması gereken geriye döner ve 2 Mart anlaşmasına bakarsak, KKTC makamları tarafından hazırlanacak proje ve açılacak bir ihaleyle suyun işletmesi ve bir sürü de alt yapısının da içinde olacağı bir işletme ihalesi ile suyun özel işletmelere devredilmesi söz konusudur. Tam da bu noktada ekim ayının ortasında Türkiye Devlet Su İşleri İçme Suyu Genel Müdürlüğü bir ihale ile 3 yıl daha suyu bir başka özel işletmenin devralmasıyla ilgili ihale açtı.
    Biz gerekli uyarılarımızı yaptık. Dedik ki; “bu ihale iki anlaşmada KKTC ve TC arasında imzalanan anlaşmada yer almayan bir ihaledir. Siz ne yapıyorsunuz? Yani bunlar uluslararası antlaşmalardır ve bunlar içerisindeki bir değişiklik iki ülkenin meclislerinin onayını gerektirir. Dolayısıyla bir değişiklik yoksa eğer o antlaşmalara uygun davranılması gerekir” dedik.
    Anımsayacaksınız Nazım Çavuşoğlu bizim bu uyarımızın ardından hemen Ankara’ya gitti. Bizi Veysel Eroğlu’na şikayet etti. Veysel Bey de o görüşme sırasında basına ‘muhalefet rahat olsun onlar konuşur biz iş yaparız’ gibi bir açıklama yapmıştı. Bundan 1 ay sonra önceki gün açtıkları ihalede hem şartnamede eksiklik hem de hata olduğu gerekçesi ile iptal kararı gündeme geldi. Dolayısıyla ben şimdi tekrardan uyarıyorum; iş zaten en baştan hatalıydı. Sadece şartname değil bu işin yapılması da hatalıydı. Uluslararası antlaşmanın tanımlamadığı bir şeydi. Dolayısıyla bu hatadan biran önce dönmelerini bekliyorum. KKTC’deki yetkili makamlar ki Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı ve Su Dairesi’dir. Onların hazırlayacağı bir proje ve bizim Merkezi İhale Komisyonumuz Kamu İhale Yasası çerçevesinde açılacak bir ihale ile bizim kontrol ve yetkimiz dahilinde yürütülmesidir beklentimiz. Yoksa TC’de açılacak bir ihale bir işletmeye bu mevcut arıtma tesisinin ve şebekenin devredilmesi doğru ve uygun değildir. Bundan tabi şunu anlamak mümkün; UBP her zaman olduğu gibi şimdi de sadece TC’nin söylediklerini yapar ve uygular noktadadır. Kendisi herhangi bir yönetme sorumluluğu üstlenmiyor. Yönetme iddiasını ortaya çıkaracak herhangi bir icraata imza atmıyor. Bu bizim açımızdan kabul edilemez. Anımsayacaksınız Nazım Çavuşoğlu, Veysel Eroğlu ile yaptığı görüşmeden sonra bir basın açıklaması yayınlayarak, “sağ olsun Veysel bey Türkiye’ye her gelip kendisini ziyaret ettiğimizde bize bir müjde veriyor”  gibi bir ifade kullandı. Bu ülkeyi yönetenler şunu bilmelidir ki; eğer bir müjde söz konusu olacaksa bunu kendileri halklarına vermek durumundadırlar. Devlet yönetmek birilerinden alınacak müjdeyi postacı gibi ülkeye taşımaktan ibaret değildir.
  • YENiDÜZEN: Seçim sonucunu ne öngörürsünüz?
  • Erkut ŞAHALİ: 7 Ocak bu ülkenin kaderinde çok önemli bir tarih olarak şimdiden bilinmeli ve not edilmelidir. Erken gibi görülen bu seçim, bu ülkede yolsuzluğun, hukuksuzluğun, usulsüzlüğün son bulacağı ve sorumlularının cezalandırılacağı bir dönemin kapısını aralamalıdır. Biz CTP olarak bu yeni dönemin iktidar partisi olacağımızı biliyoruz ve tüm hazırlığımızı bu yeni dönemde Kıbrıs Türk halkının daha adil, daha huzurlu olacağı bir dönem olarak tasarlıyoruz. Ortaya koyduğumuz iddia CTP’nin bu seçimden birinci parti olarak çıkacağı ve hükümet kuracağı iddiasıdır. Bu iddiamızın seçim propaganda sürecinde gerçeğe dönüşeceğini tüm halkımız görecek. Ortaya koyacağımız gerek politikalar gerek hem bugünü hem yarını değerlendiren görüşlerle ülkenin yeniden üretken yeniden adil ve yeniden mutlu insanların yaşadığı bir ülkeye dönüşmesinin kapılarını aralayacağız. O nedenle Kıbrıs Türk halkına çağrım bizi çok yakından takip etsinler, ortaya koyacakları görüş, öneri ve eleştirilere biz son derece duyarlı bir şekilde bu propaganda sürecini geçireceğiz. Günün sonunda bu halkın toplam mutluluğu belli bir kesimin, zümrenin ya da partimize en yakın olanların değil Kıbrıs Türk halkının tamamın mutluluğu hedefiyle yolumuzu yürüyecek ve 7 Ocak’ta Kıbrıs Türk halkının çok daha mutlu olacağı bir dönemin kapılarını biz aralayacağız.  

  

Röportaj Haberleri