'HİÇ ALIŞAMADIM… EN ZORU ÇOCUK ÖLÜMLERİ…'

YENİDÜZEN’in, 'İŞİN ZORU' isimi yeni yazsı dizisi “zor işleri” icra edenleri sizlerle buluşturuyor, yaşadıklarını mercek altına alıyor. İlk konuğumuz ise Girne Akçiçek Hastanesi’nin ambulans şoförlerinden Hüseyin Solelgi…

Didem MENTEŞ

Her meslek kendi içinde zor kendi içinde ağırdır… Ekmek kavgası mücadelesi verirken şartlar bazen acımasız bazen de tatlıdır... ‘İŞİN ZORU’nu ancak yaşayan hayatlar en sıcak haliyle aktarabilir... Bu hayatlar için de ambulans şoförleri de ilk akla gelenler arasında yer alır. Yaşanan binlerce olay içerisinde yaralanmalar, ölümler gibi birçok dramatik olayların tanıkları olurlar. Bu tanıklardan biri ise 10 yıldır Girne Akçiçek Hastanesi’nde hızır olarak binlerce ‘can’ taşıyan Hüseyin Solelgi…

Ambulans şoförü Hüseyin Solelgi…

‘İşin ZORU’nun ilk konuğu 10 yıldır ambulans şoförü olan Hüseyin Solelgi. Girne Akçiçek Hastanesi’nde binlerce canın sağlığına kavuşması için dümen sallıyor, yollarda ter döküyor. Yazı dizimiz için gerekli izinler sağlandıktan sonra Girne Akçiçek Hastanesi’nin ambulans şoförlerinin odasında sohbete koyuluyoruz. Oldukça samimi bir karşılama ve içtenlikle işinin zorluğunu aktarıyor. Samimi bir sohbet gerçekleştirirken, bir vakaya gitmek için de hazırda bekliyoruz. Ambulanstın içerisindeki malzemeler ve araçlara kadar bilgilendirildiğimiz bu söyleşide, ambulansların yaşadığı ‘duyarsızlık’ ve daha nice zorluklarla boğuştuklarına tanık oluyoruz.

“Acılı günleri hesaba katmamıştım… Çocukların ölümlerini görmek zor”

  • Vardiya usulüyle 24/48 çalışmasına rağmen izin gününde de hayat kurtarmaya çıktıklarını anlatıyor Hüseyin Solelgi. “Devlet bünyesinde ambulans şoförü aranıyordu. İlk önce maksat iş olsun diye girdim. Ama içine girdikten sonra burada yaşanan acılı günleri pek de hesaba katmamıştım. Karşılaştığımız olaylardan sonra bu işin gerçekten zor olduğunu hissettim. Çünkü psikolojine etki edebiliyor. İşin evine, çocuklarına hatta beslenmene bile yansıyor. Zaman zaman çok rahat geçtiği günler olurken, çok da acılı olaylar karşınıza çıkıyor”
  • “Bu işte birçok vaka ile karşılaştım. Hatırladıklarım arasında kadının birinin kendisini aşağıya atması vardı. Kadın aşağıya atladı, gördükleriniz korkunçtu. Bazı organların bedenden ayrılmasına, arabaların içinde ezilmiş vaziyette insanların durmasına tanık oldum Bunlar kısmen filmlerde olur ama hepsini yaşadım. Hepsi gelsin gitsin de o masum çocukların ölümlerini görmek zor. Bir taraftan da basit bir ölümde bile burada sessiz gözyaşı akıtan aileler ya da feryat edenlerin dramatik görüntülerini yaşadık”

“Hiç alışamadım”

  • Gün olur acı dolu sahnelere tanıklık ederken gün olur güzel olaylarla da karşılaştıklarını anlatıyor Hüseyin Solelgi. “Tabii herkes için aynı olmaz bu durum. Bu iş yapılır ya da yapılmazdı noktasında ancak işin içine girince anlayabilirsin. Bu mesleğe alışabilir miyim diye emekli olan başka bir meslektaşıma sordum. ‘Hiç alışamadım’ demişti. Ben de hala daha alışamadım. Çünkü değişiyor, her zaman aynı psikolojiyle işe gelmiyorsun. Geldiğin zaman ne bulacağını bilmiyorsun. Sabah kahvelerimizi içer, arabalarımızı teslim alırız, ‘her şey tamamdır’ dersin ama o gün çok kötü bir olayla karşılaştığında, bu olayın etkisi bütün gün sürer. Ertesi gün evine gitsen bile o üzüntü seni sarsar…”

“Olaylardan elbette etkileniyoruz…”

  • Yaşanan vakalardan ya da farklı olaylardan etkilendiklerini ancak bugüne kadar herhangi bir psikolojik destek alma ihtiyacında olmadıklarını anlatıyor Solelgi… “Olaylardan elbette etkileniriz. Ama ne ben ne de diğer arkadaşlarım yardım alma ihtiyacı duymadık. Sadece vakadan geldikten sonra olayı anlatırken zorlanırız ama, o huzursuzluğu yaşarız. Çünkü hep empati kurarız. Bunun cevabı ve çaresi ayakta durabilmektir, o sakinliği yaşayarak ayakta duranlara destek olabilmektir”
  • Ailelerin de tepkileriyle de karşılaştıklarını anlatıyor:  “Bazen ailelerin tepkileriyle karşılaşa da biliyoruz. O anki olaydan dolayı tepki gösterenler ya da agresif bir yapıya sahip olanlardan tepkiler alıyoruz. Örneğin; ‘alın, gidin alelacele götürün’ diyenler oluyor. Dövecek kadar üzerimize yürüyenler de oluyor. Ya da başka hastaneye götürmek isteyenler dahi çıkıyor.  Girne bölgesinde eğlence yerlerinde alınan aşırı alkol nedeniyle, sızıp kalanların yakınları neden iğne ya da başka bir şey yapılmadığı için tepki veriyor”

“Yollar içler acısı”

  • Solelgi, işin yoğunluğundan değil araç kullanırken yaşadıkları sıkıntılardan dem vuruyor. Her gün dikkatlice ve seri bir şekilde gidip geldiği yolların içler acısı durumundan da söz ediyor. “Ambulansın dikkatlice ve seri bir şekilde ve yolda giden araçları da koruyarak gitmesi gerekir. Bunun için yolların durumu da önemlidir. Ancak yollarımız ayrı bir olay. Bugün yollarımızın durumu içler acısıdır. Bu yollarda ambulansın lastikleri gider, dağılır, lastiklerin tüm aksanları sarsılır. Bu araçlar 1.5- 2 ayda servis ve onarım ister. Yolların iyi olması gerekir…” 

“En büyük engel cep telefonları ve duyarsızlık ”

  • Hüseyin Solelgi, işini yaparken en zorlandığı anlardan biri ise bazı insanların ambulanslara karşı sergilediği ‘duyarsızlıktan’ yakınıyor… “Duyarlı olan insanların sayısı bellidir, ama duyarsız insanlarımızın sayısı da az değildir. Şuan ki ambulanslarımızın ışıkları ve siren sesleri duyurucudur. Ama en büyük engel cep telefonlarıdır! Bu açık ve nettir. Biz yanlarından geçerken her 10 arabanın neredeyse 6-7 tanesinde şoförler ya cep telefonu ile oynuyor, ya da kulağında konuşuyor. Cep telefonları büyük engel olabiliyor. Toplum olarak o kadar çok 'telefonkolik' olduk. Halkımızdan istediğimiz cep telefonları konusunda gerçekten daha duyarlı davranmalarıdır. Kazaların çoğu bu dikkatsizlikten kaynaklanıyor…”

“Sakin olun ve adresi doğru verin!”

  • İnsanların yanlış adres vermeleri nedeniyle de zaman zaman gecikmeler yaşadıklarını da söylüyor. “Acili arayanların yaşadıkları panikten dolayı yanlış adres verdikleri zaman, 112 Acil de bize yanış bilgi verebiliyor. Merkezi bir tarif yeri olması gerekir. Mesela bir de hasta yakınları 3’üncü ya da 4’üncü katta olduğunu söylemez ve bizi karşılamaz. En azından birileri sesi duyduğu zaman yola çıkıp da yardımcı olmuyor. Çünkü zamanla yarışıyoruz. Yaşanan olay ne olursa olsun. Yolu tarif edecek olan kişinin hiç paniklemeden 112 Acile sakin ve doğru bir şekilde adres vermelidir. Hatta 112’ye telefon numaralarını bırakan kişiler, hattı meşgul etmesinler. Çünkü biz bazen o kişiye geri dönüş yaptığımız zaman dakikalarca meşgul çıkıyor. Ben bunu gerçekten yaşadım, adresi bulmak için çıkacağız ama nereye çıkacağız? Belki az yaşanır bu durum ama vaka ciddiyse zaman kaybı olur.”

 

“Marifet ambulansı süratli sürmek değil”

  • Bazı insanların ambulansın yavaş gittiği zaman da tepkiler verdiğini anlatıyor Hüseyin Solelgi,:
    “Bazen kırık çıkık ya da daha stabil bir olay olduğunda sirenleri açıp gittiği zaman süratli değil, daha emin bir şekilde kontrollü gittiğimiz olur. Ama bazen insanlar ‘sirenler çalar da böyle mi sürülür’ diyor. Marifet ambulansı süratli değil dikkatli ve başkasına zarar vermeden sürmektir. Bize yanlış yol vermelerden dolayı da sıkıntı yaşıyoruz. Bizim trafiğimiz soldandır. Bize yol verirken, bir araç sol da diğer araç da sağda bekler. Sen de ortadan geçmeye çalışırsın. Ancak belki ki iyi niyetten bazı kişiler yolun sağında giderken, yol verecek diye sola geçmeye çalışır ama yanında başka araçtan dolayı yol tıkalı olur ve çapraz şekilde yol kapanır. Bazen de normalde yolun solunda kendi seyrinde 60- 80 km ile gitmesi gereken bir araç, yolun sağında gider ve arkadan daha süratli gelen herhangi bir aracı engeller. Ambulansı sürerken ise iki de kalırız. Bu aracı sol şeride geçmeye çalışırsam, beni dikiz aynasından fark eder de sola geçmeye çalışırsa o zaman bir kaza meydana gelebilir”
    Mesleğinin en güzel yanın ise bir olayda insanların kurtulduğu zaman haz duyduğunu ve mutlu olduğunu vurguluyor. Memnun etmenin güzelliğini gülümseyerek anlatıyor Hüseyin Solelgi…

 

Fotoğraf: Fehime Alasya

Röportaj Haberleri