Her hafta sahnelerinin dolu olmasını Nafiz Dölek şöyle açıklıyor; “Her Hafta Farklıyız”

Her hafta sahnelerinin dolu olmasını Nafiz Dölek şöyle açıklıyor; “Her Hafta Farklıyız”


Filiz Uzun

Yetenek mi pozitif enerji mi sizce? Kitleleri ardınızdan getirebilmek için en çok neye ihtiyaç vardır? Tek başına yetenekli olmanın yetmediğini anladık artık. Ya da sadece zekanın. Dünyada birçok örneği vardır; seslerinin öyle çok da güzel olmayıp yıllardır sahnelerde olan sanatçılar... Ya da sesleri çok iyi olup kendilerini duyuramayan insanlar olduğunu da biliyoruz.

Bence yetenek, pozitif enerji ve üretmek hepsi bir arada olmalı, kitleleri peşinizden sürükleyebilmek için... Yaratıcılık da önemlidir bu anlamda. Taklit bir yere kadar götürebilir sizi, sonra tökezler ve yok olup gidersiniz. Kimse tek başına bir yerlere gelemez ama ne kadar yetenekli, pozitif ve yaratıyor olsanız da... Ekip çok önemlidir. Ekip ruhu da. İyi bir ekibiniz varsa başaramayacak şey yoktur diye düşünürüm ben hep. Yine, ekibi yönlendiren iyi bir de lider olmalı ekiple aynı ruhu taşıyan.

Bu haftaki konuğum şarkıcı, müzisyen Nafiz Dölek. Uzun zamandır bildiğim halde Nafiz’i, hiç canlı performansını dinlememiştim. Geçtiğimiz Cuma gecesi dinledim Bibliotheque’deki konserinde. Harika bir orkestrası var. Müzisyenlere bayıldım. Nafiz’in enerjisi de öyle. Sahnede onları izlerken ne kadar çok eğlendiklerini gördüm. En az izleyenler kadar onlar da eğleniyorlardı. Güzel bir ekip.  Nafiz’i dinlerken beni şaşırtan en önemli şey repertuarının çok geniş olması ve sanat müziği okuması. Bu babasının etkileri bence.

Onu izleyenlere baktığımda her hafta fotoğraflarda aynı insanları görmek de şaşırttı beni. Sıkı ve sadık takipçileri var. Yine de merak ediyor insan tabii. Her hafta o kadar kalabalığı aynı mekâna toplamayı başarmak kolay olmasa gerek. Dedim ya iyi bir ekibin başaramayacağı şey yoktur. Ve yaratmak tabii. Her hafta farklı bir şey ortaya koymak ve insanlarda merak uyandırmak. 

Nafiz ile bağlantı kurmaya çalışırken manejeri Buğra Dervişoğlu ile tanışınca ‘waww’ dedim menejer ile çalışan bir müzisyen. Şaşırmadım dersem yalan olur. Sonradan ne kadar küçük bir ülkede yaşasak da bir sanatçı için olmazsa olmaz olduğuna kanaat getirdim yakından tanıyınca her ikisini de.
Nafiz Dölek acayip enerjik bir adam. En önemli karakteristik özelliği gülmek olan bu adamla sohbet ederken bol bol güldük. Enerjisini müzikten aldığını düşünüyorum ben. Bir sürü projesi var. Takipçilerinin merakla beklediği bir de albüm geliyor yolda. Söz ve bestelerini kendi yaptığı “Sen gittiğinde” ve “Belki” çok beğenildi. Yıllar geçmesine rağmen hala dinleniyor.

Üreten insanlara bayılıyorum. Sanatçı dediğin üretmeli zaten. Sanatçıyı şarkıcıdan ayıran en önemli özellik de bu değil midir? Beste yapma aşamasına geçmek. Ben, albümünü şimdiden merak ediyorum.

Sizler hala dinlemediyseniz eğer giyiniz rahat ayakkabılarınızı, kot ve t-shirtlerinizi ve Bibliotheque’nun yolunu tutun. Eğleneceğinize garanti veriyorlar…..

F.U: Seni tanıyabilir miyiz?
N.D:
1987 Lefkoşa doğumluyum. Babamın mesleğinden dolayı çok küçük yaşlardan beri müziğin içerisindeyim. Müziğe başlama tarihim yoktur açıkçası, kendimi bildim bileli müzik hayatımda var. Ortaokul ve lise yıllarımı Güzel Sanatlar Anadolu lisesinde tamamladım. Burada piyano, yan flüt ve şan dersleri aldım. Daha sonra 2005 yılında Doğu Akdeniz Üniversitesi Müzik bölümünde yan flüt eğitimi aldım.

F.U: Babamın mesleğinden dolayı dedin, baban da müzisyen mi?
N.D:
Evet. Babam Türk Halk Müziği topluluğunun şefi. Kültür Dairesinde de Folklor Araştırma Geliştirme uzmanlığı yapıyor. Babamın her türlü müzik çalışmalarında evde, dershanede, provalarında  ve konserlerinde hep onunla beraberdim.

ELEKTRİK BORUSUNDAN NEY

F.U: İlk kez sahneye ne zaman çıktın?
N.D:
İlk kez sahneye babamın orkestrasıyla çıktım. Solist olarak değil ama enstrüman çalmak için çıktım. Ritim çalardım. Ama benim üflemeli çalgılara karşı çok fazla ilgim vardı. Bu konuda yetenekli olduğumu düşünürdü babam. Hatta ağızlığı çıkarıp ney gibi çalardım. Bir zamanlar Türkiye’nin en önemli isimlerinden biri olan babamın yakın dostu Ercan Irmak gelmişti Kıbrıs’a konser için. Babam benim nefesli sazlara olan ilgimden bahsetti. O da hemen orada bana elektrik borusundan bir ney yaptı ve ben çalmaya başladım. Hem enstrüman hem de sahne çok küçük yaşlarımdan beri hayatımda var.

F.U: Bu kadar enstrümanı çalıyor olduğun halde neden sahneye herhangi bir enstrümanınla çıkmıyorsun?
N.D:
Aslında bu söylediğiniz bizim projelerimizden biri. Şu an albüm çalışmalarına başlayacağız. Çoğunluğunu benim bestelerimin oluşturacağı bir albüm hazırlığımız var ve enstrümanlarımla bu parçalara eşlik etmek gibi planlarımız var. Birkaç ay sonra sahnelerimde de enstrümanımla çıkmayı planlıyoruz.

F.U: Seni insanlar Sancılı İnek grubuyla tanıdılar değil mi?
N.D:
Evet, 2008 yılında kurulmuş bir gruptu. 2011 yılında da dağıldı. Tamamen eğlenmek amacıyla kurulmuştu ama çok sevildi, ilgi hem ismine hem de gruba çok oldu. Hala daha insanlar isminin neden “Sancılı İnek” olduğunu sorarlar biz de hala söylemeyiz.

F.U: Nafiz Dölek ve grubu ne zaman toplandı?
N.D:
2011 yılında diğer grup dağılır dağılmaz kuruldu ve hemen ilk single’ımız olan “Sen Gittiğinde” parçamızı da aynı yıl çıkardık. O gün bu gün de hep sahnedeyiz.

ALBÜM YOLDA

F.U: Bu parça çok beğenildi, you tube’da da çok izlendi. Sonrasında neden başka parçalar ya da albüm olmadı?
N.D:
Bu single’dan sonra 1 yıl yoğun programlar, konserler oldu. Arkasından da askere gittim. Ve askerden geçtiğimiz temmuz ayında çıktım. Askerden çıkar çıkmaz beste çalışmalarıma başladım. Aynı grupla kaldığımız yerden devam etmeye başladık. Toparladığımız parçalar oldu, hatta 2. single’ımız olan “belki” parçasının çekimlerine de başladık. Çıktığım sahnelerde söylüyorum çok da beğenildi. Şu an elimizde 8-9 parça hazır durumda, bunların sadece 2 tanesi bana ait değil diğerlerinin söz ve besteleri bana ait. Önümüzdeki bir iki ay içerisinde kayıt yapmaya başlayacağız. Kısmetse yıl sonuna albümümüz hazır olacak diye düşünüyoruz.

F.U: Nerelerde çıkıyorsun sahneye?
N.D:
Askerden sonra ilk konserimizi 29 Temmuz’da Narnia Bar’da gerçekleştirdik. Bibliotheque Bar’da ise her Cuma yaz sonuna kadar sözleşme yaptık.

F.U: İlk kez seni geçtiğimiz Cuma akşamı Bibliotheque Bar’da dinledim. Harika bir orkestran var. İnanılmaz bir ekip ruhunuz var. Bu orkestrayı nasıl oluşturdun?
N.D:
Sancılı İnek dağıldığında yeni grupla ilgili tüm proje, plan yapılmıştı, sadece grubu oluşturmak kalmıştı. Her şeyimiz vardı ama müzisyenlerimiz yoktu. Mekan, fotoğrafçımız dahi hazırdı. Menejerim Buğra Dervişoğlu ile birlikte kalıyorduk ve projeyi birlikte hazırlamıştık. Daha sonra ekibimizi kurdu. Şu an davulda Fuat Kutrafalı, bas gitarda Mahmut Müezzinler, gitarlarda Serhan Candaş ve Emre Çeker.

MENEJERİN ÖNEMİ

F.U: Kıbrıs’ta Menejerle çalışmak sanırım yeni yeni başlayan bir şey. Bu sana ne avantaj sağlıyor?
N.D:
Aslında her sanatçının bir menejeri olması gerekir diye düşünüyorum. Benim işime, müziğime yoğunlaşabilmem için bu şart. Üretebilmem için de diğer şeylere kafa yormamam gerekmektedir. Mekanlar da menejerle irtibata geçmeye yeni yeni alışmaya başlıyor. Çünkü aslında onlar tarafından da bu en iyisi, işler daha hızlı yürüyor. Her şeyle sanatçı ilgilendiğinde işler aksıyor. İlk başlarda sıkıntılar yaşanmadı değil ben arandığımda, menejerime yönlendirdiğimde insanlar şaşırırdı ancak artık alışılıyor. Menejerler sanatçıya ilham ve motivasyon kaynağı olmalıdır.

F.U: Menejerin Buğra Dervişoğlu’nu önceden tanıyor muydun?
N.D:
Biz Buğra ile ana sınıftan beri birlikteyiz. Birbirimizi çok iyi tanıyoruz. Tabii bu da benim için bir avantaj. Herkesin müzisyen olamayacağı gibi herkes de menejer olamaz. Çünkü bu iş çok başka bir meslek, çok başka bir yönetim şekli. Menejerle çalışan birçok arkadaşım başarısızlığa uğradı. Ya doğru insanlarla çalışamadıkları için ya da menejerle doğru sanatçı buluşamadığı içindir bence. Biz Buğra ile aynı anda aynı şeyleri düşünebiliyoruz. Bazen o benden, bazen ben ondan fikir alırız ve böyle ilerliyoruz. Dostluğumuz da olduğu için.

“HEP FARKLIYIZ”

F.U: Her hafta Cuma günleri aynı sahnede performans sergiliyorsunuz ve her Cuma mekanınız tıklım tıklım doluyor. Nasıl başarıyorsunuz bunu?
N.D:
Bunun sebebi sanırım her Cuma farklı bir şekilde çıkmamızdan kaynaklanıyor. Her hafta yeniliyoruz kendimizi. Farklı repertuar, farklı görüntü, farklı bir konsept, farklı farklı sürprizlerimiz oluyor. Seyircimizin bizden sıkılmasına fırsat vermiyoruz biz onlardan önce davranıyoruz.

F.U: Seyircinin neler beklediğini nasıl biliyorsunuz? İyi gözlemci olmalısınız.
N.D:
Birçok şeyi takip ediyoruz. Hangi tür müziklerde seyircimiz daha çok eğlenir, ne tür parçalar ilgilerini çeker, o dönemde olan özel günler. Hatta seyirci aşa yukarı o gece ne kadar olabilir onu bile kestiriyoruz. Çünkü okul zamanlarını, sınav haftalarını, özel günleri, resmi tatilleri bizler de takip ediyoruz. Bu doğrultuda da planlar yapıyoruz. Seyircilerimiz de sadık ve kalitelidir. Bizi her konserimizde yalnız bırakmayan arkadaşlarımız da var, aramızda bir bağ oluştu.

SORUNLARA DUYARLILIK

F.U: Duyarlı bir grupsunuz da. Dışarıda olan olayları slogan şeklinde sahnenize taşıyorsunuz. Şiddet konusunda mesela bir pankartla çıkmıştın sahneye değil mi?
N.D:
Ben de tüm gruptaki arkadaşlarım da çok duyarlı arkadaşlarız. Bir araya geldiğimizde sürekli ne yapabiliriz, bizi izleyen onca insana nasıl bir mesaj verebiliriz bunu hep düşünüyoruz. Maddi manevi çeşitli kurum ve kuruluşlara yardım etmek gibi bir sorumluluğu taşıyoruz hepimiz.

F.U: Şiddetle ilgili bir pankartla çıktınız mesela geçtiğimiz haftalarda. Kim buldu o sloganı?
N.D:
Şiddet hem benim hem de grup arkadaşlarımın asla kabul etmediği ve karşı olduğumuz bir olaydır. Cuma sabahı planım başkaydı aslında tüm grup eteklerle çıkmaktı ama ekibe sormak ve planlamak için geç kalmıştım. Bu sloganı düşünüp hemen gidip pankart oluşturdum hatta basım yerindeki kadınlar mesajımı çok sevdiler ve para almamayı teklif ettiler. Benimle fotoğraf çektiler. Sloganımız da şuydu; “Kadına göstereceğiniz en büyük şiddet onu şiddetle sevmek olsun”. Çok da beğenildi. Alkışlandı. O gece Özgecan için de bir parça çaldık. Çok anlamlı oldu. Herkes çok duygulandı.

F.U: Sonuçta içkili mekanlarda çalışıyorsun ve sahnedesin, taşkınlıklar olduğunda tepkin nasıl oluyor?
N.D:
Bazen sözlerimle etrafı sakinleştirdiğim olduğu gibi bazen de ritmi biraz artırıyorum ve beni dinlemeye gelen insanları düşünerek onların eğlenmesini sürdürmeye devam ediyorum, zaten müziğin ritmiyle insanlar sakinleşiyor. Beni daha çok eğlenmeye gelen insanlar ilgilendiriyor.

F.U: Farklı bir repertuarın var. Sanat müziği söylemeni sevdim. Hatta ilginç bir şey yaptın. Zeki Müren’in şarkısını söylerken onun sesi geldi, hem de plak kaydından. Buna bayıldım. Bu nerden aklına geldi?
N.D:
Çok ilginçtir ben askerdeyken sahneye çıkmayı çok özlüyordum ve her gece yattığımda kendimi sahnede hayal ederdim. Sahnede neler söylediğimi, neler yapacağımı, seyircileri, alkışları hayal ederdim. Bu da hayal ettiğim bir şeydi. Ve gerçekleştirdim. Bir anda ışıklar kapanır ve Zeki Müren’in sesi gelir. Seyirci de çok sevdi. Çok şaşırdılar hatta nerden geliyor bu ses diye. Böyle sürprizlerimiz hep oluyor. Haftaya farklı sürprizlerimiz olacak.

TOPUKLUYLA GELMEYİN

F.U: Gecelerinin kanıtı fotoğrafların. Kalabalık ve insanların gerçekten de eğlendiğinin kanıtı. İnsanlar bunun için de çok özenli geliyor seni dinlemeye değil mi?
N.D:
Evet fotoğrafları çeken arkadaşımız Burçin Aybars, ona da buradan çok teşekkür ederiz. Evet ama bana göre uzun saatler ayakta durularak eğlenecekleri için kotlarını botlarını giyip gelsinler derim rahat ve spor olmalarını öneririm, ben de öyle çıkıyorum sahneye. Hatta topuklularla gelip sonra arabasından babetlerini giyip gelenleri görüyorum 

F.U: Yeni projelerin planların var mı?
N.D:
Bu aydan itibaren çok fazla programımız ve planlarımız var. Bahar geliyor festivallerde konserlerimiz olacak. Her Cuma yaza kadar bibliotheque’deyiz zaten bunun yanında Nafiz Dölek Akustik projemiz de var. Bu projede sahnede 11 kişi olacağız. Babam ve bayan sanatçı arkadaşlarımız da var bu projede. Yaylılardan da oluşan bir orkestramız var.  Bu grupla 4 kez sahneye çıktı. Door’s Bar’da, Narnia’da, Bibliotheque’da  ve en son da Zephir Bar’da sahneye çıktık. Önümüzdeki aylarda da bu proje devam edecek. Bundan başka düet programlarımız var. Türkiye’deki sanatçılardan oluşan bir liste oluşturduk. Birkaç haftada bir Türkiye’den bir sanatçı ve ünlü arkadaşımız konuğumuz olacak ve Bibliotheque sahnesinde birlikte düetlerimiz olacak. Bu hafta içinde İstanbul’a gidip anlaşmalarımızı yapacağız. Yine 21 Mart’ta başka bir mekanda bir konserimiz olacak Kıbrıs’taki 3 bayan sarkıcı arkadaşımızla düet konseri. Sürekli bu projelerin çalışmaları, provaları var. Albüm hazırlıklarımız da var. Nisan ayında da Antalya’da çok büyük bir kültürler arası bir yarışma düzenleniyor. Kıbrıs’taki ekibin şefliği için devlet beni görevlendirdi. “Dolama dolamayı” şarkısı ile biz de katılacağız. Parçanın hazırlanması ve ekibin şefliği görevi bana verildi. 4 folklorcu ve orkestra ile Nisan’da bu yarışmaya gidiyoruz. Ben söylemeyeceğim. Solist olarak Mehmet Çakmak olacak. Her ne kadar kültürlerin yarışmasına karşı olsam da Kıbrıs adına iyi bir tanıtım da olacağına inanıyorum. 

“İYİ BİR BABA OLMAK”

F.U: Sosyal ortamlarında nasıl birisin?
N.D:
Çok eğlenceli güler güzlü ve pozitif biriyim. Sıkıntılı, dertli, mutsuz  ortamları pek sevmem. Böyle bir ortamı hemen terk ederim. Kendime ayırdığım vakitlerde keyif aldığım şeyleri yapmaya çalışırım. Yaptığım iş de keyif aldığım bir iş olduğundan mutluyum. Zaten beni tanıyan herkes çok güldüğümü bilir. Hayatı çok da ciddiye almamak lazım. Mutlu olmak için çok sebep var.

F.U: En büyük hedefin nedir?
N.D:
Çocuğuma babamın bana olduğu gibi iyi bir baba olmak.

F.U: Kadın hayranların çoğunlukta mı?
N.D:
Evet. Çocuk hayranlarımız da var. Okul konserlerine gidiyoruz mesela acayip takip ediyorlar bizi.

F.U: Kendini yakışıklı buluyor musun?
N.D:
Sempatik buluyorum.

F.U: Son olarak söylemek istediklerin?
N.D:
Henüz bizi dinlemeyenler varsa onları bizi dinlemeye davet ediyorum. Eğleneceklerini garanti ediyoruz. Takipçilerimize de bizi takip etmeye devam etsinler demek istiyorum çünkü bu sene çok güzel projelerimiz var. Özellikle sene sonunda bekledikleri albümümüz gelecek. Çok teşekkür ederim bu güzel sohbet için ayrıca.

(Fotoğraf Burçin Aybars)

Dergiler Haberleri