“Her canı sıkılan gidip kendi başına hesap mı soracak?”

Kliniğinde bıçaklı saldırıya uğrayarak, ağır yaralanan Mağusa Devlet Hastanesi Başhekim Yardımcısı Üroloji Uzmanı Dr. Sadrettin Tuğcu, sağlıkta şiddeti önleyebilmek için yasal düzenleme ve caydırıcı ceza vurgusu yaptı.

Ayşe GÜLER

Kliniğinde bıçaklı saldırıya uğrayarak, ağır yaralanan Mağusa Devlet Hastanesi Başhekim Yardımcısı Üroloji Uzmanı Dr. Sadrettin Tuğcu, sağlıkta şiddeti önleyebilmek için yasal düzenleme ve caydırıcı ceza vurgusu yaptı, “Eğer yasa çıkmazsa, daha kötü noktalara geleceğiz. Bugün bana, yarın size olur” dedi.

Ameliyat sonrası evinde 1 ay dinlenecek olan Dr. Tuğcu, “Umarım benim başıma gelenler son olur. Çünkü bundan sonrası ölümdür” dedi.

Dr. Tuğcu, “Karnıma ne zaman baksam bu yarayı göreceğim. Geçirdiğim ameliyattan dolayı ileriki hayatımda, bazı komplikasyonlarla karşılaşabilirim. Artık bununla yaşamak zorundayım” diyerek, tutuklanan zanlının en ağır cezayı almasını istediğini belirtti.

Olay sonrasında tutuklanan zanlının sağlık ve psikolojik sorunlar yaşadığının ifade edildiğini söyleyen Tuğcu,  “Ne olacak? Diyelim ki sağlık sorunları var, cezai ehliyeti olmadı. 2 sene sonra gelip bana, eşime, çocuğuma aynı şeyi yapmayacağını kim garanti edebilir?” diye sordu.

Tuğcu, sadece sağlık sektöründe değil, yaşamın her alanında her canı sıkılanın kendi başına mı hesap soracağını sorgulayarak, olay sonrasında yurt dışındaki birçok doktor arkadaşının kendisine ulaşarak, ‘Kıbrıs’ta da mı bile bu olaylar yaşanıyor?’ değerlendirmesi yaptığını anlattı.

Olayın nasıl yaşandığını da anlatan Tuğcu, söz konusu zanlıyı en son 2018 yılında gördüğünü,

5 yıl sonra ilk kez, geçtiğimiz hafta Perşembe günü kliniğine gelerek, yanlış tedavi uyguladığı gerekçesiyle kendisinden tazminat talep ettiğini dile getirdi.

Tuğcu, saldırıya uğradığı gün doktor olan eşinin de klinikte olduğunu, kendisini kanlar içerisinde gördüğünü, zanlının eşinin hastası tarafından etkisiz hale getirildiğini ifade eden Tuğcu, 16 yaşındaki kızının ise tüm bağrışmaları duyduğunu aktardı.

“Yıllardır buradayız. Kıbrıs’ta böyle bir olayın olmasına alışık değiliz. Bu sanırım ilk” diyen Tuğcu, “Bana yapılan saldırı, hayatımı riske eden bir davranış, hayatımı kaybedebilirdim, öldürme maksadı ile yapıldı. Bunu yaparken sadece bana değil tüm sağlık çalışanlarına yaptı değerlendirmesinde bulundu.


“5 yıl sonra gördüm…”

◆ Tuğcu, söz konusu zanlıyı 2018 yılında, 5 yıl önce muayene ettiğini anlattı, yanlış tedaviyi uyguladığı gerekçesiyle kliniğine gerek, tazminat istediğini ifade etti.

Çok geçmiş olsun… Sağlıkta ilk kez böyle bir durumla karşılaşıldı. Olay nasıl gelişti, neler yaşandı?

“Geçtiğimiz hafta Perşembe günü olayı gerçekleştiren kişi, kliniğime gelmişti, içeri aldım. Benden tazminat istedi. O kadar çok insanla görüşüyoruz ki, ilk etapta hatırlamadım. İsmini söylediğinde dosyasına baktım, 2018 yılında bana geldiğini gördüm. En son 5 yıl önce kendisini gördüm. Dosyamda yazılanlara göre, bir takım şikayetleri olduğunu aktarmış. Bunlarla ilgili önerilerimi söylemişim, ardından da kendisinden bir daha haber alamamışım. Kendisi benim onu yanlış tedavi ettiğimi iddia ederek, bu nedenle mağdur olduğunu, benden tazminat istediğini söyledi. Ben de tazminat alabilmesi için bizim karşılıklı görüşmemizle olmayacağını, prosedürlerle ilgili bilgi verdim. Psikolojik sorunları olduğunu biliyordum, dosyasında yazıyordu. Bu tür hastalarla sürekli karşılaşabiliyoruz, bizim mesleğimiz bu… Mümkün olduğunca alttan almaya çalışarak, yol gösterici olmaya gayret ettim. Önerilerde bulundum, polise gidebileceğini, Sağlık Bakanlığı’na ya da Kıbrıs Türk Tabipler Birliği’ne başvurabileceğini, benden talep ettiklerini onların kanalı ile isteyebileceğini söyledim. Aramızda tartışma olmadı, ‘tamam’ diyerek çıktı gitti. Bu konuyla ilgili 10 dakikalık sohbetimiz oldu.”

 

► Sonrasında ne oldu?

“ Bu görüşmeden sonra, ertesi gün 3 kez kliniğime gelerek, sekreterlere beni sormuş. Sabah kliniğime geldiğinde sekreterim benim öğleden sonra kliniğe geldiğime yönelik bilgi vermiş. Bu kez randevu istemiş. Sekreter de ‘Dün gelmiştiniz, neden yeniden randevu istiyorsunuz?’ diye sormuş. O da dün konuşmaya geldiğini, bugün de muayene olacağını söylemiş. 2’inci geldiğinde yanımda hastam varmış, 3’üncü gelişinde ise içerde değildim. Tüm bu gelip-gitmeleri iş çıkışında, sekreterimden öğrendim. Ben de bundan sonra gelirse müsait olmadığımı, görüşmek istemediğimi söylemelerini istedim. Akşam eve geldiğimde eşimle bu durumu paylaştım. ‘Ne yapsak, acaba polise mi gitsek’ diye konuştuk. Bu tür olayları mesleğimizde dönem dönem karşılaşabiliyoruz.”

 

Daha önce böyle bir durumla karşılaştınız mı?

Hayır, ilk kez… Ama sözlü uyarılar yaşadık. Bundan öte bir şeyle karşılaşabileceğimi düşünmedim. Bir de biz hekimiz. Bize gelen hastayı bu nedenden dolayı polise vermemiz çok doğru bir şey değil. Ama biz bu kişinin arandığını bilmiyorduk. Bilseydik, aynı günden polise uyarıda bulunurduk.”

Peki zanlı ile ikinci ve son karşılaşmanız nasıl oldu?

“Cumartesi günü klinikte öğlene kadar çalışırım. O gün klinikte eşim ve kızım da vardı. Eşimle aynı klinikteyiz, o da doktor. Olaydan birkaç dakika önce çıkıp, kızımı derse götürecektim. Kızımın hazırlanmasını beklerken, içeriye girdi. Masamın başında otuyordum, neden geldiğini sordum. Dosyasını istediğini söyledi. Ben de kendisine ilk görüşmemizde benden dosyasını nasıl alabileceğini, veremeyeceğimi söyledim. Bu sırada bana sırtını döndü. Özel perdeli muayene yerim var, onun içerisine girdi. Girmeden önce de kendisini polise benim şikayet edip, etmediğimi sordu. Ben de kendisini şikayet etmediğimi, böyle davranırsa edeceğimi söyledim. Bana kendisini polise şikayet etmemi söyledi, ben de telefonumdan 155’i aradım.  Döndüğünde, bıçak elindeydi. Tedbir almak, hızlı hareket edebilme anlamında şansım olmadı. Bıçağı elinde gördüğümde sakin olması gerektiğini, konuşarak istediği dosyayı vermeye hazır olduğumu söyledim. Bu sırada da telefonda 155’i arıyordum. Bana dosyaya gerek olmadığını söyleyerek, üzerime geldi. Polisle konuşurken, bıçakla yanıma yaklaştı, oturuyordum, savunmasız ve hazırlıksızdım. Bana bıçağı göstermesine rağmen korkutmak için yaptığını düşündüm, daha kötü bir nokta düşünmedim.”

 

İleri gidebileceğini düşünmediniz mi?

“Hayır, düşünemedim. Yıllardır buradayız. Kıbrıs’ta böyle bir olayın olmasına alışık değiliz. Bu sanırım ilk… Polisle konuşurken, tehlikede olduğumu söylerken, birinci bıçağı sapladı… Ardından devam etti…”

 

Eşimin yanında hasta olmasaydı, aynı fiziksel saldırıyı eşime, diğer çalışanlarıma yapacaktı…”

◆ Dr. Tuğcu, olay sonrasında eşinin yanındaki hastanın zanlıya müdahale ettiğini anlattı,Belki de eşimin yanında hasta olmasaydı, aynı fiziksel saldırıyı eşime, diğer çalışanlarıma yapacaktı. Bunu bilemiyorum” şeklinde konuştu.

► Dışardan yardım isteyebildiniz mi? Kimse duymadı mı?

“ Çok hızlı gelişti… O durumda değildim, bıçaklanırken polisle telefonda konuşuyordum. İkinci ve üçüncü bıçak darbesini hatırlıyorum. 4 kez bıçaklandım. 1’ini hatırlamıyorum. Sürekli ayaklarımla kendimi savunmaya çalıştım. Son darbe öncesinde ayaklarımla kendisini ittirdim, bu sırada yere düştü. Polisle de diyalog koptu… Zanlı yere düştüğünde, yardım isteyebildim. Bu sırada eşim koşarak geldi. Hastanın odamda fenalaştığını zannetmiş. O da savunmasız geldi.”

 

Eşinize de saldırmaya çalıştı mı?

“Tabii… Eşim, onun dikkatini dağıttı. Bu sırada benden, ona döndü. Eşim, onunla konuşmaya başladı. Bu sırada eşimin yanındaki hasta yardıma geldi. Tutup, etkisiz hale getirdi, bıçağı elinden aldı. Benim odadan çıkardılar. Tüm bunlar kliniğimde, eşimin gözü önünde oldu. Kızım da mutfaktaydı. Bağrışmaların hepsine şahit oldu. Belki de eşimin yanında hasta olmasaydı, aynı fiziksel saldırıyı eşime, diğer çalışanlarıma yapacaktı. Bunu bilemiyorum. Bilincim açıktı, tüm yaşananları hatırlıyorum.”

 

Polis ne zaman geldi?

Zanlı etkisiz hale getirilince polisi yeniden aradım. Bıçaklandığımı, 112’yi aramasını söyledim. Sonra ben de 112’yi aradım. Geldiler, hastaneye gidip, ameliyata girdim…”

 

Caydırıcı ceza ve yasal düzenleme şart”

◆ Olay sonrasında yurt dışındaki birçok doktor arkadaşının kendisine ulaşarak, ‘Kıbrıs’ta da mı bile bu olaylar yaşanıyor?’ sorusunu sorduğunu söyleyen Tuğcu, caydırıcı ve yasal düzenlemeye dikkat çekerek, ekledi: Eğer yasa çıkmazsa, daha kötü noktalara geleceğiz. Bugün bana, yarın size olur…

Bu kadar olmasa da sağlıkta şiddet, zaman zaman kamuoyu gündemine de geliyor…

“ İlla ki oluyor. Bize mutsuz insanlar geliyor. Mutsuz insanlar, aceleci, sabırsızdır. Bir an önce tedavi olup, derdine çare arar. Buna yanıt vermek zorundasınız. Fiziksel şiddetten ziyade, mesleğimizde sözlü şiddetle karşılaşıyoruz. Bizler, 11-12 saat çalışıyoruz. Her bağıranı şikayet edip, hakkımızın peşinde koşarsak mesleğimizi yapamayız. Son zamanlarda Türkiye’de bu tür olaylar çok yaşanıyor. Ancak Amerika ve Avrupa’da yok. Bunun da nedenlerinden biri eğitim ve caydırıcı cezalarla ilgili. Bizim de dikkatimizi bu iki noktaya vermemiz gerekiyor.”

 

Olay sonrasında eylemler oldu, sağlıkçılar sokağa indi. Takip edebildiniz mi?

“Evet takip ettim. Hepsi arkadaşım… Ameliyattan çıktıktan sonra Türkiye ve yurt dışındaki arkadaşlarım geçmiş olsun dileklerini iletti. Hepsinin de ortak dediği şey; ‘Kıbrıs’ta da mı bile bu olaylar yaşanıyor?” oldu.”

Caydırıcı cezalardan bahsettiniz. Ülkemizde sağlıkta şiddetin önüne geçmek için ne yapmamız gerekiyor?

“Hastanede yattığım sürece Sağlık Bakanı ve vekiller, duyan herkes hastaneye koştu. Herkes bu konuda hem fikir… Komisyonun toplanıp, bu konuda çalışma yapacağını söylediler. Umarım geldiğimiz noktada benim başıma gelenler son olur. Çünkü bundan sonrası ölümdür… Pazartesi günkü eylemden sonra komisyonun Çarşamba günü Komisyon’un toplandığını biliyorum. Bu tür olayların olmaması için hızlıca önlem almak gerekiyor. Gerekli tedbirler alınmazsa buna benzer olayların önü açılır. Benim inancım tamdır; bir an önce adım atılacağını düşünüyorum. Caydırıcı cezalar önemli, yurt dışında da örnekleri var. Bunlar incelenmeli, çözülmeli…”

 

Bazı olaylar gündemden düştüğünde unutuluyor, o konuda adım atılmıyor. Sağlıkta şiddetle ilgili adım atılmasını öngören komisyonda sonuca ulaşılacağına inanıyor musunuz? Bu konuda endişeniz var mı?

“ İlla ki var… Ama Çarşamba günü Sağlık Bakanı ve Tıp-İş Başkanı ile görüştüm. İvedilikle çalışmaların başladığını söylediler. Bu yasa çıkacak. Eğer yasa çıkmazsa, daha kötü noktalara geleceğiz. Bugün bana, yarın size olur… Bana yapılan saldırı, hayatımı riske eden bir davranış, hayatımı kaybedebilirdim, öldürme maksadı ile yapıldı. Bunu yaparken sadece bana değil tüm sağlık çalışanlarına yaptı. Benim tedavi ettiğim hastalarım da mağdur oldu. 1 ay evde dinlenmek zorundayım. 1 ay hasta bakamayacağım, ya beni beklemek zorundadırlar ya da başka doktora gitmek zorundadırlar. Hastalarımın ne suçu vardı? Bu nedenle olanları kınıyorum.”


“Her canı sıkılan gidip kendi başına hesap mı soracak?”

◆ Dr. Tuğcu, sağlıkta şiddete yönelik toplumun bilinçlenmesi, eğitimin bir parçası haline gelmesi gerektiğini dile getirerek,  “ Bu olay, gittiğim markette, otoparkta, yürüyüş yaptığım yerde de olabilirdi. Tabii ki tedbirleri artıracağım, ama bu çözüm değil” değerlendirmesinde bulundu.

Ek tedbir, önlem almayı düşünüyor musunuz?

“Almak zorundayız… Bu benim kliniğimde, sağlık hizmeti verdiğim yerde oldu. Ama burada da olmayabilirdi. Gittiğim markette, otoparkta, yürüyüş yaptığım yerde de olabilirdi. Tabii ki tedbirler artacak. Ama bu çözüm değil. Nereye kadar kaçabileceksiniz ki? Bu konuyla ilgili toplum bilinçlendirilmeli, eğitimin bir parçası haline gelmeli. Sadece sağlıkçılara değil, her canı sıkılan gidip kendi başına hesap mı soracak?”

 

Polis de eleştirildi. Söz konusu zanlının sizden önce bir avukata da şiddet uyguladığı, yakalanamadığı ifade edildi. Bu eleştirileri nasıl yorumluyorsunuz?

“ Ben bunları sonradan öğrendim. Polisin açıklamasını da olay sonrası gördüm. İkinci gün kliniğime geldiğinde arandığını bilseydim, hemen polise giderdim. Zaman zaman ailesine de şiddet uyguladığı ifade edildi. Ancak ben bunları bilmiyordum. Tabi bunu polis mi paylaşmalıydı yoksa şikayeti yapan avukat mı dile getirmeliydi bilmiyorum. Onlar da benim gibi düşünmüştür.”

 

“Ömür boyu bu korku ile mi yaşayacağım?”

◆ Olay sonrasında tutuklanan zanlının sağlık sorunları yaşadığının ifade edildiğini söyleyen Tuğcu,  “Ne olacak? Diyelim ki sağlık sorunları var, cezai ehliyeti olmadı. 2 sene sonra gelip bana, eşime, çocuğuma aynı şeyi yapmayacağını kim garanti edebilir?” diye sordu.

Olay sonrasında eşinizin sizi gördüğünü, kızınızın da bağrışmaları duyduğunuzu anlattınız. Onlar için de oldukça zor bir durum…

“En büyük acılardan biri o… Eşimin gelip, beni kanlar içerisinde görmesi, benim yaşadığım korkuyu yaşaması. Bunlar ifade edilemeyecek kadar kötü şeyler… Kızım da beni çıkarken gördü ama tüm bağrışmaları duydu. 16 yaşında… İngiltere’de kızım var, tıp okuyor. Olay sonrası o da telaşlandı. Bunlar kötü şeyler…”

 

Peki ne hissediyorsunuz? Uzun yıllar emek verdiğiniz, çaba harcadığınız bir meslek. Ve başınıza çok talihsiz bir olay geldi. ‘Neyin içindeyim?’ sorusunu sordunuz mu?

➣ “Bizler insanlara yardım etmek için eğitim aldık. Bize gelen insanları tanımıyoruz. Bu tür haberler medyada sürekli çıktığında, bizleri düşman olarak görebilirler. Ama biz onların hayatını kurtarıyoruz, sağlıklarını düzeltiyoruz, sevdiklerine kavuşturuyoruz. Bunları yaparken de kendi hayatımızdan ödün veriyoruz. İngiltere’deki kızım tıp okuyor. Çünkü o da başka bir şey görmedi, hastanede büyüdü. Bu yaşadıklarım, O’nun hayatında umarım etkili olmaz. 2-3 gece uyuyamadım. Öyle bir şey ki ömür boyu taşıyacağım. Karnıma ne zaman baksam bu yarayı göreceğim. Geçirdiğim ameliyattan dolayı ileriki hayatımda, bazı komplikasyonlarla karşılaşabilirim. Ben artık bununla yaşamak zorundayım. Bu nedenle bunu yapan kişinin en ağır cezayı almasını istiyorum. Sosyal medyada zanlı ile ilgili birçok şey söyleniyor, rahatsız olduğu ifade ediliyor. Ne olacak? Diyelim ki sağlık sorunları var, cezai ehliyeti olmadı. 2 sene sonra gelip bana, eşime, çocuğuma aynı şeyi yapmayacağını kim garanti edebilir? Ben ömür boyu bu korku ile mi yaşayacağım? Ya da buna benzer her hastam geldiğinde, gidip polise mi şikayet edeceğim. O yüzden yasaların bir an önce düzenlenmesi, hayata geçmesi gerekir. Kıbrıs’ta ilk kez böyle bir şey yaşandı, çok üzüldü…”

 

Röportaj Haberleri