“Hayret, üzüntü ve endişe içerisindeyiz!”

‘Meteoroloji en fazla 7 günlük tahmin yapıyor, Çalışma Bakanı 2 aylık!..’

İş Sağlığı ve Güvenliği Birliği (İSG-BİR) Eski Başkanı Uğur Ergün, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ersan Saner'in hava sıcaklığının Temmuz ve Ağustos aylarında normal değerlerde seyredeceği tahminlerini değerlendirdi

Öl AŞIK ÜLKER

 

İş Sağlığı ve Güvenliği Birliği (İSG-BİR) Eski Başkanı Uğur Ergün, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ersan Saner'in hava sıcaklığının Temmuz ve Ağustos aylarında normal değerlerde seyredeceğinin tahmin edildiği şeklindeki açıklamasını hayret, üzüntü ve endişe içerisinde takip ettiklerini belirtti.

Ergün, "KKTC Meteoroloji Dairesi en fazla 7 günlük tahminler yapmakta ve cuma gün dâhil olmak üzere güncel web sitesinde 'Ultraviyole Radyasyonu Çok Yüksek Gerekli tedbirler alınmadan özellikle 11:00 - 16:00 saatleri arasında 10 dk. dan fazla güneş altında kalınmaması gerekmektedir' açıklamasını yapıyor. Bu şartlar altında Sayın Bakan’ın havayla ilgili bu kadar uzun süreli bir tahmin yapmasını şaşkınlıkla izliyoruz" diye konuştu.

İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın 44’üncü maddesi altında yapılan İşyerlerinde Asgari Sağlık ve Güvenlik Koşulları Tüzüğü’nün ortam sıcaklığının 7’inci madde ile düzenlendiğine dikkat çeken Ergün, çalışılan ortamın sıcaklığı, çalışma şekline ve çalışanların harcadıkları güce uygun olmak zorunda olduğunu söyledi. Ergün, işyerlerindeki sıcaklığın 15 santigrat dereceden az ve 35 santigrat dereceden fazla olmayacak şekilde işveren tarafından gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini de anlattı.

Ergün, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın iş sağlığı ve güvenliği konusundaki yasa ve tüzüklerin güncellenmekte olduğunu ancak İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanları Birliği’nin konuyla ilgili toplantılara çağrılmadığını ve kendilerinin de bu konuda tüm yasal haklarını kullanacağını ifade etti.

İş Sağlığı ve Güvenliği konusunu yalnızca yapı denetimine ve bu konudaki eksikliklere veya inşaatlara bağlamanın son derece yanlış olduğunu da kaydeden Uğur Ergün, Bakan Saner’in “Denetim yapsak inşaatların tümü durur” açıklamasıyla ilgili olarak da şunları söyledi:

"Yürürlükteki bir yasanın uygulanması, çeşitli nedenlerin arkasına saklanarak ertelenemez, özellikle iş sağlığı ve güvenliği konusunda bu nedenlere sığınılması ve insan hayatının hiçe sayılması bizi hayretler içinde bırakmaktadır. Tüm sektörler için etkin denetimlerin acilen başlatılması gerekiyor" diye konuştu.

"Denetimler yetersizdir ancak istenirse mevcut müfettişlerle de denetimler daha etkin şekilde yapılabilir" diyen Ergün, "(2015 yılında) mevcut müfettişlerle en sıcak 4 günde 215 denetim yapabilen devlet neden şimdi denetim yapmıyor? Bunun önündeki engel nedir?" diye sordu.

Denetim kadar eğitimin de önemine vurgu yapan Ergün, iş sağlığı ve güvenliği eğitimi almadan hiç bir yerde işbaşı yaptırılmaması gerektiğini söyledi ancak bakanlığın iş sağlığı ve güvenliği eğitimine gerekli önemi vermediğini söyledi.

Kuzey Kıbrıs'ta iş kazalarından ölme riskinin AB’nin ilk 15 üye ülkesinden 4.5 kat, AB’nin diğer tüm üyelerinden 3 kat, ABD’den ise 2 kat daha fazla olduğunu vurgulayan Uğur Ergün, "Ne acıdır ki bizim ülkemizdeki iş kazaları sonucu ölüm hızı oranı Avrupa ve ABD genelinin toplamından bile daha çoktur. Sayın Bakan Saner bu konuda bizi ‘kötünün iyisi’ olarak tanımlamıştır ancak istatistiklere göre biz gerçekten çok kötü durumdayız. Bu oranlar kesinlikle görmezden gelinemez" diye konuştu.

"KKTC Meteoroloji Dairesi en fazla 7 günlük tahminler yapmakta ve cuma gün dâhil olmak üzere güncel web sitesinde 'Ultraviyole Radyasyonu Çok Yüksek Gerekli tedbirler alınmadan özellikle 11:00 - 16:00 saatleri arasında 10 dk’ dan fazla güneş altında kalınmaması gerekmektedir' açıklamasını yapıyor. Bu şartlar altında Sayın Bakan’ın havayla ilgili bu kadar uzun süreli bir tahmin yapmasını şaşkınlıkla izliyoruz"

  • Soru: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ersan Saner, yaz aylarında dışarda çalışanların sağlığın korunması amacıyla,  bilimsel verileri takip ettirdiklerini, hava sıcaklığın Temmuz ve Ağustos aylarında normal değerlerde seyredeceğinin tahmin edildiğini açıkladı ve dışarıda çalışanların çalışma saatleriyle ilgili bir düzenlemeye gerek olmadığı yledi. Sizin bu konudaki düşünceniz nedir?
  • Ergün: Sayın Bakan’ın açıklamalarını hayret, üzüntü ve endişe içerisinde takip ettik. “Türkiye Cumhuriyeti Orman ve Su İşleri Bakanlığı Meteoroloji Genel Müdürlüğü, günlük, haftalık ve daha uzun süreli hava tahminlerinde başarı oranı ne kadar” sorusuna “7 günlük tahminler yapıyoruz. Ancak bu 7 günün sadece 5 gününü internet sitemizde paylaşıyoruz. Bunun nedeni halkımıza gerçekleşme ihtimali daha yüksek olan tahminleri bildirmek istememizdir. 4 günlük tahminlerden sonra ciddi bir düşüş yaşanıyor, halkı yanıltmamak adına 5 günlük tahminleri daha doğru buluyoruz” açıklamasını yapıyor. US Department of Commerce- National Oceanic and Atmospheric Administration en uzun 7 gün süreli tahminler yaptığını açıklarken, KKTC Meteoroloji Dairesi en fazla 7 günlük tahminler yapmakta ve cuma gün dâhil olmak üzere güncel web sitesinde “Ultraviyole Radyasyonu Çok Yüksek Gerekli tedbirler alınmadan özellikle 11:00 - 16:00 saatleri arasında 10 dk. dan fazla güneş altında kalınmaması gerekmektedir” açıklamasını yapıyor. Bu şartlar altında Sayın Bakan’ın havayla ilgili bu kadar uzun süreli bir tahmin yapmasını şaşkınlıkla izliyoruz.

"Aşırı sıcaklarda çalışanlar risk altındadır. Açık havada çalışanlar sıcaklığa maruz kalmaları sonucunda ciddi sağlık problemleri yaşamakta, hatta ölmektedirler.”

Aşırı sıcaklarda çalışanlar risk altındadır. Açık havada çalışanlar sıcaklığa maruz kalmaları sonucunda ciddi sağlık problemleri yaşamakta, hatta ölmektedirler. Bu hastalıklar uluslararası literatürde “heat illness” yani sıcaklığa bağlı hastalıklar olarak yer alıyor. Sıcak ve nemli koşullarda açık havada herhangi bir çalışan bu hastalıktan etkilenebilir. Özellikle ağır işlerde, hantal koruyucu kıyafet ve ekipman kullanarak çalışanlar daha fazla risk altındadırlar. Sıcaklığa bağlı hastalıklardan en çok etkilenen meslekler inşaat, nakliye, tarım, asfalt bakım temizliğidir. Bunlarla birlikte peyzaj ve belediye hizmetleri, karayolu taşımacılığı, su taşımacılığı, petrol, yol, su, kanalizasyon borulama faaliyetlerinde çalışanlar da yüksek risk altındadır. Özellikle belirtmek isterim ki her sektörde olduğu gibi turizm sektörü gibi bacasız sanayimizde gece gündüz çalışan tüm çalışanlar için risk faktörü yüksektir ve yaz aylarında muhakkak özel önlemler alınmalıdır. Hava sıcaklığı nemle birlikte arttığında da sağlık üzerinde olumsuz etkilere neden olur. Alınan önlemler ve planlar can kurtarıcı olabilir, OSHA’nın (Occupational Safety & Health Administration) açık havada sıcakta çalışanlar için tavsiye ettiği 5 anahtar önleme tedbiri vardır, bunlar, susadığınızı hissetmeseniz dahi her 15 dakikada bir su içmek, serinlemek için gölge alanlarda dinlenmek, açık renkli kıyafetler giyip şapka kullanmak, sıcaklıkla ilgili hastalık belirtilerini öğrenip acil durumlarda ne yapılması gerektiği hakkında bilgi edinmek, iş arkadaşlarınıza göz kulak olmak.
İşverenler de çalışanlarına güvenli çalışma alanları sağlamakla yükümlüdürler. Bu durumda aşırı sıcaktan korunmuş işyerleri sağlamak, çalışanlara yeterli içme suyu, gölgeli dinlenme alanları ve dinlenme olanakları sağlamak işverenlerin görevi ve sorumluluğudur. Hatta işveren çalışanları sıcaklıkla ilgili hastalıklar ve korunma yolları hakkında bilgilendirmek ve onlara gerekli eğitimleri sağlamak zorundadır. Açık havada çalışanlar için sıcaklıktan koruma önlemleri alınırken iş yüklerine göre önleme seviyeleri arttırılmalıdır. Ağır işlerde çalışanlar, işe yeni başlayanlar ve sıcaklık toleransı düşük çalışanlar için daha sıklıkla dinlenme araları sağlanmalıdır. İşverenlerin açık havada sıcakta çalışmadan korunma ile ilgili tedbirleri, eğitimleri yeterli kapsamda olmalı ve acil durumlarda ne yapılması gerektiği ile ilgili planları içermelidir.

"Tüzüğe göre sınır 35 derecedir. İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın 44’üncü maddesi altında yapılan İşyerlerinde Asgari Sağlık ve Güvenlik Koşulları Tüzüğü’nün ortam sıcaklığını düzenleyen 7’inci maddesine göre, çalışılan ortamın sıcaklığı, çalışma şekline ve çalışanların harcadıkları güce uygun olmak zorundadır"

"Tüzüğe göre sır 35 derece"

  • Soru: Bu konuda yasal düzenleme var mır?
  • Ergün: Evet, yasal düzenlememiz bulunmaktadır ve tüzüğe göre sınır 35 derecedir. İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın 44’üncü maddesi altında yapılan İşyerlerinde Asgari Sağlık ve Güvenlik Koşulları Tüzüğü’nün ortam sıcaklığını düzenleyen 7’inci maddesine göre, çalışılan ortamın sıcaklığı, çalışma şekline ve çalışanların harcadıkları güce uygun olmak zorundadır. Bu bağlamda dinlenme yerleri, soyunma yerleri, duş ve tuvaletler, bekleme yerleri, yemekhaneler, kantinler ve ilk yardım odaları kullanım amacına göre yeterli sıcaklıkta olmalıdır. Aynı şekilde, işyerinin ve yapılan işin özelliğine göre pencereler ve çatı aydınlatmaları, güneş ışığının aşırı etkilerini önleyecek şekilde düzenlenmeli ve işyerlerindeki sıcaklık 15 santigrat dereceden az ve 35 santigrat dereceden fazla olmayacak şekilde işveren tarafından gerekli tedbirler alınmalıdır.

"Eleştirdiğimiz için toplantılara çağırmadı"

  • Soru: İş sağlığı ve güvenliği konusundaki yasa ve tükler güncelleniyor. Sizin bu konuda nasıl bir katkız oldu?
  • Ergün: Sayın Bakan, iş sağlığı ve güvenliği konusunda tüzüklerin yıllardan beridir güncellenmediğini ve ilgili 4 sivil toplum örgütüyle, tüzüğü yenilemek adına sürdürülen toplantıların sonuna gelindiğini açıkladı. Üzülerek söylemek isterim ki, iş sağlığı ve güvenliği konusunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın düzenlediği kurslara katılarak İSG Uzmanı olan bizlerin fikirleri alınmadı. İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanları Birliği’ni, aldığımız duyuma göre, Sayın Bakan kendisini eleştirdiğimiz için toplantılara çağırmadı ama bu konuda tüm yasal haklarımızı kullanacağız.

"İş sağlığı ve güvenliği tüm işyerlerini kapsar"

  • Soru: Yapı denetimi konusu da son dönemde gündemde. Yapı denetimiyle iş sağlığı ve güvenliğinin nasıl bir bağlantı vardır?
  • Ergün: Yapı denetimi bir yapının projesine uygun yapılıp yapılmadığının denetlenmesidir. Bir yapı, iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri alınmadan projeye uygun şekilde yapılabileceği gibi, tüm iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri alınarak, projeye hiç uygun olmayan bir şekilde de yapılabilir.

Yapı denetimi konusu son dönemlerde İnşaat Mühendisleri Odası tarafından gündeme getirilmiştir ve ilgili Bakan tarafından İş Sağlığı ve Güvenliği için gerekli tedbirlerin alınmamasına bir mazeret olarak ileri sürülmektedir. Burada dikkat çekmek istediğimiz konu ülkemizde İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası olduğu ve yürürlükte olan bu yasanın uygulanmasının gerektiğidir. Yapı denetimi, inşa edilen yapının projeye uygun olup olmamasının kontrolü açısından önemlidir. Fakat 35/2008 İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası yalnızca inşaatları değil, kamu ve özel sektörde bulunan tüm işletmeleri ve tüm iş kollarını kapsar. Üretim ve imalat sektöründen tutun, mobilya, alüminyum PVC atölyeleri, kaporta boya atölyeleri ve servis garajlarını da kapsayan otomotiv sektörü, taşocakları, hazır beton sanayi, akaryakıt istasyonları, hastaneler, oteller, okullar, yurtlar, belediyeler dahil tümü için geçerlidir. Keza ülkemizde üretim alanında da birçok ölümlü kaza yaşanmıştır. Dolayısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği konusunu yalnızca yapı denetimine ve bu konudaki eksikliklere veya inşaatlara bağlamak son derece yanlıştır. Aslında 4 kişiden fazla çalışanı olan her iş yerinin bir İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı’na Risk Değerlendirme Raporu hazırlatması da zorunludur.

  • Soru: Birlik olarak bakanlığa 12 maddelik bir öneri paketi sunmuştunuz. Çalışmalarda önerileriniz ne kadar yer buldu?
  • Ergün: İş Sağlığı ve Güvenliği uygulamalarının etkin ve sürdürülebilir olması için birliğin sunmuş olduğu birçok öneri var. Bu önerileri bizzat Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Hamza Ersan Saner’e vermiştik. Fakat bu konudaki hiçbir maddenin uygulanmadığını gördük. Bu maddeler arasında İş Sağlığı ve Güvenliği bilincinin yaygınlaştırılması, toplum, işveren ve çalışan bilincinin artırılmasından tutun da birçok madde yer almaktadır.

"Yürürlükteki bir yasanın uygulanması, çeşitli nedenlerin arkasına saklanarak ertelenemez, özellikle iş sağlığı ve güvenliği konusunda bu nedenlere sığınılması ve insan hayatının hiçe sayılması bizi hayretler içinde bırakmaktadır. Tüm sektörler için etkin denetimlerin acilen başlatılması gerekiyor"

"İnsan hayatının hiçe sayılması bizi hayretler içinde bırakmaktadır"

  • Soru: Bakan Saner’in “Denetim yapsak inşaatların tü durur” açıklaması nasıl değerlendiriyorsunuz?
  • Ergün: Yasa ve tüzüklerde eksiklikler olabilir. Hiçbir yasa dört dörtlük değildir, uygulama içinde ortaya çıkabilecek eksiklikler görülürse doğal olarak bu ilgili bakanlık tarafından giderilir. Yürürlükteki bir yasanın uygulanması, çeşitli nedenlerin arkasına saklanarak ertelenemez, özellikle iş sağlığı ve güvenliği konusunda bu nedenlere sığınılması ve insan hayatının hiçe sayılması bizi hayretler içinde bırakmaktadır. Tüm sektörler için etkin denetimlerin acilen başlatılması gerekiyor.

"Denetimler yetersizdir ancak istenirse mevcut müfettişlerle de denetimler daha etkin şekilde yapılabilir... (2015 yılında) mevcut müfettişlerle en sıcak 4 günde 215 denetim yapabilen devlet neden şimdi denetim yapmıyor? Bunun önündeki engel nedir?"

"Denetimin öndeki engel ne?"

Denetimler yetersizdir ancak istenirse mevcut müfettişlerle de denetimler daha etkin şekilde yapılabilir. Bir örnek vermek gerekirse 2015 yılında hava sıcaklıklarının aşırı yükselmesi nedeniyle dışarıda çalışan işçilerin sağlığının korunabilmesi amacıyla 5-8 Ağustos 2015 tarihlerinde 12.00-16.00 saatleri arasında dışarıda çalışma yapılmasını yasaklayan karara ilişkin 4 günlük rapor yayınlanmıştır. Çalışma Bakanlığı’nın açıklamasına göre, 5-8 Ağustos tarihleri arasında Alo 102 ihbar hattına toplam 123 ihbar yapılmış, Çalışma Dairesi tarafından toplam 215 teftiş gerçekleştirilmişti. Bu teftişlerde 38 yazılı uyarı yapıldı ve faaliyetler durduruldu. Düşünün ki mevcut müfettişlerle en sıcak 4 günde 215 denetim yapabilen devlet neden şimdi denetim yapmıyor? Bunun önündeki engel nedir?

Sadece denetim de yeterli değildir, aynı zamanda eğitim de çok önemlidir. Eğitimler hem çalışanların koruması, hem de bütün işletmenin ve üretimin güvenliği, yani etraftakilerin ve çevrenin korunması için elzemdir, iş sağlığı ve güvenliği eğitimi almadan hiç bir yerde işbaşı yaptırılmamalıdır. Tüzük içerisinde değişiklik çalışmaları yapılırken en önemli konulardan biri olan eğitimlere gereken önemin verilmediğini, hatta hiçbir açıklamalarında yer almadığını görüyoruz.

Risk Değerlendirme Raporu...

  • Soru: Bazı kazaların İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirme Raporu olan yerlerde olduğu basında yazıldı. Bu rapor ne anlama gelir ve prosedür nedir?
  • Ergün: İş sağlığı ve güvenliği raporu iş yerinde iş sağlığı ve güvenliği adına nelerin olduğunun ve eksiklerin nasıl giderilmesi gerektiğinin yazdığı bir rapordur. İş sağlığı ve güvenliği uzmanı işyerinde denetimini yapar ve raporunu hazırlar.  Örnek olarak bir diyetisyen, kendisine gelen kişinin vücut yapısı, kişisel özellikleri, kan değerleri, metabolik yapısı vs. yi göz önünde bulundurarak beslenme programı hazırlar. Eğer kişi buna uymazsa hedefine ulaşması imkânsızdır.

Sayın Bakan Saner, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili toplantıda kazaların yüzde 70’inin İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirme Raporu, olan yerlerde olduğunu açıklamıştı, bu açıklama Risk Değerlendirme Raporu’nun çalışma prensibini ve esaslarını tam olarak bilmediklerini gösterir. İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirme Raporu çalışmaları işyerlerinde meydana gelebilecek olası bir iş kazası riskini en aza indirgemek ve iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili yasal yükümlülüklerin yerine getirilmesiyle ilgili şartları ortaya koymak için geliştirilmiş çalışmalardır. “Risk Değerlendirmesi”, işyerlerinde var olan veya dışarıdan gelebilecek tehlikelerin çalışanlara, işyerine ve çevresine verebileceği zararların ve bunlara karşı alınacak önlemlerin belirlenmesi ve önlemlerin alınması çalışmalarıdır.  

"Sorumluluktan kurtulamazlar"

Son yaşanan kazada Çalışma Dairesi müfettişleri bir gazeteye söz konusu inşaatı bir ay önce denetlediklerini, güvenlik önlemlerinin yeterli olmadığı ve boşlukların kapatılması gerektiği yönünde uyarılarda bulunduklarını, fakat uyarılar dikkate alınmadığı için ölümlü bir iş kazası meydana geldiğini açıkladı.  Bu konuda eğer uygunsuzluk var ise, tespit edilen uygunsuzluk giderilene kadar kısmi veya tamamen neden inşaat durdurulmamıştır. Bu üzücü iş kazasında sadece işveren ve çalışan değil, Çalışma Dairesi’nin de sorumluluğu vardır. “Biz uyarmıştık” diyerek bu sorumluluğu üzerinden atmaya çalışmamaları gerekir. Bu sorumluluktan bu şekilde kurtulamazlar.

"Eğitim hayat kurtarır"

  • Soru: Eğitimin iş kazaların önlenmesi üzerindeki etkisi nedir? Bakanlık bu konuya önem veriyor mu?
  • Ergün: Eğitim hayat kurtarır. Araştırma bulgularına göre, iş sağlığı ve güvenliği eğitimi ile iş kazaları arasında bir ilişki olduğu saptanmıştır. Özellikle ülkemizde, iş kazaları değerlendirildiğinde işçilere yeterli mesleki eğitimin verilmediği, bu doğrultuda gerekli altyapının oluşturulmadığı, iş sağlığı ve güvenliği bakımından riskli sektörlerde eğitim seviyesi nispeten düşük işçilerin çalıştırıldığı ve işbaşı eğitimi ve hizmet içi eğitim şartının mevzuatta öngörüldüğü ölçüde yerine getirilmediği, işverenlerce eğitimin zaman kaybı ve gereksiz yere katlanılan bir maliyet olarak algılandığı görülüyor. Ayrıca yasada da olan bu konuya Çalışma Bakanlığı tarafından da yeterli önem verilmemektedir. Dolayısıyla bu bulgulara göre, iş sağlığı ve güvenliği eğitimi eksikliğinin iş kazalarının önemli nedenlerinden biri olduğu söylenebilir.

İş sağlığı ve güvenliği eğitiminin amacı, işyerlerinde sağlıklı ve güvenli bir ortamı temin etmek, iş kazalarını ve meslek hastalıklarını azaltmak, çalışanları hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek, onların karşı karşıya bulundukları mesleki riskler ile bu risklere karşı alınması gerekli tedbirleri öğretmek ve iş sağlığı ve güvenliği bilinci oluşturarak uygun davranış kazandırmaktır. Söz konusu amaçla, çalışanlara verilen iş sağlığı ve güvenliği eğitiminin kapsamını, işyerinin faaliyet alanına göre genel iş sağlığı ve güvenliği kuralları, iş kazaları ve meslek hastalıklarının sebepleri ve işyerindeki riskler, kaza, yaralanma ve hastalıktan korunma prensipleri ve korunma tekniklerinin uygulanması, iş ekipmanlarının güvenli kullanımı, çalışanların yasal hak ve sorumlulukları, yasal mevzuat ile ilgili bilgiler, işyerinde güvenli ortam ve sistemleri kurma, kişisel koruyucu alet kullanımı, ekranlı ekipmanlarla çalışma, uyarı işaretleri, kimyasal, fiziksel ve biyolojik maddelerle ortaya çıkan riskler, temizlik ve düzen, yangın olayı ve yangından korunma, termal konfor şartları, ergonomi, elektrik, tehlikeleri, riskleri ve önlemleri, ilk yardım ve kurtarma gibi konular oluşturmaktadır.
Birlik olarak İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası gereği hazırılanması zorunlu olan “Risk Değerlendirme Raporu” yanında, çalışma izni ile işe başlayan çalışanların en geç 3 ay içerisinde İş Sağlığı ve Güvenliği eğitimi aldığına dair Çalışma Dairesi’ne belge sunulması için takip sistemi oluşturulmalı, ayrıca Türkçe lisanı olmayan çalışanlarda asgari başlangıç seviyesinde İngilizce lisan aranmalıdır. Avrupa ülkeleri ve Türkiye’de uygulandığı gibi tehlikeli sektörler başta olmak üzere tüm çalışanlara yılda asgari 8 saat eğitim verilmelidir. Tüzük içerisinde değişiklik çalışmaları yapılırken en önemli konulardan biri olan eğitimlere gereken önemin verilmediğini, hatta hiçbir açıklamalarında yer almadığını görmek bizleri üzmektedir.

"Ölüm hı oranı Avrupa ve ABD genelinin toplamından bile daha çok"

  • Soru: Ülkemizde yaşanan iş kazaları sonucu ölüm oranı dünyaya bakıldığında nerededir?
  • Ergün: Herhangi bir yıl içerisinde işgücü sayısındaki değişiklikler ölümcül yaralanma sayısını da  etkiler. Bu sebeple yıldan yıla, veya bir sektör veya bölge ile bir başkası arasında, veya ölümcül veya ölümcül olmayan yaralanmalar arasında herhangi bir kıyaslama yaparken işçi veya serbest çalışan birimi başına ölümcül yaralanma oranına uygun şekilde bakmak çok önemlidir. Başka ülkelerle sağlıklı kıyas yapabilmemiz açısından tüm AB üye ülkeleri ile diğer pek çok ülkede kullanılan ve ölümcül yaralanma oranlarının yani ölüm hızının hesaplanmasında kullanılan standart bir metod vardır. Bunun için ölümcül yaralanma sayısı (pay), Devlet İstatistik ve Planlama Örgütü resmi verilerine göre çalışan sayısına (payda) bölünür ve çıkan rakam 100,000 faktörü ile çarpılır. Kısaca ölüm hızı, bir yıldaki ölüm sayısının toplam istihdam sayısına bölündükten sonra 100,000 ile çarpılması sonucu ortaya çıkar. Ülkemizin resmi kaynaklarından elde ettiğim ölüm ve istihdam sayılarına bahsi geçen metod uygulandığı zaman şu verileri elde ettim. Son 10 yıla göre olan ölüm hızı istatistiğimiz 6.67 verisi ile rekor seviyededir, son 5 yıl incelendiğinde ise ölüm hızı 6.10 olarak görülüyor.

Devletimizin denetleme ihtiyacı dahi duymadığı inşaat sektörü özelinde son 10 yılda ölüm hızı 32.68, son 5 yılda ise 32.29’dur. Birleşik krallıkta ise inşaat sektöründe son 5 yılda ölüm hızı 2.04’tür yani bizim ülkemiz inşaat sektörü açısından Birleşik Krallık’tan ne yazık ki tam 16 kat daha tehlikeli bir ülkedir.
KKTC’de son 10 yılda ölüm hızı genel olarak 6.67, son 5 yılda 6.10 iken AB üyesi 15 ülkenin son 5 yıllık ortalaması 1.44’tür. Bu ortalama Avrupa Birliği’ne üye olan ilk 15 ülke içerisinde yapılan çalışma sonucudur. AB’nin altıncı ve yedinci büyüme aşamaları olan Bulgaristan, Romanya ve Hırvatistan’ın katılması ve diğer AB üye devletlerinin istatistikleri birleşince bu rakam 2.05 olmuştur.
Birleşik Krallıkta ölüm hızı 2013 yılı itibarıyle genel olarak 0.51, önceki yıllar ortalaması ise 0.67’dir, Amerika’da ise 3.1’dir.
AB’nin ilk 15 üye ülkesinden 4.5 kat, AB’nin diğer tüm üyelerinden 3 kat, ABD’den ise 2 kat daha fazla ölüm riskimiz vardır. Ne acıdır ki bizim ülkemizdeki iş kazaları sonucu ölüm hızı oranı Avrupa ve ABD genelinin toplamından bile daha çoktur. Sayın Bakan Saner bu konuda bizi ‘kötünün iyisi’ olarak tanımlamıştır ancak istatistiklere göre biz gerçekten çok kötü durumdayız. Bu oranlar kesinlikle görmezden gelinemez.

 

Ölümlü iş kazaları:

2011: 6 ölüm
2012: 4 ölüm
2013: 7 ölüm
2014: 6 ölüm
2015: 13 ölüm
2016: 7 ölüm
2017: 5 ölüm (ilk 7 ayda)

(Fotoğraflar: Ayşe GÜLER)

 

İlgili Haberler

Röportaj Haberleri