HAYAL ETMEKTEN VAZGEÇMEDİK

Hayata kimsesiz, ya da aile desteğinden yoksun başlayan çocukların trajedisi… YENİDÜZEN, SOS Çocuk Köyü’nde büyüyen, eğitimlerini başarı ile tamamlayan iki gençle buluştu, hayat öykülerini dinledi.

Ayşe GÜLER

Çocuk olmak... Sevgiye, bakıma ve ilgiye en muhtaç olunan dönemde SOS Çocuk Köyü ile tanışmak…
Hayatı, acımasızlığını, neden orada olduğunu sorgulamak… Zamanla kabullenmek, bazen de isyan etmek ama çokça hayal kurmak…

Çabalamak, hayata sımsıkı tutunabilmek için yılmamak… Toplum baskısına rağmen direnmek ve BAŞARMAK!...
Bu duygular, SOS Çocuk Köyü’nde büyüyen onlarca çocuğun sahip olduğu duygulardan sadece bazıları…
Daha hayatla tanışmadıkları yaşlarda SOS annelerine ve teyzelerine sımsıkı sarılmaları, güç bulmaları… ‘Lider’ diye tanımladıkları kişileri, ‘baba’ yerine koymaları… SOS’i aile olarak sahiplenmeleri… Hayata kimsesiz, ya da aile desteğinden yoksun başlayan çocukların trajedisi…

YENİDÜZEN, SOS Çocuk Köyü’nde büyüyen, eğitimlerini başarı ile tamamlayan iki gençle buluştu, başarı öykülerini dinledi.
25 yaşında Yunanca Öğretmeni olan Ö.M ile 26 yaşındaki Web Tasarımcısı M.A’nın hayatın içinden olan hikayeleri, gençlere ‘yol gösterecek’ türden…

----------

25 yaşında, Yunanca Öğretmeni olan Ö.M:
“Eğer SOS’e gelmeseydim, sokak çocuğu olurdum”

Ö. M 25 yaşında, 3 yıldır aktif bir şekilde part time olarak dershanelerde Yunanca Öğretmenliği yapıyor…
Kendisinden bir yaş büyük abisiyle birlikte SOS Çocuk Köyü’nde büyüdü, eğitimini kurumun imkanları ve kendi başarısıyla elde ettiği bursla tamamlayarak, hayata atıldı.
İşte, Ö.M’nin kendi ifadeleriyle başarı öyküsü… 

“SOS’e geldiğimde 8-9 yaşlarındaydım”
“8-9 yaşlarındayken 1999 yılında SOS Çocuk Köyü’ne geldim. Benimle birlikte benden bir yaş büyük abim de vardı. 14-15 yıl SOS Çocuk Köyü’nde kaldım. Sonrasında Gençlik Evi’ne daha sonra da Yarı Bağımsız hayata geçtim. 3 yıl yarı bağımsız hayatta yaşadım. Yarı bağımsız hayatta SOS, sizin kira bedelinizin 3’te 1’ni ödüyor, daha sonra bunu 3’te 2 şeklinde vererek ardından da tam bağımsız hayatla bizi tanıştırıyor.”

“Başarılı bir öğrenciydim. Belli başlı bir emek verildiği için o emeğin sonucunda bir şeyler getirmek, göstermek istiyordum…”
“SOS’e geldiğimde ilkokul 3. sınıftaydım. O dönemde SOS çok kalabalıktı, tüm çocukları Necati Taşkın İlkokulu’na yolluyorlardı. Tüm ilkokulu SOS’ten gelen çocuklar oluşturuyordu. Bu nedenle daha sonra çocuklar, farklı okullara bölüştürüldü. İlkokulu Şht Yalçın İlkokulu’ndan mezun oldum. Ortaokulu Bayraktar Ortaokulu, Lise’yi de Lefkoşa Türk Lisesi’nde bitirdim.

Üniversite’yi ise Ankara Üniversitesi’nde bitirdim. Başarılı bir öğrenciydim. Belli başlı bir emek verildiği için o emeğin sonucunda bir şeyler getirmek, göstermek istiyordum… Üniversite’de devletin belli başlı bir bursu var. Bunun dışında SOS’in de ev kirana sağladığı belli başlı bir katkı bursu vardır. Bildiğiniz gibi üniversite eğitimi 9 ay. Buraya geldiğimde SOS benden kira talep etmezlerdi. Her türlü olanağı sağladılar.”

“SOS, eğitim olanaklarını herkese sağlıyor”
“Gerçek hayatım, ailem dışında belli başlı ailem oldu.  O da SOS’ten çıktığım insanlardı…Çocuk Köyü’ne ilk gittiğimde 3 ay önce gelmişti M.A.  O günden beridir birlikteyiz. 6-7 yıl ayni evde büyüdük. SOS bu olanakları ve eğitimi herkese sağlıyor. İlkokulda, ortaokulda, lisede dershaneye yolladığı bir çok kişi oldu…Her zaman vurguluyorum, eğer SOS’e gelmeseydim sokak çocuğu olurdum”

“Bir babam olsa, onun gibi olmasını isterdim…”
“Tam bağımsız hayata geçsek de sürekli SOS’le iletişim halinde olduk. SOS Gençlik Evi’nde lider diyorlar ama bir süre sonra o senin baban oluyor… Şu anda benim de babam gibi biri var, SOS’te liderimdi. O, her gün her an benimle iletişime geçiyor. Bir sıkıntım olup olmadığını soruyor. Sürekli iletişimde olduğum için de birbirimizden kopmuyoruz. Şu anda da aktif bir şekilde görüşüyoruz. Ayrılsak da birlikteyiz. Bir babam olsa, onun gibi olmasını isterdim. Bence o da bir oğlu olsa, benim gibi bir oğlu olmasını isterdi…”

“SOS’teki arkadaşlarımla Türkiye’de yaptığımız tatil çok güzeldi”
“SOS, lise son sınıf öğrencisi olduğumuzda yazları çalışmamız için bize fırsat sunuyordu. 3 ayın sonunda Türkiye’ye tatile gidiyorduk. Yaşımız küçüktü, çok insan tanımıyorduk. Bu nedenle çalışacağımız yerleri SOS’tekiler bulurdu. İş bulmak kolay değildi... Ben hep garsonluk yapardım. 3 ay deli gibi işlerdik, tek amacımız SOS’teki arkadaşlarımızla Türkiye’de yaptığımız tatildi… Çok güzel geçerdi, bu heyecan güzeldi…”

“Gerçek ailem, sahanın dışında kaldı”
“Benim gerçek ailem sahanın dışında kaldı. Hiçbir zaman sahanın içerisine girmedi. Sahanın içerisine giren SOS’te tanıştığım, aynı evde kaldığım, aynı ortamda bulunduğum insanlar oldu. SOS’te beni her zaman destekleyen o kadar çok insan var ki… Gerçek ailemi hep dışarıda tuttum, içeriye hiçbir zaman sokmadım. Çünkü bu insanlar bana yetti. Hiçbir zaman bana boşluk hissettirmediler…”

“Öz kardeşim de SOS’teydi…”
“SOS’te öz kardeşim de vardı. Benden bir yaş büyüktür. Aynı dönem SOS’e gelmiştik. O da şu anda nişanlandı, kısa zaman sonra evlenecek. Mağusa’da nişanlısıyla birlikte yaşıyor. Reklamcılıkla uğraşıyor. Kardeşim 2-3 ay önce nişanlandı. Nişan törenine aile olarak gelenler SOS’tekilerdi. Aradan kaç sene geçti... 2-3 günde bir kardeşimle görüşüyorum. Nişanlanmadan önce aynı evde kalıyorduk, yıllarca aynı evde yaşadık…”

“SOS’ten hep kötü insan çıkıyor algısının yaratılmasını istemiyorum”
“Bu zamana kadar hep SOS için kötüleme kampanyası yapıldı. SOS’ten hep kötü insan çıkıyor algısının yaratılmasını istemiyorum. Çünkü ortada böyle bir durum yok. Arada sıkıntılı insanlar çıkıyor. Ama normal hayatta da bu böyle değil mi? SOS’i 3-4 senedir öyle bir hale getirdiler ki, sürekli kötü yola düşüren bir kurum olarak gösteriliyor. SOS’ten çıkan o kadar düzgün insanlar var ki…

----------

Web Tasarımcısı olarak çalışan M.A:
“Amacım; SOS’ten çıktıktan sonra ailemle aynı yerde yaşamaktı, başardım…”

İkiz kardeşi ve abisiyle birlikte SOS Çocuk Köyü’nün kapısından daha 9 yaşındayken giren 26 yaşındaki M.A, şu anda özel bir şirkette Web Tasarımcısı olarak çalışıyor.

SOS Çocuk Köyü’nden ayrıldıktan sonra ailesiyle birlikte yaşama hedefini gerçekleştirdiği için çok mutlu…Zorluklar yaşasa da hayatla hep umutla bakıyor… İşte M.A’nın kendi ifadeleriyle başarı öyküsü…

“SOS’e 1999 yılında geldim”
“1999 yılında, 9 yaşındayken SOS Çocuk Köyü’ne gelmiştim. Ö.M’den 3 ay önce SOS’e gelmiştik. İkiz kardeşim ve abim de bizlerleydi. Abim, yaş itibariyle Gençlik Evi’ne çok erken geçti, fazla bir zaman bizimle kalmadı. Ama ikiz kardeşimle hep birlikteydik.”

“Öğrencilik yıllarım çok kötü geçti. Düşünün, çocuksunuz… Devamlı yer değiştirmek durumundasınız…”
“Öğrencilik yıllarım çok kötü geçti. Düşünün, çocuksunuz… Devamlı yer değiştirmek durumundasınız. SOS’de dahil birçok evre geçirmişsiniz. O süre boyunca düzenli bir eğitim hayatınız yok. Bir süre sonra da kopuyor, okulu sevmemeye başlıyorsunuz. İlkokul da dahil, okulu seven bir öğrenci olmadım. Bu nedenle derslerim çok kötüydü. Bir şekilde kardeşim de ben de eğitim sisteminin neden böyle olduğunu sorguladık. İlkokulu çok zor geçtim. 3. sınıfa kadar okumayı öğrenemedim. İlkokulu Necati Taşkın İlkokulu’nda bitirdim. Ortaokulu Atleks Sanverler’de okudum. O da çok iyi değildi ancak biraz daha okula ısınmaya başlamıştım. Liseyi Sedat Simavi Endüstri Meslek Lisesi’nde okudum. Hazırlık sınıfından sonra bölüm tercihi yaptım, Yapı Teknik Bölümü’nü bitirdim. Lisede okulda dereceye girdim, inanamadım. Çok fazla karar değişikliği olduğu için üniversiteyi YDÜ’de Grafik Tasarım Bölümü’nde okudum. Kardeşim de aynı bölümü bitirdi…”

“Adaptasyon denilen şey, çok kolay bir şey değil”
“Dışarıda yaşayan bir aile, belli bir mahalleden farklı bir yere taşındığında zorlanıyor. Bulunmuş olduğunuz ortam, arkadaşlarınız, çocuklarınız, okuduğu okullar. Siz bunu bireysel olarak, bir çocuk olarak bunu yapıyorsunuz. Burada bir sıkıntı var. Adaptasyon denilen şey, çok kolay bir şey değil. Bunun üzerinde SOS’te çalışan ve oradaki çocukların anlayışlı olması gerekiyor. Her zaman şanslı olmayabilirsiniz. Benim SOS’te yaşadığım evdeki çocuklar, kardeşlerim bu yönde çok iyiydiler. Dışarıda bizi gördüklerinde, ayrı ailelerden geldiğimizi asla anlamıyorlar. Bu konuda iyiydik, yavaş yavaş toplandık. Evde 7 çocuk birlikte yaşıyorduk.  Birbirimize çok iyi adapte olabildik ancak genel anlamda bu durum çok büyük bir problem olabiliyor.”

“Dışarıya çıktığınızda çocuklar, çok acımasızdır…”
“SOS içerisinde bu durumu koruyabiliyorsunuz. Ama dışarıya çıktığınızda çocuklar, çok acımasızdır. Sıkıntı ailelerde bitiyor, bunu çocuklarına öğretemiyorlar… Daha doğrusu böyle bir şeyle karşılaşmadıkları için çocuklarına bunu verme ihtiyacı hissetmemiş olabilirler. Bir ailenin anne babasıyla karşılaştığınızda size çok kibar ve ince davranabilirler. Çocuklar soru cevaplamayı sevmez, verecekleri cevap yoksa soru sorulmasını da istemezler. Anlayışlı insanlar bunu yapabiliyor ama o kişilerin çocuklarıyla kaldığınızda çok fazla şey soruyor, sizi dışlıyorlar… Çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar. Bu duruma dikkat edilmesi, önemsenmesi gerekiyor. Çocuksunuz ama başka bir çocuk tarafından istismara uğruyorsunuz. Bu, bir çocuk için çok zor durum … Onun yanında olmak istiyorsunuz ama değilsiniz.”

“Belli bir yere ait olma duygusunu yitirdiğiniz anda boşlukta kalıyorsunuz”
“SOS’te kalan çocukların birçoğu da Türkiye’den gelmiş çocuklardı. Bu durum adada çok büyük bir sorun. Şu an için öyle bir durum olmasa da Türkiyeli Kıbrıslı ayrımı o dönemde çok fazlaydı. Bu durumu çocukken yaşamak da çok başka bir olaydı. Sırf bu tarafa ait olabilmek için Kıbrıslıyım diyorsunuz, ‘hayır sen Türkiyelisin’ diyorlar… O tarafa ait olabilmek için Türkiyelim diyorsun, artık sen Kıbrıslısın diyorlar. Belli bir yere ait olma duygusunu yitirdiğiniz anda boşlukta kalıyorsunuz. Bu, sizin tüm dengenizi bozuyor”

“Hayal etmekten vazgeçmiyoruz”
“Şu anda olduğumuz yerin daha fazlasını hayal ediyoruz. Hayal etmekten vazgeçmiyoruz. Ailemden hiç kopmadım. Zaten çok büyük bir ailem yok, çekirdek bir ailem var. Amacım; SOS’ten çıktıktan sonra tekrar beraber aynı yerde yaşayıp, hayatımızı idam ettirebilmekti. Şu anda bunu yapıyorum, ailemle birlikte kalıyorum. Hayatım içerisinde yaptığım en başarılı hareketlerden biri de budur. Tabii ki iş, eğitim, bunlar üzerinde biraz daha güçlenip, tekrar ileriye adım atmalıyız. Bir şekilde kendi yolunuzu bulmanız gerekiyor.”

“At gözlüğü takarak, kimse koca bir kuruma baktığını unutmamalı”
“Buradan şunu söylemek istiyorum, bir konu hakkında insanların bilgisi yoksa eleştirme hakkına sahip değildirler. Sadece tek bir kişiyi dinleyerek, kimse yargılanmaz. Bir taraftan bakarak, at gözlüğü takarak koca bir kuruma baktıklarını kimse unutmamalı. Tek bir kişi için konuşursunuz, ama bütün kurum etkilenebilir. SOS’in gelirlerin ne olduğunu, çocuklara neler yapıldığından bilgisi olmayanlar konuşmamalı…”

Özel Haber Haberleri