Güner Pir: Resimlerim masum değil…

Güner Pir: Resimlerim masum değil…

 

Tayfun Çağra

Ressam Güner Pir’le “Kıbrıs Sandığı’ adını verdiği serginin bitiminde konuşuyoruz… Sanatçı, sergiyi, sergideki kategorileri anlatıyor… Sanatı için beslendiği Kıbrıs’ı sanatına nasıl yansıttığını anlatırken Kıbrıs’taki değerleri, tarihi, kültürü fırçasına, boyalarına aktarırken yaşadığı doyumsuzluğu bir kez daha yaşıyor gibiydi sanki… Bugüne kadar çok sayıda kişisel sergi açan ve karma sergilere katılan Güner Pir, resimlerinin ‘masum olmadığını’ da belirtmek istiyor.

Serginin adına “Kıbrıs Sandığı” dediniz… Eskiyi bugüne taşıdınız… Nasıl oluştu bu fikir?
“Kıbrıs’ı sandığa benzettim. Bu sandığı araladım, biliyorsunuz Kıbrıs’ta cehiz sandığı meşhurdur. Bu sandığa benzettim Kıbrıs’ı, sandığı açtım, içinde siyasi, kültürel, sosyal olguları ele alıp bişeyler üretmeye çalıştım. Bütün sergilerim 3-5 temanın yan yana gelmesiyle oluşur. Örneğin burada Kıbrıslılar, Zor Yıllar, Kahve Falı gibi kategorilere ayırdım. Birbiriyle organik bağı olan, konuyla birbirini tamamlayan olgulardır bunlar… Sandığın üzerindeki motifler her resimde bulunuyor.”

DEVLETİN SATIN ALMADIĞI RESİMLER

Sergiye ilgi nasıldı? Ülkemizi düşünürsek sanatçı bu sürecin sonunda maddi, manevi tatmin olur mu?
“Ben memnun kalıyorum sergilerime ilgiden… Konular izleyiciyi çekiyor diye düşünüyorum. Açılışta da, daha sonra da ilgi Kıbrıs’a göre iyiydi. Ekonomik yönden de benim için tatmin edicidir burayı düşünecek olursak… Benim resimlerimi devlet almıyor ama…”

Neden? Bir sansür mü var?
“Protokoldan kimse gelmedi örneğin… Meclis Başkanı gelecekti ama bir rahatsızlık geçirmişti, gelemedi. Cumhurbaşkanı gelecekti, bir görüşmesi vardı gelmedi. Açıkçası iktidara da davetiye göndermedim, zaten gelmedikleri için… İlk kez protokolsüz bir sergi açtım ama zaten ben sergilerimi kurdela koyup makasla açmam. Kapılar kapanır, herkes gelince kapılar açılır.”

KIBRISLI’NIN BELİRTİLERİ

Resimlere baktığımız zaman esprili, biraz siyasi hiciv var gibi görüyorum… Örneğin ‘özgür kıbrıslılar’ demişsiniz, ‘o güzel kıbrıslılar’ demişsiniz… Siyasi mesaj var mı, böyle bir mesaj vermek istediniz mi?
“Resimlerim masum değiller… Tabii ki bir mesaj veriyorlar. Meşhur Karpaz eşeklerini çizerek ‘Özgür Kıbrıslılar’ dedim, biliyorsunuz bir laf vardı; ‘Kıbrıslı yoktur, sadece Karpaz eşekleri vardır’ denmişti. Oradan doğdu, ben ‘Özgür Kıbrıslılar’ dedim.”

Güner Pir, tek tek kategorilere ayırarak resimlediği tabloları gezerek anlatmaya başladı. Örneğin Kıbrıslılar kategorisinde Karpaz eşeklerini çizerken Kıbrıs Cumhuriyeti ve İngiliz yönetiminin de logolarını tuvalin iki kenarına işliyor… Resimdekilerin Kıbrıslı olduklarını vurgularcasına… Diğer resimde zeytin toplayanlar, diğerinde Diyarizo deresinden dönüş, diğerinde tuz gölünde bir çalışma anı ve diğerinde de dönerek kuyudan su çıkarmaya çalışan yine bir eşek resmedilmiş. Bu resimlerin üst sol ve sağ köşelerinde de Kıbrıs Cumhuriyeti ve İngiliz Yönetimi logoları var.
“İngiliz Yönetiminin de Kıbrıs’a katkıları oldu. Biz Kıbrıs’taki toplumlar hem Yunanistan hem Türkiye halklarından farklıyız… Bir Kıbrıslı Rum da, bir Kıbrıslı Türk de Yunan ve Türk’ten farklı konuşur, farklı yaşam tarzları vardır. Bu resimlerde onu belirtmek de istedim resimlere yerleştirdiğim logolarla…” şeklinde devam ediyor Güner Pir ve diğer kategoriye geçip ‘Zor Yıllar’ı anlatıyor…

“BİRBİRİMİZİ ÖLDÜRÜYORUZ”

“Birinde Cumhuriyet gazetesi yazarlarının öldürülmesi, ki burada Kıbrıslı Türklerin Kıbrıslı Türkleri öldürdüğü biliniyor… Bunu resmederek anlatmak istedim. Diğerinde aslında savaşçı olmayan Kıbrıslıların takım elbiseleriyle, kıravatlarıyla, silahlı bir şekilde fotoğraf çektirirken birbirlerine boynuz takmaları, altta ise yine Kıbrıslılar her zamanki savaşçı olmayan halleri ama silahlarıyla artist gibi poz verirken görüyoruz. Ama resmin ortasında ölen bir de kişi var. Birbirimizi öldürüyoruz. Kategorinin son resminde ise Türkiye’de öldürülen 6 gencimizi resmettim. Demokrasi şehitleri… Onları da Türkiyeliler öldürmüş. Bunları ‘Zor Yıllar’ olarak ayırdım.”

Sanatçının bir mesaj verme gailesi olmalı mı?
“Olmayabilir ama ben kendimi sorumlu hissediyorum. Yaşadıklarım beni etkiliyor… Resimlerini yaptıklarım ya tanıdıklarım, ya başkalarının tanıdıkları… Onlar değerlerimiz… O insanlara karşı görevimi yapıyorum, sorumluluğumu yerine getiriyorum.”

Sergiyi gezmeye devam ediyoruz. ‘Son Bendo’ adını verdiği yine Kıbrıs’a özgü çizimler ve anılar… ‘Lefkoşa… Lefkoşa’ ise ayrı bir tat… Neriman Cahit’in o meşhur ‘şeher’inden dizelerle renklendirilmiş Lefkoşa notları…
“Lefkoşa artık o güzelim
eski Lefkoşa değil… Gitgide
kendine tenhalaşan yanık bir orman…”

“koyu bir küf,
yılgınlık ve utanç kokuyor
bu şeher eskisi…”

Serginin diğer duvarında cehiz sandığından çıkan tığ işlerindeki Kıbrıs ve tığda işlenirken o incelik, resme de aynı incelik ve işçilikle geçmiş.

HÜZÜNLÜ GELİN

‘Kavhe Falı’ kategorisinde fincanın içindeki şekiller ‘üç vakte hüzün’, ‘üç vakte ayrılık’ dedirtirken ‘Düğün Dernek’ resimlerinde ise Becerikli, Tatlıyay, Nadide, Baflı Müntifiye, Kör Kemaneci Andriko da resimlere Kıbrıs’ın tarihini isimlerle, sembollerle taşımış.
Resimlerdeki gelin hüzünlü… Güner Pir gelinin hüznünü de Kıbrıs’ın tarihine ve şimdisine benzetiyor. “Kıbrıs’ın tarihinde bir lirik tadı var her zaman” diyor Güner Pir…

Sorular devam ediyor;

Birçok kişisel ve karma serginiz oldu. Sizi en çok etkileyen sergi hangisi oldu?
“Bütün sergilerim benim için etkileyici oldu, doyurucu oldu. Ama belki 2011’deki kişisel sergim ve bu sergi benim için daha da doyurucu oldu diyebiliriz…”

Bir sergi açarken başka bir serginin çalışmaları da başlar mı? Örneğin şu anda başka bir çalışma var mı?
“Tabii ki… Zaten bu sergi için resimlerim 4 ay önce bittiler ama serginin açılması için resimlerin çerçeveleridir, diğer hazırlıklarıdır derken ancak şimdi açabiliyoruz ama bu dört aylık süreç de başka resim çalışmaları için en azından kafada başlamış olur. Boş bir 4 ay olmaz.”

Sizi besleyen neler var? Resimlerinizi yaparken nelerden etkilenirsiniz, sizi neler tetikler?
“Beni besleyen Kıbrıs’tır. Ben bu coğrafyadan beslenirim. Yaşamından, tarihinden, kültüründen, her şeyinden… Bu da zaten resimlerime yansıyor.”

Eklemek istediğiniz ne var?
“İnsan hayatını sanatla doldurmalı… İster resim, ister müzik, ister tiyatro isterse sanatın başka bir dalı… Mutlaka insanın hayatında sanat olmalı. Hayatı dolduran, onu doya doya yaşatan sanattır. Sanat mutlaka yaşanmalı.”

Dergiler Haberleri