Girne içindeki tarih (2)

Girne içindeki tarih (2)


Tuncer Bağışkan

GİRNE LİMANINDAKİ HARNIP AMBARLARI

Girne limanındaki harnıp ambarlarıyla ilgili olarak bugüne kadar gerçekleştirilen araştırma sonuçları, bunların Lüzinyan ile Venedik dönemlerinde yapıldıkları varsayımlarını doğrular nitelikte değildir. 1767 yılında Kıbrıs’a uğrayan Caresten Niebuhr, Girne kazasından toplanan harnıpların tamamının Girne Limanı’ndan İskenderiye’ye gönderildiğini yazmıştır. 1769 yılında Kıbrıs’ı ziyaret eden İtalyan gezgin Giovanni Mariti de, harup ambarlarından söz etmezken, Girne Kalesi’nin yanında sadece iki veya üç küçük gemiye yetecek küçük bir limanının bulunduğunu,  karaya kışın değil de sadece yazın çıkılabildiğini, İstanbul ile Avrupa’dan gelen mektupların iki Fransız gemisiyle bu limana getirildiğini ve adanın bu kıyısıyla her türlü ticaretin yanı sıra harnıp ticareti de yapan diğer gemilerin limanın üç mil açıklarına demirlediklerini yazmıştır.

Girne limanındaki harnıp ambarlarından ilk kez Osmanlı döneminin son yıllarından itibaren söz edilmeye başlanmıştır. 1856 yılındaki Hatt-ı Humayun fermanıyla gayrimüslimlere çeşitli haklar tanınması üzerine, daha önceki yıllarda Girne’nin dışındaki köylerde yaşamak zorunda bırakılan Girneli Rumlar kente yerleşmeye başlamışlardır. O tarihten önce Anadolu ile sürdürülen harnıp ticaretine onlar da dahil olduklarından limanın çevresine harnıp ambarları yaptıkları anlaşılmaktadır. Ambarların sırtları limanın gerisindeki tepenin kuzey yamacına dayandırıldığından cepheleri 2-3 katlı, gerileri ise bir veya iki katlı inşa edilmekteydi. Ambarlara getirilen harnıplar ile diğer ihraç ürünleri, gerilerindeki kapı veya pencerelerden ambarların içine boşaltılmaktaydı.

1910 yılına kadar Girne Limanı ile Anadolu arasında büyük oranda harnıp ticareti yapılıyor olmasına karşın, İngiltere’nin Birinci Dünya Savaşında adayı tek yanlı ilhak ettiği 1914 yılında Anadolu limanları Kıbrıs gemilerine kapatılmıştır. Bu nedenle o tarihten itibaren Girne limanının işlevini yitirdiği, bu tarihten itibaren büyük oranda balıkçı barınağı olarak kullanılmaya başlandığı ve yerini yeni inşa edilen Mağusa limanı aldığı bilgileri edinilmektedir. Ancak yine de National Geographic’in 1928 yılında yayınladığı bir fotoğraf ile diğer bazı eski fotoğraflara dayanılarak, harnıpların torbalara dolduruldukları, torbaların limandaki ambarların önünde kantarla tartıldıkları ve tartılan torbaların limandaki sandallara yüklendikten sonra limanın dışında demirleyen büyük tonajlı ticaret gemilerine taşındıkları anlaşılmaktadır. İşlevlerini yitiren harnıp ambarları zaman sürecinde tadil edilerek ikametğah ile turizm amaçlarıyla kullanılır olmuştur.

XX. yüzyılın başlarında faaliyet gösteren Girne’nin zenginlerinden Demosthenis Severis’in 1930’lu yıllarda Ay. Yorgi (Karaoğlanoğlu) ana yolu üzerindeki harnıp ambarlarını inşa ettiği, harnıp ağaçlarının bakımının yapılması için Ağırda köylülerine para verdiği ve Girne bölgesinin harnıplarını toplayıp Smyrna (eski İzmir) başta olmak üzere değişik ülkelere ihraç ettiği halen anımsanmaktadır. Bu ambarlarda toplanan harnıplar, Lefkoşa üzerinden tren veya kamyonlarla Mağusa’ya taşınmakta, oradan da yurtdışına ihraç edilmekteydi. 18 Şubat 1949 tarihinden itibaren Girneli harnıp tüccarı Christodoulos Demosthenis Severis’in “Ayios Amvrosios (Esentepe) harnıp nakliyat yeri komite üyesi” olarak görevlendirildiği Resmi Gazete’de yer almıştır.

Girne limanından ayrı olarak Girne kıyı şeridindeki 9 ayrı doğal limanda da küçük harnıp ambarları vardı. İngilizlerin adaya geldikleri 1878 yılında yolların çok kötü olmasına karşın, deniz yolunun daha kolay olması itibarıyla deniz kenarlarına harnıp ambarları yapıldığı belirlemesinde bulunulmuştur. Girne kazasındaki harnıp ambarları sırasıyla Kornos (Kormacit deniz sahili), Orga (Kayalar), Vavilas (Güzelyalı), Asprovrusi, Lapithos (Lapta), Acheropitos, Viklas, Klepini (Arapköy), Platymmates, Ayios Amvrosios (Esentepe) ve Melantrina’da bulunmaktaydı. Bunların İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı 1939 yılı ile sonrasında kullanım dışı kaldıkları tahmin edilmektedir.

ARHANGELOS MİCHAEL KİLİSESİ VE İKON MÜZESİ

Girne’nin koruyucusu Arhangelos Michael adına inşa edilen kilise Girne Kordonboyu'nun kuzeybatısındaki Lüzinyan dönemine ait dikdörtgen planlı eski kule alanında bulunmaktadır. 1856 yılında yayınlanan Hatt-ı Humayun fermanı ile gayri Müslimlere 1858 yılında dini serbesti tanınması üzerine eski bir Bizans kilisenin temelleri üzerine 1860 yılında Aresti usta ile babası Thomas usta tarafından inşa edilmiştir. Kilise yeniden inşa edilirken burada gömülü dini eşyaların bulunduğu ve bunların da Arap akınları sırasında buraya saklanmış olabileceği tahmininde bulunulmuştur. 1875 yılında kilise kutsanmış ve ayni yıl Anadolu’dan Kıbrıs’a oğlu Aresti ile birlikte gelen Thomas usta kilisenin çan kulesini inşa etmiştir. Kilisenin çanının ise Girne’de yaşayan Mavropoutis adlı bir Türk tarafından bağışlandığı kayıtlara girmiştir. Osmanlı döneminin son yıllarında Girneli Rumlar ölülerini Chysopolitissa kilisenin avlusuna gömerlerken, daha sonraları Archangelos Michael kilisesinin avlusuna da gömmeye başlamışlardır. 1875 yılında Archimandrite Meletios (veya rahip Loutsas) ve Papa Charalambos Economos’un kilisenin altındaki bir mağaraya gömülü oldukları söylenmektedir. Kilisenin güney avlusunda Bizans Dönemi’ne ait mermer bir lahit ile bir mermer sütun bulunmaktadır.

Bir Bizans söylencesine göre, M.S VII. Yüzyılda başlayan Arap akınlarında bir Arap gemisinin Girne’ye yanaştığı sırada Archangelos Michael gemiye büyük bir taş atarak gemiyi batırmış. Bu kaya ise kilisenin karşısındaki kıyının yaklaşık 10 metre açılarında bulunmaktaymış. Denizin gelgitlerle çekildiği zamanlarda kayanın yosunlu üst kısmının göründüğü ve bunun da Girnelilere bu olayı anımsattığı anlatılmaktadır.  Şimdilerde Arhangelos Mihail İkon Müzesi adıyla ziyarete açık bulundurulmasına karşın, çan kulesinin restore ediliyor olması nedeniyle altı aydan beridir kapalı olduğu çevredeki taksiciler tarafından bilgimize getirilmiştir. Uzun zaman boş kalan kilise elden geçirildikten sonra ilkin 11 Haziran, 1990 tarihinde, son olarak da Ocak 2013 tarihinde ikon müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Müzede Girne bölgesi kiliselerinden toplanan M.S XVIII-XX. yüzyıllara ait ikonlar ile diğer kilise malzemeleri sergilenmektedir.

GREKO-ROMEN KAYA MEZARLARI

Arhangelos Mihail Kilisesi’nin bulunduğu Cambulat Caddesi’nin batısındaki kayalığa sıra halinde oyularak yapılan mezarlar “Greko-Romen kaya mezarları” adıyla bilinmektedir. Genellikle M.Ö IV’üncü yüzyıldan başlayıp Roma döneminin sonuna kadar tarihlendirilirler. Lüzinyan dönemlerinde  bu mezarlık alanı surlarla çevrili Girne kentinin dışında yer almaktaydı. Bu mezarlar gerek antik dönemlerde, gerekse kentin inşa edilmesi sırasında dağıtıldıklarından haklarında detaylı bilgi edinilememiştir. Mezarların giriş kapıları doğudaki yola açılmaktadır. Yer seviyesinin altındaki ana mezar odalarına taş basamaklarla ulaşılmaktadır. İkinci bir Greko-Romen kaya mezarı kentin daracık sokaklarından biri olan Eftal Akça Sokak’ta da bulunmaktadır. Birbirleriyle bağlantılı olan bu mezara ait mezar odaları 1974 yılından önce ışıklandırılıp ziyarete açılmış olmasına karşın, ışık sisteminin yıllar önce bozulması ve personel eksikliği nedeniyle ziyarete kapalı olduğu belirlemesinde bulunulmuştur.  

MACARİSTANLI AZİZE ELİZABETH ŞAPELİ

Daha sonraki durağımız Girne Dome Hotel karşısındaki Esin Aydın (Themistocles) sokağında bulunan küçük Latin şapeli oluyor. Oraya vardığımızda Filipinli Latinler kilisede ibadet etmekteydi. Şapel ilkin Macaristanlı Azize Elizabet adıyla bilinirken, daha sonraki yıllarda “Terra Santa Roma Katolik Kilisesi” adıyla da bilinmeye başlanmıştır. Kilisenin arazisi, 20 Mayıs 1898 ile 5 Ocak, 1900 tarihlerinde Girne Komiseri ile Girne Polis Bölge Komutanı olarak görevlendirilen İrlandalı Binbaşı Tankerville James Chamberlayne tarafından bağışlanmış ve yine kendisinin mali harcamalarıyla 1907 yılında inşa edilmiştir. Bir Latin olan Chamberlayne’nin Lüzinyan ile Venedik dönemi hayranı olması yaptığı şapele de yansımıştır. Nitekim Şapelin ana giriş kapısının sağ duvarına bir Latin arması ve kilisenin iç duvarlarının çeşitli yerlerine ise Latince yazıtlar ile üzerinde figürler bulunan levhalar monte edilmiştir. Bunların ise Girne’deki Latin yapılarına ait oldukları izlenimi edinilmektedir.

Chamberlayne vasiyetnamesinde yaptığı şapelin gözetim, denetim ve korunmasını Kutsal Topraklara (yani Filistin’e) bırakmıştır. Chamberlayne’nin Kıbrıs’tan ayrılmasından sonra uzun yıllar kullanım dışı kalmıştır. Nihayet eşi bir Latin Katolik olan Maronit asıllı avukat Antony (Anthoniou) Liatsos ve zamanın baş hakimi’nin 1932 yılında izin almak suretiyle 1932 yılında düzenli olarak yeniden ibadete açılmıştır. O yıl şapele monte edilen Latince yazıt yaklaşık olarak şöyledir: “300 yıldan sonra Girne Komiseri Lord James Tankerville Chamberlayne’nin yaptığı işler ile harcadığı paralarla İsa Peygamber’in kilisesi Girne’de inşa edildi. 18 Eylül.1932”. O sıralarda haftada bir kez Lefkoşa’dan giden bir din görevlisi ayini yönetmekteydi. 1960’lı yıllarda şapele yardım sağlamak amacıyla avukat Antony Liatsos’un oğlu olan avukat Elicos Anthoniou Liatsos’un Roman Katolik Terra Santa örgütüne başvurusu üzerine “Terra Santa Latin (Roman) Katolik kilisesi” adıyla ibadete açık bir şapel durumuna gelmiştir. Şapelin yönetimi 22 Şubat 2013 tarihinde vefat eden Elicos Anthoniou Liatsos sürdürmüştür. Kilisede her ayın ilk ve üçüncü Pazar günleri yapılan ayinler Lefkoşa Katolik kilisesinden giden Fr. Jerzy (George) Kraj tarafından yönetilmektedir. Yazın yapılan ayinlere yaklaşık 30-35 kişinin, kışın ise yaklaşık 30 kişinin katıldığı bilgileri edinilmektedir. Şapelin güneybatısındaki bahçede, ortasında rölyef bir haç ve alt kenarlarında ise Rumca ve İngilizce olarak “Tanrım baba vatanımızı koru” yazısı olan bir anıt bulunmaktadır.

BİNBAŞI-GENERAL SİR COURTENAU MANİFOLD KONAĞI

İki ayrı binadan oluşan bu konak, Girne’deki Efeler Sokağı’nda bulunan ünlü Banker Demosthenis Severis Konağı’nın karşısında yer almaktadır. İngilizlerin adaya ilk geldikleri 1878 yılında Binbaşı-General Sir Courtenau Manifold tarafından inşa edilmiştir. Bir zamanlar konağın batısında St. George Şapeli olmasına karşın günümüze gelemediği anlaşılmaktadır. Konak, çok zengin biri olan Sir Courtenau Manifold (ölüm: 7/6/1957) ile eşi Josephine Beaumont Montagu Manifold’un çok değerli eşyalarını barındırabilecek büyüklükteydi. 1900 yılı itibarıyla bu konakta çok kıymetli Çin eşyaları, som altından yapılmış çok ağır bir çan ve kaplumbağa kabuğundan yapılmış değerli bir paravan (perde) bulunmaktaydı. Sir Manifold’un birinci eşi olan Josephine, Karayip (Batı Hint) adalarının birinin şeker mirasyedisiydi. 31.10.1941 tarihinde vefat ettiğinde konakta kendine ait 700 veya 800 çift ayakkabı, ayni sayıda eldiven ve Napolyon’a ait yadigar eşya koleksiyonunun olduğu belirlemesinde bulunulmuştur. Josephine’nin vefatından sonra 80 yaşın üzerinde olan Sir Manifold, sessiz ve ağırbaşlı oluşuyla tanınan hemşiresiyle evlenmiştir. Sir Gourtenau Manifold (ölüm: 7.6.1957) ile birinci eşi Josephine’nin (ölüm: 31/10/1941) mezarları Girne’deki eski Anglikan mezarlığında bulunmaktadır.

İki ayrı binadan oluşan konağın çok sayıdaki odaları yüksek tavanlıdır. Bir odasındaki anıtsal şöminenin üst başında bulunan şild, aslan, rozet ve akant yapraklarıyla kabartma olarak bezenmiş Venedik armasının altında “Cesur ve imanlı” anlamına gelen “FOTIS ET FIDELIS” cümlesi kayıtlıdır. Bu armanın ise 1546 – 1549 yılları arasında Mağusa Kaptanı olan Giovanni Matteo Bembo ailesine ait olduğu bilgileri edinilmektedir.   

Konak 1974 yılından sonra Doğan Türk Birliğine tahsis edilmiştir. Konağın bir kısmı halen Doğan Türk Birliği Lokali, bir kısmı EGO Pub ve gerideki diğer müstakil bina ise “Kyrenia Palace” olarak kullanılmaktadır.


GİRNE PİSKOPOSLUK SARAYI

Manifold Konağı’nı gördükten sonra Ordu Pazarı’nın yanında bulunan ve şimdilerde K.T.B.K. Lojistik Destek Grup Komutanlığı olarak kullanılan Girne Piskoposluk sarayının önünden de geçiyorum. Girne’nin bir Piskoposluk merkezi oluşunun uzun bir tarihi geçmişi vardır. Geç Roma döneminde Girne’nin ilk piskopos Theodotus olmasına karşın kentteki piskoposluğu yeri bilinmemektedir. Ancak kentin ilk Hıristiyanları, antik bir mezardan dönüşme olan Chrysokava’daki Agia Mavra şapelinde ibadet ederlerdi. Bizanslılar, M.S 395 yılından sonra Girne Kalesi’ni inşa ederlerken,  kaledeki askerlerin ibadet etmeleri amacıyla kalenin hemen dışına Agios Georgios kilisesini de inşa etmişlerdi. Belapais manastırı kral Hugh III (1267 – 1284) döneminde inşa edilirken adı “Piskoposluk” anlamına gelen “Episcopia” ile “Piscopia” olarak bilinmekteydi. Bu adla bilinmesinin belki de nedeni, Bizans döneminde burasının Girne piskoposluğunun bir merkezi, ya da Piskoposluğun yazlık ikametğahı olmasıydı. Konuyla ilgili diğer bir varsayım ise, M.S VII. Yüzyılda başlayan Arap akınları sırasında sahil kentlerine Arapların saldırmaları nedeniyle Girne piskoposunun Belapais’i geçici bir sığınma yeri olarak kullanmış olmasıydı. Osmanlı döneminden başlayarak 1921 yılına kadar Girne Piskoposu kente giremediğinden Mirtu’daki (Çamlıbel) St. Panteleimon manastırı “Girne Piskoposluk merkezi” olarak kullanılmıştır. 1917 yılına kadar Girne Piskoposu Chrysanthos iken, bu tarihten itibaren yerine Girne bölgesinin dini lideri olmayı başarabilen Makarios Myriantheus (Makarios B) seçilir. Döneminin en büyük icraatı ise, Panteleimon Manastırı’nda faaliyet gösteren Piskoposluğu Girne’ye taşıması olur. Bunun da nedeni, St. Panteleimon Manastırı’ndaki yıllık panayırın geliri konusunda keşişlerle arasında geçen çekişmeydi. Böylece 1921 yılında Yukarı ile Aşağı Girne arasındaki bağlık tepeye inşa edilen Piskoposluk sarayı 1922 yılının ilk aylarında resmi olarak hizmete girer. Zamanına göre çok güzel olan bu sarayın cephesinde Korint başlıklı sütunlar, alınlıkta ise Bizans İmparatorluğunun amblemi olan çift başlı bir kartal kabartması vardı. Cephesi, o yıllarda sıkça kullanıldığından İzmir’de de sıkça rastlanan ve Amerikan etkisi taşıyan kozmopolit stilde yapılmıştı. Piskoposun üst kattaki çalışma odasının önündeki balkon, kutlamalarda binanın önüne toplanan halka Piskopos’un hitap etmesi amacıyla inşa edilmişti. Piskoposluk önündeki alan Girne’nin merkezi sayıldığından 1974 yılına kadar tüm etkinlikler burada gerçekleştirilirdi. Hatta 1931 yılında İngilizlere karşı ilk ayaklanma bu sarayın önünde gerçekleştirilen mitingle başlamıştı. Bu nedenle Enosis’in ilk savunucularından olan Girne Piskoposu Makarios Myriantheas 10 kişiyle birlikte Yunanistan’a sürgün edilmiş ve ancak 1947 yılında Kıbrıs’a geri gelebilmiştir. Binanın etrafını çevreleyen çam ağaçları bizzat Piskopos tarafından ekilmişti. Bahçede ayrıca bir narenciye ağaçları, bağlar ve mevsimlik sebzeler ekilmekteydi. Sarayın odaları geniş olduğundan Rum Yüksek Okul öğrencileri tarafından derslik olarak da kullanılmaktaydı. Alt katta, üst kata çıkışı sağlayan büyük merdiven akyaları, ofis odaları, mutfak ve yemekhane bulunurken, üst katta ise ofis odaları, Piskoposun makam odası ve kutlamalarda kullanılan büyük bir oda bulunmaktaydı. Sarayın yapılmasıyla bu bölge bir gelişim sürecine girdiğinden çevresine müstakil konutlar yapılmaya başlanır.

1974 yılından önce konakta tarihi değerleri yüksek olan Bizans dönemine ait 140 adet ikon ile dini törenlerinde kullanılan çok eski ve kıymetli kilise eşyaları vardı. Ancak1974 yılının Eylül veya Kasım ayında bu binada bulunduğu savlanan ve tutanağı da o gün bugündür kayıp olan 69 adet tarihi ikon Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’ne bağlı Girne Kalesi’ne taşınmıştı. Ancak 16 Mart.1981 tarihinde Kıbrıs-Ankara-Almanya seferini yapmakta olan uçağın Ankara Esenboğa Hava Alanı’nda yoklanması sırasında uçağın kargosundaki 3 ayrı sandıkta bulunan 158 adet tarihi kilise malzemesinden 6 tanesinin Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’nin Girne Piskoposluğundan teslim alınarak Girne ikon envanter defterine 1, 20, 40, 41, 59 ve 60 numara verilerek kaydedilen ikonlar olduğu ve bunların yerlerine başka ikonlar konmak suretiyle çalındıkları belirlemesinde bulunulur. Yapılan genel sayım döküm sonucu Girne Piskoposluğundan teslim alınan ve tutanağı ‘buharlaşan’ 69 adet ikondan 29 tanesinin yerinde olmasına karşın, 6 tanesinin Esenboğa’da yakalandıktan sonra 29 Mayıs, 1981 tarihinde Eski Eserler ve Müzeler Dairesi yetkililerine teslim edilen tarihi ikonların arasında bulundukları ve geriye kalan yaklaşık 34 tanenin ise yerlerine değersiz başka ikonlar konmak suretiyle Girne Kalesinden çalındıkları saptamasında bulunulur. Kuzey Kıbrıs genelindeki kiliseler ile Girne Kalesi depolarından çalınıp yurtdışına pazarlanan ikonların bir kısmı zaman zaman Kıbrıs Cumhuriyeti ile kilise yetkililerine teslim edilirken, ‘uluslar arası eski eser kaçakçısı’ olarak ünlenen Konyalı Aydın Dikmen’den müsadere edilen bir başka grup ikonun ise şimdilerde Güney Kıbrıs yetkililerine iade edilmek üzere olduğu bilgileri edinilmektedir.

SON

Dergiler Haberleri