Gençti, partizandı Zoya…

Gençti, partizandı Zoya…

 

Ulaş Gökçe

Kıştı. Şubat. 1945. Nazım Bursa’da yatıyor. Annesi Celile Hikmet onu ziyarete gider. Celile Hanım çantasından bir Fransız gazetesinden haber kupürünü verir Nazım’a: “Nazım, bunu bilmelisin.” Fransız gazetesi genç bir Rus kadının fotoğraflı haberini yayınlamıştı. Fransa artık özgürdü. Faşistler Almanya’ya çekilmişti. Kızıl Ordu Avrupa’yı doğudan kurtararak, Amerikalı ve Britanyalılar batıdan Berlin’e ilerliyorlardı. Smolensk yakınlarında öldürülen Alman askerlerinin fotoğraf makinesinde bulunmuştu genç kadının resimleri. 1943’te yayınlandı ilk kez bu resimler. Genç kadının kahramanlığı savaşan milyonlarca çocuk ve gencin anısında tüm dünyaya yayıldı, Fransa’dan İstanbul’a geldi, sonra Nazım’ı Bursa’da buldu. Cephelerden gelen haberleri çok yakından takip eden, müttefik ordularının ilerleyişini haritada işaretleyen Nazım, herkesler uyuduğunda kaleme alır Tanya şiirini. Ertesi gün annesi Celile Hanım’a şiiri ezberletir. Yasaklı şiiri özgür kılmanın tek yolu budur. Artık gözlerine neredeyse tamamen perde inen Celile Hanım şiiri ezberinden okuyarak yazdırır İstanbul’da. Genç kadının kahramanlık hikâyesi gibi Nazım’ın şiiri de tüm dünyaya ulaşır… Tüm dünyaya ve Zoya’nın annesine de ulaşır… Yıllar sonra iki partizan evladı kaybeden kadın Nazım’ı görecektir ve ona “Zoya’mı unutmadığın için teşekkür ederim” diyecektir.

“SEVDİ, ANLADI, İNANDI VE GEÇTİ HAREKETE”

Tombov yakınlarında taşralı öğretmenlerin ikinci çocuğu olarak 1923’te doğan Zoya Kosmodemyanskaya babasını kaybettikten sonra annesi ve ağabeyiyle birlikte Moskova yakınlarına taşınmışlardı. Zoya iyi bir öğrenciydi. Duygusaldı, romantikti, idealistti. Zoya adaletli, ezilenin yanında, zulmün karşısında, gerçeği korkusuzca savunandı. Bu duygulu kız zaman zaman idealleriyle çelişen dünyayla çatışıp depresyona bile giriyordu. 1941’in Haziran ayında başladı savaş. Alman orduları Moskova’ya ilerliyordu. Kızıl Ordu gerilere çekiliyordu.
Düşman ulaştı Moskova kuzeyinde Yakroma'ya
ve güneyinde Tula şehrine.

Ve kasımın sonu
ve aralık ayının ilk günlerinde
harcamış bulunuyordu ihtiyatlarını
bütün cephe üzerinde.
Ve aralık ayının ilk günlerinde,
en nazik safhasındaydı durum.

Kiev düşmüştü ve artık en önemli çarpışma için Moskova’da faşist ordular ile Sovyet askeri karşılaşacaktı. 41 yılının Eylül sonuydu. Sovyetlerin Avrupa’daki topraklarının en önemli kısmı işgal altındaydı. Moskova boşaltılmaya başlanmıştı. Arkamız Moskova, bir adım geri gidilmeyecekti. İşgal altındaki topraklarda askerler ve siviller partizan birlikleri kuruyor, cephe gerisinde şehirler direnişe hazırlanıyor, halk milyonlarca ölü ve esir askerin yerine geçmek için eğitiliyordu. Zoya, Ekim sonunda Sovyetler Birliği Komünist Partisi gençlik örgütü Komsomol’un Moskovalı üyeleriyle birlikte orduya gönüllü yazılır. Birkaç günlük eğitimden sonra cephe ilerisinde, düşmanın tam kalbinde partizan savaşı vermek üzere görevlendirilir…


18 yaşında.
Partizan
öldürüleceğini biliyor.
Ölmek ve öldürülmek:
hıncının kızıltısında belli belirsizdi bu fark.
Ve ölümden korkmayacak
ve keder duymayacak kadar sıhhatli ve gençti.

Zoya ve arkadaşları bir ay boyunca Moskova’nın ilerisinde, düşman birliklerine yönelik partizan savaşı verir: sabotaj düzenlerler, mayın döşerler, çatışmalara girerler. Kasım sonunda Zoya ve iki yoldaşı Petrişçevo köyünde evleri, bir ahırı ve telsiz noktasını yakarlar. Çatışmalarda yoldaşlarından ayrılan Zoya, köye geri dönerek sabotaj çalışmalarına devam eder ancak yerli işbirlikçilerin sayesinde yakalanır. Akşamüstü saat 19’da Alman askerlerinin eline geçen Zoya sabaha kadar işkence görür… Tırnakları sökülür, durmadan dövülür, saatlerce ayazda tutulur. Ancak Zoya düşmana gerçek ismini dahi söylemez: “ismim TANYA, dedi onlara”.
Moskovalı genç kız Zoya, partizan Tanya sabah 10’da köy meydanına idama götürüldü. Şahitler anlatıyor: “Darağacına kadar ellerinden tutarak getirdiler. Düzgün yürüyordu, başı dikti, sessizdi, vakurdu.” Alman askerleri partizan Tanya’yı darağacına çıkardılar ve fotoğraf çekmek için beklediler. Bundan yararlanan Tanya haykırdı: “Yoldaşlar! Zafer bizim olacak. Alman askerleri, henüz vakit geç değilken, teslim olun. Bizi ne kadar asarsanız asın, tümümüzü asamazsınız; biz 200 milyonuz. Yoldaşlarım intikamımı, alacaklar”.
 

Bir subay fotoğrafa meraklı,
bir subay, elinde makina: Kodak,
bir subay resim alacak.
Tanya seslendi kolhozlulara ilmiğinin içinden
"- Kardeşler, üzülmeyin.
Gün yiğitlik günüdür.
Soluk aldırmayın faşistlere,
yakın, yıkın, öldürün..."

Bir Alaman vurdu ağzına partizanın,
genç kızın beyaz, yumuk çenesine aktı kan.
Fakat askerlere dönüp devam etti partizan:
"- Biz iki yüz milyonuz.
İki yüz milyon asılır mı?
Gidebilirim ben.
Ama bizimkiler gelecekler.
Teslim olun, vakit varken..."

Zafer çok uzaktı. Daha Moskova savunulacaktı. Daha Leningrad’da bir milyon açlıktan ölecekti ama teslim olmayacaktı. Daha Stalingrad’da, Kursk’da milyonlarca Alman ölecekti, teslim olacaktı. Daha Macaristan, Çekoslovakya, Polonya, Ukrayna, Belarus, Avusturya, Bulgaristan, Romanya kurtarılacaktı. Daha 4 yıl onlarca milyon insan ölecekti. Zafer çok uzaktı ve o anda ölme sırası 18 yaşında kızındı: Kolhozlular ağlıyordu. Cellat çekti ipi.

Partizan Tanya bir ay daracığında kaldı. Ders olsundu köylülere, korksundu partizanlar. Bir ay Tanya’nın cesedine hakaret edildi, memesi kesildi, saçları yakıldı… Ama Tanya haklı çıkmıştı: Yoldaşları intikamını almıştı. Çünkü Tanya’yı idam eden birliklerin askerleri esir alınmayıp bulundukları yerde öldürülmüşlerdi. İşbirliği yapan köylüler idam edilmişlerdi. Zoya-Tanya’yı yalnız bırakan yoldaşları idam edilmişlerdi.
Zoya, ölümünden sonra Sovyetler Birliği Kahramanı ilan edilen ilk kadındı. Savaş sırasında fotoğrafların bulunmasıyla hikâyesi basına yansımıştı ve düşman hattında, düşman işgali altındaki şehirlerde yaşayan partizanların ve askerlerin, kadınların, gençleri ve erkeklerin ilham kaynağı haline gelmişti Zoya-Tanya.

Moskova'dandı.
Gençti, partizandı.
Sevdi, anladı, inandı
ve geçti harekete.
İpin ucunda ince uzun boynundan sallanan çocuk
bütün azametiyle insandı.

Dergiler Haberleri