Genç Piyanist Erol Emmioğlu

Genç Piyanist Erol Emmioğlu

 

Filiz Uzun
Fotoğraflar: Mehmet Koru

Ülkemizde o kadar olumsuzluk varken olumlu şeyler arar olduk son zamanlarda. Aslında bunun için biraz sağımıza solumuza bakmamız yeterlidir çoğu zaman.  Birçok yetişkin Kıbrıs’ta gençliğin kötüye gittiğini, artık eskisi gibi gençler olmadığını düşünür. Oysa bu kadar zorluk arasında kendini yetiştiren, küçücük yaşlarında mücadele eden, sanat için emek veren pırıl pırıl gençler var. Sayıları az da olsa var. Onları bulup onurlandırmak, destek vermek, anlamaya çalışmak aslında her yetişkinin sorumluluğu arasındadır. Sayılarının artması için.

Ben Erol Emmioğlu ile tanıştım. İnanılmaz bir genç piyanist. Piyano çalmıyor O, sanki piyanoyla çaldığı parçayı yaşıyor, bütünleşiyor. Dakikalarca süren klasik parçaları tüm ruhunu katarak çalıyor.

Erol Emmioğlu, 8 yaşında başlamış piyano serüvenine ve şu an 17 yaşına kadar müthiş bir yol kat etmiş. Çok iyi hocalarla çalışma şansı bulmuş. Gününün büyük bir bölümünü piyanosunun başında geçiriyor. Erol sadece piyano çalmakla kalmıyor. Okumayı da seven bir genç, çaldığı bütün klasik eserlerin öyküsünü de biliyor. İnanılmaz bir müzik bilgisi var. Bu nedenle çaldığı her eseri o bestecinin hissettiklerini hissederek çalıyor. Onu dinlerken bu duyguyu size o kadar hissettiriyor ki duygulanıyorsunuz. Her notayı siz de yüreğinizde, vücudunuzun her zerresinde hissediyorsunuz.

Erol’un çok mütevazi bir ailesi var. Anne ve babası onu dinlerken gözleri parlıyor. Onunla gurur duydukları her hallerinden belli. Erol bu kısacık yaşamında önemli başarılar elde etmiş. Birçok ödüller kazanmış. Çok iyi senfoni orkestralarda çalmayı başarmış. Üstün yetenekli müzisyen belgesi var. Çok önemli konservatuarlardan teklif almış ancak o ülkesinde ailesiyle kalmayı tercih etmiş.

Erol’un babasının en büyük şikayeti Erol’a piyano dayanmaması. 3. piyanoyu alan aile bunun da Erol’a yetersiz kaldığını söylüyor. Böyle bir piyanistin ülkemizde olması büyü şans, devletin sahip çıkması, Erol’u desteklemesi gerektiğini düşünüyorum ben.  Erol Lise bittikten sonra konservatuara gidecek ve bence başka bir ülkelerde adını duyuracak. Ben onun konserlerini kaçırmayacağım. Bu yaz da Bellapais Manastırı’nda resitali  olacak. Sizler de dinleyin. Bana hak vereceksiniz eminim.

8 YAŞINDA PİYANO, 4 HOCA

F.U: Erol bize kendini tanıtır mısın?
E.E:
23 Haziran 1997’de Mağusa’da doğdum. Gönyeli İlkokulu’nu bitirdikten sonra BTMK ve sonrasında yönlendirme sınavını kazanarak 19 Mayıs TMK’ya girdim, halen Lise 2. sınıfta okuyorum.

F.U: Piyanoya ne zaman başladın?
E.E:
Piyanoya 8 yaşında Maka Borchashvili ile başladım. Gürcü bir piyanisttir. 2 yıla yakın onunla çalıştım. Daha sonra İngiltere’ye taşındı ve ben Rauf Kasimov’la tanışıp onunla devam ettim. Ancak Rauf bey de Rusya’ya döndüğü için ben Lale Musayeva ve İrade Melikova ile çalıştım. Fakat Rauf bey adaya döndükten sonra ben de onunla devam etme kararı aldım ve şu an halen onunla birlikte çalışıyoruz.

F.U: 8 yaşında bir çocuk piyano eğitimi almaya nasıl karar verir?
E.E:
Ailemizde birçok müzisyen var. Gitar çalan da vardı, 3 kuzenim de piyano çalıyordu ve onlardan etkilenmemek elde değildi.

F.U: Piyanoya başladın ve devam etme kararı aldın…
E.E:
Bir şeyi seviyorsanız eğer ona başlarsınız ve onun üzerinde ciddi şekilde yoğunlaşmak istersiniz. Ben de piyanoda yoğunlaşmayı tercih ettim.

“BİLGİSİ TARTIŞILMAZ”

F.U: Çok iyi hocalarla çalıştın. Seni en çok etkileyen piyano hocan hangisidir?
E.E:
Rauf Kasimov. O sadece iyi bir piyanist değil çok iyi bir pedagog da aynı zamanda. Yanında kendimi çok rahat ve iyi hissediyorum. Çok uyumlu çalışıyoruz. Ayrıca piyano eğitimi yanında çok iyi bir müzik eğitimi de alıyorum ondan. Bilgisi tartışılmaz bir piyanisttir.

F.U: İyi bir piyanist olabilmek için doğru eğitmenlerle çalışmak da önemli. Sen piyanoya başlarken hangi eğitimciyi seçeceğine nasıl karar verdin?
E.E:
Öncelikle bir piyano satın aldık ve doğru eğitimciyi bulmak için araştırmaya başladık. Bu alanda bizi yönlendiren Eran Raman oldu. Kendisi yan flüt sanatçısı ve eğitimcisidir. Maka Borchashvili ile Eran Raman’ın bir konseri vardı ve onunla beni tanıştırdı. Ben de ilk piyano eğitimime Maka Borchashvili ile başlamış oldum.

F.U: Piyano zor bir enstrümandır değil mi? Her iki elde farklı notalar ancak uyum içinde çalar.
E.E:
Piyano zekayı geliştiren bir enstrümandır. Aslında bilmediğiniz her şey başında zordur. Ben ne kadar zorluklarla karşılaştıysam sadece piyanoda değil birçok şeyde zorlandım. Çünkü insanız ve bilmediğimiz şeyler ilk başta bizi zorlar. Beyin onu tanımadığı için yabancılık çekiyor ve öğrenene kadar da zorlanıyoruz. Daha sonra kavramaya başladıkça ve çalıştıkça bu zorluk derecesi azalıyor. Önce küçük küçük parçalarla başlıyorsunuz. Daha sonra bu küçük parçalar birleşip büyük bir resim ortaya çıkabiliyor. Her yeni parçayı karşınıza aldığınız zaman yine zorlanıyorsunuz bunu yine çalışarak ve emek harcayarak kolaylaştırıyoruz.

SAĞ SOLA, SOL SAĞA BAĞIMLI

F.U: Piyanoya başladıktan sonra sende ne gibi değişiklikler oldu?
E.E:
Daha duygusal oldum ve hayata daha anlamlı bakmaya başladım.

F.U: Piyano diğer enstrümanlardan daha farklıdır bence, sence de bu doğru mu?
E.E:
Evet doğrudur. Çünkü kendi eşliğinizi yine kendiniz yapıyorsunuz. Sağ el sol elin eşidir. Biri ötekinden bağımsız ama bir o kadar da bağımlıdır. İkisi ayrılamaz uyum içinde olmak zorundadır. Önce sağ el çalışır ödevini daha sonra sol el ve sonra ikisi birlikte senkronize bir şekilde çalarlar.

F.U: Herkes piyano öğrenebilir mi sence?
E.E:
Piyano öğrenmek istemek gerekir ve amacınıza göre de değişir. Profesyonel olmak isterseniz bu işe yoğunlaşmanız ve çok çalışmanız gerekiyor. Ancak “amatörce birkaç parça öğrenelim yeter” de diyebilirsiniz. Temel birkaç şeyi öğrenirsiniz. Seçim size kalmış.

İLK KONSER

F.U: Piyanoda epeyi yol kat ettiğini biliyorum. Bunun için günde en az kaç saat çalışıyorsun?
E.E:
Genel olarak minimum 2 saat gibi görünür ama bu saatler daha fazla da oluyor. Bir parça için 10 saat günde çalıştığım da oluyor özellikle konser öncesi hayli fazla çalışıyorum.

F.U: İlk konserin kaç yaşında verdin?
E.E: İ
lk konserim AKM’de bir öğrenci konserinde 2 küçük parçayla oldu. İzleyenler tarafından beğeni topladı onun etkisi ile de çalışmalarımı artırdım ve ilk resitalimi Bellapais Manastırı’nda verdim, 10 yaşındaydım.  Bu resital öncesi Bach’ın Re Minör konçertosunu Mersin Devlet Senfoni Orkestrası ile seslendirdim. Orada sadece yaylılar vardı, ben de piyano çaldım.

F.U: Rauf beyin tüm öğrencileri yazın Bellapais’da konser verir, sen de bu konserlerde yer alıyordun, bu yıl da olacak mı?
E.E:
Evet her yıl bu konserlerimiz olur ve tüm yıl üzerinde çalıştığımız parçalarımızı bu konserlerde seslendirirdik. Bu yıl Rauf hocanın yeni öğrencileri var ve onlarla bir konser vermeyi planlıyor. Bu yıl benim ilerlemelerim nedeniyle benim için ayrı bir resital düşünüyoruz. Çünkü elimizde gerçekten çok değerli parçalar var. Bunlar üzerinde çok çalıştık.

F.U: Lise önümüzdeki yıl bitecek. Nedir planın? Ne yapmaya karar verdin?
E.E:
Yurtdışında bir konservatuara gitmektir hedefim. İyi bir eğitim alıp müzik yaşamıma devam etmek istiyorum. Bu yolda araştırmalarım devam ediyor. Lise bittikten sonra bu amaçla ilgili kendime uygun bulduğum okullara başvurularımı yapacağım. Bu arada sadece konser piyanisti ya da piyano alanında eğitimci olmak değil tek hedefim. Genel kültürümü de ilerletmek istiyorum.

PİYANO VE OKUMAK

F.U: Erol Emmioğlu nasıl biridir?
E.E:
Ağırlıklı olarak piyano ile yaşamımı sürdürürüm. Bu arada okuyorum, okulu da aksatmamaya çalışırım. Okul insan yaşamında kültürel olarak gelişmesinde önemlidir. Kendimi geliştirmek için okuyorum. Birçok alandan okuyorum. Realist romanlar, natüralist romanlar tercihimdir. Müzik alanında ünlü bestecilerin hayatlarını okuyorum. Yeni bilgiler öğreneceğim kitapları seçiyorum. Sürekli not alan biriyim.

F.U: Müzik alanını seçen genç arkadaşlarına genç bir müzisyen olarak ne tavsiye edersin?
E.E:
Öncelikle bir şeyde başarılı olmak için istemek gerekir. İstek zaten azim getirir, azimli olan kişi de zaten bu alanda çalışır. Çalışıp kendilerini geliştirsinler derim.

F.U: Ailen de sana çok destek veriyor. Bu kadar gelişmende onların rolü nedir?
E.E:
Çocukların tek başına istemeleri yetmez tabii. Aileler de destek olmazsa olmaz. Bir kere derslere getirip-götürmek, zaman ayırmak ve onları desteklemeleri gerekir. Bir de çocuklarını iyi tetkik etmeleri gerekir. Çocuklarının yeteneklerini ilk aileler keşfeder. İyi resim yapıyorsa, müziğe ilgisi varsa ya da sanatın başka dallarına bunu fark edip doğru eğitimcilerle buluşturmaları gerekir.

F.U: Kıbrıs’ta klasik müziğe bakış nasıldır sence?
E.E:
Ülkemizde klasik müzik eğitimi önceleri çok yetersizdi. Ülke genelinde klasik müziği yayma, halka sevdirme ve bu alanda eğitim almak hakikaten zordu. Klasik müzik, batı müziğidir. Batı müziğini de doğulu insanlara benimsetmek gerçekten zordur. Bu müziği de anlamaları zordur. Ancak Kıbrıs’ın bu alanda geliştiğini düşünüyorum. Yavaş yavaş insanlar bu müziğe alışıyorlar. İnsanlar klasik piyanoya, gitara, kemana daha sıcak bakıyorlar artık. Kıbrıs’ta klasik müziğin ilerlemesinde öncüler var. Jale Derviş, Yılmaz Taner gibi önemli hocalar oldu. Şu an ülkemizde Rauf Kasimov, İrade Melikova, Evren Karagöz ve daha sayamadığım birçok eğitimci klasik müziğin ilerlemesinde büyük rol oynamaktadır. Yurt dışında da Türk piyanistlerden klasik müziği bizlere ve Türklere sevdiren piyanistler var. İdil Biret, Fazıl Say gibi… Yine de Avrupa ülkelerine baktığımızda Kıbrıs’ta klasik müziğe bakış yine yetersiz. Bu alanda çok çalışmamız gerekiyor.

GENÇ AMA BOL ÖDÜLLÜ

F.U:  Piyano’da aldığın ödüller de var. Bunlardan bahsedebilir misin?
E.E
: İlk ödülüm İstanbul Beyoğlu’nda 7. Pera Festivalinde oldu. Bu festival piyano alanında önemli bir festivaldir. Dünyanın birçok ülkesinden piyanistler katılıyor. Jüride yine dünyanın en iyi piyano profesörleri oluyor.  Ben de bu özel piyano profesörleriyle masterclass’lara katıldım. Özellikle 80 yaşındaki Margarita Todorova ile çalışma sansını buldum. 2. ödülüm Güney Kıbrıs’ta düzenlenen piyano yarışmasında Onur ödülü oldu. 3. ödülüm yine Pera Festivalinden oldu. 2.’lik ödülü aldım. Ancak o yarışmada 1. seçilmedi.

F.U: Kıbrıs dışında konser ya da çalışman oldu mu?
E.E:
Yurt dışında değil de Türkiye’de Mersin’de Şef Ali Hoca ile çalıştım. Mersin Devlet Senfoni orkestrası ile Bach’ın Re Minör konçertosunun ilk bölümünü çaldık.  Samsun Devlet senfoni orkestrası ile de Mozart’ın 20. Konçertosunun tümünü çalıştık ve konserimiz oldu. O dönemlerde henüz 10-11 yaşlarındaydım ve o yaştaki bir çocuk için hayli zor eserlerdi her ikisi de. Ama üstesinden geldim. Aynı dönemlerde Doğuş Çocuk Senfoni orkestrasından  eğitim görmek için teklif aldım ancak çok küçüktüm ve ailemden ayrılmak istemediğim için kabul etmedim. Elvin Hoksa Ganiyev ile AKM’de aynı sahneyi paylaştım. Dünyaca ünlü çocuk keman virtiözü... Bana CD’sini armağan etti.

F.U: Bir enstrüman çalan kişilerin asla yalnızlık hissetmedikleri söylenir sence doğru mu?
E.E:
Aslında sadece enstrüman çalan değil, severek yaptığı bir uğraşı olanın arkadaşı bu uğraşıdır diye düşünüyorum. Mesela bu kitaplar da olabilir, keman da, tuval ve boyaları da. Benim de en iyi arkadaşım piyanomdur. Onu ihmal etmeye gelmez tepkisi ağır olur.

Dergiler Haberleri