‘Fire vermekten ve mahkemeden KORKUYORLAR'

CTP Milletvekili Ürün Solyalı, komite başkanı ve UBP Genel Sekreteri Oğuzhan Hasipoğlu’nun, “Biz grup kararı olarak Emrah Yeşilırmak'ın dokunulmazlığının kaldırılmaması yönünde bir karar ürettik” diyerek büyük bir açık verdiğini belirtti.

Serap ŞAHİN

Cumhuriyetçi Türk Partisi Milletvekili ve Meclis’te oluşturulan özel komite üyesi Ürün Solyalı, Emrah Yeşilırmak’ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması talebine ilişkin süreci YENİDÜZEN’e değerlendirdi. Kıbrıs Sağlık ve Toplum Bilimleri Üniversitesi’ndeki sahte diploma soruşturması kapsamında Başsavcılık tarafından yargılanması talep edilen UBP Milletvekili Emrah Yeşilırmak hakkında sonuçlanan kararı “siyasi bir duvar” olarak nitelendirdi.

UBP’li Hasan Taçoy’un komite raporu çıkmadan iki hafta önce ret kararını duyurmasını hatırlatan Solyalı, “UBP bu konuda detaya dahi inmeden, baştan bu dokunulmazlığı kaldırmayacağını belirledi. Bu durum hem komiteye hem de başsavcılık ve polisin uzun süredir yürüttüğü çalışmalara büyük bir saygısızlık. Toplum vicdanı önünde de mahkeme sürecinin engellenmesi anlamına geliyor.” dedi.

Komite üyeleri olarak dosyanın detaylarını incelediklerini ve buna göre karar verdiklerini söyleyen Solyalı, “İki üye olarak biz dokunulmazlığın kaldırılması yönünde oy verdik. Yeterli kriterlerin oluştuğunu düşündük. Gerisi mahkemenin işidir.” ifadelerini kullandı.

UBP’nin kararı önceden belirlediğini ve fire korkusuyla hareket ettiğini dile getiren Solyalı, Yeşilırmak’a yöneltilen suçlamanın siyasi olup olmadığına dair herhangi bir iz ya da ifade olmadığına kanaat getirdiklerini ifade etti. Solyalı, “Ne dosyada ne de Yeşilırmak’ın beyanlarında bu yönde bir bilgiye rastladık.” dedi.

“CTP olarak bu sürecin takipçisi olacağız. Emrah Yeşilırmak’ın dokunulmazlığının kaldırılması yönündeki tavrımızı sürdüreceğiz.” diyen Solyalı, davanın sadece bir kişiyi değil, daha büyük bir tartışma zeminini işaret ettiğini vurguladı.

 

“Hasipoğlu büyük bir açık verdi, kararın grupta alındığını açıkladı”

SORU: Komitenin raporu çıkmadan 2 hafta önce UBP Milletvekili Hasan Taçoy kararın ret olacağını açıklamıştı. Komitenin UBP'li üyeleri ilk günden ret oyu vereceklerini ima eden tavırlar ya da söylemlere sahip miydi? Bu komite sizce göstermelik miydi?

“Komite başsavcılığın meclise gönderdiği dokunulmazlığın kaldırmasını istemesi üzerine ve gönderdiği detaylı dosya üzerine 24 Mart'ta kuruldu. 26 Mart'ta ilk toplantısını yaptı ve gizlilik kararı üretti. Bu gizlilik kararı 5 Mayıs'a kadar devam etti. Gizlilik kararı, Komite içerisinde olan görüşmeler, emareler, dosya içeriği, oraya gelen tanıkların söyledikleri, komite üyelerinin tartışmaları gibi detayların Komite üyelerinin dışında herhangi bir makama, herhangi bir kişiye söylenmemesi, bu konuda bilgi verilmemesi ve sadece komite içerisinde kalmasını kapsar. Ulusal Birlik Partisi (UBP) önceki gün çok büyük bir açık verdi. Oğuzhan Hasipoğlu hem komitenin başkanı hem de UBP’nin

Genel sekreteridir. Hasipoğlu, ‘Biz grup kararı olarak Emrah Yeşilırmak'ın dokunulmazlığının kaldırılmaması yönünde bir karar ürettik’ dedi. Bunu sorunuzla bağladığımda Hasan Taçoy'un çok büyük ihtimalle bir yerlerden duyduğu ve bunu grup kararıyla beraber birleştirdiği bir zamanda toplumla paylaşması UBP'nin bu konuda detaya inmeden her ne olursa olsun bu dokunulmazlığı kaldırmayacağı yönünde bir karar ürettiğini görüyoruz. Bu hem komite çalışmalarına olan saygısızlığı hem de başsavcılığın ve polisin bir yılı aşkın süredir ortaya koyduğu çalışmalara yönelik saygısızlığı gösteriyor. UBP'nin kararı siyasi bir duvar ördü, ‘Bu konunun mahkeme huzurunda her ne olursa olsun tartışılmasını ben engelliyorum’ dedi. O anlamda Komite boşuna mı çalıştı? Komite boşuna çalışmadı. Çünkü en azından muhalefet olarak bizler dosyanın detaylarını görme sahibi olduk. Toplumla paylaşılabilecek bir raporda karşı oy yazabilecek ve bütünlükle ele alınması gerektiğini, sadece bir kişi ya da bir milletvekili üzerinden değil, bütünlüğüyle ele alınabilecek bir tartışma alanında olduğu bir zemin yaratmış olduk.”

“Her ne olursa olsun zaten grup kararı verilmişti”

“Günün sonunda komite, çoğunluğa sahip olan UBP'liler tarafından kullandıkları ret oyuyla bu raporun genel kurula görüşülmemesini getirdi. Önerisi bu dokunulmazlığın kaldırılmaması, bu milletvekilliğinin devam ettiği sürece yargılanmaması anlamına gelen bir karar üretti. Biz iki kişiydik. İki kişi de karşı oy kullandık ve dokunulmazlığın kalkması gerekiyor dedik. Biz konu ciddi midir ve siyasi bir amaçla gündeme mi geldi sorularını sorarak gittik.

Bizim avantajımız, daha önce Aytaç Çaluda ve Hüseyin Özgürgün ile alakalı Anayasa Mahkemesi kararları üretildi. Onların dokunulmazlığının kaldırılması noktasında Anayasa Mahkemesi’ne itiraz edildi. Orada belli ilkeler, belli standartlar, komite oturduğunda nelere dikkat edecek, nasıl dikkat edecek konusunda standartlar koydu Anayasa Mahkemesi. Biz iki üye olarak tamamen bu standartların aslında değerlendirilmesini öngördük. UBP tarafı biraz daha hem o örülmüş olan duvar ve niyetin oraya yönlendirilmesiyle beraber biraz daha kendilerini mahkeme yerine koymayı tercih etti. O anlamda da daha farklı bir yol haritası izledi. Ama kararları zaten öncedendi. Her ne olursa olsun zaten grup kararı verilmişti ve dokunulmazlığın kaldırılması yönünde bu siyasi duvarı örme kararını üretmişlerdi.”

 

“UBP’nin vereceği firelerden korkuyorlar”

SORU: Sizce hükümetin Yeşilırmak'ın yargılanmaması noktasında karar üretmesindeki motivasyonu nedir? Üstel hükümeti ne kazanmış oluyor?

“Hükümetin çok parçalı olduğunu biz görebiliyoruz. Özellikle UBP’nin kendi içinde de parçalara bölündüğünü izleyebiliyoruz. Bu icraatlara da yansıyor, oylamalara da yansıyor. Hükümetin Meclis içerisinde ipin ucunda olan bir sayıları var. Bu anlamda hem birini küstürmeyi göz önüne almıyorlar. Herhangi bir milletvekilinin çünkü küsmesi işlerine gelmez ve diğer taraftan da birkaç milletvekili bile bu sayının böyle kıl üstünde olduğu için ve kendi aralarında da büyük sorunlar, büyük tartışmalar, büyük paylaşım kavgaları olduğu için aslında bu riski almayı tercih etmiyor.

İçlerinde bir damla bile şüphe olsa bunun mahkeme önüne gitmesini, orada da aklanma hakkının ele alınmasını savunmalıydılar. Motivasyonları bana göre UBP’nin vereceği firelerden korkmalarıdır. Başkalarının dosyaları da geldiğinde aynı motivasyonu bugünden göstermek istiyorlarsa bu dönemi için ilk mesajı vermek istediler.”

 

“46 dersi almış gibi işlem yapıldı”

SORU: Raporda sizler tarafından yazılan ‘karşıt görüş’ kısmında komitenin yargı organı gibi kararlar ürettiğini vurgu yaptınız. Ve komite mahkeme değildir dediniz. Bunu biraz açabilir miyiz

“Kamuya mal olmuş bir raporun karşıt görüş kısmını detaylandırmaya çalıştık. Önce raporumuzda sınırımız nerededir bulmalı, sonra kararımızı bu sınırlara göre üretmeliyiz dedik. Burada da İç Tüzüğün 129. maddesi bize iki temel konuya işaret ediyor. Bir, ‘Bu iddialar ciddi midir?’ iki, ‘Dokunulmazlığın kaldırılması istemi siyasi bir amaca mı dayanır?’

Eğer bunu aşan değerlendirmeler yapsak, tanık dinler duruma gelsek, kendimizi mahkeme yerine koymuş olur ve bir sonuç üretmiş oluruz ki bu bizim ne yetkimiz alanındadır ne de bağımsız mahkemelerin yerine geçme ihtiyacımız vardır.

Raporumuzda da belirttik. Emrah Yeşilırmak okula başvurduğu gün; 8 akademik yıl geriye götürüldü. 46 dersi almış gibi işlem yapıldı. Bu da yetmedi, gelişigüzel girilen notlar sayesinde de bölüm birincisi olarak mezun edildi.

‘Ben bu diplomayı almadım’ diyemedi kimse. ‘Ben bu diplomayı almadığım gibi başka yerde de kullanmadım’ denilmedi. Başka bir üniversiteye de bu onaylanmış diplomanın sonraki eğitim hayatıyla alakalı kullanıldığını görüyoruz. Biz Emrah Yeşilırmak suçluydu ya da değildi diye tartışamayız. Şu kadar suçu vardı, bu kadar ihmali vardı diyemeyiz. Bunu diyecek makam zaten biz değiliz.

3 ilçede Ağır Ceza Mahkemesi’nin yetkisine giren büyük bir dosya geldi bize. Biz Yeşilırmak’ın suçlu olup olmadığını değil, suçlanmanın bir zeminin olup olmadığını tartışmak zorunda olduğumuzu söyledik ve bu suçlamanın zemini vardır inancına vardık.”

 

“Siyasi bir baskı yoktu”

“İkinci olarak ise siyaseten mi bir baskı yapılıyor kısmını değerlendirdik. Siyaseten aslında Emrah Yeşilırmak’ın söylemesi gereken şeyler vardır, bunları söylememesi için birileri kendine baskı yapıyor. Vermesi gereken kararlar vardır, bu kararları vermemesi için kendine birileri baskı yapılıyor ve o yüzden bu dava getirilmek isteniyor diye bir değerlendirme yaptık.

Bu yönde bize ne Yeşilırmak’ın bir ifadesi oldu ne de dosyadan böyle bir şey okuyabildik. O anlamda siyaseten de bu işin ortaya atıldığı iddiasının bize göre çok zemini yoktu ve kendimizi mahkemenin yerine koymadan, bu suçlamalarla alakalı dosya bütün mü, bir şekilde o zemini var mı kısmına baktık. Konunun siyasi bir baskı için olup olmadığını değerlendirdik ve iki üye olarak biz ‘evet, dokunulmazlığın kaldırılmasıyla alakalı yeterli kriterler oluşmuştur. Bundan sonrası mahkemenin işidir.’ dedik.”

 

“İtirazımızı ilettik, artık top Meclis Başkanlığı’nda”

SORU: bundan sonraki süreç nasıl işleyecek? CTP'nin tavrı ne olacak?

“Bu rapor, dokunulmazlığın kaldırılması reddedildiği için okunduğu gün Genel Kurul’da görüşmeye açılmaz ve açılmadı. Bizim de yaptığımız ertelemeyin, ötelemeyin baskısıyla, dün sabah gündeme alındı, akşam üzeri de gibi Genel Kurul’a sunuldu. Bu sunumun ardından genel görüşme açılmadı. Rapora 10 gün içinde itiraz etme hakkımız olmasına rağmen, biz Meclis Başkanlığı’na o anda itirazımızı ilettik ve raporun Genel Kurul’da tartışmaya açılması sürecinin hemen başlaması gerektiğini söyledik.

Artık top Meclis Başkanlığı’nda. Meclis Başkanlığı bizim itirazımızı gündeme almak zorundadır.

Gündeme alacağı itirazla beraber önümüzdeki haftalarda bu raporun tartışmaya açılması konusunda bir karar üretmelidir. Görüşme yapıldıktan sonra Meclis, dokunulmazlığın kaldırılması ya da kaldırılmaması yönünde bir Genel Kurul oylaması yapmak zorundadır. Bu sürecin ilk adımını vakit kaybetmeksizin yaptık.”

 

“CTP dokunulmazlığın kaldırılmasıyla ilgili ısrarını sürdürecek”

“CTP, dokunulmazlığın kaldırılmasıyla ilgili ısrarını sürdürecek. Hem bu konunun daha geniş çerçevede konuşulması hem de Emrah Yeşilırmak’ın dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili tavrı, dokunulmazlığın

kaldırılması yönünde olacak.”

 

“YÖDAK raporundaki gizlilik kararını ancak Meclis Başkanlığı kaldırabilir”

SORU: Raporda YÖDAK’ın KSTÜ ile ilgili hazırladığı denetim raporuna atıf yapılmasına rağmen raporun içeriği tam anlamıyla kamuoyuna açıklanmadı. Sizce bu gizlilik UBP'li vekillerin korunması için mi tercih edildi?

“Evet raporda bir atıf vardır. Ama YÖDAK raporu da gizli bir rapor olarak geldi. Onun içerisindeki bilgilerin toplumla paylaşılması henüz mümkün değil. Ancak bu gizlilik kararının Meclis Başkanlığı tarafından kaldırılmasıyla mümkün olabilir. Raporda da olduğu için şunu söyleyebilirim, üniversite ile ilgili ciddi bulgular, eksikler ve ileri atılması gereken adımlar var. Bu anlamda da sorumluluk kime düşüyorsa bu adımların atılması önemli bir nokta. Eğer toplumun bilgisine açılırsa, üniversitenin eksikleri, ne yapması gerektiğiyle ilgili detaylar görülecektir. Bu büyük bir skandaldır. Örneğin üniversitede 600 kişinin bu şekilde diploma elde ettiği, bunu başka bir yerde kullandığı ve başkalarının hem önüne geçtiği hem de fayda elde ettiği iddiası

basında yer aldı. Biz bu raporu hazırlarken bize Başsavcılığın söylediği, ‘Dosya sahibi sadece Emrah Bey değildir, 20 kişi daha var’. Dolayısıyla polisin bu konuda hızlanması gerektiğini düşünüyorum.

Bu konu hasıraltı edilebilecek bir durum değil. Bu çürümüşlük bir şekilde, başka alanlara da sirayet ediyor. Üniversitenin sağladığı bu gayri yasal imkanlar, bütünü ele alınarak bu konu irdelenmedir.”

 

“Sorgulamayarak ihmal ettiğini savundu”

SORU: Emrah Yeşilırmak'ın savunması sizce samimi bir açıklama mıydı yoksa siyasi kalkan mı kullanıldı? Komite bu savunmayı yeterince sorguladı mı?

“Belli gerekçeleri vardı ve bu gerekçeler dediğim gibi komitenin değerlendireceği gerekçeler değildi. Bunun mahkeme tarafından değerlendirilmesi gereken gerekçeler olduğunu raporumuzda da söyledik. Ancak Emrah Yeşilırmak şunu da ifade etti. Milletvekilliği, Belediye Başkanlığı yapmış bir kimsenin ki kendi iddiasına göre akademik hayatında başarılıydı. Böyle bir yöntemle kendine diploma verilmesini, daha fazla sorgulaması gerektiğini, bunu ihmal ettiğini bir savunma olarak ortaya koydu.

Bunun yorumcusu komite olmamalı. Kendinin ortaya attığı çok çeşitli iddialar ve gerekçeler vardı. Bunu mahkeme önünde söylemesinin kendi için de önemli olduğunu düşünerek aklanma hakkının da kendine mahkeme önünde verilmesi gerektiğini söyledik ve kararımız da bu yönde oldu.

 

“Ülkede artık büyük bir yolsuzluk algısı vardır”

“Biz kişilerin peşinde değiliz. Evet, kişiler önemlidir. Ama ülkede artık büyük bir yolsuzluk algısı vardır. Büyük bir usulsüzlüğün olduğu, insanların haksız yere faydalar elde ettiği bilgisi artık var. Bu bir duyum değildir. Ve bu olaylar bir zincir şeklindedir. Bir milletvekilinin de bu konuda adının geçiyor olması, kamu vicdanında derin yara açabiliyor olması, bizim siyaset kurumunu bir şekilde tekrardan itibar kazandırmakla alakalı da ödevimiz olduğunu gündeme getirebilir. Buna sadece bir dokunulmazlığın kaldırılması olarak değil, kim bir iddia karşısında sorumlu tutuluyorsa onun da mahkeme önüne götürüldüğü, gidebildiği bir güvenin topluma tekrardan verilmesi gerektiğinin önemine UBP varmalıdır. Bu güvensizlik hali Meclise, Bakanlar Kuruluna ve tüm kamu kurumlarına da sirayet ediyor.

Genel siyasete güven noktasında önemli bir adım olarak da değerlendirilmelidir.”

Röportaj Haberleri