“Federal kelimesi zaten kendisi hoş, ne güzel kelime…  Ama altına bak gardaş, seni silip süpürecek”

Cumhurbaşkanı adayı Başbakan Ersin Tatar YENİDÜZEN’in sorularını yanıtladı, Kıbrıs sorunu ile ilgili ‘taviz veremeyiz’ dedi, federasyon temelli görüşmelere katılabileceğini anlattı

Cumhurbaşkanı adayı Başbakan Ersin Tatar YENİDÜZEN’in sorularını yanıtladı, Kıbrıs sorunu ile ilgili ‘taviz veremeyiz’ dedi, federasyon temelli görüşmelere katılabileceğini anlattı, ve ekledi: “Türkiye’de hükümette kim olursa onunla iyi geçinmek durumundayız. ‘Çok iyi ahbap olduk, beni çok sevdiler’ noktasında olmadık, olmam da. Saygı içerisinde ilişkimizi sürdürüyoruz”

Cumhurbaşkanı adayı Başbakan Ersin Tatar YENİDÜZEN’in sorularını yanıtladı, Kıbrıs sorunu ile ilgili ‘taviz veremeyiz’ dedi, federasyon temelli görüşmelere katılabileceğini anlattı.

“Türkiye’de hükümette kim olursa onunla iyi geçinmek durumundayız. ‘Çok iyi ahbap olduk, beni çok sevdiler’ noktasında olmadık, olmam da. Saygı içerisinde ilişkimizi sürdürüyoruz” diyen Tatar, Kıbrıs’ı Türkiye’deki kurum kuruluşlara sevdirmenin, uzun vadede Kıbrıs Türk Halkı’nın menfaatine olacağı görüşünü belirtti.

 

“Her toplantıya gidip konuşabilecek ve görüş sunabilecek vizyona sahibim. ‘Ben gitmeyeceğim, ben konuşmayacağım’ gibi bir pozisyonumuz olmaz, olamaz da.”

 

  • Mert Özdağ: “Neden Cumhurbaşkanı adayı oldunuz?”
  • ERSİN TATAR: “Cumhurbaşkanlığı uluslararası boyutu olan, önemli bir makam. Toplum liderliği olan bir makam... Her ne kadar şahsen çalışmalar yapsak da partilerimiz sayesinde bu makamlara geliyoruz. UBP Genel Başkanı olarak, siyaset yaptığım insanlar, parti veya partinin dışında yaptığımız görüşme ve tartışmalarda ‘nasıl bir aday olsun’ diye düşünürken, benim adım gündeme geldi. Partim dedi ki, biz kendi adayımızı göstermek zorundayız. Genel Başkanın aday olması olağandır, partideki beklenti de bu yönde oluştu ve aday oldum. Cumhurbaşkanlığı Kıbrıs sorunu ile bağlantılı bir makam ama başka bir işimiz olamayacak mı toplum lideri olarak? Anayasa’ya göre Bakanlar Kurulu'na da önderlik edilebilir. Yani sadece uluslararası konularla değil, çevre gurubu, sağlık grubu ile ilgili de çalışmalar yapabilir. Bu kişinin kendi kapasitesi, kendi çalışkanlığı, dünya görüşü ve motivasyonuna bağlı. Bunlara bağlı olarak söyleyecekleriniz değer bulur. Dünyayla, Türkiye ile olan ilişkilerle ülke yönetimi, kurulacak olan temaslar, ülkemizin algısı için çok önemlidir. Ülkeyi yönetirken, bütün bu ilişkiler de ülkeye yön verir. Bu bakımdan kuracağımız temaslar KKTC algısının yerleşmesi ve ekonomik hayata da bu ilişkilerin artı puan vermesi de Cumhurbaşkanlığı makamına sadece müzakerelerde değil, bu boyutuyla da değerlendirmemiz gerekir ve ben de bunu yapacağım.”

 

 “Biz bazı konularda taviz veremeyiz, kırmızı çizgilerimiz dediğimiz garantörlük meselesi, iki devletlilik gibi…”

 

  • Mert Özdağ: “Kıbrıs sorununda Mustafa Akıncı ile gelinen noktada 5’li görüşmeden söz ediliyordu, siz Cumhurbaşkanı seçilmeniz durumunda kalan noktadan nasıl hareket edeceksiniz? Olası 5'li görüşmeye gider misiniz?”
  • ERSİN TATAR: “Cumhurbaşkanı seçilmem durumunda, dünyaya bağlantılı olarak hareket edeceğiz. Dünyaya bakacaksınız, Türkiye’ye bakacaksınız, bizim söylediğimiz bellidir, benim ve partimin duruşu nettir. Biz bazı konularda taviz veremeyiz, kırmızı çizgilerimiz dediğimiz garantörlük meselesi, iki devletlilik gibi… Her toplantıya gidip konuşabilecek ve görüş sunabilecek vizyona sahibim. ‘Ben gitmeyeceğim, ben konuşmayacağım’ gibi bir pozisyonumuz olmaz, olamaz da. Olası 5’li görüşmeye de giderim, gereği neyse yaparım. Tabii prensiplerimden taviz vermeden…”

“Crans Montana’da Gutterres’le konuşuldu ‘sıfır asker, sıfır garanti.’ Türkiye’nin garantörlüğü gider, alternatif garanti derler ama ben hiçbir şekilde güvenmem ve itibar da etmem, asker de zaman içinde gidecek tabii, onu da içerir.”

 

  • Mert Özdağ: “Son beş yıla baktığınızda, Akıncı’nın yerinde ben olsam bunu yapmazdım, yapardım dediğiniz anlar oldu mu?”
  • ERSİN TATAR: “Sayın Akıncı seçildiğinde hiç unutmam, ‘ben üç ayda bu işi çözerim’ demişti. Sonra dedi ki ‘kesinlikle garantörlükten vazgeçmeyiz, Kıbrıs Türkleri için garantörlük çok önemli’… Sonra dedi ki ‘çözüm şekli ne olursa olsun çoğunluk hem nüfusta hem mülkiyette Kıbrıslı Türklerde olacak kuzeyde’ hiç unutmam, kayıtlarda var… Sonra adam gitti o koridorlara ‘garantörlükler tabu değildir’ diye açıklama geldi ansızın bir yerden. Garantörlükler masaya yatırıldı dedi, gitti haritayı verdi, Güzelyurt da gitti diye eleştiriler oldu. Günün sonunda Crans Montana’da Gutterres’le ‘sıfır asker sıfır garanti’ konuşuldu. İşin özü bu. Türkiye’nin garantörlüğü gider, alternatif garanti derler ama ben hiçbir şekilde güvenmem, itibar da etmem.  Asker de zaman içinde gidecek tabii, onu da içerir. Ne mülkiyet ne nüfusta kuzeyde sayı Kıbrıslı Türklerde çoğunluk olmaz. Bunlar yirmi, otuz sene sonra bizi süpürür burada, güçlerine dayanamayız yani. Dolaysıyla biz kendimiz korumak zorundayız. O anlaşmayı mahkemede çürütürler, çok da iyi becerirler o işleri bunlar. Denktaş’ın da zamanında dediği gibi o anlaşma kağıttır ve çöpe gider. Gerçekten yürekten inanıyorum buna, UBP’lisi, CTP’lisi hiç fark etmez, bu işin ne kadar tehlike arz ettiğini ciddi anlamda anlayan insanlarımız, barış isteyen, istemeyen, hepimiz buna evet diyemeyiz diye düşünüyorum. Ama öyle güzel laflarla, işte iki bölgeli iki kesimli federal…
    Federal kelimesi zaten kendisi hoş, ne güzel kelime… Ama altına bak gardaş, seni silip süpürecek. Sen benden farklı düşünebilirsin, hiç partisine bakmıyorum kimsenin. Ben kendi kızımın bile bilmiyorum, o da yazar çizer arada sırada. Ama müdahale etmiyorum, insanlar mutlu olsun, istediğini yazsın. Ama iş ciddiye bindiğinde o ciddiyeti anlamak gerekir. Bu işin sonu felaket olabilir. Bu işin sonu, hepimizi adadan püskürtebilir, kalırız topraksız, halksız, devletsiz, perişan olur gideriz. Benim babam 90 yaşında, o da aynı şeyi söyler, bunlara hiç güvenmem oğlum der…”


“Aracı birkaç kişi vardı…”

 “Kudret beyle hiç konuşmadım. O zamanlar aracı birkaç kişi vardı. Onlarla olan sohbetimde Cumhurbaşkanlığını düşünmediğimi söyledim, bu bir buçuk sene önceydi…”

 

  • Meltem Sonay: “Cumhurbaşkanı adaylığı sürecinde, hem siz Başbakan olarak adaysınız, hem de hükümet ortağınız aday. Bu çok konuşuldu, ‘koalisyon anlaşması içinde bunun olmadığıyla ilgili… Anlaşma var mıydı? Varsa bu anlaşmayı kim bozdu?”
  • ERSİN TATAR: “Hiçbir zaman böyle bir anlaşma olmadı, bu ahlaksızlığa girer… Bizim siyasetimizde herkes bilir ki, partimizin aldığı kararlara uymak zorundayız, partimiz sayesinde buralardayız. Her ne kadar parti içinde güçlü olsan da, liderliğin olsa da bu tüm partilerde böyledir. CTP’de Bakanlar gitmişti Türkiye’ye bir konu konuşmaya, parti meclisi toplandı, yapamazsın dedi… Particilik budur, siyaseti bilen insanlar işin böyle yürüdüğünü anlar. O zamanlar aracı birkaç kişi vardı, Kudret beyle hiç konuşmadım. Onlarla olan sohbetimde Cumhurbaşkanlığı düşünmediğimi söyledim, bu bir buçuk sene önceydi. Şimdi o günden bugüne neler değişmedi ki… Türk siyasetinde yarın sabah ne olacağını da bilemiyor insan. Ben her zaman bunu açıkladım da, sonrasında çok şeyler denendi, UBP dedi ki ‘Biz artık kendi yolumuza gitmek zorundayız’, olaylar ciddileşince, uluslararası boyutu ve Akıncı’nın söyledikleriyle, Türkiye’yle ilişkilerle, her şekilde baktığımızda kendi adayımızı gösterme kararına gidildi. Parti içinde yapılan tartışmalarda, ‘bu seçimi en fazla kazanabilecek kişi kimdir? Genel Başkanımızdır’ şeklinde düşünüldü, Başkanlıktan dolayı oy potansiyeli bulunduğu için, partiyi hareketlendirebileceği için, bir takım değerlendirmeler yapıldı ve aday oldum. Partimiz dışında aday ol veya olma diye hiçbir söylem yapılmadı, ama bir takım senaryolar konuşuldu; gazete sayfalarında birileri bir şeyler yayınlattı. Yok işte aday olursa protokol imzalamayacak falan, böyle bir şey yoktur. Bana hiçbir müdahale olmadı, olamaz da.”

 “Dik duruşmuş, hikaye… Gerçeğe bakacaksınız. Gerçek nedir? Türkiye halkıyla gerginlik. Yani o söyledi, ortalık dalgalandı, bundan biz zarar gördük.”

 

  • Mert Özdağ: “Sayın Akıncı’nın Türkiye ile ilgili açıklamaları nedeniyle gergin bir dönem yaşandı. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?”
  • ERSİN TATAR: “Talihsizlik. Gerek yok. Senin görüşün farklı olabilir ama bu şekilde dillendirmek doğru değil çünkü günün sonunda Türkiye’de bir hassasiyet var. 82 Milyonluk bir Türkiye Cumhuriyeti var, Kıbrıslı Türklerin kendi kimliği ve kültürü değerli, ona eyvallah, Kıbrıslı Türkler bunun için savaştı, direndi, kazandı, bedel ödedi… Bu bedelle bir devletimiz var ve kendi irademizi şekillendirmek için uğraşıyoruz. Ama Türkiye’nin desteği olmasaydı, hem askeri hem ekonomik katkıları olmasaydı biz bu devleti ne kurabilirdik, ne de yaşatabilirdik. Dolayısıyla senin şahsi düşünceni o makamdan dillendirmek ve ortalığı bu kadar germek hiç doğru değildir. Dik duruşmuş, hikâye… Gerçeğe bakacaksınız. Gerçek nedir? Türkiye halkıyla gerginlik... Yani o Cumhurbaşkanı olarak bunu söyledi ve memleket dalgalandı, bundan biz zarar gördük, ben Başbakan olarak bunları düzelttim.”

“Borçlanma olur, abartmayın, para toplanmazsa, maaş ödenir”
 

“Günün sonunda Türkiye bir savaşta. Ama neticede desteğin devam ettiğini görüyoruz.”

 

  • Hasan Yıkıcı: “170 Milyon TL vardı, geçen yıl protokol imzalanmıştı, Ocak sonunda bir tadil protokolü imzalanmıştı ama nihayete ulaşmamıştı. Son günlerde bir borçlanma da gündeme geldi. Türkiye’den para akışının olmaması ile mi ilgili?”
  • ERSİN TATAR: “Fuat Oktay’ın kendi açıklamasına göre ulaştı. Borçlanma zaman zaman olur, bunu abartmanın ne anlamı var? Bir ihtimal hazinede para toplanamazsa maaşlar ödensin diye alınmış bir borç, para orada duruyor. Ama 750 Milyon imzalandı mı? İmzalandı. Bu paranın çoğu geldi mi? Geldi. Bir kısmı yollarda, bir kısmı hibe programlarında… Onların da onayı verildi mi? Verildi. Sistem çalışıyor mu? Çalışıyor. 2020 protokolü için heyetler de çalışıyor. Hiçbir sıkıntı yok, keşke daha fazla olsa ama günün sonunda Türkiye’nin de sıkıntısı var, savaştalar. Dolayısıyla karşılıklı anlayışla ilişkilerimizi sürdürüyoruz.”

 



Başbakan Tatar, röportaj sırasında Maliye Bakanı’nı aradı:
“Tatar ödedi diyeceksiniz, hadi açıklayın”

 

  • Meltem Sonay: “Sayın Başkan siz bu alanda uzmansınız, sonuçta kullanılmaya gerek duyulmayan bir borca gidildi ve faiz borcu yaratıldı. Bu bir hesap yapamamanın sonucu mudur?”
  • ERSİN TATAR: “Şimdi 130 Milyon TL Kooperatif Bankası'na para ödendi. Hiçbir zaman ödenmeyen bir para bu… O para ödenmeseydi bırakın borçlanmayı fazladan para bile olacaktı. Bu faizi Olgun Amcaoğlu ödedi Kooperatif Merkez Bankası’na… Geçen ay 130 Milyon TL para ödediler. Durun arayayım Amcaoğlu’nu…”


 

Başbakan Ersin Tatar, YENİDÜZEN’in yanında Maliye Bakanı Olgun Amcaoğlu’nu aradı:

  • Tatar: “Bakanım, bu Kooperatife kaç para ödediniz?”
  • Amcaoğlu: “120 Milyon TL ödedik bu sene Başkanım, geçen sene de 30 Milyon ödedik… Toplam 150.”
  • Tatar: “Tamam; kamuoyuna bir açıklama yapalım, Şubat’ta ödedik diye, ondan dolayı 40 Milyon TL borçlandık ki o da kullanılmadı zaten. 120 Milyon en son kim ödedi bu kadar sene boyunca?”
  • Amcaoğlu: “Hiç kimse Başkanım”
  • Tatar: “Gördünüz mü, Tatar ödedi diyeceksiniz, hadi açıklayın…”

 


 

 “Türkiye’de hükümette kim olursa onunla iyi geçinmek durumundayız. ‘Çok iyi ahbap olduk, beni çok sevdiler’ noktasında olmadık, olmam da. Saygı içerisinde ilişkimizi sürdürüyoruz.”

 

“Ben bunu düzelttim yahu”

 

  • Hasan Yıkıcı: “Geri dönecek olursak, Türkiye ile zarar görmüş bir ilişki var ortada ve siz bunu düzeltmeye çalışıyorsunuz, öyle mi?”
  • ERSİN TATAR: “Ben bunu düzelttim yahu. Ben 12 sene İstanbul’da yaşamış bir adamım, Türkiye’yi gerçekten seviyorum. Oradaki mesleğim gereği, SHOW TV’de Müdürlük yaptım, tanımadığım kişi kalmadı. Samimi bir kişi olduğuma inanıyorum, o sevgiyi ve muhabbeti görüyorum insanlarda. Gittiğim yerlerde büyük bir karşılama oluyor. Bu da Kıbrıs’a yansıyor. Son Hatay’a gittim, Kayseri’ye çok da gezmedim yani ama ‘bu da oturmaz yerinde devamı geziyor’ dendi. Ama oraya gittiğimde bütün Türkiye bunu duyar, Kıbrıs Türk halkının selamını getirdim derim. Türkiye kamuoyunu yanımıza almak, Türkiye halkının bizim arkamızda olmasını sağlamak bana göre çok önemli.”

 

 “Kendi kendimizi yönetme, nüfus yapısını ve kimliğimizi koruma da bizim burada verdiğimiz bir mücadele. Ama günün sonunda bu ilişkiyi iyi dengelememiz lazım çünkü onların da desteğine ihtiyacımız var”

 

  • Hasan Yıkıcı: “Peki Sayın Başkan, dönem dönem Türkiye ile krizler oluyor, bazı siyasi simaların çıkışları oluyor, Türkiye’den de özellikle AKP’li siyasilerden çıkışlar oluyor. Bu dönemsel krizlerin nedeni nedir? Kıbrıslı Türklerin değerlerine bir ‘saldırı’ var mı?”
  • ERSİN TATAR: “Oradan bakıldığında, onlar bizim hassasiyetlerimizi göremeyebilirler. Oranın görüşü ‘bu milli bir davadır ve biz Kıbrıs’a hep sahip çıktık, çıkmaya da devam edeceğiz’… Dolayısıyla böyle duygular var, olaya biraz da duygusal bakılıyor. Kendi kendimizi yönetme, nüfus yapısını ve kimliğimizi koruma da bizim burada verdiğimiz bir mücadele. Ama günün sonunda bu ilişkiyi iyi dengelememiz lazım çünkü onların da desteğine ihtiyacımız var. Çünkü Rum’un ne olduğunu da yavaş yavaş öğrendik. Bu kapıların kapanması gibi büyük bir saygısızlık yapıldı. Bunun virüsle falan ilgisi yok. Adamlar kalktı ve dedi ki ‘İşte Türkiye’den göçmenleri saldılar Yunanistan’a, ben de tepkimi bu şekilde göstereceğim’… Biraz da bizim ekonomimizi bozmak istediler. Zaten Rum bu, Rum seninle ortaklık yapmak istemez, Rum seninle ne güç, ne zenginlik, ne de yetki paylaşımında var. Adam sana diyor ki ‘Bu ada benimdir, ben yöneteceğim, sen de azınlık olarak burada yaşa’ işin özü budur. Dolayısıyla bizim bu mücadeleyi, Türkiye ile ilişkileri çok akıllıca götürmemiz lazım. Türkiye 82 Milyon bir güçtür. Ama ben genel olarak Türkiye halkına ve Türkiye Cumhuriyeti’ne bakarım. Türkiye’de hükümette kim olursa onunla iyi geçinmek durumundayız. ‘Çok iyi ahbap olduk, beni çok sevdiler’ noktasında olmadık, olmam da. Saygı içerisinde, istismar olmadan ilişkimizi sürdürüyoruz. Türkiye’nin kurum ve kuruluşları, iş dünyası, sivil toplumu ile ilişkileri iyi tutmak ve onlara Kıbrıs’ı sevdirmek bana göre uzun vadede Kıbrıs Türk halkının menfaatinedir.”

"Türkiye ile iyiyiz, başbakan olduktan sonra güneye geçmem doğru değil"

 

“Fatiha’yı bilmeyen bir nesil var, tepkiyi anlarım ama dinimizi bilmemek de nasıl olur”
 

  • Didem Menteş: “Türkiye’nin uygulamakta olduğu başta eğitim politikaları ile Kıbrıslı Türklerini daha milliyetçi ve daha dindar yapmaya çalıştığını düşünüyor musunuz? Yani diğer bir deyişle Kıbrıslı Türkleri Türkiyelileştirmeye çalıştığını düşünüyor musunuz?”
  • ERSİN TATAR: “Çok da bir uğraş görmüyorum açıkçası. Çeşitli projeler var, bunlar bağlamında bir takım algılar yaratılmış olabilir. Ama siz de camiye gidin, siz de Kur’an öğrenin gibi bir baskı olduğunu hiç düşünmüyorum. Zaten herkesin özel hayatı kendisine, bu toplum da yap dediğinde yapmayan bir toplum, öyle de bir durum var. Bunun üstünde çok da durmamak lazım. Ama baktığımızda, babamın lisesinin ismi İslam Lisesi’ydi. Dinimizi ne kadar yerine getiririz o da sorgulanır, günün sonunda Fatiha’yı bilmeyenler var. Tepkiyi anlarım ama bu taraftan da dinini bilmeyen bir nesil yetiştirmek nasıl olur… Ben İngiltere’de okurken bizi her sabah kiliseye götürürlerdi, düşünebiliyor musunuz her sabah… Ben de gittiğimde otururdum, ayağa kalkmazdım aklımca tepki gösterirdim. Ben demiyorum din meselesini büyüteyim, Kıbrıs’ın kendine göre şartları var Kıbrıs Türkleri de bu özgürlüğü kendisi belirler, kimsenin müdahalesine de izin vermez. Eğitim sistemini değiştirelim de şunu bunu yapalım gibi bir anlayışımız yok. Okullar var şimdi, isteyen gider istemeyen gitmez. Ama toplumun yapısını değiştirecek şekilde bir müdahale görmüyorum. Birilerinin öyle bir niyeti olabilir ama bizi rahatsız etmez.”

“Türkiye de bir savaşta…”

  • Fehime Alasya: “Türkiye ile ilişkileri düzelttiğinizi söylediniz, şu anda ilişkiler ne durumda?”
  • ERSİN TATAR: “Biliyorsunuz ki Ankara üzerinden döndüm Kıbrıs’a, Fuat Oktay ile görüştüm. Biz programlarımıza devam ediyoruz. Kendilerinin ifadesi ekonomik protokolün şartlarını yerine getirdik, yollar, hastane bağlamında. Tüm projeler hayatta ve olumlu şekilde devam ediyor. Protokole ihtiyacımız var, kaynağa ihtiyacımız var, bunlar da oluyor. Şu anda Lefkoşa Çevre Yolu başlıyor, İskele-Karpaz yolu başlıyor, Geçitkale-Yıldırım, Alsancak-Lapta yollarında hareketlilik var. Hastane sözü vermiştik o da yakında başlayacak. Savunma ile ilgili ödemeler için de destek geliyor. Abartmaya gerek yok ama günün sonunda Türkiye de bir savaşta, ben gidip her gün bunu yapamam. Ama neticede desteğin devam ettiğini görüyoruz.”


Türkiye ‘garantörlüğü tartışacağız’ derse…
 

  • Hasan Yıkıcı: “Uluslararası diplomaside çok tahmin edilemeyen şeylerin olduğunu görüyoruz, geçtiğimiz hafta Türkiye, Suriye ve Rusya ile çatışma noktasına gelmişken bir anda ateşkes oldu ve sular duruldu. Varsayalım ki Türkiye dedi ki garantörlüğü tartışacağız, belki alternatif garanti modellerini… Böyle bir durumda sizin tavrınız nasıl olur?”
  • ERSİN TATAR: “Bence bu Doğu Akdeniz’de yaşanan olaylar ve Türkiye’nin bölgedeki iddiaları, mavi vatan dediğimiz kavramın yerleşmesi sonrasında Türkiye genele değil, garantörlüğüne bakar. Asker bugün gider yarın gelir ancak garantörlük hakkı kaybedildiğinde her şey gider. Tayyip Erdoğan’ın da açıklaması var, Kayseri’de bana bir film yaptılar, Erdoğan’ın açıklamasını da koydular, onu izlerseniz memnun olurum.”
     
  • Mert Özdağ: “Sayın başkan, Türkiye’ye gidiyorsunuz, İngiltere’ye gittiniz son dönemlerde, peki güneyle ilişkileri bu ölçekte tutmayı neden denemediniz?”
  • ERSİN TATAR: “Başbakan olduktan sonra güneye gitmemin çok da doğru olmadığı söylendi partimce… Ama benim çok arkadaşlarım var, hatta İngiliz okuluna gittim ben orada, hem Cambridge’den de arkadaşlarım var. Çok fazla dostumuz var, ailemin de benim de… Hiçbir sorun yok, ben gider en güzel yemeği yer, en iyi kahveyi içerim ortam uygunsa. Ben dünyalı bir adamım, hiçbir sıkıntım yok. Diyaloğa girmekten yana hiçbir sıkıntım yok.”
     
  • Mert Özdağ: “Yarışı nasıl buluyorsunuz?”
  • ERSİN TATAR: “Bize ulaşan anketlerde biz öndeyiz. UBP örgütlerinden gelen haberlere göre seçim havasına girdik. UBP çok büyük bir parti olduğu için hareketlenmesi zaman alır ama hareketlenme var. Her gittiğimiz yerde o heyecanı görüyoruz, önümüzdeki günlerde bu daha da canlanacaktır. Şu anda partimizde büyük bir sıkıntı olduğunu da düşünmüyorum.”


“20 Bin, 25 Bin konuta izin verildi ve bunların bir kısmının planı projesi bile yok”
 

  • Dila Şimşek: “İmar Planı özellikle Ocak ayında Resmi Gazete’de yayımlanmamasıyla çok büyük tartışmalara neden oldu. Hükümetin iki ortağının arasında bir anlaşmazlık olduğu konuşulmaya başlanmıştı. Acaba bu konuyu seçim sonrasına mı bırakmak istediniz?”
  • ERSİN TATAR: “Siz de takdir edersiniz ki, İmar Planı çok önemli bir plan, Mağusa, Yeniboğaziçi ve İskele… Böyle bir büyük plan KKTC tarihinde görülmedi. Şimdi bir evvelki hükümetten kalmış bir plana Ayşegül hanım devam etti. Ama biz de dahil olmaya çalıştık, plan çıktığında gördük ki meclis üyelerinin onayına sunulmamış. Birleşik Kurul’a gelmeden önce Belediyelerin meclis onayına sunulması gerekiyordu. Bilerek veya bilmeyerek bir eksiklik oluştu. Baktık, ülkede de uzlaşıya varılmadı. İnanamayacağınız derecede her yerden tepki geldi. Bir de adalet duygusu… Bu konuda çok hassas davranmaya çalıştım. Kimse kusura bakmasın ama Tufan zamanı Emirname yayımlandığında bazı müteahhitler bu odaya gelip ‘yaktınız bizi, bu kadar yatırım yaptık zarara girdik’ dedi. Sonradan üç ay daha uzatıldı. Ben İmar Planı’na karşı olduğumu söylemiyorum ama 20 Bin, 25 Bin konuta izin verildi ve bunların bir kısmının planı projesi bile yok, naylon dosyalarla içeriye verildi. Bakın bu konut sayısını her evde 3 kişi kalacağını hesaplayarak çarpsak 75 Bin kişi nüfus Long Beach’te demektir. Bu nüfus şu an Mağusa’dan çok daha fazladır. Bu siyaset değil, bilimsel, rakamlarla ortada. Bir bakalım dedik bu işe süre verelim. Ayşegül hanım ‘hayır mecbursunuz yayımlamaya gibi’ bir takım şeyler söyledi, YENİDÜZEN yazdı bunu hatta, sonra bana dedi ki YENİDÜZEN bana oyun yaptı. Ben de imzalamıyorum deyip imzalamadım. İnanamayacağınız kadar detay var bu planda. Bakın biz UBP olarak İmar Planı’na karşı değiliz, olmalıdır fakat bu komitenin çalışması daha kapsamlı daha adaletli olması, herkesin %100 katılması gerekir. Her anlamda halkın içine sinmesi için uğraşıyoruz ancak bu iş seçimlerden sonraya kalacak. Seçim öncesi gerginlik yaratmamak gibi bir durum da var.”
     
  • Meltem Sonay: “Hastane yangını çok büyük bir felaket, hepimiz çok üzüldük. Ancak başlatılan bağış kampanyası çok tartışılıyor. Sigorta olduğu söyleniyor ama neyi kapsadığı ortaya konulmadı. Bu bağışlar nereye gidecek?”
  • ERSİN TATAR: “Hastanede çok ihtiyaç olduğu ortada. Yangın keşke olmasaydı, çok üzgünüz. Ama oradaki tüm görevlileri kutlarım, çünkü olağanüstü bir gayret gösterildi. Sevk edildikten sonra yaşamını yitirenlere de rahmet diliyorum. Bir an evvel raporun çıkması ve hastanenin kapalı bölümlerinin açılması temennimizdir. Hastanenin sigortası olduğu kesin, ancak neleri içerdiği bildiğiniz gibi hassas bir iştir. Ben hala bilgi sahibi olamadım. Ama uluslararası kapsamda sigortalı oluşu içimizi bir nebze rahatlattı. Toplanan bağış ilk Vakıflar İdaresi’yle başladı, aniden kendileri verdi. Sonra İngiltere’den bağış var dediler bir hesap açıldı. Kim ne yatırırsa onun hesabı halka verilecek. Hastanede zaten çok sıkıntı var, toplanan para hastanede daha iyi hizmet verilmesi için kullanılacak.”
     
  • Hasan Yıkıcı: “Sağda YDP çok iddialı geliyor, DP’nin yerini almış gibi görülüyor. Bu sizi tedirgin ediyor mu?”
  • ERSİN TATAR: “Bize gelen anketlere baktığımızda UBP’ye %40’tan fazla oy görülüyor. UBP böyle bir parti işte. YDP’nin bir başarısı olduğu muhakkak, onları da tebrik ederim. Ama bizim partimiz herkese açıktır, Türkiyeli Kıbrıslı ayırmaz, tüm atadığımız bakanlar, milletvekilleri, hep orantıdadır. Bir sıkıntımız yok.”
     
  • Hasan Yıkıcı: “Önceden sendikalar ve muhalefet daha büyük eylemler yapardı. Ama sanki UBP’nin hükümette olduğu dönemde bir sessizlik var, muhalefetin gücünün kırıldığını düşünüyor musunuz?”
  • ERSİN TATAR: “Toplum bunları çok yaşadı, herkes de gerçekleri gördü ki bu ülkeyi yönetmek kolay iş değil. Çok ciddi anlamda giderleri var, katkılar, maaşlar, dışarıdan ahkam kesmekle olmuyor. Sendikalı arkadaşlarımızın da çoğu memurdur. Onlar da bunları gördüğü için bağırma çağırma ile bu işin düzelecek gibi olmadığını anladılar. Akıl yoluyla herkes kendi hakkını yine aramaya devam ediyor.”

Ersin Tatar’ı daha iyi tanımak için…

 

Rakiplerinizi birer cümle ile açıklayacak olsanız nasıl açıklardınız?
Tatar:
“Akıncı, eskide kaldı. Erhürman hırslı. Özersay daha çok genç. Arıklı çok iddialı.”

Başucu kitabınız veya sizi en çok etkileyen kitap hangisi?
Tatar: “Vallahi şu anda yok aslında, Sibel Siber’in yeni kitabını okuyorum.”

Tarihte ilham aldığınız lider kimdir?
Tatar:
“Atatürk”

En çok ilginizi çeken tarihi olay?
Tatar:
“Kurtuluş Savaşı”

Kıbrıs deyince aklınıza gelen ilk şey?
Tatar:
“Kıbrıs sorunu ve Kıbrıs’ın güzellikleri. Kıbrıs sorunuyla ömrümüz geçti ama her sabah Kıbrıs’ın güzelliklerini çekip paylaşırım.”

Geçmiş bir tarihte yaşayacak olsanız hangi dönemi seçerdiniz?
Tatar:
“Günümüzü tercih ederim”

Kıbrıs olmasa hangi ülkede yaşardınız?
Tatar:
“Türkiye’de”


“İnsanlar dalga geçebilir ama seçimi yine ben kazanacağım”

  • Hasan Yıkıcı: “Sayın Başkan, politik olayların dışında, esprilerle gündeme gelmekten rahatsız olmuyor musunuz?”
  • ERSİN TATAR: “Olmam yahu neden olayım? Benim profilim bu. Bilir misiniz ben doğal bir insanım, uzun yıllar İngiltere’de ve Türkiye’de yaşadım, sonra 40 yaşında Kıbrıs’a geldim. Bu makamlara geleceğimin hesabını da çok yapmadım. Milletvekilliğine aday olduğumda bana dediler ki ‘bu karkariyaların içinde hiç şansın yok, otur oturduğun yere de bunların içinde mümkün değil seçilemezsin’…  Maliye Bakanlığı yaptım, Genel Başkanlık için iyi mücadele ettim, biliyorsunuz. Onlar merkezin içinde dünyayı idare ettiklerini sanırken ben halkın içine çıktım, köy köy dolaştım, onların hayatta bulamayacağı insanları buldum, desteklerini aldım, buralara kadar geldim. Şimdi de Cumhurbaşkanlığı adaylığı. Millet yanıma geldiğinde derdi ki bir sonraki fotoğrafta Başbakan olacaksın, şimdi de gelenler bir sonrakinde Cumhurbaşkanı diyor, öyle şakalaşıyoruz. Biraz yumuşatmak lazım işi. İnsanlar dalga geçebilir ama seçimi yine ben kazanacağım…”

 

 

 

Fotoğraflar Burçin Aybars

 

İlgili Haberler

Röportaj Haberleri