Esendağlı: “Tehdit büyüyor”

Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı,  mahkemelerde avukatlara, yargıçlara ve savcılara yönelik herhangi bir güvenlik sağlanmadığını söyleyerek, “tehdit büyüyerek üzerimize geliyor”  vurgusunda bulundu.

 

Fayka Arseven KİŞİ

Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı,  mahkemelerde avukatlara, yargıçlara ve savcılara yönelik herhangi bir güvenlik sağlanmadığını söyleyerek, “tehdit büyüyerek üzerimize geliyor”  vurgusunda bulundu.
Esendağlı, “aylardır, yıllardır bu uyarıyı yapıyoruz. İlla ki fiili ve etkin güvenlik tedbirinin mahkemelerde alınması şarttır. Çünkü ülkedeki insan ve suçlu profili de analiz edilmesi zor olacak kadar hızlı bir şekilde değişmektedir” dedi.
22 Ocak’ta Afrika Gazetesi ve Meclis’te yaşanan olayları da değerlendiren Esendağlı, mutlaka polisin ve savcılığın tutumlarını izah etmesi gerektiğine dikkat çekti.
Esendağlı, “Polis mensuplarının o anlık ihmali miydi yoksa polis bu olaylara ne olursa olsun müdahale etmeme konusunda kurumsal olarak bir tavır içerisinde miydi? Bu sorunun cevabı da çok önemlidir. Polis bunu mutlaka temizlemelidir” ifadesinde bulundu.
Savcılığın tutumu hakkında ise Esendağlı, “Bu davanın erken getirilmesi, mahkeme huzuruna çıkarılmasını biz hukukçular olarak eleştiremeyiz” diyerek, “İnsanlar hükümsüz tutukluydu, davanın erken görülmesi bu anlamda çağdaş yargılama hukukunun bir gereğidir. Bu ancak takdir edilebilir. Ama oradaki bu farklı muamelenin savcılık tarafından izah edilmesi gerekir”  açıklamasında bulundu.

Bu hafta Barolar Birliği’nin yeni Başkanı Avukat Hasan Esendağlı ile hem yargıda yaşanan sorunları hem 22 Ocak sürecini hem de yeni dönemdeki hedeflerini konuştuk.

 “Bir başlık ya da dışardan gelen bir tepkiyle insanların bu kadar yıkıcı, şiddet dolu bir eyleme yönelebilmesi çok endişe verici. Hukuki tahlilden önce sosyal değerlendirme yapılmalıdır. Neden bu toplum bu noktadadır? Bunu derinleşmeden çözmenin yolları nelerdir?”

  • YENiDÜZEN: Önemli bir süreç yaşandı. Hem toplumsal olarak hem de hukuksal olarak. Siz 22 Ocak olaylarını bir hukukçu olarak nasıl değerlendirdiniz?
  • Hasan ESENDAĞLI: 22 Ocak olaylarını bu ülkede yaşayan bu toplumun mensubu olarak değerlendirdiğimde benim için derin bir üzüntü ve endişedir. Özellikle bir gazetede çıkan haber ve başlıktan sonra ve dışardan gelen bir tepkiyle insanların bu kadar yıkıcı, şiddet dolu bir eyleme yönelebilmesi çok endişe verici. O günün ve sonrasındaki sürecin hukuki tahlili yapılmadan önce muhakkak sosyal değerlendirilmesi yapılmalıdır. Neden bu toplum bu noktadadır? Nasıl böyle bir şey olabiliyor? Bunu derinleşmeden çözmenin yolları nelerdir?
    Bu konuda devletin her kademesinin, her paydaşının üzerine düşünmesi gereken bir konudur ki en azından derinleşmesi, daha ileri gitmesi belki önlenebilir.
    22 Ocak’a hukuki boyutta baktığımızda suç teşkil eden dolayısıyla Ceza Mahkemesi yetkisine giren yönü olduğu açıktır.  O anlamda da yargılanma tamamlanmış durumda. Sürecin o aşaması çok ciddi şekilde gelişti. Yine dönelim olay gününe bir kere o gün polise bakmak gerekir.

“Polis, Afrika önündeki meseleyi temizlemelidir, ihmal mi yoksa kurumsal bir tavır mı?”

Polisin bir görevi, suç işlendikten sonra suçluları tespit edip, haklarında yasal işlem yapıp, konun savcılık eliyle yargıya intikalidir. Bundan çok daha önemli ve hassas görevi suçun oluşmasını önlemektir. Polis bunu her zaman yapma olanağına sahip değil tabi ki ama bahsettiğimiz olaylarda en azından görüntülerde gördüğümüz çok açık şekilde suç işleme eğilimi ile hareket eden insanlar vardı.  Bayrak direklerine tırmanıp, balkonlara çıkanlar, camları indirenler, Meclis’in damına çıkanlar… Bu şekilde hareket eden insanların oradaki polis mensupları tarafından izlendiğini görüyoruz. Bu sadece oraya gönderilen polis mensuplarının o anlık ihmali miydi yoksa polis bu olaylara ne olursa olsun müdahale etmeme konusunda kurumsal olarak bir tavır içerisinde miydi? Bu sorunun cevabı da çok önemlidir. Polis bunu mutlaka temizlemelidir.
 Eğer oradaki polis mensuplarının bir ihmali söz konusuysa gereği yapılmalıdır. Çünkü oradaki varlık amaçları bu değildi. Yok, eğer polis kurumsal olarak böyle bir pozisyondaysa bunun gerekçesi, sebebi izah edilmeli ve belki de toplumdan özür dilenmelidir.

  • YENiDÜZEN: Polise aslında birçok eleştiri de oldu. Birçok olayda farklı tavır sergilediğine dair… Yapılan eylemler karşılaştırıldı. Olaylara nasıl bakmak gerekir?
  • Hasan ESENDAĞLI: ‘Daha önceki eylemciler Meclis’in kapısını kırdı, Başbakanlığın kapısını kırdılar ama onlar mahkemeye getirilip böyle cezalara çarptırılmadı’ eleştirisi de var. Dolayısıyla ikili bir bakış açısı var. Ama benim bildiğim yasa vardır, polise verilen görevler vardır. Polis suçun ortaya çıkmasını eğer imkanı varsa engellemek zorundadır. Burada seyirci kalındığını açık olarak görüyoruz. Polis muhakkak bu değerlendirmeyi yapmalıdır.
    Konunun ondan sonraki bacağı bu kişiler bence, benim tespitime göre kamuoyundan, sosyal medyadan, hukukçulardan ve Cumhurbaşkanı’ndan gelen tepkilerden sonra tespit ediliyor. Haklarında dosya tazmin ediliyor, mahkemeye getiriliyor. Konu artık yargıya intikal etmiş durumda. Bu noktadan sonraki süreç de çok dikkat çekici ve yine bizim çok dikkatle okumamız, değerlendirmemiz gereken bir süreç olarak karşımıza çıkar. Neden? Savcılığın pozisyonu çok tartışıldı. Mahkemenin verdiği kararlar çok ciddi şekilde tartışıldı ve süreç yargıcın hakarete uğradığı, tehdit edildiği ve herhalde ülke tarihimizde ilk kez 24 saat polis tarafından korunmasını gerekli tutacak bir durumun ortaya çıkmasına kadar vardı.
    Baronun o dönemki duruşu, açıklama yapması ve buna yönelik tepki ortaya koyması da o dönemde çıktı. Çünkü bu bizim çok çok hassasiyetle sahip çıkmamız gereken bir noktadır. Yargı pek çok sorunu, aksaması olmasına rağmen bağımsızlığını koruyan, özveri ile çalışan yargıçlar kuruludur. Dolayısıyla bu anlamda devletin diğer kurumlarından farklılık arz eder. İyi yönde bir farklılığı vardır. Şimdi orayı bizim çok iyi korumamız gerekir. Ama oraya doğrudan bir hücum oldu. Doğrudan taraf olarak görüldü. Hakarete, tehdide uğradı. Sonuçta mahkeme kararını verdi. Anladığım kadarıyla da bu karar sanıklar tarafından da kabul gördü, çok net bilgi sahibi değilim ama bildiğim kadarıyla istinaf da dosyalanmadı.

“Savcılık izah etmeli”

  • YENiDÜZEN: Başka konularda davalar bekletilirken, bu konudaki hızından dolayı da savcılık bayağı bir eleştirildi. Savcılığın yaklaşımını nasıl yorumladınız?
  • Hasan ESENDAĞLI: Bu olayla ilgili olarak savcılığa yöneltilecek eleştiri yok. Savcılık da görevini yaptı. Bu kişiler tespit edildi, mahkemeye çıkarıldı, teminat maksadıyla mahkeme kararı verdikten sonra dava dosyası getirildi, dava savunuldu, olgularla ilgili duruşma yapıldı. Savcılığın orada vazifesini yapmasıyla alakalı olarak ortaya çıkan sorun yok.
    Sorun şurada ortaya çıktı; daha önce savcılığın çalışma şekline bakıldığında mahkeme davası gelene kadar tutuklanan kişilerle alakalı olarak savcılık tutukluluk süresini genelde son güne kadar kullanıyor. O aşamada davanın dosyalandığını ve mahkemeye intikal ettiğini görüyoruz. Bu meselede öyle yapılmadı. İlk hafta içerisinde dava dosyası tazmin edilip, dosyalandı. Bu davanın erken getirilmesi, mahkeme huzuruna çıkarılmasını biz hukukçular olarak eleştiremeyiz. İnsanlar tutukluydu, hükümsüz tutukluydu, davanın erken görülmesi bu anlamda çağdaş yargılama hukukunun bir gereğidir. Bu ancak takdir edilebilir. Ama oradaki bu farklı muamelenin savcılık tarafından izah edilmesi gerekir. Sıkıntı orada oldu. Sıkıntı pek çok davada belli istisnalar haricinde bu tutukluluk sürelerinin genelde geçirilerek davanın dosyalanmasıyla alakalıydı. Orada ortaya çıkan farklılıktı. Bu da açıkçası kamuoyunda bu kişilerle alakalı olarak savcılıkta farklı hassasiyet geliştiğine dair bir algı oluşmasına sebebiyet oldu. O algı da savcılığa yönelik bir eleştiri getirdi. Ben olayı bundan ibaret görürüm yoksa bu olayın özelinde savcılığın davayı getirme, devam ettirme şekli ile alakalı olarak özel bu anlamda ortaya konulacak bir şey yok.

 “3-4 yıldır mahkemelerde yargı mensuplarına, öncellikle avukatlara akabinde savcı ve yargıçlara yönelik ciddi tehdidin büyüyerek üzerimize geldiğini görüyorum.”
 

  • YENiDÜZEN: Olaylarla birlikte savcılığı da düşünerek yarıya olan bir güvensizlik söz konusu oldu mu yoksa aksi yargıya güven arttı mı?
  • Hasan ESENDAĞLI: Mahkemenin ve yargıcın tavrı, süreci göğüsleme şekli, toplumda mahkemeye olan güvende pozitif etkisi oldu. Savcılık ise bu anlamda eleştiri oklarının hedefi oldu. O da biraz önce ifade etmiş olduğum sebepten. Savcılık da o noktada polisin kendine sorması gereken sorulardan bazılarını kendine sorması gerekiyor.  Ben neden kamuoyu nezdinde bu şekilde algılandım ve bu şekilde eleştiriye maruz kaldım? Bir hata yaptım mı bu süreçte?
    Ben dediğim gibi tekrar söylüyorum bu yargılama süreciyle alakalı olarak değil, savcılığın bütün icraatı birlikte değerlendirildiğinde ortaya bir fark, sıkıntı çıktı ve eleştirildi. Ama güvensizlik olarak telaki edilebilir mi? Umarım o noktaya gelmez. Çünkü savcılık da yargı prosedürünün çok önemli bir ayağı. Dolayısıyla savcılık da bağımsız bir kurum olarak faaliyet gösterir. Bu anlamda kamuoyu nezdinde yaptıkları işlerden dolayı kendilerine doğrudan bir güvensizlik olmaz. Ama o özeleştiriyi yapıp, kendilerini izah etmeleri gerekir.

 “Ülkedeki insan ve suçlu profili analiz edilmesi zor olacak kadar hızlı bir şekilde değişmektedir”

 

  • YENiDÜZEN: Mahkemede ne kadar güvendesiniz, tehdit altında mısınız? Yeterince korunuyor musunuz?
  • Hasan ESENDAĞLI: Bu olayla sınırlı olarak değil ben 3-4 yıldır mahkemelerde yargı mensuplarına öncellikle avukatlara akabinde savcı ve yargıçlara yönelik ciddi tehdidin büyüyerek üzerimize geldiğini görüyorum. Aylardır, yıllardır bu uyarıyı yapıyoruz. İlla ki filli ve etkin güvenlik tedbirinin mahkemelerde alınması şarttır. Çünkü ülkedeki insan ve suçlu profili de analiz edilmesi zor olacak kadar hızlı bir şekilde değişmektedir. Dolayısıyla yargılama süreçlerinin gebe olduğu olayları önceden kestirmek çok mümkün değil. Ancak çıplak gözle görüyoruz. Bazı suçları işleyen zanlı ve sanıklara muazzam bir tepki oluyor. Bu tepki doğrudan mahkeme avlusunda, yargılamanın yapıldığı salonun kapısında filli müdahaleye kadar varıyor. Bu zanlı ve sanıkları savunan avukatlara sözlü taciz ve müdahalenin yapıldığı, eleştirilerin yapıldığı sıklıkla rastladığımız bir olay haline gelemeye başladı. Bizim baro olarak burada çok net ve katı bir duruşumuz olacak bundan sonra. Hiçbir avukat herhangi bir zanlı ve sanığı veya herhangi bir kişiyi herhangi bir davada savunduğu için eleştirilemez, kınanamaz. Bu anayasal savunma hakkının özüne de aykırıdır, avukatın mesleğini bağımsızca icra etme hakkına da aykırıdır ve çok tehlikeli sonuçları olan bir şeydir. Eğer bu davranış şekli süreklilik kazanırsa, hangi kişileri savunulmaya layık olduğunu, hangi kişilerin asla savunulmaması gerektiğini bu tepki gösteren insanlar belirleyecek, medya belirleyecek ya da mahkemenin önüne yığılan insanlar belirleyecek. Bu da çok tehlikelidir. Bu aslında çağdaş dünyanın orta çağda geride bıraktığı bir davranış şekliydi. Şu an bu tehlike karşımızda. Bu noktaya geldiğinde de bir sonraki adımın bir şiddet veya güvenlik açısından yargı mensuplarına sıkıntı yaratacağını öngörmek çok fazla kötümser bakmak gibi gelmiyor bana. Bu anlamda illa ki Yüksek Mahkeme’nin, Başsavcılığın hareketlenerek mahkemelerde yargı mensuplarının görevlerini yaparken, herhangi bir fiili müdahaleye maruz kalmamaları için tedbir almalıdır. Çünkü şu an elini kolunu sallayan mahkemeye girer ve hiçbir tedbir yoktur.
     
  • YENİDÜZEN: Barolar Birliği olarak hükümetten sizin beklentiniz nedir?
  • Hasan ESENDAĞLI: Çok eski ve artık amaca hizmet etmeyen, çağdışı kalmış Avukatlar Yasası ile biz meslek örgütümüzü sürdürüyoruz ve mesleğimizi icra ediyoruz. Bununla ilgili olarak en erken zamanda yeni çağdaş ve uygulanabilir, günün gereklerini karşılayabilir bir yasa hazırlığımız olacak. İlk beklentimiz bu yasanın geçirilmesi konusunda hükümetin yardımcı olmasıdır. Bunun haricinde pek çok konuda kendi düzenimizi kurduktan sonra, yasamızı ve bağlı tüzüklerimizi güncel ve çağdaş mevzuata kavuşturduktan sonra toplumu yakından ilgilendiren eskimiş, çağdışı kalmış amaca hizmet etmeyen yasaların değiştirilmesi konusunda hem talepte bulunma hem de bunların düzenlenmesine katkı koyma kararlılığındayız. Bu konuda üzerimize düşen her şeyi yapma konusunda niyetimiz var. Bu anlamda hükümetle ciddi bir işbirliği yapabiliriz.
     
  • YENİDÜZEN: Son olarak neler söylemek istersiniz?
  • Hasan ESENDAĞLI: Biz daha yeni genel kurulumuzu gerçekleştirildik. Barolar Birliği oldukça genç ve yeni bir yönetim kademesine sahip oldu. Dediğim gibi meslek örgütüyüz. Dolayısıyla mesleğimizin sorunlarıyla yakından ilgilenip, çözmeye çalışacağız. Yargının sorunlarına çözüm önerileri getireceğiz ama bunu yaparken asla toplumsal konulara duyarsız kalmayacağız. O konuda üzerimize düşen görevleri yakından takip etmek, gerekirse eleştirmek, çözüm önerisi getirmek bu anlamda ses vermek için üzerimize düşen her şeyi yapacağız. Önümüzdeki dönemde daha fark edilir daha önde olan bir baro görüntüsü verme amacındayız.

 

 

 

Röportaj Haberleri