ERHÜRMANdan YENİDÜZENe çarpıcı açıklamalar

CTP Genel Sekreteri, Lefkoşa Milletvekili ve Başkan Adayı Tufan Erhürman, YENİDÜZEN'e konuştu: "GÜNLÜK YAŞAMI DÖNÜŞTÜREN BİR PARTİ HEDEFLİYORUZ"

CTP Genel Sekreteri, Lefkoşa Milletvekili ve Başkan Adayı Tufan Erhürman, YENİDÜZEN'e konuştu:

"GÜNLÜK YAŞAMIDÖNÜŞTÜREN BİR PARTİ HEDEFLİYORUZ"


* "UBP-DP hükümeti sağ gelenekten gelen sadece mali kaynak bulma ve bunu dağıtma hedefine odaklandı."

* "Bizim için de mali kaynak önemli ama Kıbrıslı Türklerin kendi kurumlarıyla kendi kendini yönetme hakkı da önemlidir."

* "Günlük yaşamda sürekli varolan, günlük yaşamı dönüştüren, insanlara sürekli dokunan ve yaratıcı çözümler, alternatifler ortaya koyan bir parti hedefliyoruz”

* "CTP, hem sokakta olacak, insanlara daha fazla dokunacak, hem de tüm kadrolarını sürece katarak sol değerlerle günümüz sorunlarına çare üretecek"

* "Protokolü bu haliyle imzalamazdık, bunu da beyan etmiştik. Su protokolünü de noktasına virgülüne dokunmadan imzalamazdık, onu da gösterdik."

* "Biz orta ve uzun vadeli hedeflere odaklanarak, kısa vadeli, günlük yaşamda insanların hayatını kolaylaştıracak, onları daha mutlu edecek hedeflere odaklanmakta güçlük çektik."

* "Su, ekonomik protokol, özelleştirmeler, yurtdışı koordinasyon ofisi konusunda bizim düşüncelerimizle şu andaki TC hükümetinin düşünceleri arasında çok ciddi farklılıklar vardır..."

 

CTP Genel Sekreteri, Lefkoşa Milletvekili ve Başkan Adayı Tufan Erhürman, UBP-DP hükümetinin sağ gelenekten gelen sadece mali kaynak bulma ve bu mali kaynağı dağıtma hedefine odaklandığını söyledi.
  Erhürman, “Mali kaynağı bulma noktasında ilkesel duruş ve Kıbrıslı Türklerin geleceğini düşünen, planlayarak bunun üzerinden politika geliştiren bir duruş yok. Tamamen ‘mali kaynak bulalım ve bunu dağıtalım’ var” dedi.
  “Bu Kıbrıs Türk sağında bildiğimiz bir gelenektir” diyen Erhürman, “Bizim için de mali kaynak bulmak önemlidir ama mali kaynak bulmak önemliyken, ilkeli duruş, Kıbrıslı Türklerin kendi kendini yönetme hakkı, kendi kurumlarıyla kendi kendini yönetme hakkı ve bu kurumlara sahip olma hakkı ve Kıbrıslı Türklerin kendi geleceğini planlama hakkı da önemlidir. Bunlardan ödün verilerek mali kaynak bulunmasını doğru bulmuyoruz” diye konuştu.
  Sol partiler için iktidarın sadece araç olduğuna ancak üretilen politikaların hayata geçirilebilmesi için iktidar aracının kullanılması gerektiğine dikkat çeken Erhürman,
“Günlük yaşamda sürekli varolan, günlük yaşamı sürekli dönüştüren, insanlara sürekli dokunan ve sürekli yaratan, yaratıcı çözümler, alternatifler ortaya koyan bir parti hedefliyoruz” dedi.

“Bu yaz dönemi bizim için sıcak bir dönem olacak”

Soru: Öncelikle adaylığınız hayırlı olsun. Adaylığınız bir umut olarak algılandı. Siz şu anda genel sekretersiniz, CTP ne kadar toparlanabildi? Bundan sonrasında tabanın bir araya gelmesi, harekete geçirilmesi için ne yapmayı planlıyorsunuz?

Erhürman: Sayın Genel Başkan’ın genel başkanlığı kısa da sürse, aslında bu dönemde kendisinin de defalarca söylediği gibi CTP içerisinde toparlanma başladı. Fakat hükümet dönemi söz konusuydu, başbakanımız, bakanlarımız vardı, esas itibarıyla onlar hükümette icraatları yürütüyorlardı ama hükümetteki bir partide, doğal olarak, hükümet icraatlarıyla ilgilenmek, elinden geldiğince katkı koymak gibi fonksiyonlara sahipti. Dolayısıyla parti içerisindeki örgütlenme, toparlanma çalışmalarına arzu ettiğimiz kadar zaman ayıramadığımız bir gerçek. Bu arada bu süreç içerisinde tüzüğümüzü de değiştirme çabamız vardı. Bu, Sayın Genel Başkan’ın manifestosundaki öngörülerinden biriydi. Tüzüğün değiştirilmesinde temel amaç “daha katılımcı bir CTP” idi. Daha fazla kadın, daha fazla genç öne çıktı ama bana göre esas olan, bunları da içerecek şekilde “Daha katılımcı bir CTP” yaratmaktı. CTP kadroları son derece donanımlı, dinamik ve deneyimli. Bu kadrolardan CTP’nin daha yoğun bir şekilde yararlanması gerekiyordu. O yüzden daha fazla katılımcılıkla ilgili tüzük değişikliği bizim için son derece önemliydi. Sayın Genel Başkan çok önemli gördüğümüz bu iki misyonu yerine getirdi; hem parti içindeki dalgalanmalar duruldu, toparlanma ileri boyuta vardı, hem de ihtiyaç duyulan tüzük değişikliklerini Sayın Genel Başkan’ın öncülüğünde yaptık. Önümüzdeki dönemde bu değişikliklerin ve bu toparlanmanın meyvelerini toplamamız gerekiyor. Dolayısıyla bu dönemde CTP, hem sokakta olacak, insanlara daha fazla dokunacak, insanları daha mutlu, daha huzurlu, daha üretken kılmak için uğraş içinde olacak, hem de içeride, en geniş şekilde tüm kadrolarını sürece katarak, yeni politikaların, sol değerlerden doğan, günümüz sorunlarına çare üreten politikaların üretilmesi için komite çalışmalarına hız verecek. Çok hızlı bir şekilde komitelerimizi oluşturmaya başladık; çalışmalar başladı. Bu yaz dönemi bizim için sıcak bir dönem olacak. Parti içerisinde hem örgütlenmeye, hem de yeni politikaların üretilmesine hız vereceğiz. Ocak kongrelerimiz Haziran ayı itibarıyla başladı, tamamlanınca ilçe kongreleri yapılacak. Biliyorsunuz kurultay tarihimiz Kasım olarak belirlendi ama eğer ilçe kongreleri erken tamamlanırsa, Parti Meclisi’nin tarihi Eylül veya Ekim’e çekme ihtimali olabilir.

“Üreten ve yaratan bir muhalefet”

Soru: Bu anlattıklarınız ışığında yaz tatilinden sonra CTP daha sert bir muhalefet olarak geri gelecek diyebilir miyiz?

Erhürman: Biz, muhalefeti, bugüne kadar alışıldığı anlamda “sert, herşeye karşı çıkan, herşeye bağırıp çağıran” bir muhalefet yerine, üreten, kamuoyuyla birlikte alternatif üreten ve bu alternatifleri sadece yasa önerileriyle ve mecliste yaptığı konuşmalarla değil, günlük yaşamın içerisinde de muhalefette olmasına rağmen iş üreterek ortaya koyan bir parti olarak göstermek istiyoruz. Dolayısıyla benim tercih ettiğim kelime “sert” değil; katılımcı bir şekilde üreten ve yaratan bir muhalefet anlayışını ortaya koyacağız. Onu hedefliyoruz. Çok iyi biliyoruz ki sol partiler için iktidar sadece bir araçtır. İktidara gelmek hiçbir zaman amaç değildir. Ama elbette iktidar önemli bir araçtır. Neden? Çünkü ürettiğiniz politikaları hayata geçirebilmek için iktidar aracını kullanmanız lazım. Ama bu, iktidarda olmadığınız zaman hiçbirşey üretemezsiniz, sadece negatif söylem üretirsiniz, sadece eleştirirsiniz ve hiçbirşey yapamazsınız, iktidara gelmeyi beklersiniz anlamına gelmez. Sol partiler günlük yaşamın her anında ve her alanında gün 24 saat politika üreten ve bu ürettiği politikaları muhalefette de olsa olabildiğince hayata geçiren partilerdir. O yüzden çok daha dinamik bir muhalefet, çok daha dinamik ve üretken bir parti de sergileyeceğiz. Muhalefet bizim için sadece sıfatlarımızdan bir tanesidir. Biz esas itibarıyla sol bir parti olarak günlük yaşamda sürekli varolan, günlük yaşamı sürekli dönüştüren, insanlara sürekli dokunan ve sürekli yaratan, yaratıcı çözümler, alternatifler ortaya koyan bir parti hedefliyoruz.

“Temel ilkeler hiçbir zaman değişmez”

Soru: CTP zaman zaman “ne kadar sol” diye de eleştiriliyor. Siz de sol parti olmasına vurgu yapıyorsunuz ve yenilenerek yeniden CTP sloganı var. 

Erhürman: “Yenilenerek yeniden CTP” diyoruz, niyetimizi ortaya koyan ifadenin bu olduğunu düşünüyoruz. CTP’nin sol bir parti olup olmadığı noktasındaki tartışmalar ülkenin gerçeklerini de dikkate alan tartışmalar olmalı. Biz sol kavramını çok statik bir kavram olarak görmüyoruz. Birçok siyasal kavram gibi sol kavramı da dinamik bir kavramdır ve sürekli yenilenmeye açıktır. Ama tabi ki temel ilkeleri hiçbir zaman değişmez. Başkan adaylığı konusundaki açıklamamda da ortaya koyduğum gibi, bizim temel ilkelerimiz eşitlik, adalet, özgürlük, barışçılık ve dayanışmadır. Bunlar solun temel değerleridir. Temel değerlerimizde değişen birşey yok. Bu temel değerlerin bugünkü dünyada ve Kuzey Kıbrıs’ın içinde bulunduğu koşullarda nasıl hayata geçeceğine ilişkin alternatif politikalardır üretmemiz gereken. Solu statik bir kavram olarak algılayıp, kendi sol algılarından hareketle bize eleştiri yöneltenleri tabii ki dinliyoruz, her zaman da dinleyeceğiz, o eleştirilerden de yararlanacağız ama CTP o eleştirilerin peşinden koşan, o eleştirilere cevap yetiştirmeye çalışan, savunma pozisyonunda duran bir parti olmayacak. Tam tersine kendi sol değerlerinden hareketle sürekli yeni politikalar üreten ve ürettiği politikaları da mümkün olduğunca muhalefetteyken de hayata geçirmeye çalışan bir parti olacak.

“Daha katılımcı, çok daha üretken”

Soru:“CTP lider partisi değildir” diyorsunuz ama lider de önemlidir. CTP’de ne farklı olacak?

Erhürman: CTP hiçbir zaman bir lider partisi, tek adam partisi olmadı. Biz çok önemli liderler yetiştirdik; Naci Talat, Özker Özgür, toplum lideri olarak müzakerelerde yer alan Mehmet Ali Talat ve sonraki genel başkanlarımız da çok önemli liderlerdir ama bu kadar önemli liderler yetiştirmiş olmamıza rağmen hiçbir zaman bir lider partisi, tek adam partisi olmadık. Her zaman kolektif liderlik CTP’de son derece önemliydi, bu dönemde de bu gelenek sürmeli. Bizim görmezden geleceğimiz, tasfiye edeceğimiz ya da yok sayacağımız tek bir kadromuz bile yoktur. CTP zengin kadrolara sahiptir, ama marifet zengin kadrolara sahibim diye sadece bunların bir kısmıyla yönetim becerisini ortaya koymak değildir. Marifet o zengin kadroların tamamını katılımcı bir şekilde yönetime katmaktır, tek bir tanesini bile boşta bırakmamaktır, tek bir tanesini bile görmezden gelmemektir, hele tasfiye aklın ucundan bile geçmemelidir. Bu zengin kadrolar hem CTP için, hem de Kıbrıs Türk halkı için son derece önemlidir. O yüzden öngördüğümüz bunların hep birlikte çalışacağı bir yapıdır.
  Ne değişecek sorusuna, “geçmişte şu hatalar yapılmıştı da biz de o hataları yapmayacağız” ya da “şunları değiştireceğiz” gibi iddialardan ziyade, ben,CTP’nin tarihinden gelen değerleri ve ilkeleri üzerinden çok daha katılımcı, çok daha üretken ve ürettiklerini hayata geçirmek için iktidara gelmeyi beklemeyen, ondan önce de harekete geçen bir parti olarak yoluna devam edeceğini söyleyerek yanıt vermeyi tercih ediyorum. Üretimin olduğu yerde kısır tartışmalar hep geri planda kalır. Dolayısıyla biz ne kadar çok üretirsek CTP’ye yönelik eleştiri konusu olan “CTP kendi iç tartışmalarına döndü” iddiasını da o derece ortadan kaldıracağız. Biz bütün enerjimizi üretime ve ürettiklerimizi hayata geçirmeye harcamak durumundayız ve harcayacağız. Enerjiyi iç kısır çekişmelere, çatışmalara, tartışmalara harcamaya izin vermeyeceğiz.

Denenmemiş olan...

Soru: Denenmemiş olan tek başına iktidardır diyorsunuz...

Erhürman: CTP sağ partilerin kullandığı dille bir tek’lik iddiasında bulunan bir parti olmaz. Bugün Kıbrıs Türk halkı içerisinde denenmemiş olana ilişkin bir arayış vardır ya, CTP denendi diyorlar. CTP nerede denendi? CTP hep koalisyonlarda denendi, üstüne üstlük hep sağ bir partiyle olmak durumunda kaldı. Sorumluluk hep CTP’ye yüklendi, çünkü halkın beklentisi esas itibarıyla CTP’dendi. Ama CTP o sorumluluğun gereklerini yerine getirecek tam yetkilere hiçbir zaman sahip olmadı. CTP’yle ilgili denenmemiş olan şeyler var. Mesela henüz bu ülkede bir sol koalisyon denenemedi, CTP’nin tek başına iktidarı denenmedi. Denenmemiş olan aranıyorsa, denenmemiş olan budur. Denenmemiş olanı göstermek durumundayız. Ama biz bunu lafla, “sert” muhalefetle, sürekli eleştiren bir yaklaşımla gösterecek değiliz. Biz bu denenmemiş olanın denenmesi gerektiğini, denenmeye layık olduğunu, daha çok üreterek ve ürettiklerimizi muhalefetteyken bile hayata geçirerek göstermek niyetindeyiz.

“UBP ve DP ile hükümet kurmak hata değildi”

Soru: Son hükümet, yani UBP ile hükümet kurmak bir hata mıydı?

Erhürman: Hayır, hata olduğunu düşünmüyorum. Çünkü DP ile de hükümet kurduk birkaç defa. UBP ile DP’nin çok farklı kökenlerden gelmediği zaten kendi aralarındaki geçişkenliklerle de çok net olarak görülüyor. Biz CTP olarak bu ülkedeki herhangi bir siyasi partiyi hor görme veya herhangi bir siyasi partiyi “asla onunla şu olmaz, bu olmaz” gibi bir kenara itme lüksüne sahip değiliz. Bu ülkede birşeyler yapmak için ilkeler üzerinde uzlaşabildiğimiz oranda herkesle işbirliği yapmak durumunda kalabiliriz. Dolayısıyla “UBP veya DP ile yapılan hükümet hataydı” gibi şeyler söylemek bana çok doğru gelmiyor. Ama çok net söylüyoruz, bu partilerle hükümet kurmak hata değildi, o günkü konjonktürde CTP onun yapılmasına karar verdi ama umudumuz önümüzdeki dönemdeki konjonktürde böyle bir karar verme durumunda kalmak zorunda olmamamızdır.

Soru: Hükümetin bozulmasının esas sebebi neydi? Sadece su ve Ekonomik Protokol mü? CTP hükümetten gittikten sonra protokol açıklanmadan imzalandı, suyla ilgili adımlar atıldı...

Erhürman: Su konusunda UBP bize “ya bu metne noktasına virgülüne dokunmadan imza atarsınız ya da biz hükümetten gideriz” dedi. Biz o metnin noktasına virgülüne dokunduk ve dokunulmuş haliyle imzaladık. UBP hükümetten gitmedi. Sonra ekonomik protokol gündeme geldi. Bu kez de “ekonomik protokolü imzalamazsanız hükümetten gideriz” mesajı verilmeye başlandı. Dolayısıyla belli ki UBP su anlaşmasının da, ekonomik protokolün de ilk halinden rahatsız değildi, memnundu. Oysa bizim rahatsız olduğumuz da çok açıktı. Belli ki burada UBP ile aramızda görüş ayrılıkları vardır. Bu kadar temel konularda görüş ayrılıkları su yüzüne çıktıktan sonra bu hükümetin devamı belli ki çok da mümkün olmayacaktı. Buna UBP Parti Meclisi karar verdi, saygımız sonsuzdur. Biz gerçekten bu protokolü bu haliyle imzalamazdık, bunu da beyan etmiştik. Su protokolünü de noktasına virgülüne dokunmadan imzalamazdık, onu da gösterdik zaten. Belli ki bu noktalarda çok derin görüş ayrılıklarımız vardı. Biz sürdürmek için elimizden gelen çabayı sergiledik çünkü sonuç itibarıyla iki büyük partinin koalisyonuydu ve bu memleketin ihtiyaç duyduğu reformları yapabilme fırsatı yaratabilirdi. Ama bu kadar temel konularda ayrılıklar ortaya çıktıktan sonra bu hükümetin sürmeyeceği de belli oldu.

“İktidar yıpratır”

Soru: Son hükümet dönemi CTP’yi nasıl etkiledi?

Erhürman: Dünyanın her yerinde iktidar yıpratır, hele de sol partileri daha da çok yıpratır. CTP’nin iktidarda bulunduğu dönemlerde bir yıpranmayla karşı karşıya olduğunu özeleştiri olarak ortaya koymak durumundayım. Ama “iktidar yıpratabilir o yüzden iktidara gelmeyelim" diye bir iddia asla sözkonusu olamaz. Önemli olan bu toplum için öngörülerinizi, ürettiğiniz politikaları hayata geçireceğiniz olanaklara sahip olmaktır. Dolayısıyla iktidar, sol partiler için bir risk olsa da biz önce halkı düşündüğümüz için bu riski üç defadır alıyoruz. Bu riskin bedelleri de varsa onu da ödüyoruz ama mücadele bitmez. Biz iktidardayken yapılan işlerden dersler çıkarıyoruz, bunlarla ilgili özeleştirilerimizi yapıyoruz. Bundan sonra iktidara gelirsek ne yapmamız gerektiğini tekrar, tekrar öğreniyoruz. O yüzden de zaten iktidardan gider gitmez CTP bu kadar hareketli bir noktaya geldi. CTP iktidardan gitti diye bir moral çöküntüsü içinde değil, tam tersine çok daha dinamik ve hızlı bir şekilde yeni politikalarını üretmeye odaklanmış durumdadır.

“Beklenti CTP’ye yönelik”

Soru: Kamu reformu da çok konuşulan birşeydi ve CTP’nin büyük ortak olduğu dönemde yapılamadı. Kamuyu neden düzenleyemediniz?

Erhürman: Sizin sorunuzda da aynı şey var, CTP’nin hükümette olduğu dönemlerde hep sorumluluk CTP’de ve hep beklenti de CTP’ye yönelik oluyor. Bu bizi üzen bir şey değil. Bu aslında halkımızın beklentisinin esas itibarıyla bizden olduğunu gösterir. Ama diğer yandan CTP o hükümetleri bir ortakla yürütmek zorunda kalıyor. Bu sadece kamu reformunda değil, örneğin DAÜ Yasası’nda da böyle oldu. 3 yıldır DAÜ yasasıyla ilgili çalışıyoruz. Son noktaya gelinmişken yeni hükümet şimdi yeni bir tasarı sundu ve tamamen ters yüz eden bir tasarı, özerkliği hallaç pamuğu gibi atan bir tasarı. Aslında temel hedef özerk ve demokratik bir üniversiteydi oysa yeni hükümet özerkliği kaldıran bir şekle döndürmeye çalışıyor. Bu da gösteriyor ki bizim hükümet ortağı olduğumuz iki parti, ikisi ortak olduğu zaman bizimle birlikte verdikleri sözün tam tersini yapma noktasına gelebiliyorlar. Dolayısıyla niye olmadı sorusu burada kendiliğinden cevaplanıyor.

Soru: Bu iki parti bu konularda samimi değil miydi sizinle hükümet kurarken?

Erhürman: “Samimi değildi” gibi kelimeleri çok sevmem ama sonuç itibarıyla demek ki hükümet programına yazdığımız hedefleri gerçekleştirmek konusunda bizim kadar istekli değildiler, bu bana onu gösteriyor.

Özeleştiriler...

Soru: “Özeleştirimizi yaptık, derslerimizi aldık” diyorsunuz. CTP’nin hataları neydi?

Erhürman: Özeleştirimizi tabi ki kamuoyuyla paylaşıyoruz. Bizim bu halk için büyük hedeflerimiz var, en büyük hedeflerimizden biri Kıbrıs Sorunu’nun bir an önce çözülmesidir. Sağlık alanında büyük bir hedefimiz vardı, Genel Sağlık Sigortası’na geçmek, artık sistemi kökten değiştirmek, yeni bir hastane yapmak... Ama bu hedeflerin hepsi uzun vadeli, en iyi ihtimalle orta vadeli hedefler. Oysa politika yaşamın yönetilmesi sanatıdır ve günlük yaşam sizi beklemiyor, durmuyor, hızlı bir şekilde akıyor. İnsanlar günlük yaşamları içerisinde hızlı bir takım değişimler olmasını ve bunların hızla kendilerine dokunmasını istiyorlar. Biz günlük yaşamda insanların hayatına dokunmak noktasında biraz geri kaldık çünkü hep büyük projeler üzerinde çalıştık. Bu hükümetin en azından 2 yıl daha süreceğini düşünüyorduk, bu projelerin meyvelerini de toplayabileceğimizi düşünüyorduk. Mesela sıkı maliye politikası, denk bütçe uygulamasının meyvelerini yavaş yavaş görmeye başlayacağımız noktada hükümetten gittik. Aslında bütün bunlar yeni hükümete bir birikim bıraktı. Şimdi yeni hükümetin bunları har vurup harman savurmasından endişe ediyoruz. Demek ki aslında biz şu dersi çıkarmalıyız, hükümete geldiğimiz zamanlarda büyük hedefler için çalışmaya devam etmeliyiz ama insanların günlük yaşamına dokunan küçük şeyleri hayata geçirmekte de hiç geç kalmamalıyız. Örneğin Genel Sağlık Sigortası önemlidir ve çok çok gereklidir ama doktorların 8:30’da işbaşı yapabilmesi için Genel Sağlık Sigortası’nın geçmesini beklemek de gerekmez. Burada küçük gibi görünen ama hastanedeki birçok insanın günlük hayatına “tık” diye dokunan şeyi bir an önce hayata geçirebilmeliydik. Bunun için maddi birşeye ihtiyacımız yoktu, sadece daha sıkı denetim hayata geçirilmeliydi. Yasa zaten bunu söylüyordu ama bunu yapabilmek için de hekimlerle çok daha yakın irtibat kurulabilmeliydi. Bu bizim başarısızlığımız ya da o görevi yapan arkadaşlarımızın başarısızlığı diye gördüğümden değil, söylediğim gibi biz orta ve uzun vadeli hedeflere odaklanarak, kısa vadeli, günlük yaşamda insanların hayatını kolaylaştıracak, onları daha mutlu edecek hedeflere odaklanmakta güçlük çektik. Bu çıkardığımız derslerden bir tanesidir.
  Bir başkası, biz yaptıklarımızı kamuya anlatmak konusunda maalesef sadece bu dönem değil her zaman güçlük çekmiş bir partiyiz. Güzel şeyler yaptığınız zaman bunları kamuyla paylaşmanız gerekiyor. CTP bunu yapmakta da güçlük çeken bir parti. Kamunun neyi değiştirdiğinizi, bu dönemde ne yaptığınızı bilmesi gerekiyor.Yaptığınız bir takım şeylerin ileride neler doğurabileceğini anlatmanız gerekiyor. Mesela İyi İdare Yasası’nı yaptık, yapıldıktan iki sene sonra mahkemelerde sonuç vermeye başladı. Ama iki sene sonra sonuç verdiğinde insanlar “yasa yapmakla ne oluyor” dedi dolayısıyla o onların günlük yaşamına anında dokunmuyor. Bütün bunlara odaklanmamız lazım.
  Bir de daha yaratıcı olmamız lazım. Hükümete geldiğiniz zaman, bu ülkenin sorunlarının içinde boğulma, taleplerle boğulma gibi risklerle karşı karşıya kalıyorsunuz ve yaratıcılıkta eksiklik olduğunu düşünüyorum. Yaratıcılıktaki eksikliği muhalefet döneminde gidermek lazım. Yani politikaları üretirken çok daha yaratıcı politikaları muhalefette hazırlayıp, iktidara o şekilde gelmek gerekiyor. O noktada eksikliklerimiz vardı.
  Bir de kadrolarımızı az önce söylediğim anlamda kullanmak konusunda eksikliklerimiz vardı. Geçtiğimiz dönemde eski ve yeni kadrolarımızdan yeterince yararlanabildiğimizi söyleyemem. Bunların hiçbirini birilerini eleştirmek için söylemiyorum, sonuçta genel sekreter sıfatıyla bu bir özeleştiridir. Ama bu özeleştirileri yapıp, gerekli dersleri çıkardığımızı düşünüyorum.

“TC’nin öngörüleri bizim öngörülerimizle örtüşmemektedir”

Soru: Hükümette olduğunuz son dönemde Türkiye ile ilişkiler konusunda CTP’nin tutumunu nasıl değerlendirirsiniz?

Erhürman: Türkiye ile ilişkiler meselesiyle, TC hükümetlerinin Kıbrıs’taki sosyo-ekonomik yapıyla ilgili öngörülerine dair ilişkiler meselesini birbirinden ayırıyorum. Bugün içinde bulunduğumuz ortamda Türkiye ile yakın ilişkiler içinde olmamız şarttır. Çünkü Kuzey Kıbrıs’ı tanıyan tek devlet TC’dir ve TC’nin buraya çok ciddi mali katkısı vardır. Dolayısıyla TC ile ilişkilerin dikkatle korunması gerekir ama eşitler arası ilişkiler düzeyinde korunması gerekir. Eşitler arası en iyi ilişkiler kurulmalıdır ama TC hükümetlerinin zaman zaman Kıbrıs’taki sosyo-ekonomik yapıya ilişkin öngörüleriyle birebir örtüşmemiz de gerekmiyor iyi ilişkiler içinde olmamız için. Nitekim su, ekonomik protokol, özelleştirmeler, yurtdışı koordinasyon ofisi konusunda bizim düşüncelerimizle şu andaki TC hükümetinin düşünceleri arasında çok ciddi farklılıklar vardır. Bize, “siz de Türkiye ile iyi ilişkiler kurulması gerektiğini söylüyorsunuz, UBP den ne farkınız var” diye soruyorlar. TC ile iyi ilişkiler kurulması gerektiğini söylüyoruz ama TC’nin az önce saydığım konulardaki öngörüleri, “bu ülkede bunlar olmalıdır, sizi kurtaracak olan ancak bunlardır” şeklindeki öngörüleri bizim öngörülerimizle örtüşmemektedir. Örtüşmediği zaman da TC ile eşitler arasındaki ilişkiler noktasından hareketle doğru bir şekilde tartışmak ve diyalog kurmak yanlısıyız.
  Bu ülkede ekonomik ve mali konularda bazı yapısal sorunlar varsa, bunların oluşması konusunda Kıbrıs Türk halkının ve onun siyasi aktörlerinin ne kadar sorumluluğu varsa, TC’nin de o kadar sorumluluğu vardır çünkü TC bu konularda geçmişte zaman zaman yanlış öngörülerde bulunmuştur. TC’den bir yetkilinin “ne olacak hepiniz de memur olsanız, biz gerekli maaşı aktarırız” dediğini ve ekonomiyi böyle bir model üzerinden şekillendirmeye kalktığını hatırlıyoruz. Şekillendirildi de. Kıbrıslı Türklerin üretken kurumlarında bu yüzden geriye gidiş yaşandı. “TC burada ne öngörürse doğrudur” gibi bir anlayışa sahip değiliz. Ama böyle bir anlayışa sahip olmamamız ve TC hükümetlerinin öngörülerinden farklı öngörülere sahip olmamız da “TC ile ilişkilerimizi kötüye götürelim, keselim” gibi bir noktaya bizi asla taşımaz. O ilişkiler en iyi düzeyde ama eşitler arasında sürdürülmek zorundadır.

“Aynı zihniyetin tekrarı”

Soru: UBP-DP hükümetinin icraatlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Ekonomik Protokolün imzalandığının açıklanmaması, koordinasyon ofisi ve su konusunda atılan adımlar... gidişatı nasıl görüyorsunuz?

Erhürman: İki sağ partinin hükümetinin aslında sağ gelenekten gelen bir şekilde sadece mali kaynak bulma ve bu mali kaynağı dağıtma hedefine odaklandığını görüyorum. Mali kaynağı bulma noktasında ilkesel duruş ve Kıbrıslı Türklerin geleceğini düşünen, planlayarak bunun üzerinden politika geliştiren bir duruş yok. Tamamen “ mali kaynak bulalım ve bunu dağıtalım” var. Bu Kıbrıs Türk sağında bildiğimiz bir gelenektir. O yüzden biz CTP olarak herhangi bir partiye veya kişiye değil, bir zihniyete karşı olduğumuzu söylüyoruz. Bizim için de mali kaynak bulmak önemlidir ama mali kaynak bulmak önemliyken, ilkeli duruş, Kıbrıslı Türklerin kendi kendini yönetme hakkı, kendi kurumlarıyla kendi kendini yönetme hakkı ve bu kurumlara sahip olma hakkı ve Kıbrıslı Türklerin kendi geleceğini planlama hakkı da önemlidir. Bunlardan ödün verilerek mali kaynak bulunmasını doğru bulmuyoruz. Dolayısıyla burada çok da şaşırdığımız birşey yok. Kıbrıs Türk sağ geleneğinde aslında bütün odak noktası mali kaynağı bulup bunu dağıtmaktır. Bu zihniyet bize göre doğru zihniyet değil ve Kıbrıs Türk halkını bugün bulunduğu noktaya getiren zihniyet de bu zihniyettir. Şimdi maalesef aynı zihniyetin tekrarını izliyoruz.

Röportaj Haberleri