ELEŞTİREL DÜŞÜNME VE GELİŞİM

“Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir” yargısıyla her türlü yargıyı şüphe ile karşılardı Sokrates. Eleştirel düşünür, Sokratesçi bir tutumla önce kendi yargılarından şüphe eder, bilir ki her insan gibi kendisi de yanılabilir.

Özlem Onar

onarozlem@gmail.com

Günümüzde pek çok insanın çoğu durumda kınama, yargılama, aşağılama, yerme, suçlama, hakaret etme gibi olumsuz tutumlar sergilediklerine şahit oluyoruz. Hepimiz eleştiri adı altında, bu nefret söylemlerinden yakınmaktayız. Çünkü doğal olarak, böylesi gergin ortamlarda iç huzuru bulamıyoruz. Eleştiri kavramı sadece günlük hayatta, sosyal medyada değil, felsefede, bilimde, siyasette, sanatta da yer alır. Öyleyse gerçekte eleştiri nedir? Eleştiri gerekli midir? Olumsuz tutum ve davranışlar olmaksızın, objektif (yansız) düşünmeye dayalı eleştiri yapmak mümkün müdür? Mümkünse, eleştirel düşünme becerisini kazanmak için hangi bireysel ve toplumsal koşulların varlığına ihtiyacımız vardır? Bu yazımda eleştiri ve düşünme kavramlarından hareketle, eleştirel düşünmenin gerek bireysel gerekse toplumsal gelişimdeki rolünü vurgulamaya çalışacağım.

Yirmi birinci yüzyılda eleştirel düşünme, hem toplumumuzda hem de dünyada önemli bir ihtiyaç haline gelmiştir.  Eleştirel düşünmenin ne olduğuna değinmeden önce düşünmenin ve eleştirmenin sözlük anlamlarına değinmek isterim. Düşünmek kavramının, sözlükte birden fazla anlamı bulunmaktadır. Bunlar; zihninden, hayalinden geçirmek, bir hüküm çıkarmak maksadıyla inceleme, karşılaştırma ve aralarındaki ilgilerden faydalanma gibi zihin işlemlerinden geçirmek, muhakeme etmek, zihniyle arayıp bulmak, bir şey hakkında ilgi göstermek, tasarlamak, hatırına getirmek, tasalanmaktır. (1) Bu tanımlamalardan da anlaşılacağı gibi, doğal olarak sürekli düşünme eylemi içerisindeyiz. Fakat her düşünme eleştirel düşünme değildir. Eleştirel düşünme; düşüncenin kendisine yönelerek, hangi önyargıları temsil ettiğini, amacının ne olduğunu, hangi akıl yürütme ilke ve yöntemlerini kullanıldığını vb. irdelemektir. Özellikle psikoloji, bilişsel bilimler, eğitim, mantık, tıp ve felsefe alanlarında düşünmenin kendisi konu edinilmektedir. Mantık; doğru düşünmenin kurallarını koyan normatif bir bilimdir. Mantıkta düşünmek; tutarlı düşünmek, doğru akıl yürütme yapmakla mümkündür. Genel olarak düşünmenin araçları; kavramlar, yargılar (önermeler) ve akıl yürütmedir. Kavramlar düşünmenin en temel unsurlarıdır. Düşünürken ve tartışırken kavramlara hangi anlamları yüklediğiniz çok büyük bir önem arz eder. Tartışmaların kavgaya dönüşmesinin bir nedeni de tarafların aynı kavramlara farklı anlamlar yüklemesidir. Tartışmada tarafların tartıştıkları kavramlar hakkında bilgi sahibi olmaları da gerekmektedir. Sadece konuşurken değil, okur veya yazar iken de kullandığımız kavramların anlamını araştırmamız, öğrenmeye açık olduğumuzun en büyük göstergesidir. Düşünmek; birleştirmek, görünüşü büyük bir ilke çehresi altında bildik kılmak değildir. Düşünmek; görmeyi yeniden öğrenmektir, bilinci yönetmek, her görüntüyü ayrıcalıklı bir nokta durumuna getirmektir. (2) Düşünmek bir bakıma karar vermektir. Aceleci bir tutumla verdiğimiz kararlar, çoğunlukla düşünülmemiştir. Hayatımızın direksiyonunu kendi elimize almak istiyorsak, düşünme becerimizi yaşam boyu geliştirmek zorundayız. Düşünme, her yaşta öğrenilebilir ve geliştirilebilir. Geliştirilmelidir. Böylece doğru ve sistemli düşünme bize eleştirel düşünmenin kapılarını açmış olur. Eleştirel düşünebilme yolculuğuna çıkmış bireyler de ilerlemeye açıktırlar, çok daha insancıl ve çok daha barışçıldırlar. Eleştirme kavramının sözlük anlamı; tenkit etmektir. Yani eleştirmek; bir fikrin, bir hükmün doğruluk veya yanlışlığını meydana çıkararak gerçek değerini belirtmek için onu incelemek, tenkit etmek. (3)

Felsefi düşünce denilince akla eleştirel düşünce gelir. Felsefi düşüncenin temelinde; hayret, hakikat arayışı, merak, sorgulama, şüphe ve eleştirel yaklaşım vardır. Bu unsurlar olmadan, felsefe yapılamaz. Felsefe, nasıl düşündüğünü düşünmektir. Eleştirel düşünme, insanın kendi düşünce veya başkalarının düşünce unsurlarının farkına varmamızı sağlar. Eleştiri sözcüğü; Yunanca yargılama, ayırt etme anlamına gelen “krisis” sözcüğünden gelen bir terim olarak, bir kişiyi, bir düşünceyi, bir eseri; titiz, dikkatli bir incelemeye tabi tutma anlamına gelir. (4) Eleştirel düşünme becerisini geliştirmek, felsefi metinleri anlayarak okumayı gerektirir. Eleştirel düşünmenin temel ilkelerini kavramak için Platon’un yazmış olduğu “Sokrates’in Savunması” adlı eserin, en başta okunması gerektiğini düşünüyorum. Sokrates, geliştirmiş olduğu diyalektik yöntem ile karşısındaki insanın bildiklerini sorgulayarak ve sorgulatarak, hakikatin bilgisine ulaşmaya çalışmıştır. Soru sormak, düşünmenin gereğidir. Eleştirel düşünmede soruların niyeti, karşıdakinin çelişkilerini ortaya çıkararak ona üstünlük sağlamak yerine birlikte hakikate ulaşmak olmalıdır. Soruların mantıklı, konuya uygun, akla yatkın, etik, anlamaya yönelik ve tarafsız olmasına dikkat edilmelidir. Sokrates’e göre “Bilmediğimiz bir şeyi bildiğimizi sanmak gerçekten utanılacak bir bilgisizlik değil midir?” (5) “Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir” yargısıyla her türlü yargıyı şüphe ile karşılardı Sokrates. Eleştirel düşünür, Sokratesçi bir tutumla önce kendi yargılarından şüphe eder, bilir ki her insan gibi kendisi de yanılabilir.

Eleştiri konumuz olduğunda, eleştiri çağından bahsetmemek olmaz. İngiliz empirist Locke’tan başlayarak Alman düşünür Kant’a kadar süren 17. ve 18. Yüzyıl eleştiri çağıdır. Bu dönemde geleneksel metafiziğe eleştirel bir tutumu gözlemleriz. Kritisizmin (Eleştiricilik) kurucusu olan Kant’ın felsefesi; “Neyi bilebilirim?”, “Ne yapmalıyım?”, “Ne umabilirim?” ve “İnsan nedir?” sorularını cevaplamaya çalışan bir felsefedir. Kant, insan aklını ve bilme gücünü eleştirerek, tanımlamaya, sınır çizmeye çalışmıştır. Bu dönemde Amerikalı filozof ve eğitim teorisyeni olan John Dewey’in görüşleri de eleştirel düşüncenin gelişmesinde oldukça önemlidir. Dewey pragmatizm (aletçilik) anlayışının temsilcisidir. Dewey’e göre insan düşüncesi geleneksel din, eğitim ve ahlak görüşleriyle kısıtlanmamalıdır. Yaratıcı hayal gücünün gelişmesi için toplumda, düşünce özgürlüğü ve demokratik değerler olmalıdır. Eğitimde yenilikçi, yaratıcı, bağımsız ve eleştirel düşünebilen bireyler yetiştirmek hedeflenmelidir. Dewey’e göre eğitim şekilcilikten, kalıplardan uzak olmalıdır. Eğitim sürecinde öğrencinin ilgi alanları, okul ve sınıf ortamında etkileşim halindeyken elde edilen deneyimlere göre belirlenmelidir. Eğitim programları da bu belirlemelere göre düzenlenerek, kişinin her yönden gelişimini hedeflemelidir. Öğretmen, belli konuları öğrencilere emirler vererek aktarmak yerine, öğrenciyle birlikte düşünen, araştıran, eleştiren, öğrenen bir lider olmalıdır. Felsefe eğitiminin eleştirel düşünme becerisini kazanmada oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. Bu becerinin sadece kuramsal derslerle değil, çeşitli okul kulüplerinde ve sosyal aktivitelerde aktif rol alarak edinilen deneyimlerle kazanılacağına inanıyorum.

Eleştiri denilince ister istemez, hepimiz bir parça da olsa geriliyoruz. Özellikle de bu eleştiriler bize dönükse, savunmaya ya da saldırıya geçebiliyoruz. Bazen de karşımızdaki kişiyi algılama biçimimize göre geri adım atmak durumunda kalabiliyoruz. Galiba, eleştiriler karşısında genellikle duygusal kaynaklı otomatik tepkilerde bulunuyoruz. Bu açıdan baktığımızda, eleştiri kavramına olumsuz yaklaşmamızın bir nedeni de kendi kişilik özelliklerimizdir, diyebilir miyiz? Oysa eleştirel bir düşünür eleştiri karşısında kızmak ya da gücenmek yerine, söylenenleri mantık süzgecinden geçirip, irdeleyerek karşı tarafa etik bir şekilde geri bildirim vermeyi seçer. Böylece verimli ve anlamlı bir tartışma başlatılmış olur. Dolayısıyla, eleştirel düşünür düşüncelerinin eleştirilebileceğinin de ayırdındadır. Kendi düşüncelerimizi ve düşünce şeklimizi de fark ederek, eleştirel düşünebilmeliyiz. Bizler, her an düşündüğümüz için günlük düşüncelerin eleştirel düşünce olduğu yanılgısına düşmemeliyiz. Ayırdında olmamız gereken bir durum da eleştirmenin her zaman için yadsımak anlamına gelmediğidir. Farklı görüşleri eleştirerek sonuçta, o görüşün doğru olduğuna da kanaat getirebiliriz ya da bambaşka yeni bir düşünceye de varabiliriz. Kavga etmek, kişisel saldırılarda bulunmak, sövmek eleştirmek değildir. Düşüncenin kendisini anlama ve gerçeğin bilgisine ulaşma niyetiyle yapılan eleştiriler, eleştirel düşünmedir. Eleştiri ortamının adil olabilmesi, tarafların birbirlerini eşit olarak algılamasına bağlıdır.  Elbette insan doğal olarak kimi zaman, öyle durumlarla karşılaşır ki kızabilir ve öfkelenebilir. Böyle durumlarda eleştirel düşünmeyi hazmetmişsek, duygu kontrolünü de sağlayabiliriz.

Her şey eleştirilebilir mi? Bence inançları, beğenileri, zevkleri, duyguları v.b. sübjektif (öznel) oldukları için eleştirmemeliyiz. Laik toplumlarda düşünce ve inanç özgürlüğü vardır. Fakat bu inancı ve düşünceyi başkasına empoze etme hakkını bize vermez. Başta aile, din ve geleneklerin baskı unsuru olduğu toplumlarda, eleştirel düşünme gelişemez. Eleştirel düşünme yoksa felsefe, bilim, sanat, siyaset, ekonomi, eğitim vb. alanlarda yaratıcılık, yenileşme (inovasyon) dolayısıyla gelişim ve büyümeden söz edilemez.

Sizlerin de bildiği gibi pandemi döneminde, internet kullanımı daha da yaygınlaştı. İnternet aracılığıyla iletişim, yerel ve dünyadan haberlere ulaşma, alışveriş, eğitim, sağlık, banka vb. işlemlerini gerçekleştirmekteyiz. İşte bu noktada sanal medya okur yazarlığının sağlıklı olması, eleştirel düşünmeye bağlıdır. Sosyal medyada yer alan her haberin, her bilginin doğruluğuna veya yanlışlığına karar vermeden önce tarafsız olarak kaynağının araştırılması gerekmektedir. Belirtmek isterim ki, düşünceyi ya da bilgiyi araştırırken eleştirel düşünür, doğrulayıcı kaynaklardan çok çürüten kaynaklara başvurur.

Bizler bize benzeyen, bizimle benzer düşünen, bizi her daim onaylayan kişilerle arkadaşlık kurma eğilimindeyizdir. Oysa bizi geliştirecek, zenginleştirecek olan; bizden farklı düşünenlerdir. Bizler farklı kültürlerle, farklı coğrafyalarla karşılaştıkça, onları anlamaya ve kendimizi anlatmaya çalıştıkça özgürleşiriz. Benimseriz veya benimsemeyiz, sonuçta farklılıklar bizim eleştirel düşünmemizi sağlayan dinamiklerdir. Hiç şüphesiz, herkesin birbirini onayladığı bir dünya oldukça sığ olurdu. Sözün kısası eleştirel düşünce bizden olmayana; farklı inançlara, değerlere, bilgilere ve tutumlara tarafsız ve etik olarak bakmamızı sağlar. Yeter ki niyetimiz etik ve tarafsız olarak hakikati aramak olsun.


KAYNAKÇA

1) Mehmet ALİ AĞAKAY, TÜRKÇE SÖZLÜK, Ankara, Yeni Matbaa, 1959, s.240

2)(Albert Camus, Çeviren: Tahsin Yücel, SİSYPHOS SÖYLENİ, İstanbul, Adam Yayınları, Eylül 1988, s.50

3) Mehmet ALİ AĞAKAY, TÜRKÇE SÖZLÜK, Ankara, Yeni Matbaa, 1959, s.254

4) AHMET CEVİZCİ, Büyük Felsefe Sözlüğü, İstanbul, Say Yayınları, 2017, s.674

5) PLATON, Sokrates’in Savunması, İstanbul, Ekim 2016, İSKELE YAYINCILIK, 2016, S.529

 

Dergiler Haberleri