Eco turizm ve lezzetleri

Eco turizm ve lezzetleri


Zekai Altan


Ekoturizm, oldukça yeni bir kavram. İlk kez 1992 Rio Çevre Zirvesi'nde sürdürülebilir bir dünya ve çevre için kriterler ortaya kondu. Bu kriterler, turizme de uyarlanarak, çevreye zarar vermeden, ondan yararlanma yöntemlerinin geliştirilmesi ve tüm yerli halkların kültürlerini yoketmeden, onların turizm faaliyetlerinden yararlanmalarının sağlanması şeklinde özetlendi. Günümüze kadar geçen süreç içinde, giderek "ekoturizm" kavramı ve tanımı benimsendi ve 2002 yılının Mayıs ayında, Kanada'nın Quebec kentinde, 133 ülkeden gelen 1100 delegenin katılımıyla yapılan "Dünya Ekoturizm Zirvesi"nde, tüm ülkelerin benimsediği ortak bir tanım saptandı. Buna göre ekoturizm, "yeryüzünün doğal kaynaklarının sürdürülebilirliğini güvence altına alan, bunun yanısıra yerel halkların ekonomik kalkınmasına destek olurken, sosyal ve kültürel bütünlüklerini koruyup gözeten bir yaklaşım ya da tavır" olarak benimsendi.
Bu tavırda belirli ilke ve prensipler de belirlendi. Bu prensiplerden biri de bölgeye turizm aracılığıyla katkı sağlanırken, maddi ve manevi kültür unsurlarının bozulmaması prensibi. Özellikle otantik mutfak ve kültürlerin ön planda olduğunu görüyoruz. Tabii ki bu prensiplere ilave olarak kültür mirası, doğa, kıyafet, gelenek ve görenekler dahil bir bütün olarak korumacılık altında da olur. Dünyamızda hızla gelişen bu duyarlı yeşil model Kuzey Kıbrıs’ta da ilk adımları atılmaya başlansa da doğmadan yok edilmek üzere. Yok edildi bile. Açıkca belirtmek gerekirse birkaç akademisyen ve uzman dışında hiçbir siyasi bürokrat bu işi bilmiyor. Bilmediğini de söyleyemiyor. Ama yetki elinde. Özellikle eco turizmde var olan prensiplerden biri de mutfak ve kültürüdür.

KÜLTÜREL ASİMİLASYON

Eco turizm hiçbir ülkede başka bir ülkenin mutfağı ile yapılmaz ve tanıtılmaz. Bunu yalnızca bizim ülkede görüyoruz. Ve tuhaf bir durum yaratılır. Böyle yabancı etnik bir mutfak ile yöresel mutfağı bir tutamazsınız. Açıkca şunu belirtelim. Kıbrıs mutfağı ve lezzetleri çok farklıdır. Siz eğer Kıbrıs’ta eco turizmde yöresel mutfak olarak mıhlama, dürüm veya Anadolu eksenli bir başka yöre mutfağı sunarsanız ve buna da resmi yetkililerden halka kadar geniş bir kitle çanak tutuyorsa bu konu fazla konuşulmaz. Ayrıca bu, halkların bilincini sistemli olarak yozlaştırma politikasıdır.” Kültürel asimilasyondur. Kültürel Asimilasyon ise, Bir kültürün, kendi içindeki azınlık kültürü eritmesi ve kendine benzetmesidir. Asimilasyon normal bir süreçle olabildiği gibi devlet eliyle zorla da olabilir. Ne acıdır ki ülkede yaşanan budur. Bugün kültürlerin sürdürülmesinde eco turizmin önemi çok büyüktür. Ver bu işi yapanlara hiçbir kısıtlama, kural getirilmezken aksine göz yumulup teşvik bile ediliyorlar. Bunu da halk destekliyor.

MUTFAK VE TANITIM

Ben yurt dışı çalışmalarımda hiç böyle bir örneğe rastlamadım. İtalya’da bir konferansta şu soruyu sordum. “Ben İtalya’da küçük bir eco veya agro turizm işletmesi kuracağım. Ve burada da Kıbrıs usulü şeftali kebabı ve kleftigoyu lezzet olarak sunacağım” örneğini verdim. Aldığım cevap açık. İşletme kurabilirsin ve doğaya çevreye sahip çıkabilirsin. Ancak şeftali kebabını ve kleftigonu burada İtalya’da sunamazsın. Çünkü bize ait değildir. İtalya’nın mutfağını da değiştirerek tanıtamazsın. İtalya’nın kendine özgü bir mutfağı ve kültürü vardır. Amaç bu kültürün sürdürülebilir olmasını sağlamaktır. Bu örnekten sonra Karaburun, Alaçatı, Şirince, Ayvalık gibi bölgelerde yaptığım eco turizm ve lezzet çalışmalarında yöresellik dışında yabancı hiçbir lezzet bulamadım. Fotoğraflarda gördüğünüz örnekler gibi. Kaldı ki ülke tanıtımları da bu şekilde olur. Kendi mutfağınızı sunduğunuz sürece tanınırsınız. Ancak bizim ülkemizde bu politika hiç yok. KKTC’de eco turizm lezzetleri Trabzon, Gaziantep, Adana ve benzeri diğer yörelerle yapılıp Kıbrıs bu şekilde tanıtılmaktadır. Acaba “ANLAYANA MI! ” yazsam.

Dergiler Haberleri