Düşler Düşü

Düşler Düşü


Çağdaş İtalyan Edebiyatı’nın önemli isimlerinden Antonio Tabucchi, 1943 yılında Pisa’da doğdu ve Vecchiano’da büyükannesi ve büyükbabasının yanında büyüdü. 1969 yılında Portekiz’de Gerçeküstücülük adlı teziyle mezun olan Tabucchi, 1973 yılında Bologna Üniversitesi’nde Portekiz Dili ve Edebiyatı alanında öğretim görevlisi olarak göreve başladı. Türkçeye henüz çevrilmeyen ilk romanı 1975 yılında Piazza d’Italia (İtalya Meydanı) adıyla yayımlandı. Bu romanın ardından verdiği eserleri ile çağdaş İtalyan Edebiyatı’nda kendine özgü bir yer bulan Tabucchi, diğer yandan ise öğretim üyeliği kariyerine devam ederek sırasıyla Cenova Üniversitesi ve Siena Üniversitesi’nde Portekizce dersleri verdi. 2012 yılında Lizbon’da bir hastahanede uzun bir süre mücadele ettiği kansere yenik düşmeden önce, senenin 6 ayını Portekizli olan eşiyle birlikte Lizbon’da, geri kalanını ise ders verdiği Siena’da geçirmekteydi.

Tabucchi’yi farklı kılan bir yazar olarak sadece Portekizce bilmesi ve bu dili öğretmesi değil elbette. Onu, eserleri kadar önemli kılan bir başka yönü de, özellikle eşi ile yapmış olduğu Portekizli şair/yazar Fernando Pessoa’nın eserlerini İtalyancaya çevirmiş olmasıdır. Gençliğinde tren ile bol bol seyahat eden Tabucchi, bir gün Paris’te bir tren garında Alvaro de Campos imzalı Tabacaria (Tütün Dükkânı) isminde bir şiir görüp, çok beğenir. Pierre Hourcade tarafından yapılan çeviride ismi geçen şair, aslında Fernando Pessoa’nın ta kendisi olup, Alvaro de Campos, Fernando Pessoa’nın yaşamı boyunca kullanmış olduğu takma isimlerden sadece bir tanesidir. Bu tanışma, Tabucchi’nin Portekizce ve Pessoa ile derinlemesine ilgilenmesine vesile olup, bir yandan Portekizce öğrenip, onun eserlerini İtalyancaya kazandırmasına, öte yandan ise bir yazar olarak kendi dilini kurmasına vesile olur.

Birçok kitabı Türkçede bulunabilen Tabucchi’nin Düşler Düşü kitabı, farklı bir çalışma olarak ilk anda göze çarpıyor. Kitabın başında yazmış olduğu kısa notta, “Sevdiğim sanatçıların ne gibi düşler gördüklerini hep bilmek isterdim” (s. 13) diyen Tabucchi, kitapta, kendine göre sevdiği sanatçılar, ressamlar, ozanlar, müzisyenler, düşün insanlarının hayat öykülerinden yola çıkarak onların ne gibi düşler görebileceğini hayâl ediyor. Bunu yaparken de, bizleri düşsel bir yolculuğa çıkarıyor. Böylece, bir taraftan ismi geçen sanatçıların kim olduklarını, neler yaptıklarını okuma şansı yakalamta iken, diğer yandan Tabucchi’nin kitapta ismi geçen sanatçıları nasıl bir şekilde karakterize ettiğini, ona has üslubu ile görebiliyoruz. Kitapta adı geçen isimler sırasıyle; Daidalos, François Ovidius Nasone, Lucius Apuleius, Cecco Angioleri, François Villon, François Rabelais, Caravaggio, Francisco Goya y Lecientes, Samuel Taylor Coleridge, Giacomo Leopardi, Carlo Collodi, Robert Louis Stevenson, Arthur Rimbaud, Anton Çehov, Claude Debussy, Henri de Toulouse-Lautrec, Fernando Pessoa, Vladimir Mayakovski, Federico Garcia Lorca ve psikanalizin kurucusu, düşlerin yorumcusu Sigmund Freud.

Bayağı geniş ve birbirinden farlı isimleri bir kitapta buluşturan Tabucchi, okuyucuları düşünerek, kitabın sonunda ayrıca düş görenlerin bir paragraflık yaşamöykülerini de eklemeyi ihmal etmemiş. Örneğin, “Kılıktan Kılığa Giren Ozan Fernando Pessoa’nın Düşü”nde, Pessoa’yı değişik mekânlarda, değişik hallerde buluyoruz, tıpkı kendi hayatında olduğu gibi. Bir diğer öyküde ise Caravaggio olarak bilinen Michelangelo Merisi’nin meşhur Matteo’sunu nasıl yapmaya karar verdiğine dair ilginç bir anlatı aktarılıyor biz okurlara.

Kısacası, Tabucchi’nin Düşler Düşü’ndeki düşler, kitabın arka kapağında ifade edildiği gibi, “Kimş düşler gerçek yaşamdan kesitler sunuyor, kimileri Tabucchi’ni hayal gücünün ürünü.” Hangisi olursa olsun, Tabucchi’nin kendine özgü üslubu ve yaratıcılığı, kitapta adı geçen isimler hakkında bizlere farlı bir perspektif sunma imkânı sağlıyor.

Antonio Tabucchi. Düşler Düşü. Çev. Semin Sayıt. İstanbul: Can Yayınları, 2004.

Dergiler Haberleri