Dönüşümün Sonsuz Boşluğu

Kontrolü bırakamıyorum. Boşluk yokmuş gibi davransam olmaz mı? Belki korkmam.

 

Bilge Azgın
bilge.azgın12@gmail.com

 

"knowing That, the knowledge of which gives the knowledge of everything." Upanishads

Bu yazı, Landmark Eğitimleri sürecinde 6 ay ipin üzerinde benim için durmadan duruş sergileyen Elif’ciğimize ithafen yazılmıştır.

 

Ortalık birden boşaldı. Her taraf bomboş. Göklerde bir yerlerde uzun bir ipin üzerinde duruyorduk; ipin bir ucunda ben, diğer ucunda yaşlı Çinli bir adam duruyordu. Aşağıya baktım yeryüzü yoktu. Yukarıya baktım gökyüzü yoktu.

Sonra yaşlı adama baktım. “Lao Tzu bu sen misin? Burası nasıl bir yer böyle?” diye sordum.

 Lao Tzu: Diğer dünyalar ile bu dünya arasındaki boşluktasın.

Nefs: Uykuda değilim, rüyada değilim! Ona rağmen neden her şey çok gerçek gibi görünüyor? Tüm insanlık tarihini içeren kolektif bilinçaltında mıyım? Nerdeyim?

Lao Tzu: Ne farkeder? Buradayız. Neden burada olduğunu biliyor musun?

Nefs: Neden karşıma çıktığını biliyorum. Ama neden burada ipin üzerinde durduğumuzu bilmiyorum.  

Lao Tzu: Neden karşına çıktığımı söyle o zaman.

Nefs: Kendi kendimi daha iyi tanımak için! Dış dünyadan ve bütün kitaplardan kazanılan bilgilerin tümünü sonsuza kadar çoğaltsam bile, toplamanın bilgelik etmediğini bildiğim için karşıma çıktın. Gerçek bilginin doğrudan tecrübe ve sezgi ile ulaşılabileceğinin farkında olduğum için... Senden sonra yaşayan bir sürü bilgenin yüzyıllar yılı boyunca neden karşısına çıktıysan onun için çıktın...

Şimdi bana neden burada olduğumuzu söyler misin? Bana Gizemli Altın Çiçeğin sırlarını mı anlatacaksın?

Lao Tzu: İnsan kalbinin iç dinamiklerini anlayabilmen için çiçekleri incelemen gerektiğini sana halihazırda gösterdiler.

Nefs: Evet doğru! Ancak Altın Çiçeğin Sırrı’nı henüz göstermediler. “En olağanüstü güzelliklere sahip mucizevi âlemler kalbin içindedir; kusursuzca açık ve farkında olan tin kalpte yoğunlaşmıştır. Tinsel aydınlanma dönüşümlerinin tümüne zihin rehberlik yapar” derken tam olarak neyi kastediyorsunuz?

 

Lao Tzu:  Altın Çiçeğin Sırrı için daha beklemen lâzım. Sana şimdilik kendi Yol’unu ve dengeni bulmayı göstereceğim. Bu ipin üzerindeki Yol’da yürüyerek bana doğru gel.

Nefs: Aşağının ve yukarının dibi yok görmüyor musun!? Nasıl yürüyeyim?!

Lao Tzu hiçbir ağırlığı olmayan bir tüy gibi, sonsuz bir sükunete sahip bir ruh gibi bana doğru yürümeye başladı. Bir yandan yürüyor diğer yandan da şunları mırıldanıyordu.

Lao Tzu: Tao (Yol) aşağısı gibidir. Boştur ama sonsuz kapasiteye sahiptir. Onu ne kadar çok kullanırsan, o kadar çok doğurup üretir. Hakkında ne kadar çok konuşursan, o kadar az anlarsın. Merkez’e tutun!

 Bunları mırıldana mırıldana yürüyüp İpin ortasında durdu!

 Lao Tzu: Neden boşluktan bu kadar korkuyorsun? Kâinatın Yol’unun boşluktan geçtiğini bildiğini sanıyordum…

Bunun üzerine kendimi zorlaya zorlaya adım atmayı denedim. Ayaklarım milim milim ipin üzerinde ilerlemeye başladı ancak dengemi zor buluyordum. Dengeyi kaybedip dibi olmayan boşluğa düşeceğim diye korkudan tir tir titriyorum.

Nefs: Kâinatın Yol’unun boşluktan geçtiğini okudum biliyorum. Neden hala korkuyorum?

Lao Tzu: Boşluğun tam olarak doğasını kavrayamadığın için!

Nefs: Korkuyu kontrol edemiyorum ama!

Lao Tzu: Kontrol etmeye çalıştığın için.

Nefs: Kontrolü bırakamıyorum. Boşluk yokmuş gibi davransam olmaz mı? Belki korkmam.

Lao Tzu: Öyle yaparsan boşluk seni, sen farkında olmadan en aşağılara düşürür. Boşluğu kandırdığını sanırsın ama boşluğun seninle oyun oynadığının farkına bile varamazsın. İleriye doğru yürüdüğünü sanırsın ama aslında olduğun yerde sayıp durursun.

Nefs: Kendi kendimle samimi olmadığımın farkında bile değilsem ne olacak? Boşlukla samimi olup olmadığımı nasıl anlayacağım?

Lao Tzu: Boşluğu varoluşunda hissettiğinde veya onun parçası olduğunu hissettiğinde kendi kendinle samimisin demektir.

Nefs: Bu boşluk, hiçbir şey anlamına gelen boşluktan başka bir şey… Nihilizmdeki hiçlikten, insana kaygı salıp kemirip bitiren yokluktan başka bir şey.

Lao Tzu: Boşluğu zihnindeki kavramlarla kavrayamazsın! Zihninde boş bir alanı düşünerek de kavrayamazsın. Ancak onu Varoluşunla kavrayıp hissedersin!

Nefs: Evet anladım. Bu boşluk hiçbir şey anlamına gelen boşluk değil. Güneş, ay, yıldızlar, gezegenler, dağlar, nehirler, ağaçlar, çimenler, tüm iyi insanlar ve kötü insanlar, cennet ve cehennem; hepsi bu boşluğun ortasında duruyor. Her tür kavramsallaştırmadan önce gelen ve var olan sonsuz bir boşluk değil mi bu? 

Lao Tzu: İnsanların bu durduğun ipin üzerinde hayatlarını nasıl yaşadıklarını görüyor musun?

Nefs: Evet görüyorum. Şu anda ipin üzerinde yaptığım gibi hayatta attığım her adımı direnç göstere göstere atıyorum. Her bir adımımı atarken hiçliğe düşeceğim diye endişe ve korkuyla atıyorum. Her bir adım öncesi adım atayım mı atmayım mı diye bin kez düşünüyorum.  Kasıla kasıla bir adım ileri atarken, yarım adım geri atıyorum. Sonra öne attığım adımımı tekrar yana çeviriyorum. Düz yürüyemiyorum. Yaptığımız tüm konuşmalar, kurduğumuz tüm ilişkiler de öyle.  

Lao Tzu: Sonuç itibariyle şu ana kadar ipin üzerinde bir gıdım yol ilerleyemedin. Şimdi kendi gözlerinle kendini görüp, kendi tecrübenle kendini tecrübe edip anladın mı?

Bu konuşmasıyla biraz rahatlamıştım.

Nefs: Tamam anladım çok doğru söylüyorsun. Dengeyi nasıl bulup normal yürüyeceğim onu tam anlayamadım.

Lao Tzu:  Senin Merkez’in zaten halihazırda Denge’de! Sana Merkez’e tutunmanı söylemiştim.

Nefs: Tamam da Merkez’e nasıl tutunulur?

Lao Tzu: Direnç göstermeyi bırakarak.

Nefs: Bir saniye ama! Nietzsche’nin ipin üzerinde yürüyen üstün insan masgaralığını yapmıyoruz değil mi?

Yaşlı adam kahkaha atmaya başladı. İlk kez kahkaha attığını görüyordum.

Lao Tzu: Ben sana direncini bırakarak Dragon’u nasıl sürebileceğinden bahsediyorum, sen bana Nietzsche’den bahsediyorsun. Nefesiyle alev saçan Dragon’un direncini irade gücü ile kırıp onunla birlikte göklerde uçmaya çalışmak zır delilikten başka bir şey değil.

Nefs: Evet o da zır deli oldu zaten. Dragon dediğin? Konfüçyüs senin ile tanıştığında Dragon’un nasıl göklerde uçabildiğini gördüm demişti. Onu mu söylüyorsun?

Lao Tzu: Devamlı soru sormak, olayları entelektüelleştirmek de bir direnç biçimidir. Senin gibiler bunu hep yaparlar. Direnç gösterdiklerini saklamak için dünyayı ve olayları âlimce ifade etmeye çalışıp dururlar. Şimdi hem bana, hem de kendine direnç göstermeyi bırak. Ve bana doğru yürümeye başla.

Lao Tzu’nun sözü bitince birden boşluk karnımın içinde belirdi. Büyüyerek her tarafımı kapladı. Ölüm kadar dingin ve hafifletici bir şeydi. Doğudan batıya, kuzeyden güneye tüm kutsal sayılan kitaplarda yazan “ölmeden önce ölün” gibi bir şeydi. Artık ipin üzerinde kendimi sıkışmış kalmış hissetmiyordum. Kendi Merkez’imde kendiliğinden Denge’de duruyordum.Yaşlı adama hayranlıkla baktım. Durduğu yerde kıpırdamadan sonsuz bir dinginlik ve sükûnet içinde ona doğru yürümemi bekliyordu.

Ona doğru yürümeye başladım ve birden kendimi onun hemen önünde buldum.Yanına gelince “Tekrar bak! Aşağıda ne var?” diye sordu. “Sonsuz bir boşluk var” diye cevapladım. “Etrafında ve yukarıda ne var?” dedi. “Sonsuz bir boşluk var” dedim.

Lao Tzu: Şimdi bu boşluğu nasıl kullanacağını artık biliyor musun?

Nefs: Evet. Topun denizin üzerinde kalmasını sağlayan şeydir boşluk. Ne kadar da aşağılara batırsalar, boşluk onu kendiliğinden yukarılara geri çıkartır. Dengede tutar. İçinde boşluk olmayan en derinlere batar ve çıkamaz. Dünyadaki tüm yaratılmış kimlikleri boşluktan geçirmeden insanlığa varmanın olasılığı yok. Dünyadaki tüm bilinç kalıplarını boşlukta çevirmeden birbirleriyle uyumlanma olasılığı yok. Dünyadaki tüm kaygıları ve kızgınlıkları boşlukta yıkayıp çitilemeden, barışa ve sevgiye varmanın olasılığı yok.

Lao Tzu: Evet. Bir kere boşluğu keşfettin mi artık varacağın yer değil, milyon kere geri döneceğin yerdir. Her adımını atmadan, her sözünü söylemeden önce boşluğa tekrar tekrar dönüp, boşluktan çıkarak adımını atacağın ve sözünü söyleyeceğin yerdir.

Nefs: Dildeki tüm anlamlandırmalardan, zihindeki tüm kavramsallaştırmalardan, ve bilinçteki tüm kimliklendirmelerden önce var olan sonsuz boşluk gerçekliği. En önemlisi, boşluk olmadan olasılık yaratabilme olasılığı da yoktur. “Olasılıklar tinin nefesidir” der Kierkegaard. Bir insan herhangi bir konuda (işinde, ilişkisinde, aile içinde, toplumsal veya siyasi aktivizmde) çaresizliğe ve umutsuzluğa kapıldığında, o konuda içten içe attığı çığlık “bana bir olasılık yarat! Bana bir olasılık yarat!” çığlığıdır. Savaş varsa barış yaratma olasılığı, dargınlık varsa sevgi yaratma olasılığı, ilişkilerinde mesafe varsa yakınlık yaratma olasılığı, iş yerinde baskı ve stress yaşıyorsa, rahatlık ve huzur olasılığının çığlığını atar. Olasılık yaratmak geriye kalan tek çare bulma yoludur. Evet! Kesinlikle! Silahlı savaşlar içinde yaşayan bir insan için veya kendi kendisiyle barışık olmayan bir insan için (ikisi de aynı şeydir) tek ve son çare barış ve huzur yaratma olasalığıdır. Barış ve huzur yaratma olasılığı, o insanın bir kez daha derin bir nefes almasını ve canlanmasını sağlar. İnsan, olasılık yaratamadığı sürece yaşayan bir ölüdür ve öylece göçüp gider. Olasılık tine nefes verir ve onun nefes almasını sağlar. Kierkegaard Nefes’i bilmiyor ama. Nefes’i nasıl tarif edebilirim ki? Nefes, tinin kendi derinlerinde barındırdığı olasılıklarının yukarılara çıkıp gördüğü diyarlardır. O yüzden karşımda benimle konuşuyorsun Lao Tzu. Şimdi buldum! Altın Çiçeğin Sırrı kitabında “tinsel aydınlanma dönüşümlerinin tümüne zihin rehberlik yapar” derken bunu demek istemiştiniz değil mi?  

Ben tüm bunları sayıklarken, mutlak bütünlük içinde bana bakan Lao Tzu birden kayboldu. Artık geriye bir tek mutlak boşluk kalmıştı. O an, sonsuz boşluğa bakarken o boşluğun içinde yaratılabilecek sonsuz olasılıkları peş peşe düşünüp görmeye başladım. Zihnim sonsuz olasılıklara doğru uzanıp onları kavramaya çalışırken, tin çoktan sonsuz boşluğu sarmalamıştı bile.

‘Tao sonsuz boşluk gibidir, Sonsuz olasılıklarla doludur. Gizlenip durur ama her zaman vardır. Onu kimin yarattığını bilmiyorum. Tanrı’dan bile daha eskidir.”

 

Dergiler Haberleri