“Din bir şova, gösteriye ve oy devşirme aracına dönüştürülmüştür”

 UBP-DP-YDP hükümetinin anayasa ve yasaları hiçe sayarak aldığı kararlar tepki çekmeye devam ediyor. KTÖS ve KTOEÖS öncülüğünde, küçük kız çocuklarının bir kalkan gibi kullanılmasına ve disiplin tüzüğüne karşı bugün Başbakanlık önünde bir eylem düzenlendi

 “Din bir şova, gösteriye ve oy devşirme aracına dönüştürülmüştür”

Ebru OSMAN - Yasmin MORAN

UBP-DP-YDP hükümetinin anayasa ve yasaları hiçe sayarak aldığı kararlar tepki çekmeye devam ediyor. KTÖS ve KTOEÖS öncülüğünde, küçük kız çocuklarının bir kalkan gibi kullanılmasına ve disiplin tüzüğüne karşı bugün Başbakanlık önünde bir eylem düzenlendi. Gerçekleştirilen eyleme, öğretmenler sendikası yetkilileri Selma Eylem, Burak Maviş ve Tahir Gökçebel konuşma yaptı.

Selma Eylem: “Siyasal İslam dayatması talimatını yerine getiremeyeceği için hükümetin ödü patladı”

“Fazla söze gerek yok, gördüğünüz gibi hükümetin sembolü buradadır. AKP kendi ülkesinde her alanda uyguladığı politikaları burada da elçiliği aracılığıyla kuklalarına yaptırıyor. Tekrar atadığı elçi, özellikle buradaki duruma müdahale etmiyor. Direk olarak buradaki işlere müdahale ediyor, kararlar aldırtıyor. Disiplin tüzüğüyle ilgili bakanlar kurulu öncesi Tatar ve Üstel’le yaptığı görüşmede ne olduğu hep birlikte zaten tüm topluma ve kamuoyuna yansımıştır. Disiplin tüzüğüne karşı sürdürdüğümüz mücadeleyi Bekir Paşa Lisesi öğretmenlerimizin tüm kesinti baskı ve tehditleri göze alarak sürdürmüş olduğu mücadeleyi, bunu sürdürürken siyasal İslam dayatması talimatını yerine getiremeyeceği için hükümetin ödü patladı. Ve ne yaptı? Grevi yasaklayarak buradaki mücadeleyi durdurmaya ve engellemeye çalıştı. Anayasa ve yasa tanımayan hırsızlık, soygun, rüşvet, fakirlik ve torpil düzeni yaratıp bundan nemalan ve nemalattıranlar. Disiplin tüzüğüyle gündem ve algı yaratmaya çalışıyorlar. Aynen Türkiye’de ne varsa aynısını burada da yapmaya çalışıyorlar. AKP her alanımızı kuşatma altına alarak, elçiliği aracıyla fırsat yaratarak siyasal İslam tahakkümünü ülkemizde derinleştirmeye çalışıyor. Öğretmenlerimiz ve sendikalarımız buna karşı mücadele sürdürecek mücadeleden vazgeçmeyecektir. Yasaklarınız bizi yıldırmayacaktır, susmayacağız, durmayacağız, sahte üniversiteler, sahte diplomalar kara para aklamalar, rüşvetler, yalanlar, algılar, torpiller ve bunlarla yarattığınız bataklığı ortaya koymaya, temiz toplum ve güzel günler için, çocuklarımız ve özellikle kız çocuklarımız için mücadeleye devam edeceğiz.”

Burak Maviş: “Geldiğimiz noktada din bir şova, gösteriye ve oy devşirme aracına dönüştürülmüştür”

“Son elli yıldır, bu ülkedeki hükümetler halkın yararına değil, kendi cepleri yararına hareket ederek hat sefaya ulaştılar. Bugün burada toplanma amacımız cehalete dayatmalara ve adaletsizliklere karşı sessiz kalmayacağımızın gösterisidir. Okullarda grevi yasakladılar diye sendikalar olarak meydanı boş bırakacağımızı zannetmesinler. Özgür düşünceye, eşitliğe ve laikliğe yönetilen tehditlerin en büyük kaynağı da cehalettir. Bu cehalet bir şiddet kültürünün sonucudur, bu zihniyetler sosyal medyada ekranlarda bizleri hedef gösterdi, bizi temsil eden Selma Eylemi tehdit etti. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin ilkelerini her dile getirdiğimizde de bu ilkelere de hakaret ettiler. Bugün bir devlet büyüğüne hakaret edildi iddiası ile yasalarımızda soruşturma açanlar veya o kişileri mahkemeye götürenler Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal’e özellikle yapılan hakaret ve küfürleri değerlendirmelidir. Polis sadece bizim peşimizde dolaşmasın sosyal medya’da bu kişileri tespit etsin ve onlarla ilgili bizden şikâyet beklemeden girişim yapsın. Kamuoyuna tartışılmadan sunulan ve tepkiye rağmen yürürlüğe koyulan disiplin tüzüğü yalnızca teknik bir düzenleme değildir, cehaletin malzemesinin modern bir yanılsamasıdır. Bu tüzük kız çocuklarımızın ve genç kadınların eğitim hakkına dolaylı müdahaleler içeren bir anlayışın ürünüdür. Biz bu tüzüğe kız çocuklarımız dini baskılarla eğitimden kopmasın diye, çocuk yaşta evlilikler ve çok eşlilik gibi uygulamalar normalleşmesin diye, kadınlar toplum içinde özgürce var olabilsin diye, karma eğitim sistemi güçlensin ve özgür bireyler yetişsin diye, bilimsel ve laik eğitimi savunduğumuz için karşı çıkıyoruz. Bu mücadele yalnızca bugünün değil, geleceğimizin çocukları ve toplumumuzun çağdaş kimliğinin mücadelesidir. Ne yazık ki dinin siyasetle iç içe geçirilerek bireysel inancın ötesinde bir baskı aracına dönüştüğünü gözlemliyoruz. Dini değerler kişisel alanlara aittir ve bu alanlar ne propaganda ne de gösteriş için kullanılmamalıdır. Ancak geldiğimiz noktada din bir şova, gösteriye ve oy devşirme aracına dönüştürülmüştür. Halk da bunu açık bir şekilde görmektedir. Vatandaşlar sandık kurulduğunda eminim ki bunun hesabını soracaktır. Kıbrıs Türk toplumun olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün laiklik ve eşitlik yurttaşlığına bağlı kalacağız. Sessiz kalmayacağız, geri adım atmayacağız, karanlığa teslim olmayacağız. Kıbrıs laiktir laik kalacak. Laiklikten hiç bir bakan gocunmasın, din ve vicdan özgürlüğü serbestçe yaşayabileceği ya Hristiyan coğrafyasıdır ya da bu kara parçasındadır. Bu yüzden Ünal üstel laiklikten gocunmasın övünsün.”

Tahir Gökçebel: “Anayasal düzeni bitiriyorlar”

“Özellikle coğrafyamızda yaşananları artık bu toplumlar tanıyor. Bu alanı açanın siyasal İslam olduğunu unutmasın. Kadına saldırıyorlar, toplumun yarısının özgürlüğünü aşarak toplumun gelişmesi için kız çocuklarına saldırıyor. Eğitim Bakanlığı, fizik derslerini yarı güne düşürdü. Kıbrıs’ın kuzeyindeki tüzük meselesi basit bir mesele değildir. Bunun üstünden özgürlükmüş gibi algılar yaratarak kız ve erkek çocukların karma eğitim vermek isteyen zihniyet, bir kız çocuk üzerinden halka dayattığı geleceklerle ilgili planların ne olduğunu açıklayan bu meseledir. Ortadoğu ve İran’da eğitimi ve kadını hedef alan bu cehaletin, özgürlükler üzerinden iletilmeye çalışıldığını görüyoruz. Tüm topluma sesleniyorum: cesaret önemli, bunun karşısında cesurca davranacak sendikalara ihtiyaç vardır. Bunlara ses çıkaramayanlar, bu cehaletin ilerleyişi karşısında günü gelir çaresiz olduğunu söyleyebilir. Şimdi bu elçiliğin politikalarına karşı çıkma zamanıdır. KTÖS ve KTOEÖS ile birlikte mücadele ederken destek veren sanat ve yazarlar birliği, barış ve demokrasinin önemli bir görev üstlendiğini biliyoruz. Anayasal düzeni bitiriyorlar. Bugün Kıbrıslı Türklerin anayasal hakları Türkiye’ye sokulmuşken, buradaki anayasaları yok etmeye çalışan Türkiye Cumhuriyeti Elçiliği’nin yurt dışına alışmak ve cezalandırılmaları gerekirken Kıbrıslı Türklere özgürlük satıyorlar. Dolayısıyla Kıbrıs Türk toplumunun var olma tehlikesi, adada savaş tehlikesine dönüşmüştür. Tüm politikalara destek veren, özellikle AKP, bunun birinci faktör olduğunu unutmamalı. Mücadele etme zorunluluğumuz var. Bizim dersimiz, halkımızın bunların söylediklerine uymamasıdır; uyuyor gibi yapmaktan vazgeçmesidir.”

Haberler Haberleri