Cumhurbaşkanlığı bütçe görüşmelerinde kürsüye çıkan CTP Milletvekili Fikri Toros, Cumhurbaşkanlığı’nın hem iç politikada hem de Kıbrıs sorunu bağlamında üstlendiği rolün altını çizerek, kurumun insani ve kültürel fonksiyonlarının güçlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Toros, Cumhurbaşkanlığı’nı “devletin zirvesinde olan en yüce kurum” olarak nitelendirerek, Kıbrıs Türk halkının özgür iradesiyle seçilen cumhurbaşkanının, BM tarafından Kıbrıs Türk toplumu lideri statüsüyle muhatap kabul edildiğini hatırlattı.
Cumhurbaşkanlığı’nın BM himayesinde yürütülen iki toplumlu barış süreçlerinde Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarını koruyan, hükümetin icraatlarına yön veren ve denetleyen bir makam olduğunu ifade eden Toros, 2004 sonrasında AB ile kurulan ilişkiler, Mali Yardım ve Yeşil Hat Tüzükleri çerçevesindeki temasların da bu makam üzerinden yürütüldüğünü belirtti. Bu nedenle, Cumhurbaşkanlığı bütçesini değerlendirirken “topluma yön veren, ortak geleceği yapılandıran özgün fonksiyonlarını artırarak daha etkili bir kapasiteye eriştirmenin önemli bir sorumluluk” olduğunu vurguladı.
Toros, bu çerçevede özellikle Kayıp Şahıslar Komitesi ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nı (CSO) öne çıkardı. Kayıp Şahıslar Komitesi’nin “Kıbrıs’ın en acılı sayfalarından birine, insanlık onuruna yakışır icraatlar yapmaya devam ettiğini” söyleyen Toros, ailelerin yarım kalmış hikâyelerine kavuşmasının ve geçmişin yükünden arınmış bir geleceğe yürüyebilmenin önemine işaret etti, çalışmaların “siyasetten bağımsız, tamamen insani bir görev” olduğunu vurguladı.
CSO’nun ise toplumun kültürel zenginliğini yücelten, müzik sanatçılarına ve sanatseverlere ilham veren, uluslararası düzeyde de Kıbrıs Türk halkını temsil eden bir yapı olduğunu belirten Toros, “Sanata ve sanatçıya önem vermeyen toplumlar gerilemeye mahkumdur.” dedi. 2014’te Meclis’te oybirliğiyle yasal statü kazanan orkestranın, ayrılan bütçe yetersizliği nedeniyle kadro ve sürdürülebilirlik sorunları yaşadığını, bunun “sanata dair sorumluluğun bir ihmali” olarak görülebileceğini söyleyerek, gerekli finansal düzenlemelerin yapılmasının ilgili bakanlığın asgari sorumluluğu olduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanlığı’nın bu tür insani ve kültürel fonksiyonlarının “sadece standart birer bütçe kalemi değil, toplumun vicdanını, kimliğini ve geleceğe olan iddiasını temsil eden ve herhangi bir tasarrufa konu olamayacak fonksiyonlar” olduğunun altını çizen Toros, Kıbrıs sorununa ve bölgedeki jeopolitik gelişmelere de geniş yer verdi.
Kıbrıs’ın uzun yıllardır süren siyasi sorun, bölünmüşlük ve istikrarsızlığın simgesi haline getirildiğini belirten Toros, Kıbrıslı Türklerin “siyasi eşitlik temelli federal ortaklık içerisinde, kendi topraklarında kalıcı barış, istikrar ve kardeşlik” talebini hatırlattı. Çözümsüzlüğün Kıbrıslı Türkleri uluslararası hukuk ve toplumdan tecrit ettiğini, hak ve menfaatlerinden mahrum bıraktığını, izolasyonun ise siyasi ve ekonomik yoksullaşmaya yol açtığını söyledi.
Toros, federasyonu “sadece bir siyasi çözüm modeli değil, ortak yurdumuzda kalıcı barış, gerçek demokrasi ve gasp edilen tüm haklarımızın serbest bırakıldığı bir gelecek iradesinin gerektirdiği yegâne çözüm modeli” olarak tanımladı; federasyonun dünya devletlerinin önemli bir bölümünde örneği olan evrensel bir yönetim modeli olduğunu vurguladı.
2004 Annan Planı referandumu ve 2017 Crans-Montana sürecine atıf yapan Toros, Kıbrıs Türk tarafının bu süreçlerde tutarlı ve yapıcı irade ortaya koyduğunu, Kıbrıs Türk toplumunun da “yalnızlık ve ıssızlık yerine bütünlük ve dayanışma, çatışma yerine barış” iradesini defalarca gösterdiğini söyledi. Kıbrıs sorununun artık sürdürülebilir olmadığını belirterek, BM Güvenlik Konseyi kararları ve parametreleri çerçevesinde, siyasi eşitliğe dayalı iki toplumlu, iki bölgeli federasyon hedefiyle sonuç odaklı ve aciliyet duygusu içinde kurgulanacak resmi müzakere sürecinin daha fazla geciktirilmemesi çağrısında bulundu.
Uluslararası topluma da seslenen Toros, Kıbrıs’ın Kıbrıslı toplumlara, Kıbrıslı toplumların da Kıbrıs’a ait olduğunun idrak edilmesi gerektiğini söyleyerek, Kıbrıs Türk ve Rum toplumlarının siyasi eşitliğinin ve Kıbrıs’ın bağımsızlığının güvence altına alındığı, taraf tutulmadan yürütülecek kalıcı barış çabalarına destek istedi. Kıbrıs sorununun çözümünün, Türkiye ile Yunanistan arasındaki tarihsel ihtilafların önemli bir kısmının da giderilmesine ve Doğu Akdeniz’de enerji, ticaret ve iş birliği zemininde yeni bir jeopolitik başarı öyküsüne kapı aralayabileceğini dile getirdi.
Toros, “Biz kararlıyız. Diyalogdan ve sonuç odaklı müzakerelerle varılabilecek kapsamlı bir siyasi uzlaşıdan yana kararlıyız. Korkuların değil, umudun tarafındayız.” diyerek, Kıbrıs’ın yeniden “umut adası” olabilmesi için barışın, demokrasinin ve güç birliğinin şart olduğunu vurguladı.