“Bu kadar ifade özgürlüğü olamaz”

Başbakan Ersin Tatar, ülkede zaman zaman fikir ve ifade özgürlüğünün istismar edildiğini savundu, “Bu pozisyonları istismar edenlerin yaptırım ve yasalarla sıkıştırılması lazım. Bu kadar ifade özgürlüğü olamaz" dedi.

Başbakan Ersin Tatar, ülkede zaman zaman fikir ve ifade özgürlüğünün istismar edildiğini söyledi.

Başbakan Tatar, YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı’nın Barış Harekatı’na “İşgal Harekatı”, Türkiye’ye “İşgalci”, Türk ordusuna “işgal ordusu” demesinin anlaşılır olmadığına ilişkin ifadeleri ve hükümetin bunlara sessiz kaldığı iddiası üzerine kürsüye geldi.

Bu ifadeleri bir öğretmenin gündeme getirmesinin kabul edilmez olduğunu kaydeden Tatar,“Amaç öğretmene, eğitime hizmet değil. Başka bir yere hizmet etmektir. Cesaretin varsa siyasete girersin bunları orada söylersin” dedi.

Çoğu öğretmen ve öğrencinin bu sendikacının görüşünü kabul etmediğini kaydeden Tatar,“Bu düşünceler, Kıbrıs Türk halkının duruşuna, düşüncülerine hizmet etmiyor... Bu pozisyonları istismar edenlerin yaptırım ve yasalarla sıkıştırılması lazım. Bu kadar ifade özgürlüğü olamaz. Devletten maaş alacaksın ama bu devlete bunları söyleyeceksin… KKTC’yi zayıflatmak, sorgulatmak, kafa karıştırmak istiyorlar” dedi.

Başsavcıdan bu konuda araştırma yapmasını istediğini anımsatan Başbakan, “Yasalarla ilgili araştırma yapılacak. Esas olan KKTC’ye ve Kıbrıs Türk halkına hizmettir. Bu olanlar çalışmalarımıza gölge düşürüyor. Tüm bakanlarla da konuştum. Hükümet olarak bundan rahatsızız” şeklinde konuştu.

“Ben şahsen Başsavcıyı aradım, araştırmasını yapmasını söyledim”

Başbakan Ersin Tatar’ın ifadeleri bütünüyle şöyle:

“Bu konu sıradan bir konu değil, önemli bir konudur. Fikir özgürlüğü, ifade özgürlüğü bana göre bütün bunların istismarı ile bu aralar gündeme geliyor. Biz tabii ki arkadaşlar olarak bunları değerlendirdik. Anayasamız var, yasalarımız var. Bütün bunlara bakmak lazım, fakat günün sonunda bu dediğim gibi istismar edilmektedir. Ve istismar da edilmiştir.

Ben şahsen Başsavcıyı aradım, araştırmasını yapmasını söyledim. Eğer yasalarımızda eksikliklerimiz varsa bunların nasıl düzeltileceğini, tabii bu günün sonunda Hükümete gelir, değerlendirilir, bilahare bunu Meclis’e getiririz, bir takım burada tartışmalar olur ama KKTC’ye zarar veren, Kıbrıs Türk Halkı’nın genelde çıkarlarına bu şekilde, gerçekten olayları gererek bir takım başka meseleleri önümüze koyacak şekilde, birilerinin bunları istismar etmesine müsaade etmememiz lazımdır.

Bu belli ki birilerinin kendi ideolojik sıkıntılarını bu şekilde gündeme getirmeleriydi. Eğer cesaretin varsa siyasete giren, siyasette bir yerlere gelin, ondan sonra cesaretin varsa çıkıp söylen. Şimdi bunu bir öğretmenin ve o öğretmenin sendika genel sekteri olarak çıkıp bunu bu şekilde sürekli olarak gündeme getirmesi, gerçekten kabul edilir bir şey değildir. Biz de biliyoruz ki çoğu öğretmenin, çoğu öğrencinin tasvip etmeyeceği konuşmalardır bunlar.”

“Sen bu devlette çalışacaksın, bu devletin maaşını alacaksın…”

“Bunları Kıbrıs Türk Halkı gerçekten hazmedemez. Kıbrıs Türk Halkı’nın beklentilerine cevap vermez, Kıbrıs Türk Halkı’nın duruşuna asla hizmet etmez, ne de düşüncelerimizle örtüşür.

Bu pozisyonları istismar edenlerin bir takım yaptırımlarla veya yasalarla bana göre sıkıştırılması lazım. Çünkü bu kadar ifade özgürlüğü olamaz. Özellikle makam sahiplerinde…

Sen bu devlette çalışacaksın, bu devletin maaşını alacaksın ve günün sonunda bu devlete bu kadar hakaret ve kabul edilemeyecek derecede aşağılama. Bunu biz asla tasvip etmeyiz, halkın geneli de tasvip etmez. Kimler tasvip eder, ben anlamam, çok küçük bir azınlıktır diye düşünürüm.”

“Biz Hükümet olarak bundan rahatsızlık duyduk”

“Ama gel gör ki, bu konuşmalar oluyor ve ifade özgürlüğü adı altında bazı basın yayın organları da onlara bir bakıma arka çıkıyor. Öyle düşünse de, düşünmese de, meseleyi bir akademik tartışma zemininde ifade özgürlüğü ve çok seslilik adına… Günün sonunda bunu o makamda yapacak kişinin artık bu saatten sonra siyasete girmesi lazım, o kadar sürekli olarak yapılıyor ki, demek amaç başka.

Amaç orada öğretmene, öğretmenin hakkına, eğitime hizmetten ziyade, olay başka yere hizmet noktasına taşınmış. Çünkü sürekliliği vardır, hatta siyasi bir parti gibi hareket ediliyor, konuşuluyor. O bakımdan biz Hükümet olarak bundan rahatsızlık duyduk. Meclis’te yapılan konuşmalar da bu yöndedir. Başsavcı da araştırmasını yapsın, bakalım hangi yasa, hangi Anayasa nasıl bu olaya halen daha müsaade edebiliyor. Ben bütün makamlarla konuştum, bu kabul edilebilir bir şey değildir. Biz durumumuzu ortaya koyduk. Günün sonunda esas olan bu memlekette insanlarımıza hizmettir, KKTC’nin bu halka daha fazla refah, özgürlük ve esenlik verebilmesi için çalışmak durumundayız. Fakat görüyoruz ki, tüm bunlar bizim yaptığımız çalışmalara gölge düşürmektedir. Amaç nedir, bambaşkadır. Amaç KKTC’nin yapısını zayıflatmak, KKTC’yi sorgulatmak ve insanların kafalarını karıştırmak. Bunu asla kabul edemeyiz. Gerekli adımlar neyse bunların atılması konusunda biz arkadaşlarımızla bunları değerlendirdik. Yapılacak olan düzenlemeleri burada da, Meclis’te de gündeme getirerek, halkın önünde bunları tartışarak bir yere bu meseleyi götürmektir. Çünkü bu artık sürekli olan bir şeydir. Bu gibi konuşmalar her yerde oluyor. Biz bunu takip etmekteyiz, Meclis’e de bilahare bilgi vereceğiz.

 


Arıklı: “Birilerinin Türkiye’ye hakaret etmesine izin vermemeliyiz”

YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı, Arıklı, Barış Harekatı’na “İşgal Harekatı”, Türkiye’ye “İşgalci”, Türk ordusuna “işgal ordusu” demesinin anlaşılır olmadığını söyledi.

Bu görüşü bir kamu görevlisinin paylaşmasının yasalar kapsamında ceza olduğunu söyledi, “Hükümetler bugüne kadar neden harekete geçmedi” diye sordu.

Ülkedeki yargı sisteminin yargıçlara manevra alanı tanıdığını kaydeden Arıklı, TC Cumhurbaşkanı ile ilgili kolaj davasının sonucunu eleştirdi. Arıklı, “Yargıya elbette saygımız var ama belki de yargı sisteminde değişikliğe gitmeliyiz” şeklinde konuştu.

Arıklı, “Türkiye ile bağlarımız birkaç kişinin söyleyeceği sözle sarsılmaz. Başbakanın adımını alkışlıyorum ama bunun arkası gelmeli. Yasalar ortadayken birilerinin Türkiye’ye hakaret etmesine izin vermemeliyiz. Bu birilerinin işine gelebilir ama milli duyguları yüksek olan ve hükümette olan kişilerin buna sessiz kalması bizleri üzer” dedi.

Bir siyasi partinin koro eşliğinde “Ayşe Evine dön” şarkısı söylediğini, bir sendika başkanının Türkiye’ye ve Türk ordusuna hakaret ettiğini, bir gazetenin yayınladığı kolajlaTC Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiğini söyleyen Arıklı, “ Bunun önünü almazsınız gerisi gelir. TC Elçiliği önünde daha ağır pankartlarla mitingler yapılabilir” dedi.

Haberler Haberleri